Makale

1993 Protokolü Ve elmalarla armutlari karistiranlar 1.Bölüm

Kemal Burkay

Elmalarla armutlari karistiranlara siyasette de her zaman rastlanir. Bazilari deneysizlikten bunu yaparlar, bazilari ise bile bile…
Besli Grup’un HDP’ye yönelik son seçim ittifaki girisiminde de bu görüldü.
Beslinin bazi sözcüleri ve taraftarlari, gelen elestiriler karsisinda HDP’ye yönelik bu girisimi, benimle Öcalan arasinda 1993’te yapilan protokolü hatirlatarak savunmaya çalistilar.
Oysa bu ikisi gerek yapildiklari siyasal ortam, gerekse hedefleri ve içerikleri bakimindan çok farklidir.
Sayin Ibrahim Güçlü son yazilarindan birinde hakli olarak buna degindi. Ben de bu konuda, gecikmis de olsa birkaç sey söylemek isterim.
Birincisi, 1993 protokolünün yapildigi ortamdaki siyasi gelismeler bugünkünden çok farkliydi. Türk devletinin politikasinda, bir kirilma yasanmaktaydi. Ilk kez Özal’in sahsinda bir devlet baskani bu sorunun siddet yoluyla çözülemeyecegini söylemis, siyasal çözüm yolu aramis, hatta ‘federasyonu bile tartismaliyiz,’ demis ve bu yönde adimlar atmak için Kürt lider Celal Talabani’nin araciligiyla Öcalan’a haber göndererek onun tek yanli ateskes yapmasini saglamisti. Böylece ortaya bir baris ve çözüm firsati çikmisti.
Ben bu nedenle, yani söz konusu adima destek vermek için, Celal Talabani’nin önerisiyle ve onlarin (YNK’nin) Sam’daki evlerinde Öcalan’la görüsmeyi kabul ettim. Yine bu görüsme sirasinda iki örgüt (PSK ve PKK) adina ortak bir açiklama yapilmasinin iyi olacagi konusuldu ve bunu benim hazirlamam benimsendi. O aksam kaldigim otelde söz konusu metni hazirladim. Ertesi gün ayni yerde bir kez daha bulustuk ve benim el yazimla hazirlanmis olan ortak açiklamayi imzaladik.
Öcalan, bu metinde yalnizca ‘Kürt Halki’ tabiri yerine ‘Kürt Ulusu’ dememizi önerdi ve ben de ‘halk’ kelimesinin üstünü çizip ‘ulus’ yazdim.
Diger bir önemli fark, ‘1993 Sam Protokolü’ olarak kamuoyuna yansiyan bu ortak açiklamanin içerigidir. Önemli maddelerden biri, Kürt halkinin kendi kaderini tayin hakkinin vurgulanmasi ve Türk tarafina esitlik temelinde bir federal çözümün önerilmesi idi. Biz, zaten basindan beri bunu da önermekteydik. PKK bakimindan ise bu bir ilkti.
Protokolde yer alan diger bir önemli madde, Kürt örgütleri arasinda siddete basvurulmamasi ve ortaya çikan sorunlarin diyalog yoluyla çözümü gereginin vurgulanmasi idi. Bu da o güne kadar diger örgütleri isbirlikçi olarak niteleyen ve onlara karsi siddeti bir hak ve genel geçer yöntem sayan PKK açisindan önemli bir degisim sayilirdi. (PKK’nin daha sonra buna ne derece uydugu ise ayri mesele.)
Üçüncü olarak protokol, Kuzey parçasindaki Kürt hareketinin ortak bir cephesinin olusturulmasini öneriyordu ve bir süre sonra cephe çalismalari basladi.
Dördüncü olarak da protokol Türk tarafina 9 maddelik bir acil istemler önerisi içermekteydi, ki bu öneriler, bizim PSK olarak öteden beri savundugumuz kisa vadeli istemlerdi.
Ateskes ve onu izleyen bu protokol, tüm bu nedenlerle hem Kürdistan ve Türkiye kamuoyunda hem de dis kamuoyunda önemli bir yanki yapti. Baris ve çözüm isteyen çevreler bunu sevinçle karsiladilar ve desteklediler. Buna karsilik içerde ve disarida savasa kosullanmis olan militarist çevreler ile bu çatismadan yarar bekleyen kesimler de rahatsiz oldular. Nitekim ateskesi sabote edenler onlar oldu. 33 silahsiz askerin Bingöl yolunda durdurulup kursuna dizilmesi, Özal’in ve onu destekleyen bazi üst düzey asker ve sivil bürokratlarin pes pese gelen kuskulu ölümleri onlarin eseri idi.
Silahlarin susmasindan ve protokolün içeriginden rahatsiz olan bazi sözde devrimci ve sol kesimler ise, ‘Öcalan Burkay’in çizgisine geldi’ diye tepki gösterdiler.
Besli Grup’un son girisiminin ise bu protokolle hem siyasal ortam, hem istem ve hedefler, hem de sonuçlari ve etkileri bakimindan hiçbir ilgisi yoktur. Yazinin 2. Bölümünde de bu hususlar üzerinde duracagim.
———————————————————
Okurun daha net bilgilenmesi için 1993 Protokülü’nü ekte sunuyorum:

