25. yilinda Enfal
Bu yil Saddam rejiminin Güney Kürdistan’da düzenledigi Enfal operasyonlarinin 25. Yildönümü.
Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da yasayanlarin, katiksiz bir soykirim olan Enfal operasyonlariyla ilgili bilgileri sinirli. Bu nedenle Enfalin ne olduguna, Güney Kürdistan’da yasanan Enfal operasyonlarinin tarihçesi ve benzeri konulara kisaca deginmek, bilgi dagarcigina az da olsa bir katkida bulunmasinin yanisira, konunun daha iyi anlasilmasi açisindan da bir zorunluluktur.
‘Enfal’ sözcügü, Arapça ve dini anlamlari olan bir sözcük. Anlamina iliskin olarak Mela Ömer Çingyani’nin belirlemeleri bize yardimci olabilir.
Güney Kürdistan’in taninmis din alimlerinden Mela Ömer, dini ve sosyal konularda makaleler yaziyor, televizyon programlari yapiyor. Kürd ve Kürdistan sorunu ile ilgili düzenlenen toplanti, panel, seminer, konferans ve benzeri etkinliklerin müdavimlerinden birisi olan Mamosta Mela Ömer, 1 Temmuz 2006 tarihli ve 2191 sayili Xebat gazetesinde yayinlanan ‘Enfal’in Trajedi, Aci Ve Üzüntüsü Bitmedi, Bitmeyecek’ adli makalesinde Enfalin anlamina iliskin olarak sunlari yaziyor: ‘Saklamiyorum, inanan birisi olarak Enfal Suresi’ni okudugumda, ürperiyorum, yüzlerce ilginç soru kafa takiliyor… defalarca ‘estegfurullah’ çekiyor, tefsirlere dönüyor ve yüregimi rahatlatiyorum.’
Mela Ömer, kendisine defalarca ‘estegfurullah’ dedirten Enfal sözcügünün kendisi için trajedi, felaket, ‘tanrinin destegi’ slogani esliginde Kürt kirimini ifade ettigini belirtiyor, ‘Enfal denilince akla yaklasik 200 bin Kürdün kaybedilmesi, bulug çagina erismemis yüzlerce Kürt kizinin ‘kadin edilmesi’, binlerce namuslu Kürt kadininin tecavüze ugramasi gelir’ diyor.
‘Arap kültürü ve tarihi hakkinda az da olsa bilgi sahibi olanlar, Ibni Haldun’un ‘Muqadimet’ adli eserinin birkaç sayfasini açanlar bilirler ki, baski, saldiri, kölelestirme, kadinlarin cariyelestirilmesi ve talan Araplarin kanina islemistir’ diyen Mela Ömer, yazisinda, inanç, ahlak ve toplumsal yasamdaki yanlislara son vermek için gelen Islam dininin, bu kültürü kisa sürede ortadan kaldiramadigini belirtiyor. Mamosta Mela Ömer, Islam tarihine dayanarak ilk Enfal’i anlatirken kisaca sunlari dile getiriyor: ‘Mekke hakimleri, Hz. Muhammed ve kendisine inananlarin ev, mal, mülk, tarla es ve çocuklarina el koyup onlari önce Habesistan’a ve daha sonra Medine’ye sürgün ettiler. Hz. Muhammed ve kendisine inananlar zor sartlarda yasarlarken o dönemin parasiyla 50 bin Altin Dinari degerinde yük tasiyan bir Kureys kervaninin yola çiktigini ögrenirler.’ Kureyslere ekonomik bir darbe vurmak, derbeder ve perisan bir halde yasayan Müslümanlarin durumu düzeltmek amaciyla, Hz. Muhamed’in bu kervana saldirilmasi ve talan edilmesi emrini verdigi anlatan Mela Ömer, kervanin bu saldiridan kurtuldugunu ve Kureyslilerin büyük bir askeri güçle saldiriya geçtiklerini, Müslümanlarin onlari Bedir’de karsiladiklarini yaziyor. Bedir savasinda yenilen Kureyslilerin talani esnasinda Müslümanlar arasinda sorun ve çatisma çiktigini anlatan Mela Ömer, Tanrinin Enfal süresini gönderdigini söylüyor: ‘Senden Enfal’i soruyorlar, onlara de ki Enfal Tanrinin ve onun Peygamberinindir. Eger inaniyorsaniz Tanridan korkun, aranizi düzeltin, Tanrinin buyruklarini dinleyin.’ Hz Muhammed’in en küçügünden en büyügüne kadar, tüm ganimetleri savasa katilan Müslümanlar arasinda paylastigini anlatan Mamosta Ömer, Enfal’in Müslümanlara degil inanmayanlara uygulandigini belirtiyor.
