‘Sifir muhatap’çilik HDP’de de güçleniyor
Cumhurbaskani Erdogan’in -legal ya da illegal- Kürt siyasetinin hiçbir kanadinin ve sahsiyetinin muhatap alinmayacagini açiklamasindan kisa bir süre sonra, önce Basbakan Davutoglu’ndan (6 Subat), bir gün sonra da Basbakan Yardimcisi Numan Kurtulmus’tan bu sertligi yumusatan degerlendirmeler geldi.
Davutoglu, 6 Subat’ta açikladigi 10 maddelik planda, önce Erdogan gibi ‘Muhatap milletin kendisidir’ dedikten sonra ekledi: ‘Milletin basinda boza pisirenleri, zulmedenleri muhatap almayacagiz. Önce silahlari birakacaklar, ondan sonra görüsme, konusma imkâni olacak.’
Bu açiklamadan bir gün sonra ise Numan Kurtulmus, ‘HDP’nin siyasi varliginin bir sans’ oldugunu söyledi ki, basbakan ve yardimcisinin pespese sarf ettikleri bu sözlerin tesadüf olmama ihtimalinin hayli yüksek oldugunu sanirim söyleyebiliriz.
Hatirlayanlar olabilir, ben Cumhurbaskani Erdogan’in ifade ettigi ‘artik muhatabimiz Kürt halkidir’ seklindeki yeni çizgiyi ‘sifir muhatap’ diye tanimlamis, karsiliginin olmadigini ve bir süre sonra kaçinilmaz olarak esneyecegini Serbestiyet’te kaleme aldigim iki yazida savunmustum. (‘Yine o eski(mis) çözüm: ‘Muhatap Kürt halki…”, 1 Subat 2016 ve’Kürt halki neden ‘muhatap Kürt halkidir’i benimsemiyor?’, 3 Subat 2016).
Hiç kuskusuz zaman içinde bu türden gerçekçi ‘düzeltme’lerin sayisini artacak. Tipki, 2011’de Oslo sürecinin ve ateskesin sona erip çatismalarin yeniden baslamasindan sonra, 2012 baharinda Basbakan Erdogan’in ilan ettigi ‘artik muhatap Kürt halkidir’ kati çizgisinin esnemesi, ardindan da hizla buharlasmasi gibi: Hatirlayacaksiniz, 1.5 yil boyunca süren çatismalarda 1000’den fazla insan ölmüs, 2013’ün basinda da Çözüm Süreci’yle birlikte görüsmeler yeniden baslamisti.
Çatisan taraflar anlasilabilir de gazetecilere ne oluyor?
Çatisan taraflar arasindaki uzlasma çabalari sonuç vermeyip çatismalar yeniden baslayinca, o hayal kirikligi ve öfke içinde taraflarin yekdigerini ‘yok saymalari’, bir daha asla biribirleriyle konusmayacaklarini deklare etmeleri sik karsilasilan bir durumdur. Fakat savasta kalpleri kimden yana olursa olsun, ‘savaslarin savasmayan tarafi’ olan ve her zaman çatismayi degil konusmayi tesvik etmesi gereken gazetecilerin de bu karsilikli ‘seytanlastirma’ deklarasyonlarinin parçasi olmalari büyük bir problem… Iktidara ya da Kürt siyasetine yakin yayin organlarina bakildiginda görülen manzara hazin: Iktidara yakin gazeteler, eninde sonunda oturup konusacak olan iki siyasi hareketten biri olan Halkin Demokrasi Partisi (HDP); Kürt siyasetine yakin olan gazeteler de Adalet ve Kalkinma Partisi’ni (AK Parti) seytanlastirmakla mesgul. Öyle bir faaliyet ki bu, sanirsiniz bütün amaçlari çatismanin sürmesi ve taraflarin bir daha biribirlerinin yüzüne bakamaz hale gelmesi.
Isin bu yani bu yazinin konusu degil; baska bir yazida münhasiran ‘çatisma kosullarinda gazetecilik’ mevzuuna dönmek üzere deginip geçmis olayim…
Peki ya HDP’deki ‘sifir muhatap’çilar?
Bugünlerde AK Parti ve hükümet kanadinda ‘sifir muhatap’ çizgisi hâkim de, HDP kanadinda durum ne? ‘Konusma’nin yeniden baslamasinda ortaya koyacagi inisiyatif daha belirleyici ve önemli oldugu için özellikle hükümet kanadina bakiyoruz ama unutmayalim: Benzer bir ‘sifir muhatap’ çizgisi HDP’de de var.
HDP’nin dindar-muhafazakâr kanadinin önemli ismi Altan Tan’in geçtigimiz günlerde Al Jazeera Türk’e verdigi uzun söyleside, tartistigimiz konuya dair çok önemli saptamalar vardi.
Söylesiyi gerçeklestiren Gonca Senay’in ‘HDP’de ‘Hükümet ile görüsülmesin’ diye düsünen bir kesim mi var?’ sorusuna Tan ‘evet’ cevabi verdikten sonra bu yaklasimi söyle elestiriyor:
‘AK Parti bitsin. Peki kim gelsin?’
