‘Ilan edilmemis savas’, gizli oturum, Örtülü ödenek.
ABD hemonyasinin varligi, Avrupa’nin 60 yildir devam eden ABD vasâli statüsünün devamina, Rusya’nin etkisizlestirilmesine, basta Çin olmak üzere yükselen ülkeler denilenlerin engellenmesine bagli. Son dönemin savaslarinin asil nedeni bu. ‘Insânî savaslarin’ insanlikla, demokrasiyle, insan haklariyla, özgürlükle, ‘insâni yardimla’, vs… uzaktan-yakindan bir ilgisi yok. Zaten olmasi da mümkün degildir. Emperyalizm oldum olasi dünyanin geri kalaninin dogal ve beseri kaynaklarininin sömürü ve yagmasina dayandi. Simdilerde baskalari da artik sofraya dahil olmak istiyor. Oysa dünya da, kaynaklari da sinirli… Emperyalizmi var eden dogal kaynaklar, stratejik madenler, enerji kaynaklari, biyolojik çesitlilik kitlasmakta ve/veya tükenmekte. ABD’nin, tek süper güç statüsünü devam ettirebilmesi, baskalarinin sofradan uzak tutulmasina bagli. Lâkin bu artik mümkün degil. Ati alan Üsküdari geçmekte… ABD silah endüstrisi, öldürme-yok etme kapasitesi disindaki tüm alanlarda üstünlügünü kaybetmis durumda. Kaldi ki, savas ve yikim sektöründe de artik mutlak üstünlügü söz konusu degil. ABD’nin durumu bir Arap atasözünü hatirlatiyor: ‘Ates en çok dumani sönerken çikarir’. Elbette ABD’nin yaptiklarinin sonuçlari duman gibi mâsum degil. Son 15-20 yilda ABD tarafindan Afganistan’dan Libya’ya, Suriye’den Somali’ye, ‘Büyük Ortadogu’ dedikleri bölgede peydahladigi tüm savaslar, saldirilar, suikastlar, komplolar, yalanlar, reel ve potansiyel rakipleri etsizlestirmek, bu amaçla da civcivi yumurtadayken ezme amaci tasiyordu. ABD’nin son otuz yilda isledigi ve islemeye devam ettigi insanlik suçlarinin gerisinde, onun tek kutuplu bir dünya özlemi var.
Eger ABD ‘Büyük Ortadogu’ denilen, Fas’dan Orta Asya’ya Suriye’den Afrika Boynuzu’na uzanan bölgeyi, kendi korunmus egemenlik alani yapmak üzere bütün bu ugursuz islere girisiyorsa, bir bölge ülkesi olan TC bunun neresinde duruyor denecektir. Türkiye’nin durdugu yer hiç degismedi [elbet bir gün mutlaka degisecek]. Türkiye bir saldiri pakti olan NATO’ya dahil oldugu günden beri, hep ayni yerde duruyor. Bir Amerikan uydusu, bir NATO üyesi nerede durabilirse orada duruyor. Ne zaman bölge devletleri ve halklari kolonyalist/ emperyalist Bati’yla karsi karsiya gelse, hep kolonyalistlerin/emperyalistlerin safinda yer aldi ve almaya devam ediyor. Simdilerde de Suriye’ye ‘demokrasi götürmek’ üzere kollari sivayanlarin ön safinda yer aliyor. Peki neden ön saflarda ve neden gözü dönmüscesine ve israrla yangina körükle gidiyor, bu ugursuz saldirinin tarafi oluyor? Türkiye’nin bu saldirgan ‘sahin dis politikasi’ emperyalist stratejideki degisikligin bir sonucu. ABD’nin önceki dönemdeki stratejisi, sok stratejisiydi. Siddetli bir hava bombardimaniyla, düsman saydigi rejimi çökertiyordu. ABD hegemonyasi için Jeostratejik-jeopolitik, ekonomik-ticari öneme sahip ülkeler böylece çökertiyordu. Somali, Sudan, Afganistan, Irak sok stratejisiyle çökertildi… Lâkin, bu devletleri çökertmeyi basarsa da batakliga saplanmaktan da kurtulamadi. ABD’nin durumu tam da Mao’nun dedigini hatirlatiyordu: ‘Emperyalistler büyük bir tasi kaldirirlar ama kaldirdiklari tas ayaklarina düser’. Böylesi bir durumda ve yeni uluslararasi güç dengeleri veri iken, artik sok stratejisiyle yola devam etmeyi göze alamiyor. Artik meydan bos degil. Köpeksiz köyde degneksiz gezme dönemi kapanmakta. Hem Suriye’yi ve Iran’i çökertmek istiyor, hem de bunu açik bir saldiriyla yapmak istemiyor. Zira, bölgesel savasin bir dünya savasina dönüsme riski çok yüksek ve böyle bir savasi kazanmasi mümkün degil. Gerçek durum tam da böyleyken, ABD’nin Suriye’ye yönelik savasta ‘agirdan almasini’ baskanlik seçimlerine baglayanlar çogunluk. ‘Konunun uzmanlari’ öyle söylüyor. Efendim iste Amerika’da baskanlik seçimleri varmis da, böyle bir durumda içeriye odaklanmak gerekiyormus da… Elbette söylediklerine inaniyorlardir. Yalani