Makale

‘Dostun bir tek gülü…’

Yurt disindan dönüsümün üzerinden bir yili askin zaman geçti. Geçen yil 1 Agustos’ta gelmistim. (*)

Bu konu üzerinde, aradan bunca zaman geçti diye, yani bir tür ‘yildönümü’ olarak yazmiyorum. Ayni konuya yeniden dönmemin nedenleri var.

Bilindigi üzere, dönüsümle ilgili çok spekülasyon yapildi. Buna sevinen dostlarim ve iyi niyetli insanlar gibi, beni karalamak için her firsati kollayan kötü niyetliler, yeminli karsitlarim da az degildi. Bunlar benim uzun siyasal yasamimi, onurlu mücadelemi adeta bilmezden gelerek 31 yil sonra yurda dönüsümü bile ‘bir devlet veya AK Parti projesi’ olarak göstermeye kalkacak kadar vicdansizlastilar. Buna inanacak kadar saf ya da akil fukarasinin da az olmadigi görüldü.

Ben ve dostlarim, arkadaslarim da böylelerine gereken cevabi verdik. Ama bu tartisma hâlâ bitmis degil. Karsitlarimin bunu bitirmeye niyetleri yok. Aslari ara ara sussalar bile, müritlerinin agzi kin kusmaya devam ediyor. Hani kenara çekilsem, konusmasam, siyasette bir etkim olmasa belki aldirmayacak, benimle ugrasmayacaklar. Ama konusuyor ve onlardan farkli seyler söylüyorum. Onlar gibi önyargili degilim, ezberci ve sabloncu degilim.

Üstelik söylediklerime kulak verenler de az degil.

Apo’nun da partisinin de ne oldugunu, rejimin Apo ve PKK eliyle Kürt halkina kurdugu tuzagi (sonra bu tuzaga onu kuranlarin da ayagi takildi) daha ilk günden gören söyleyen biriyim. Bu konuda kafam bazilarininki gibi karisik degil. Bu nedenle Apocu taifesinin bana yönelik nakarati bitmiyor. En hafif suçlamalari ‘isbirlikçi!’ Böylece asil kendi durumlarini gizleyip zeytinyagi gibi üste çikmaya çalisiyorlar.

Birkisim ezberci, sabloncu solcular gibi, her seyi anti Amerikanciliga ve anti AKP’cilige, yani otomatige baglayip siyasette kolayciligi seçmis biri de degilim. Marks Usta’nin ögretisinin özüne sadik kalarak her bir olayi kendi özgünlügü içinde görüp anlamaya, yorumlamaya çalisiyorum. Bu nedenle söz konusu solcu taifesinin bana yönelik nakarati da bitmiyor. Bunlar da beni ‘AKP’nin getirttigini’ ileri sürüyorlar…

Sanki kendim gelmeyi istemez ve akil edemezmisim gibi… Üstelik bunca yil geçtikten ve yasal engeller ortadan kalktiktan sonra… Üstelik de benim durumumdaki bunca insan döndükten sonra…

Ama söylerler. Elin agzi çuval degil ki büzesin.

Dün dostlarin verdigi bir yemekteydik. Yine bu konu gündeme geldi ve benimle ilgili süregelen tezvirattan söz edildi.

Ayrica, son yazimda kendi elimle buna bir ‘delil’ de sunmusum, ‘AK Partili dostlar’ demisim… Bu tabir, söz konusu yaziyi bastan sona severek okuyan bazi hayranlarimin, genç okurlarimin bile ilgisini çekmis.

