Makale

‘Türkiye devleti’ nasil kuruldu

Deniz Baykal’in, CHP grubunda yaklasik üç yil sonra yaptigi konusma, Kiliçdaroglu yönetimine bugüne kadar yapilan en etrafli, en organize uyari sayilabilir.

‘Siyaset bilimi doçenti’ Baykal, bütün hayhuyu içinde yenilesme emareleri de tasiyan CHP yönetimine yeni anayasa süreci üzerinden bir mazi çipasi atti. Türkiye’nin bekasini ‘CHP’nin degismemesine’ bagladi. Kendisini de kenara çeken sürece, dolayisiyla Kiliçdaroglu yönetimine, ‘Türkiye’yi degistirmenin ilk asamasi CHP’yi degistirmekti’ sözlerinde somutlasan itirazlar yöneltti.

Iktidara yerinde elestiriler de yönelten Baykal’in uzun konusmasinda CHP açisindan sorun, ‘degismemek’ disinda hiçbir sey önermemesiydi.

Peki, ulusalci kanadi himaye etmekle de elestirilen Kiliçdaroglu’na ulusalci kanat tarafindan ayar verilmeye çalisilmasinin sebebi ne olabilir?

Cevabin bazi ipuçlarini, basta ‘Demokrasi’ ve ‘Sivil Toplum’ basligini tasiyanlar olmak üzere, CHP Bilim Yönetim ve Kültür Platformu’nun Prof. Sencer Ayata baskanliginda hazirladigi raporlarda bulabilirsiniz. Zira Kiliçdaroglu’nun, CHP’yi ‘CHP koalisyonu’nu dagitmadan dönüstürme çabasina iliskin bazi yansimalari bu raporlarda görüyoruz. Misal; cemaatlerin CHP tarihinde ilk kez ‘güvenlik meselesi’ olarak degerlendirilmedigi o raporlarda, CHP içinde tartisma yaratan ‘vatandaslik’ tanimi üzerine önemli bir formül var. Okuyalim:

‘Etnik, dini kimligi ne olursa olsun tüm yurttaslar esittir. Yurttaslik, tek bir kimlige referansla degil, kimliksel çogulculugu içerecek bir sekilde tanimlanmalidir. Bu ülkenin tüm yurttaslari, farkli kimliklerini koruyarak Türkiye Cumhuriyeti yurttasliginin semsiyesi altinda yerlerini alabilmelidirler.’ (Demokrasi Raporu, sayfa 46)

‘CHP koalisyonu’ demistik. Baykal; Kiliçdaroglu’nun kendisinin açikladigi rapordaki bu yaklasimi ‘ulus-devletin yikilmak istendigi’ iddiasiyla reddederken ‘Türk taniminin daha kucaklayici olduguna inanmaktayim’ dedi.

Acaba gerçekten öyle mi?

TBMM’de kurulan Anayasa Uzlasma Komisyonu’nda CHP’yi temsil eden isimlerden, eski AIHM yargici Riza Türmen’e göre, hayir! Türmen, Baykal’in, vatandaslik taniminda koruyucu bir gönderme yaptigi 1982 Anayasasi’na da isaret ederek bakin ne diyor:

‘II. Dünya Savasi’ndan sonra meydana gelen gelismeler, vatandaslik kavramina yeni bir anlam kazandirdi. Bireylerin belirli bir ulus-devlete üye olduklari için degil, insan olduklari için dogustan bazi temel hak ve özgürlüklere sahip olduklari inancina yol açti. Bu durum vatandaslik ile ulus-devlet arasindaki bagi kopardi. Özgürlükçü, birlik ve bütünlük yaratan bir anayasa istiyorsak, etnik bir üst kimlige dayanan bir vatandaslik tanimindan vazgeçmemiz gerekiyor. (…) 1982 Anayasasi’nda oldugu gibi, ‘Türk devletine vatandaslik bagi ile bagli olan herkes Türktür’ gibi bir tanimin yeni Anayasa’da tekrarlanmasi (…) yanlis olacak. ‘Türk’ sözcügünün etnik anlami olmayan bir ortak üst kimlik olabilmesi için her seyden önce baska etnik gruplarin da bunu kabul etmesi gerekir. Oysa böyle bir kabul yok. O zaman ‘Türk’ sözcügü bir ortak kimlik islevi görmeyecek.’ (Milliyet, 10 Ocak 2012)

Peki, ‘ulus-devlet’ ile ‘Türk vatandasligi’ arasinda hayati bir bag kuran Baykal’in isaret ettigi ‘milli mücadele’ sürecinde ‘ulusal devlet’ nasil insa edildi?

‘Ulusal devlet’in insa süreci

Milli mücadele; ‘Allah’in iradesini temsilen itaat isteyen padisah’a karsi mesruiyetini, halkin temsili ve egemenliginde insa ederek örgütlendi. Bu dönemde; özellikle Balkan yenilgisinden sonra Osmanlicilik ve ümmetçilige karsi ulusçulugun gelismesi ve Anadolu’ya geçisin ardindan kesinlesen ‘ulusal devlet’ planina ragmen ‘ulusçu bir dil’e tanik olmayiz. Milli mücadelenin ‘koalisyon’ niteligi ve büyük devletlerin bu topraklari etnik temelli bölme planlarinin da dikkate alinmasinin bir sonucudur bu. Prof. Bülent Tanör, bu dönemi anlatirken ‘savas demokrasisi’ ifadesini de kullanir.

1920’de Meclis’in açilmasi, Osmanli’yi daha saltanat kaldirilmadan iktidarsizlastirirken yeni devleti haber verir. 20 Ocak 1921’de kabul edilen Teskilat-i Esasiye Kanunu ile ‘Türkiye Devleti’nin (Madde 3) kurulusu ilan edilir.

Türkiye’yi, sadece 1. Madde degisikligi ile 1923’te ‘cumhuriyet’ rejimine geçiren 1921 Anayasasi’nda bir kez bile ‘Türk’ ifadesi kullanilmaz. Ulusal devleti insa eden bu metinde sadece ‘Türkiye’ (iki kez) demek yeterli görülmüstür.

‘Türklük’ vurgusu, 1924 Anayasasi ile yürürlüge girer. Türkçülügün resmî ideoloji olarak öne çikarildigi bu süreçte, mevzuattan egitime her alanda tahkim edilen Türk milliyetçiliginin, Türklügün ‘üst kimlik’ olmasini nasil engelledigine de tanik oluruz.

Riza Türmen, ulus-devlet ile vatandaslik arasindaki geleneksel bagin koptugunu vurgularken, size de, Maurice Duverger’yi hatirlatiyor mu? Güncel bir tarih okumasi için essiz bir hatirlatma yapan Duverger’yi?

Tarih topragin anasi oldugu kadar, kizidir da!.

14 Suba Taraf

Dogan Akin

Back to top button