üretenin ona önce kendi inanmasi isin dogasi geregidir denecektir… Oysa sorun strateji degisikligiyle ilgili… Kaldi ki, ABD’de seçimler Amerikalilari aldatmak içindir ve hiç bir kiymet-i harbiyesi yoktur. Hiç bir seyi degistirme potansiyeline sahip degildir. Obama yeniden seçilse de, rakibi cumhuriyetçi Romney kazansa da hiç bir sey degismez. Orada seçimler insanlari aldatmak, oyalamak içindir, dis politika da büyük sermayenin çikarini gerçeklestirmek içindir… Dolayisiyla, saldiri konusu ülkeyi kaos ortami yaratarak içerden çökertmeye endeksli kaos stratejisi, yeni ortaya çikan uluslararasi güç dengeleri tarafindan dayatilan bir sey…. ABD Libya’nin çökertilmesinde pek ön saflarda görünmek istemedi. Avrupali vasâllerini öne sürdü. Suriye’de daha da geride durmayi yeglemesi bununla ilgili…
Suriye’deki rejim çökertilecek ama bu is Afganistan’da, Irak’ta oldugu gibi siddetli bir hava bombardimaniyla, siddetli bir saldiriyla degil, iç çatismalari azdirarak, etnik-din-mezhep kökenli çatismalari körükleyerek, yipratma- çürütme, bezdirme sonucu kaos yaratarak yapilacak. Bu isi kotarmak da, Türkiye’ye düsmüs görünüyor. Tabii Suudi Arabistan, Katar gibi Amerikan uydusu Arap monarsilerinin maddi destegiyle… Dolayisiyla, Suriye halkini zâlim diktatörden kurtarma, oraya demokrasi götürme söylemi sadece utanç verici bir yalan.
Fakat çelisik bir durum var. Baskasinin kurdugu oyuna dahil olmak her zaman sorunludur. Baskasinin yaptigi hesaba ortak olmak ekseri basini belaya sokma riski tasir. Türkiye’nin hizli daldigi bataktan artik ayni hizla çikma sansi yok. Öyleyse kimin bataga girmekte çikari var, kimin bataktan uzak durmakta çikari var denecektir. TC’nin yöneticileri, ‘Yeni Osmanlici’ AKP iktidari, savas ortamindan besleniyor. Aksi halde Suriye’ye burnunu sokmadan önce kendi Kürt sorununu çözmeye cüret ederdi…
Kendi topraklarinda aralarinda El-Kaide militanlarinin da bulundugu fanatik dincileri, gözü dönmüs katilleri, parali askerleri barindirip, silahlandirip, egitip Suriye’ye saldirtan, her türlü istihbarat ve ulasim kolayligi ve silah saglayan Türkiye, bu savasa zaten çoktan girmis bulunuyor… Simdi bir teskere gündeme geldi. Meclis bu amaçla gizli oturum yapti ve teskere geçti… Neden bir ülkenin parlamentosu gizli oturum yapar? Insanlar, gidin orada gizli-kapakli isler çevirin diye mi bu adamlari, kadinlari ‘seçip’ oraya yolluyor? Bu kapali oturum ne için yapiliyor? Cevap belli: ‘Ülkenin yüksek çikarlarinin bir geregi’ olarak… Demek ki, ülkenin yüksek çikarlarini bilen sadece meclistekiler. Bunu tersinden okursaniz söyle ifade etmek gerekecektir: Devletin yüksek çikarlari, halkin bazi seyleri bilmemesini gerektirir… Hani vekâlet söz konusuydu, temsil söz konusuydu? Iste bunlarin ‘temsilî demokrasisi’ böyle bir sey… Demokrasi denilenin nasil sahte bir oyun oldugu ortada degil mi? Bir parlamentonun halktan gizleyecegi bir sey olabilir mi? Oluyor ve bir de ona demokrasi deniyor ve öyle olduguna inananlar da hayli fazla…
Devletin gerçek niteligini açiga vuran bir sey de “örtülü ödenektir’. Örtülü ödenek demek, örtülü isler yapilacak demektir. Gayri kanuni, gayri ahlâkî, gayri mesru, isler yapilacak demektir. Mesela örtülü ödenekle cinayetler, katliamlar, komplolar, provakasyonlar finanse edilecek demektir. ‘Faili meçhul’ denilen cinayetlerin gerisinde örtülü ödenek vardir. Insanlarin verdikleri vergilerin bu tür pis ve karanlik, üstelik insanlik suçu kategorisine giren isler için kullanilmasi, vergi veren ‘yurttaslari’ rahatsiz etmiyor olmali. Daha dogrusu insanlar bu tür saçmaliklari sorun edecek yükseklige çikabilmis degil. Neden örtülü ödenek var, neden gizli oturum yapiyorsunuz dendiginde cevap hazirdir: 1. Devletin âlî çikarlari için; 2. Zaten bunlar bütün devletlerde vardir. Baska devletler yapiyor diye sizin de yapmaniz mi gerekiyor. Eger herkes bu isi baskalari da yapiyor diye yapmaya devam ederse, bu isin içinden nasil çikilacak?
