2. Ulusal Kürt Kadin Konferansinin Düsündürdükleri
Sevgi Çelik Moray
(Eger yüksek derecede toza alerjiniz varsa ya da astim hastasi iseniz mayis ile ekim aylari arasinda Hewler’de bulunmaniz sagliginiz için ciddi risk tasiyabilir!)
Olsun !..
Bol tozlu bir gecenin yarisi yüksek çöl dalgasi hayatimi felç etse de, tikanan sünislerime, kisilan sesime inat büyük bir keyifle vardim Hewler’e.
Hewler, güzel ve kadim kent, özgür bayragim, evim benim. ilk gidisimde de kendimi misafir gibi hissetmemistim bu kentte, simdi ise evde olmanin huzuru, özgür parçanin rahatligi içimde.
Ve fakat omuzlarimda sorumlulugun agirligi
Sevgili okur; Çok bilinen bir düsünür, ”özgürlük sorumlulugun bilincinde olmaktir” demis. O halde özgür olmasi gerekmez miydi sorumlulugunu bilen bütün ebeveynler ve politikacilar vesselam Oysa sorumluluk ve bilinç benim için hep aci ve üzüntüyle esdeger oldu özgürlük ise henüz tam olarak yasayamadigim dolayisiyla belki de mahiyetini tam olarak bilemegim bir sey
Saygi deger okur, 2.Ulusal Kürt Kadin Konferansini katilma sansina sahip oldum ve izlenimlerimi yazmakla tavsiye olundum Sayin Genel Baskanimiz tarafindan 2 haftadir bunun sancisiyla kivraniyorum, bu dördüncü denememdir zira zor olan yazmak degil kendini sansürleyerek yazmaktir. Zorda olsa yazabilmeye soyundum.
Konferansin ön hazirlik çalismalarini kuzeyde BDP, Hak-par ve KADEP yürüttü desem de BDP gibi bir partnerle çalismanin ” ben söylerim siz yaparsiniz” politikasi ile süreci yürütmeye çalisildigini tahmin edersiz herhalde. Yok, eger bu politikayla mücadele etmeye aklinizdan geçirirseniz, incitilirsiniz, üstelik bazi katakullileri görseniz bile müdahale edemezsiz birde bakarsiniz ki sürecin disina itilmissiniz. Çünkü onlar bahsetmistir size bu olanagi! Hayatimin en cazgir dönemini geçirdim diyebilirim. Sorumlulugun o acimasiz bilinciyle sürece katki sunabilecek diger kesimleri de katmaya çalistik biz Hak-par’lilar. Ne isse bu kadin konferansi sosyalistlerden gereken ilgiyi görmedi ne Çira ne Ösp ne Kom-Jin ne de baska sosyalistler sürece müdahil olmadilar/olamadilar. Oysa böylesi platformlarda kadinlarini ilk kez gördük Dicle-Firat’in, Nubihar ‘in ve DDKD’nin. Kadep’liler 3, Hak-Parlilarda 3 kisiyle istirak etti konferansa. Hâlbuki Hak-Par’in 5 Kadepin ise 4 delege ile katilmasi kararlastirilmisti hazirlik komisyonu tarafindan.
Hadi biraz dogruculuk oynayalim, Kürt özgürlük mücadelesi yürüten kesimler içinde hangi örgütün elle tutulur kadin örgütlülügü var? BDP disinda hiçbir kesimin kadin örgütünden ya da örgütlülügünden söz etmek pek mümkün görünmüyor, varsa kendilerini hangi güne sakliyorlar merak ediyorum. Evet, BDP de gümbür gümbür kadin örgütleri var ama onlarda da irade görünmüyor! Zira bu gerçegi söylemek beni memnun etmiyor Kürdistan’da kadin örgütleri maalesef ki, ideolojilerin hizmetinde dolayisiyla özgür ve özgün kadin örgütlerinde söz etmek pek mümkün degil. Bir dakika, küçük ama kendi ayaklari üzerinde durabilen bir kadin tanidim bu konferansta, VAKAD temsilcisi Zozan ÖZGÖKÇE. Fakat VAKAD ve Zozan ideoloji hizmetkâri kadinlar tarafindan onay görmedikleri için konferansa çagrilmadilar. Zozan, tatli ve cesur kiz, onu destekleyenler yardimiyla baska bir örgüt adina katilabildi bu konferansa.
Bizler kuzeyde yalniz sürecin adilane ilerlemedigini düsüne dururken Hewler’e vardigimizin ilk günü ögrendik ki dogu Kürdistan’da 8 örgüt benzer nedenlerden ötürü konferansa katilmayacagini duyurmus. Bu durum konferansin bir parçasinin eksikligi ve dolayisiyla konferansin niteliginin düsecegi anlamina geliyor idi.
Neyse gelelim 22 Mayis sabahina, farkli örgütlerde birçok kadin coskuyla giyinmisti rengârenk pariltili Kürdi fistanlarini Oh be! Dedim derin derin soludum konferansin tozlu havasini, mahsum bakisli gerillalar, emekli kadin pesmergeler, taze parlamenterler, akademisyenler, sanatçilar, alçak gönüllüler, çokbilmisler, Avrupa’dan gelenler, Kazakistan’dan gelenler, batidan, kuzeyden güneyden gelenler Yasananlar bir Kürt rüyasi havasinda olsa da bazi tatsizliklar uyanmak zorunda olmanin gerçegi idi. Kurulan divan güneyliler ile kuzeyde malum grubun elinde gidip geldi. Kuzeyden gelenlerin Türkçe konusmalarina tahammül gösterilmiyor, soranice den tercümeler ise yetersiz yapiliyordu. Ilk kurulan divanin üyelerinin kibar oldugu söylenemez zira Gülten KISANAK’in bile konusmasina darbe yapildi. Bu sartlar altinda Hak-Par’in sunumunu arkadasimiz Herdem yapti. Fakat tamamlayamadan sürenin tükendigi gerekçesiyle divan baskani tarafindan sunumu yarida kesildi.