‘Bizim 7 Haziran’dan sonraki siyasetimizde de, 7 Haziran gecesinden itibaren söyle bir siyaset hakim oldu, ‘Bu çözüm süreci durdu, masa devrildi, dolayisiyla önce Türkiye’de iktidarin degismesi lazim. Yeni bir iktidar olusturulmasi, bizim de onunla görüsmemiz lazim.’ Bu fikir kulaga çok hos gelebilir. Zaten su an Türkiye’de Tayyip Erdogan’dan nefret edenler zümresi var. Ben Tayyip Erdogan ile siyaseten yollarimi 25 yil önce ayirdim. Ama nefret etmek ayri bir sey, bütün siyaseti bir sahis, bir parti üzerine indirgeyip onun karsitligi üzerinden bir cephe olusturmak ayri bir sey. Daha açik söyleyeyim, ‘Önce Tayyip Erdogan gitsin, ondan sonra ne olacaksa olsun’ Türk solunun da bir kisim Kemalistler’in de fikr-i sabitleriydi. Peki gitsin, nasil olacak? Ben de gitsin diyorum ama nasil? 7 Haziran’da Hükümet fiilen düstü, baskanlik yolu tikandi. 3 parti oturup da ortak bir Hükümet ve alternatif ortaya koyamadi. Ikincisi, Tayyip Erdogan gitsin, AK Parti bitsin. Peki kim gelsin? Önümüzde üç alternatif var. CHP, MHP ya da darbe. Ölümlerden ölüm begen. Gitse bile bundan daha iyi gelecek bir alternatifiniz yok. Yani ne demek istiyorum? Siz ne yapacaksaniz, bu demokratik mücadeleyi bu hükümet ve bu devlet ile yapacaksiniz.’
Altan Tan, ‘Su anda HDP’de egemen olan zihniyet bunu kabul etmiyor mu?’ sorusuna da su cevabi veriyor:
‘Etmedi. 7 Haziran gecesi çikip, daha ilk geceden ‘Hiç bir sekilde AKP ile koalisyona yokuz’ tabiri kapiyi kapatti. Diyorlar ki, ‘AK Parti zaten bizimle koalisyon yapmazdi.’ Bunu herkes biliyor. Ama siyaset bu algilari yönetebilme sanatidir.’
Tan: HDP yönetiminde sol’un agirligi yüzde 80-90
Altan Tan’a göre, HDP içinde Müslümanliklarinin yani sira Kürtlüklerini de basat kimlik olarak tasimaktan vaz geçmeyen dindar-muhafazakârlar, parti içinde çözümün ancak AK Parti ile gerçeklesebilecegini düsünen yegâne kesim ve AK Parti Kürt sorununda güvenlikçi politikalara yöneldikçe bu kesim parti ile arasina mesafe koyuyor. Tan’a göre 7 Haziran seçimlerinde AK Parti’den blok olarak HDP’ye kayan oylar iste bu dindar-muhafazakâr oylar ve gelinen noktada en büyük zarari da onlar görüyor.
Altan Tan, HDP’nin giderek ‘AK Parti ile olmaz’ci bir çizgiye kaymasinda, partide agirligini giderek artiran sol’un önemli bir rol oynadigi kanaatinde. Ona göre bu agirlik yüzde 80-90 düzeyine ulasmis durumda:
‘Selahattin Demirtas’in Es Genel Baskanliga getirildigi kongrede parti kendisini sosyalist bir parti olarak degil bir demokratik kitle partisi olarak tarif etti. Içinde dindar müslümanlarin, islami kesimlerin, sosyalistlerin, liberallerin, sinifsal olarak isçilerin köylülerin, herkesin oldugu ortak paydasi Türkiye’nin demokratiklesmesi olan bir parti olarak tanimlandi. Bu dogruydu ama bugün geldigimiz noktada es baskanlardan yönetime, genel baskan yardimcilarina kadar olusan tabloya baktiginiz zaman eski BDP, HADEP gelenegi arti Türk solunun yüzde 80-90’lik bir temsile geldigini görüyoruz. Bizim seçmen kitlemiz ise daha farkli. Ana gövde daha muhafazakar Kürt kitlesi.’
AK Parti’ye oy veren milyonlarca dindar-muhafazakâr Kürdün, PKK’nin çatismalari sehirlere tasimasindan sonra hükümetin ilan ettigi ‘Kürt siyaseti muhatap degil’ çizgisine ne ölçüde ikna oldugunu bilmiyoruz. Bildigimiz, Altan Tan’in da dile getirdigi gibi, HDP’ye oy veren dindar-muhafazakâr Kürtlerin, bu siyasetin Kürt sorununu daha da içinden çikilmaz bir hale getirecegine inandigi… Onlarin, HDP’de gittikçe güçlenen ‘Kürt sorunu bundan böyle AK Parti ile çözülemez’ci çizgiyi ne kadar geriletebileceklerini ise önümüzdeki dönemde test edebilecegiz.
————————————————-
Serbestiyet-17 Subat
Alper Görmüs