Evet, AK Partililer bazilarina göre düsman, hem de bir nolu düsman! Mesela Ergenekoncular için böyle, ‘ulusalci’ takimi için böyle. Son birkaç yildir PKK için de böyle. Bay Duran Kalkan’in ‘halk savasi’ teorisi tam da buna, AK Parti iktidarini yikmaya yönelik. O olunca, Silivri bosalip Ergenekoncu ve darbeci generallerimiz -Veli Küçük, Çetin Dogan filan- sivil generallerimiz -Perinçek, Yalçin Küçük filan- iktidar olunca Kürt sorunu da çözülecek, ‘demokratik özerklik’ denen cennet diyarina ulasacagiz…

Böylelerine, ‘Allah akil-fikir versin’ demiyorum. Çünkü Bay Kalkan ve sürekasinin ne yaptiklarini çok iyi bildiklerine ve kendilerine Allah tarafindan degilse bile, baska uzman odaklar tarafindan bol miktarda akil-fikir verildigine eminim.

Ama ya iyi niyetle onlarin ardindan gidenler, onlara inananlar, kananlar?

Malum, ‘cehennemin yollari da iyi niyetle döselidir,’ denir. Bu toplumda böylesi saflarin çok olmasina ise hiç sasmiyorum. Çünkü bu memleket, yillar yili topluma biçim vermeye çalisan, mengene türü su ünlü ‘devrim yasalari’na ragmen, ‘bir seyhler, dervisler, müritler’ memleketi olagelmistir.

Bu ülkede sol partiler bile, çogu zaman özgür tartisma ortaminin olmadigi, her grubun kendi liderini put haline getirdigi, ezberci müritlerden olusan birer tarikate dönüsmüstür.

Gelelim, su ‘AK Partili dostlar’ tabirine…

Evet, bir önceki ‘Kürtler Türk Okuluna, Aleviler Cemiye’ baslikli yazimda bu ifadeyi kullandim. Yazim Dengê Kurdistan sitesinin arsivinde ve facebook’ta duruyor. Dileyen onu okuyabilir.

Akli basinda her insan bu yazinin, Kürt ve Alevi sorunlariyla ilgili olarak Türk devletinin yüz yillik politikalarina bir elestiri oldugunu görecektir. AK Parti de buna dahildir. Üstelik son dönemdeki uygulama ve söylemleri nedeniyle bu elestiri daha çok da bugünkü hükümete, AK Parti yöneticilerine yöneliktir. ‘Aleviler camiye’ diyenler en basta onlardir.

Yazinin sonuna dogru söyle diyorum: ‘Son sözüm de su anda bu ülkeyi yönetmekte olan AK Partili dostlara: Sayin Basbakan, sayin Ak Parti yöneticileri! Giydiginiz elbiseler, kravatlariniz, gömlekleriniz, çoraplariniz tek renk mi? Bu ülkenin agaçlari, hayvanlari, otu çiçegi, tek renk mi? Tek renk olsun ister misiniz? Öyleyse neden vatandaslari inanç bakimindan tek renk yapmaya çalisiyorsunuz?

‘Dünyada 1,5 milyar Müslüman oldugu söyleniyor. Camiye gidenler 10 veya 20 milyon eksik olsa da herhalde kiyamet kopmaz. Bizden ve cennete gidip gidemeyecegimizden yana gönlünüz rahat olsun, o isi bize birakin, e mi! Siz, bu ülkenin yöneticileri, elinizden geliyorsa, burayi cennet yapmaya, yasanilir kilmaya bakin.’

Iste bu ifadedeki ‘Ak Partili dostlar’ ibaresi bazi dostlarimin ilgisini çekmis. Yeminli karsitlarim ise ona simdiden dört elle sarilmislar. Sarilin sarilin, sizi zaten ciddiye aldigim yok.

Ama dostlarima söylenecek sözüm var. Çünkü Pir Sultan’in ünlü deyisiyle:

‘Su ellerin tasi hiç bana degmez
Ille dostun bir tek gülü yaralar beni.’

