Makale

‘Artik Ufuk adinda bir oglunuz yok!’

1988’li yillarda Mugla IHL’nin yatili bölümünde okuyan bir ögrenciyim. Ortaokul 8.siniftayiz. Basarili bir dönem geçiriyorum. Ders notlarim fena degil. Okumaya erken yaslarda basladigim için iyi kompozisyonlar yaziyor ve bazi ögretmenlerin bilhassa edebiyat ögretmenimin dikkatini çekiyordum. Yazdigim bazi kompozisyonlar ilde derece yapiyordu. Bir ögretmenimin tesvikiyle o dönem Mugla’nin yerel gazetelerinden biri olan Hamle Gazetesi’nde yazilar yazmaya basladim. Ne var ki bu yazarlik dönemim uzun sürmedi Mugla gibi bir yerde boyumu asan seyler yazmaya baslayinca yazi hayatima son verildi. Daha ortaokul yillarimda Kemalizmin neme nem bir sey oldugunu idrak etmis olacagim ki derslerde bazi Kemalist ögretmenleri ‘gicik’ etmek için ne gerekiyorsa yapiyordum. Buna biraz da ergenlik dönemin getirdigi asabilik eklenince özellikle sosyal bilgiler ögretmenine yapmadigimi birakmiyordum. Resmi törenlerde tam bir imalat hatasi gibi davraniyordum. Özellikle 10 Kasim anma günlerinde biraz hüzünlü gördügüm ve tüm kalbiyle bizi Atatürk’ü anlatmaya baslayan sosyal bilgiler ögretmenine sanki limon dislemis bir yüz ifadesiyle ne kadar mutlu ve huzurlu oldugumu söylerdim. Bu aykiriligim ve derslerde gösterdigim performans özellikle bir ögretmenimin takibine alinmis olmali ki benimle birlikte basarili 2-3 ögrenciye yakin alaka göstermeye basladi. Adi Abdülkadir olan bu hocamiz standartlarin disinda tam benlik bir ögretmendi. Abdülkadir hoca; Taare Zameen Par (Her Çocuk Özeldir) filminde basrol oynayan Aamir Khan’in Ram Shankar Nikumbh rolündeki sira disi ögretmen gibiydi.

Hiç duymadigimiz müthis fikralar anlatarak derslerde olaganüstü bir performans sergiliyordu. Cuma günleri merkez camisinde verdigi vaazlar müthis ilgi görüyor ve insanlar sirf onu dinlemek için camiye erkenden geliyorlardi Vaazlari da sira disiydi çünkü ilgili konuyu Cem Yilmaz gibi komik hale getirerek anlatiyor bir yerinde ise aglamaya basliyor ve asil vermek istedigi mesaji tam da bu noktada veriyordu. Kadir hoca bizi evine götürmeye baslamisti. Kendi yaptigi yemekleri yine kendisi servis ederdi. Yatili yurtta her gün kapuska yemegi yemekten bunalan bizler için bu sofralar tam anlamiyla sehzade sofrasi gibiydi. Bir o kadar da bir hocanin ögrencilerine çektigi ziyafetten hayranligimizi gizleyemezdik. Zamanla bu gidip gelmeler siklasinca ufaktan dersler almaya basladik. Bediüzzaman’in eserlerini okumaya baslamistik..Ilk elime aldigim Sözler ve Lemalar adli kitaplar baskasi anlatinca muazzam ancak kendimiz okumaya çalistigimizda ise bir hayli sikici gelirdi. Bir ara Kadir hoca bize Fethullah Gülen’in ögrencisi oldugunu ifade etti ve bizim ekibi Mugla ilinin abisi oldugunu ögrendigim bir kisinin evine götürdü. Bir süre o eve gidip gelmeye basladik. O dönem neredeyse tüm kitaplari okudum. Sira Fethullah Gülen’le tanismaya gelmisti. Fethullah hoca o dönem Izmir’de vaazlar veriyordu. Bir grup ögrenci, ayarlanan bir servisle Izmir’e gittik. Camiye ilk girdigimde Fethullah Gülen tam karsimdaydi. Hiç unutmuyorum iki eliyle gömlegini yirtarak ‘surada, burada malim mülküm oldugunu yaziyorlar hepsi yalan, bu fakirin canindan baska hiçbir seyi yok’ mealinden aglayarak vaaz veriyordu. Ortam bana göre degildi çünkü aglamalardan inlemelerden bagrismalardan hiçbir sey anlayamiyordum sadece insani psikolojik olarak etkileyen bir ortam vardi.

O yil böyle geçti. Kitap okumalari, vaaz dinletileri, limonlu çaylar, maklubeler, tatlilar vs. Dönem sonu Kadir hoca Jawa Ceylan motoruyla çikageldi. Iki arkadastik. Atlayin motora Milas’a evinize gidiyoruz dedi. Köye geldigimizde evde babam, annem ve rahmetli ninem bizi bekliyordu. Kadir hoca önce bizden ve gelecegimizden bahsederek söze basladi. Kuskusuz fakir bir aile için çocugunun iyi bir meslek sahibi olmasi mühimdir. Bu yüzden hocayi can kulagiyla dinliyorlardi. Ne var ki bu heyecan, Kadir hocanin ‘bundan sonra Ufuk adinda bir oglunuz yok, Ufuk’u götürüyorum ve onu unutun’ demesine kadar sürdü. Annem bunu asla kabul edemeyecegini söylediyse de bir sekilde ikna edildi.

Aydin’da bir dershanedeyiz. O yil polis koleji sinavlari için siki bir egitime alindigimizi hatirliyorum. Çok siki kurallari vardi yurdun. En sevdigim seyler yasakti. Sadece dersler ve idmanlar… Benim gibi birisi için bu fazlaydi. Tam bir hafta dayanabildim ve yurt müdürüne artik yapamayacagimi buradan gitmek istedigimi söyledim. Yanimda bir de bana suç ortakligi yapan bir arkadasim vardi. Müdür bizi ikna etmek için her yolu denedi; ileride mühim vazifelere geleceksiniz gitmeyin türünden ne varsa söyledigini hatirliyorum. Ama tabiatim geregi bu tür ortamlardan rahatsiz oldugum için kendime laf dinletemedim ve bir gün sonra arkadasimla yurttan kaçtim. O arkadasim pisman olacak ki sonradan tekrar cemaate girdi ve bugün abi mertebesine ulasti. Ben ise sükrediyorum. Belki de o sinavlari kazanan biri olarak bugün gizli belge, bilgi, kaset vs pesinde kosturan bir yapinin unsuru olacaktim. Küçük yaslardan itibaren özgür olmanin ve bagimsiz hareket etmenin faydasini çok gördüm. Herkese tavsiye ederim.

———————————————

Ufuk Coskun-Sivil Düsünce Platformu

Ufuk Coskun

Back to top button