Güneyli kardeslerimizin dil konusundaki tahammülsüzlükleri demokrasiyi zorlar nitelikte. Arada söz alanlarin bile aksanlarinda Kürtçeye hâkim olmadiklari görüldügünde oflayip poflama sesleri geliyor divan baskani da sipas sipas diye sözü kesiyordu. Biz Kürtler su Empati olayini kendimiz disindaki bütün halklara uyguluyoruz, vicdanimiz baska milletlere iyi isliyor fakat birbirimize karsi vicdan tutulmasi yasiyoruz. Yoksa açiklanabilir mi PKK’nin PWD’ye karsi acimasizligi? Güneylilerin kuzeydeki Kürtlerin yasadigi kültür ve dil asimilasyonuna karsi duyarsizliklari. Hep ölüm reva görüldü biz Kürtlere doguda, batida kuzeyde ve güneyde Kuzeylilerin hakkina düsen belki biraz daha sosyete idi. Hiçbir zaman katliamlar direk üstlenilmedi Türk devleti tarafindan, bin yillik dünyayi Türkçelestirme gelenegini bizim üzerimizde de basariyla uyguladilar. Asimilasyon; beyaz ölüm, bu gün kardeslerine kendini anlatamamanin sancisi Böylece ruhumuz, beynimiz Kürdi degerlerden arindirildi Oldugu gibi görünemeyen zamanla göründügü gibi olmaz mi? Simdi biz kendi kendimize oto asimilasyon uyguluyoruz. Türkçe konusuyor, türkçe düsünüyor-yaziyoruz ve de hepsinden önemlisi çocuklarimizi bir türk gibi yetistiriyoruz.
Velhasil, hiçbir tarafi çagristirmayan, aslinda hiç kimseyi de incitmemesi gereken bir sonuç bildirgesi hazirlandi. Fakat bu durum konferansin üzerine hesaplari olanlari pek memnun etmedi. BDP ve çevresi sonuç bildirgesinde Öcalan’a özgürlük isteyen bir madde olmadigi için basta Leyla Zana olmak üzere salonu terk ettiler. Yeniden basa dönmüstük, biz Hak-par’lilar taraflari uzlastira bilmek için mesai harcadik fakat is öyle kolay görünmüyordu. Güneyliler tek cephe olmus, sonuç bildirgesine tek bir erkegin adinin girmeyecegine söylüyorlardi haksizda sayilmazlardi zira konferans öncesinde PKK’nin birçok dayatmasi olmustu ama güneyliler için bunun en agiri konferansa hiçbir erkek katilmayacak seklindeki dayatmaydi keske bunu feminist duygularla yapmis olsalardi. Anlasilan onlarin tek dertleri konferansin açilisina Kürdistan Federe Yönetimi Baskani Sayin Mesut Barzani’nin katilmasini engellemek idi. Simdi güneyliler PKK lileri ayni formülle sonuç bildirgesi üzerinden incitiyordu. Uzun ugrasilar sonunda hazirlik komitesi yeniden bir araya toplandi ve sonuç metninin hazir sekliyle basina okunmasina Öcalan’in özgürlügü için çesitli makamlara mektup yazmasina karar verildi. Arkadaslarimiz çesitli telefon görüsmeleri sonunda buna da pek razi olamamis gibi görünüyorlardi. Basin ise üç saati askin bir zamandir sonuç bildirgesinin okunmasini kapida bekliyordu. Sonuç bildirgesi okundu güneyliler memnundu basin açiklamasina Leyla Zana disinda hiçbir BDP’li de katilmadi. Saat aksamin 10.30’nu buldugu halde BDP’liler salonun bahçesini terk etmiyorlardi, aralarinda aglayanlar bile vardi.
Keske bu sekilde olmasaydi, Kürtler düsmanlarini unutmus birbiriyle siyasi rant kavgasina tutusmustu, hem ayip degil midir örgütlerin kadinlarin iradesi üzerinden hakimiyet kurmaya çalismalari. Uzlasi, birbirimizin taleplerine karsi hosgörüsüzlük degil tersine birbirimizin taleplerine saygi göstermek degil midir? Ne olurdu konferansin hazirlik asamasindaki komisyon daha seffaf ve adilane çalissaydi da dogululari küstürmeseydi, konferansin açilisini tek kazanimimiz yüz akimiz Güney Kürdistan’in Devlet Baskani Mesut Barzani gelip yapsaydi da güneyliler daha moralli konferansa katilsaydi. Hem de bu konferansin niteligini de arttirmaz miydi? Varsin biz istemezsek de uzlasi adina sonuç bildirgesinde PKK disindakilerin riza gösterecegi sekilde Öcalan’in özgürlügünü talep eden bir madde yer alsaydi da konferanstan öyle iki parça çikmasaydik.08.06.2012
Not: Bu süreç boyunca bizlerden destegini esirgemeyen esime, gece gündüz yanimizda yer alip çok yordugumuz Azad’a, yine tercümelerde kendilerini çok yordugumuz Zülküf hoca, Nevin abla, Ararat ve yine Azad’a tesekkürü borç bilirim.
Sevgi Çelik Moray