Her hükümet yetkilisi, her iktidar partisi sözcüsü, artik simdilerde moda olmus sözde ‘bagimsiz düsünce kuruluslari’ adina konusan her uzman, hükümetin her yaptiginda bir kerâmet bulan zevat ve AKP medyasinin tetikçileri agizlarini her açtiklarinda: “Biz savas istemiyoruz, biz Suriyenin toprak bütünlügünden yanayiz…’ diyorlar. Siz hiç bu dünya’da ‘ben savas istiyorum’ diyeni duydunuz mu? ABD ve NATO’cu müttefikleri hiç biz Afganistan’i, Irak’i Somali’yi Sudan’i Libya’yi… çökertecegiz dediler mi? Bölüp-parçalayacagiz dediler mi? Savasi her zaman karsi tarafin çikarmasi kuraldir… Eger savas istemiyorsaniz neden ABD-NATO cephesi adina ve Suudiler ve Katar’la birlikte su rezil vekâlet savasinin [proxy war] bas aktörü oldunuz?
‘Ne o ne öteki’ saçmaligi…
Suriye’deki savas söz konusu oldugunda, ‘bir kisim sol’ ve bazi AKP muhibi liberalin, ne Esad, ne dis müdahale seklinde bir tavir içinde oldugu görülüyor. Ne o ne öteki yaklasimi, meselenin mahiyetini kavramaktan aciz olanlarin bir kuruntusudur. Ya sorunu kavramayadiklari için ya da ikiyüzlülüklerini gizlemek için böyle bir tavir içinde olduklarinda tek süphe yoktur… Sahsen tüm emperyalist saldirilara ve savaslara karsi çiktim. Mesela ABD’nin Irak’a saldirisina karsi çikmak, Saddam’in safinda olmak miydi? ABD’nin ve NATO’cu müttefiklerinin Afganistan’a saldirisina karsi çikmam Taliban tarafinda olmak miydi? Ayni sekilde NATO’cu koalisyon [Türkiye de dahil] Libya’ya saldirdiginda bu igrenç saldiriya karsi çikmak, Kaddafi’nin tarafini tutmak miydi? Saldiri gerekçesi neydi? Iste Kaddafi güçleri Bingazi’de katliam yapacak… Öyle bir ihtimal var, o halde saldiralim dediler ve saldirdilar… Oysa öyle bir seyi kanitlayan hiç bir seyin olmadigi sonradan ortaya çikti ama artik is isten çoktan geçmisti… Asil saldiri nedeninin Bingazi’dekilerin kaderi olduguna ancak ahmaklar inanabilir… Emperyalistlerin insâni kaygilarla bir ilgisi olmasi mümkün müdür? Böyle bir sey esyanin tabiatine aykiri degil midir? Peki Bingazi’de katliam riski var diyenlerin saldirisindan sonra ne oldu? Ne oldugu ortada: 8 ay süren NATO ve emperyalist usagi CNT katillerinin saldirisi sonucu ölen insan sayisi 42 yillik Kaddafi iktidari döneminde öldürülenler kat be kat fazla… Üstelik ülkenin alt-yapisi da çökertilmis durumda… Neden ‘özgürlük savasçilari’ Kaddafiyi önce linç ettiler ardinda bir parali asker tarafindan basina kursun sikilarak hunharca öldürüldü? Neden gömüldügü yeri gizlediler… Neden bir mahkemede yargilamaya yanasmadilar? Yanasmadilar eger yargilarlarsa söyleyecekleri seyler bazi emperyalist devlet baskanlarinin ve içerideki hainlerin ayibini ortaya serebilirdi… Velhasil ayibi açiga vurmasini önlediler… Kaddafi’nin linç edilmesinin ardindan Amerikan disisleri bakani Hilary Clinton: geldik, gördük ve o öldü demisti… Ne denir? Herhalde küstahligin siniri yok…
Eger ortada bir saldiran bir de saldiriya ugrayan varsa, ‘ne o ne öteki’ diyebilir misiniz? Howard Zinn: “Hareket halindeki trende hareketsiz kalamazsiniz’ derken, tam da bu tür durumlarda ‘tarafsiz’ kalinamayacagini imâ ediyordu… Biz bu emperyalist savaslara, saldirilara karsi çikarken, asla ne oralardaki otokratik rejimlerin, ne de diktatörlerin safini tutmus olmuyoruz. Gayet açik, gayet net bir sekilde oradaki emekçi haklarin safinda yer aliyoruz… Bir adam küçük bir çocugu hunharca döverken, tarafsiz kalabilir, ne o ne öteki diyebilir misiniz?
Fikret Baskaya