1960’tan, 60 yasina, darbe…
Bir darbe girisimi, kalkismasi karsisinda bir sey söylemek gökyüzünden yildizlari teker teker indirmek kadar zor degil. Iki kelime yeterlidir: darbeye hayir!
1960’ta ilk ‘darbesini almis’, 60 yasinda yeni, kanli ve kapsamli bir darbe girisimiyle karsilasmis, ömrü, bu ‘tarih’ üstünde düsünmek ve çalismakla geçirmis birisi için artik söylenecek daha öte bir sey yoktur.
Her sey basit, yalin ve berraktir: darbe darbedir!
Hemen belirteyim her darbe baslangiçta ‘girisimdir.’ Basarilirsa olursa ‘darbe’ olur. 15Temmuz gecesi de ortada kesin ve çok keskin bir ‘girisim’ vardi.
Basarilsaydi ‘darbe’ olacakti. (Söyleyeyim: basarilabilirdi!)
***
Hazin ve çarpici olan su ki, Türkiye’de aydinlar, kamuoyu önderleri, sivil toplum kuruluslari, daha bin türlü ‘aktör’ yillar yili o darbe iyidir, bu darbe kötüdür, o girisim ‘maalesef’ basarili olamamistir, bu girisim ‘ne yazik ki’ bastirilmistir diye zaman geçirdi. Darbeleri, girisimleri tartismakla kalmadi, tartti ve iyisini kötüsünden ayirmaya çalisti. Kendi mesrebine uygun olani iyi, digerlerini kötü diye siniflandirdi.
27 Mayis darbesi yillar yili ‘bayram’ olarak kutlandi, övgüler düzüldü. 12 Mart darbesi lanetlendi ama 9 Mart 1971 darbesi gerçeklesseydi Türkiye’de çok sey degisecekti dendi. Hele hele o Talat Aydemir saçmaligina ‘Haziran’da Ölmek Zor’ diye daha da saçma siirler düzüldü.
28 Subat’i toplumun yarisi, birakin olumlu karsilamayi filan bir yana, basbayagi ‘gerçeklestirdi.’ Simdi ‘hatirda midir acep’ Baykal’in gerim gerim gerilerek ekranlarda, ‘ordu sivil toplum kurulusu gibi hareket etti’ dedigi? 12 Mart ve 12 Eylül darbelerini ‘yemis’ bir sair dostum da (haydi himmet edip adini vermeyeyim) televizyon ekranlarinda ‘isler bu hale gelirse tabii ki, ordunun müdahalesi iyidir’ demedi mi?
27 Nisan sirasinda Türkiye askerin planladigi ‘Cumhuriyet Mitingleri’ne katilmiyor muydu bir yarisiyla?
***
15 Temmuz’un farki budur: tarihinde ilk defa, siyaset, halki sokaga davet etmistir ve halk sokaklara dökülmüstür. Bu, demokrasinin bu ülkede yeniden tanimidir.
(Devami hakkinda muhakkak konusmak gerekir ama sonra…) Nedir bu derseniz, onu da belirteyim: 27 Mayis darbesine güzellemeler yapilirken anayasa hukukçularinin çok ugrastigi ‘direnme hakki’ kavramina atifta bulunulurdu. Ordu, halk adina onun direnme hakkini kullanmisti (!) Ne yazik ki, böylesi bir saçmaligi anayasa hukukçulari benimsedi, kabul etti. Ordu ve direnme hakkinin beraberligi (!) Simdi i’lerin noktasi kondu ve halk kendi direnme hakkini kullandi. (Bu olgunun devami da muhakkak ele alinmali…) Size çok açik belirteyim: eger bu ‘direnis’ olmasaydi, halka o erken çagrilar yapilmasaydi ve ‘sokak hareketi’ gerçeklesmeseydi, bugünkü genel ve yaygin tepki asla gösterilmeyecekti. Kaldi ki, kimse kusuruma bakmasin, bugün de hükümetin/ iktidarin bu darbe ile ‘gitmemesine’üzülmek ne kelime, kan aglayanlar var. Yani basarilsaydi gerekçeleri hazirlanmisti…
Bu arada hemen vurgulayayim: her darbe girisimi o dönemin iktidarina karsi yapilir. Öyle genel manada demokrasiye karsi falan degildir darbeler. O genel bir sonuçtur. 15 Temmuz girisimi de bugünkü iktidara dönük olmustur. Ders alindigi için 27 Nisan’in pasif-aktifdiyecegim tepkisi bu defa aktif -aktif bir tepkiye dönüsmüstür.
Öylece de baska bir Türkiye ortaya çikmistir.
Yani, aslinda, darbelerden darbe begen noktasindayiz ama söyleyeyim hiçbirini begenmiyorum. Bu kadar basit…
———————————————————-
Marmara Yerel haber-18 Temmuz
Hasan Bülent Kahraman