1 Mayis dolayimiyla ‘Çatisma’

Türkiye’de ‘1 Mayis’ ve ‘Taksim Meydani’ akildisi bir inatlasmanin simgeleri haline geldi. Bir ‘iktidar’ çekismesinin ete kemige büründügü nokta.
Su dönemde ‘iktidar benim’ diye her an kabarmaya hazir ve bundan belli ki zevk alan birinin varliginda bunun bir iddialasma, bir gurur meselesi haline gelmesi kaçinilmaz oldu. Dolayisiyla simdi ben bunlari yazarken bir polis ordusu Taksim Meydani’ni nüfus kâgitlarinda Türkiye vatandasi olduklari yazili isçilerden korumak üzere orada mevzilenmis durumda. Bu ‘koruma’nin etkili olabilmesi için, Taksim Meydani’ndan çok daha genis bir alan ablukaya alinmis, kamu tasimasinin araçlari çalismiyor, metroydu, metrobüstü durmus, yani Türkiye Cumhuriyeti’nin yalniz ‘isçi’ olan vatandaslari degil, Istanbul’un hemsehrileri olan herkesin bir tatil gününde saga sola gitmesi yasaklanmis. Bu gün herkes için bir ‘toplu iskence’ günü haline getirilmis.
Bilindigi gibi, bundan yillar önce, isçilerin 1 Mayis’i Taksim Meydani’nda kutlamalari böyle yasaklanmamisken, birtakim karanlik güçlerin hazirladigi bir komplo sonucu, burada kirk küsür insan ölmüstü. Bugün sendikalarin bu günü mutlaka Taksim’de anmak için israrlarinin temelinde bu yatiyor. Bu, dolayisiyla, anlasilir bir talep.
AKP’nin iktidarda oldugu yillarda tahterevallinin ‘hükümet’ tarafinin bu konuda yumusama gösterebileceginin belirtileri görülmüstü. Isçilerin Taksim’e gelmesiyle ‘kiyamet kopmadigi’ da görülmüstü.
Yetmisli yillarda Türkiye’de ‘sosyalizm’ sözü insanlarda birtakim titresimler uyandiriyordu. ‘Isçi sinifi’ dendiginde bunun somut bir karsiligi vardi. Sosyalizm için savasmaya hazir olan epey kalabalik bir kesim olunca, bundan korkanlar da ayni ‘savas’ düzenine geçiyorlardi.
Bugün Türkiye’de de, dünyada da, bu kosullar bastan asagiya degisti.
Dolayisiyla bizim memleketteki bu ‘Taksim inatlasmasi’ iyice akildisi kaldi.
2015’in Mayis ayinin basinda Taksim’de toplanan isçiler Haziran ayinin basinda da devrim yapip sosyalist bir rejim kurmayacaklar.
Bunu, Marksist teorinin birtakim terimleriyle anlatayim, anlatmaya çalisayim. Bu terimlerin bir toplumu analiz etmek için bugün de geçerli olduguna inaniyorum.
Burjuvazi ile proletarya arasindaki ‘antagonist çeliski’den söz edilirdi. Bense, çeliskilerin ‘dogustan’, ‘fitraten’ söyle ya da böyle oldugunu düsünmezdim. Genel kosullarin etkileri bir çeliskiyi antagonist yapar ya da antagonist olmaktan çikarir. Bu ‘genel kosullar’in etkilerini açiklamak için ‘üst-belirlenme’ terimini kullanabiliriz.
Bugün yasadigimiz dünyada üst-belirlenmenin siddete dayali çatismalari güçlendirme yönünde degil, bunun tersine, yumusatma yönünde isledigi kanisindayim. Bu, çeliskisiz bir dünyada yasadigimiz anlamina gelmiyor. Haksizlik, esitsizlik, türlü türlü sömürü bugün de var. Ama genel insan bilinci, bunlarin çözümünün siddet içermemesi gerektigi konusunda bir konsensusa varmis gibi. Tabii bunun da istisnalari var ‘en çok da Islâm adina siddet uygulaniyor. Ancak bu siddet, uzun vadede, uygulayani mahkûm ediyor.
Bu konu bir gazete makalesinde özetlenecek, sonuçlandirilacak bir konu degil.
Ancak Türkiye’de, su anda, böyle bir tartismanin terimlerinden, entelektüel içeriginden tamamen habersiz, ama edindigi içgüdülerle yalniz ‘çatisma’dan anlayan, hayati sadece ve sadece bir bilek güresi olarak gören, ama bunu kazanmak için her seyi göze alan bir zihniyet egemen. Bu zihniyet her olayi bir çatisma potansiyeli olarak gördügü için her gün birkaç yeni çatisma çikararak varoluyor.
—————————————————
Taraf-2 Mayis
Murat Belge