K A M U O Y U N A

19 Mart 1993 günü bir araya gelen Kürdistan Isçi Partisi (PKK) Genel sekreteri Abdullah Öcalan ile, Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) Genel Sekreteri Kemal Burkay asagidaki konularda görüs birligine varmislar ve bu açiklamanin kamuoyuna duyurulmasini uygun görmüslerdir:
1- Kürdistan’in ayni veya degisik parçalarindan yurtsever örgütler birbirlerinin varligina saygi göstermeli, aralarinda varolan veya olabilecek sorunlari karsilikli diyalog yoluyla ve barisçi yöntemlerle çözmelidirler.
Yurtsever örgütler arasinda siddete basvurulmamali, tartismalarda düsmanca ve saldirgan bir dil kullanilmamalidir.
2- PSK ve PKK, Kuzey kürdistan yurtsever örgütleri arasindaki iliskilerin iyilestirilmesi, isbirligi ve dayanismanin gelistirilmesi ve giderek ortak bir cephenin olusturulmasi için çaba göstereceklerdir.
Iki parti, bu amaçla, yakin bir zamanda ortak bir toplanti düzenlenmesi için yurtsever parti ve örgütlere çagri yapacaklardir.
3- Kürt ulusu da her onurlu ulus gibi özgür yasama, kendi gelecegi ile ilgili olarak serbestçe karar verme, zulüm ve baskiya karsi direnme hakkina sahiptir. Bu haklar Birlesmis Milletler Insan Haklari Evrensel Bildirisi ve AGIK sözlesmesinde dile getirilmistir.
Son yillarda Kürt kimligini tanidigini ileri süren Türk Hükümeti, Kürt halkinin mesru haklarini tanimamakta israr ediyor. Oysa Kürtlerin temel haklari taninmadan, „Kürt kimligini taniyorum’ demenin bir anlami yoktur.
Kürt sorununa adil bir çözüm, ancak iki halkin esitligi temelinde mümkündür. Biz böylesine demokratik bir yapida iki halkin yanyana, kardesçe, baris içinde yasayabilecegi görüsündeyiz. Bunun biçimi demokratik federasyondur.
Bunun için de Türk devletinin yillardir süregelen baski politikasinin sonucu olan bugünkü çatisma ortami sona ermeli, sorunun barisçi çözümüne yol açilmalidir. Türk Hükümeti de eger gerçekten baris, demokrasi ve esitlik istiyorsa asagidaki acil adimlari biran önce atmalidir:
1- Karsilikli olarak ates kesilmelidir. PKK’nin attigi ilk adim bu bakimdan iyi ve tarihi bir firsattir;
2- Kürdistan’da olaganüstü hale, Bölge Valiligi sistemine son verilmeli; Kontrgerilla, „Özel Timler’ ve köy koruculari dagitilmalidir;
3- Kürt ulusunun varligini ve haklarini da güvence altina alan demokratik bir anayasa yapilmali; tüm antidemokratik yasa ve kurumlar kaldirilmalidir;
4- Genel af çikarilmalidir;
5- Düsünce, söz, basin ve örgütlenme özgürlükleri tam olarak taninmalidir;
6- Partilerimiz de dahil, tüm yasakli partilerin ülkenin legal politik yasamina serbestçe katilma olanagi taninmalidir;
7- Kürt dili, tarihi, kültürü üzerindeki baskilar son bulmali; Kürtçe egitim olanagi saglanmali; radyo ve televizyon Kürtçe yayin yapmalidir;
8- Mevcut ortam nedeniyle Kürdistan’dan göç etmek zorunda kalanlarin, ya da sürgün edilenlerin yerlerine dönmelerine olanak saglanmali ve zararlari tazmin edilmelidir;
9- Kürdistan’in son yillarda daha da yikilan ekonomisinin iyilestirilmesi, tarim ve ticaretin yeniden canlandirilmasi için köklü ekonomik programlar uygulanmalidir.
Bu vesileyle halkimizin Newroz bayramini yürekten kutlariz.

PKK Genel Sekreteri ……….. PSK Genel Sekreteri
Abdullah Öcalan ………………… Kemal Burkay

Kemal Burkay

Back to top button