‘Baris’ mi, ‘lütuf’ mu

‘Barisçi Çözüm’ ya da ‘Baris Süreci’ gibi, içinde ‘baris’ kelimesi geçen adlar verdigimiz bir dönem oldu, ‘Kürt Sorunu’ yerine bu adlari kullandik. Çok da iyi oldu, ne kadar içi bos olursa olsun, bu ‘baris’ kelimesini telaffuz etmemiz. Agini açan ezmekten, parçalamaktan söz ederken ‘baris’ kavramina iyi kötü bir yatirim yapildi. Insanlar ya da bazi insanlar bunun mümkün olabilecegini düsündüler; ‘mümkün’den öte, iyi bir sey olacagini düsündüler. ‘Barismak’ nasil bir seydir, ‘nasil barisilir’, buna da biraz kafa yormaya basladilar.
O dönem içinde AKP kalemsorlari da politikayi savunuyorlardi tabii ‘AKP’nin yaptigi her seyi savunmak durumundalar. Ama sanki bir tutukluklari vardi. Bunu, simdiki durumla kiyaslayarak söylüyorum. Simdi ‘baris’ kavrami rafa kalkti ve HDP’ye serbest atis dönemi basladi ya, bu isi daha bir askla sevkle yapiyor gibiler. Daha bir ‘kendilerini bulmus’ gibiler. Bunu daha iyi yakistiriyorlar.
AKP iktidari öncesinde siyasî Islâm’in çesitli sözcüleri ‘Kürt Sorunu’nu çözecek anahtarin Islâm oldugunu ileri sürerlerdi. Malûm ‘Hepimiz Müslüman’iz’ edebiyati. Din, ‘kavmiyet’in üstünde olmali. O halde, din temelinde, sorun çözülebilirdi.
Görüldügü üzere, çözülemedi. Bu ‘argüman’a bir zamanlar daha fazla güven duyan Kürtler’in de simdi görüslerini degistirdikleri anlasiliyor. AKP deneyimi bu varsayimin inandiriciligini zayiflatti.
Ama AKP deneyimi baska seyler de gösterdi: örnegin, en azindan AKP’nin yönetim kadrosunda ‘kavmiyet’in öyle gerilerden gelmedigini gösterdi.
Bundan baska, Tayyip Erdogan’in telaffuz ettigi ‘baris’in gerçekten bir baris olmadigini da gösterdi. ‘Gösterdi’ dedigim, görmek isteyene göstermek. Onun için Kürtler bunu gördüler. Bu konuyu aslinda Tayyip Erdogan’in düsündügünden çok da farkli düsünmeyen Türkler pek bir sey görmüs degiller.
Tayyip Erdogan’in yaptigi Kürt halkiyla barismak degil, Abdullah Öcalan’la pazarlik yapmakti. Onun bu yolu seçmesinde Kürt siyasetinin de kismî sorumlulugu var, çünkü ne zaman biri ‘Ne olacak bu isin sonu’ diye soracak olsa, koro halinde ‘Gidin, Öcalan’la konusun’ diyorlardi. Tayyip Erdogan tabii kendisi gidip konusacak degildi ama adamlarina talimat verdi; onlar gidip konustular.
‘Barisçi Çözüm’ sözünün herhangi bir yara almaksizin gündemde oldugu, gündemin basina geçip oturdugu günlerde Tayyip Erdogan ‘anadilde egitim’ için net bir sekilde ‘Olmaz öyle sey’ demisti. Roboski ve özür dilememe inadi gene o günlerin olaylari. O halde nasil barisiyor Erdogan, kiminle barisir?
Tayyip Erdogan kisiliginde ‘barismak’ gibi bir fiilin yeri yoktur. Insan esitiyle barisir. Esit kabul ettigi kimseyle barisir. Türkiye’nin basbakani ya da cumhurbaskani olarak Tayyip Erdogan Kürtler’le barismaz; ancak onlari affedebilir. ‘Simdiye kadar yaptiginiz serkeslikleri unutacagim’ diyebilir ve zaten ‘baris’ bu demektir. Büyüklük göstermis, onlari cezalandirmamistir ya, iste o kadar. Öpüp baslarina koysunlar.
Bir de, ‘müzakere’nin getirdigi bazi pratik gerekler var: Öcalan ‘ev hapsi’ne mi çikacak, ne olacaksa, bunlar yapilir, bunlar da Kürtler açisindan degerli armaganlar olarak kabul edilir. Bu arada MHP bagirir çagirir, CHP arada laf sokusturur, ama silâhli çatisma bitince Türk çogunluk da memnun kalir, böylece Tayyip Erdogan barisi getirmis büyük önder olarak tarihe geçer.
Bu da az buz ‘gelecek perspektifi’ degil ama her sey Tayyip Erdogan’in istedigi gibi gitmedi. Ayni zamanda, ‘Tayyip Erdogan kisiligi’ kendini ele vermekten geri duramadi. Yani ‘güven’ vermedi. ‘Baris’ yapan degil, ‘lütuf’ yapan olmak istedigini kendi tavri, davranislariyla gösterdi, belli etti.
Simdiki siddeti, HDP’de cisimlesen derin nefretiyle, basindan beri nasil bir ruh haliyle yasadigini gösteriyor; o da, çevresi de.
————————————————–
Taraf-27 Eylül
Murat Belge