Peki, iyi niyetli okurlarim neden bu ifadeyi garipsiyorlar? Çünkü bu ülkede politika hep düsmanlik üzerine yürütülmüs. Insanlar ‘ya sizinledir, ya size düsman…’

Biz Kürtlerin de bir bölümünde bu önyargi vardir, güçlüdür: Türklerden, Türk aydinlarindan, Türk siyaset adamlarindan dost olmaz, onlar -mecazi anlamda da olsa- bize ‘kardes’ olamazlar, ‘dost’ olamazlar…

Bizim sitemizde yazan dost ve arkadaslar arasinda bile zaman zaman böylesine toptanci degerlendirmeler yapanlara rastlaniyor.

Uzun siyasi hayatim boyunca Türk devletinin baskilarina, zulmüne, Türk tarafindaki çogu siyasinin, aydinin önyargili ve anlayissiz tavrina ne denli öfkelensem de, hiçbir zaman Türk halkini düsman olarak görmedim. Onlarin da çogu, egemen ve yönetici güçlerce horlanan, baski yören, hakki yenen, sömürülen insanlardir. Türk aydinlari içinde çok iyi dostlarim ve Kürt halkinin dostlari oldu her zaman. Onlar da bizim gibi bedel ödediler. Sünni Türklerin de Kürtler, Aleviler ve öteki farkli etnik gruplarin haklarini savunan, onlardan yana tavir koyan vicdanli siyasetçileri vardir ve biz onlari elimizin tersiyle itmezsek sayilari zamanla artacaktir.

Ben politikayi bazilari gibi salt siyah-beyaz görmem, bu anlayisla yapmam. Politika arenasinin çekismeyi oldugu kadar uzlasmayi da içerdigini bilirim. Size bile bile düsmanlik yapanlarin, kötü niyetlilerin, uzlasmaz olanlarin disinda herkesi düsman gibi görmemeli, onlara kapilari kapamamali. Uygarca bir diyalogu beceremeyenler siyasette yapici olamazlar, sonuç alamazlar. Bu nedenle tartismada kullanilan dil önemlidir; o, aradaki mesafeyi azaltabilir de arttirabilir de.

Nezaketli bir dil, dobra dobra elestirdiginiz bir kesime yönelik ‘dostlar’ sözü iste böylesine insani, ortak payda bulmaya açik, yapici bir üsluptur.

Kaldi ki, yeminli karsitlarimin dönüsümden bu yana beni AK Parti’nin adami göstermek, dönüsümü bir devlet projesi diye karalamak için tüm çirpinma ve çabalarina ragmen, benim gönlüm rahat. Hayatim boyunca halkimin, emekçilerin, ezilenlerin, iyi ve güzel bir dünya kurmaya çalisanlarin disinda kimsenin adami olmadim. Hele güçlülerin, haksizlarin adami hiç olmadim. Benim, bu saatten sonra bana bu tür ucuz suçlamalari yöneltenlerden bir farkim da budur.

Öte yandan AK Parti’de, Sayin Basbakan ve birçok bakan dahil, dönmem için dostça çagri yapan, dönüsümden sonra dostça karsilayan çok kisi oldu. Pek çok AK Partili milletvekili ve parti yöneticisi toplantilarima katildilar, bana dostça ilgi gösterdiler. AK Parti’nin tabaninda pek çok dindar insan barisçi ve çözüme açik görüslerim nedeniyle bana dostça ve sicak bir ilgi gösterdiler. Onlara dost demem dogal degil mi?

Bana böylesine dostça davrananlar elbet CHP’nin yönetiminde ve tabaninda, medyanin ve toplumun baska kesimlerinde de var.

Onlara dost demeyip de beni karalamak için vicdansizca topa tutanlara, iftiracilara mi dost diyeyim?

16 Agustos 2012

—————————————————————

(*) Alttaki tarihten de anlasilacagi üzere bu yaziyi geçen Agustos ayinda yazmistim, ama kilerimdeki bazi baska yazilar gibi beklettim ve ‘ne yazayim?’ diye düsünürken, onu seçtim. Yani bu yazi ilk kez yayinlaniyor. Kanimca bazi yazilar kis elmasi gibidir, beklemekle tazelikleri geçmiyor.

Kemal Burkay

Back to top button