Bu yil 25. yilina giren Enfal operasyonlari 22 Subat-6 Eylül 1988 tarihleri arasinda ve 8 asama halinde, Zaxo’dan Hemrin Dagi’na kadar olan tüm Güney Kürdistan cografyasinda gerçeklestirilenlerdir. Oysa bu tarihten önce de Güney Kürdistan’da Enfal operasyonlari yapildi. Bu oprasyonlarin kurbanlari ise Feyli Kürdler ile Barzanilerdi.
Feyli Ve Barzani Kürdlerine yönelik Enfal operasyonlari
Sii mezhebine bagli olan, yogunlukla Xaneqin, Mendeli gibi zengin petrol yataklarinin bulundugu bölgeler ile Bagdat’ta yasiyan ve Enfalin ilk kurbanlari olan Feyli Kürdlere yönelik operasyonunun kökleri 1940’li yillara dayaniyor.
Bagdat’ta yasayan Feylilerin önemli bir bölümü ticaret ugrasiyorlardi ve bu kente yasayan Musevi is adamlariyla ortaklik kurmuslardi. Israil devletinin kurulmasindan sonra bu ülkeye göç eden Irakli Yahudiler, islerlerini ortaklari Feyli Küdlere devrettiler ve böylece ekonomik olarak daha da güçlenen Feyli Kürdler Arap sermeyesinin hedefi haline geldiler.
Feyli Kürdlerin Enfal operasyanlarinin hedefi haline gelmesinin bir diger nedeni ise Xeneqin ve Mendeli gibi zengin petrol yataklarina sahip bölgelerde meskun olmalariydi. Bu nedenle Araplastirma politikasini özellikle genis petrol yataklarinin bulundugu yörelerde baslatan BAAS rejiminin ilk hedefleri arasinda Xeneqin ve Mendeli’de yasayan Feyli Kürdler bulunuyordu.
Feyli Kürdlere yönelik Enfal operasyonlarinda Feylilerin ‘yabanci, Iranli olduklari’ gerekçe gösterildi, ailelerin parçalanmasi ve Feyli gençlerin rehin alinmasi gibi yöntemlere basvuruldu. Feylilerle evli kisilere devlet dairelerinde çikartilan keyfi zorluklarin yanisira, Feyli esinden ayrilana toplu para vermek dahil, bir çok imtiyaz tanindi. Bagdat ve öteki yerlerde gözatina alinan Feyli Kürdler, kafileler halinde, askeri araçlarla Iran sinirina getirildiler, mayin tarlalarina sürülerek, siniri geçmeye zorlandilar. Direnenlere, geri dönmek isteyenlere ates açildi.
BAAS rejimi 1980 yilinda, Feyli aileleri bosanma yoluyla parçalamak ve onlari göçe zorlamak için, 7 bin Feyli gencini rehine olarak gözaltina aldi. Son dönemde ABD askerlerinin tutuklulara yaptiklari iskence ile gündeme gelen Ebu Gureyb hapishanesinde tutulan 7 bin Feyli gencin aileleri, evlatlarindan bugüne kadar hiç bir haber alamadilar.
Elde kesin ve resmi rakamlar olmamasina karsin, konuyu arastiranlara göre, 1940-80 yillari arasinda gerçeklestirilen operasyonlarda 70 bini askin Feyli yerinden yurdundan edilerek Iran’a sürüldü, binlercesi sürgün yollarinda, mayin tarlalarinda, gözaltilarda yasamini yitirdi, 7 bini rehin alinan gençler olmak üzere tutuklanan 10 bini askin Feyli’den hiç bir haber alinamadi.
Feyli Kürdlere yönelik operasyonlar ile 1988 yilinda gerçeklestirilen Enfal operasyonlari ‘esitlikçi’ idi. Kürdler, kadin-erkek, yasli-genç ve çocuk ayrimi yapilmadan Enfal ediliyorlardi. Oysa 1983 yilinda gerçeklestirilen Barzanilerin Enfali ‘cinsiyetçi’ idi.
10 Eylül 1983 günü, Hewlêr ve çevresinde Barzanilerin zorla tutulduklari Baherke, Herir, Diyana ve Qustepe toplama kamplarinda yaslari 7-85 arasi olan 8 bir Barzani erkegi toplanarak Güney Irak’in çöllerine, Suudi Arabistan sinirina yakin bölgelere sürüldüler ve birkaç yil süren bir süreçte yok edildiler.
BAAS rejiminin Barzanilerin Enfalina gösterdigi gerekçe onlarin ‘düsmana hizmet etmek, Irak’i arkadan vurmak’ idi. 1983 yilinda pesmerge güçleri Iran ordusunun yardimiyla, sinirda bulunan stratajik öneme sahip olan Haci Omeran bölgesini ele geçirmislerdi. Bunun üzerine BAAS rejimi intikam almak için, Barzanilerin bulundugu toplama kamplarina saldirdi, burada kontrolü altinda olanlardan 8 bin erkegi toplayip Güney Irak’a sürgüne gönderdi ve yavas yavas yok etti.
Yediden yetmise 8 bin Barzani erkeginin katledilmesinin asil nedeni onlarin Kürd ve Barzani olmalari, tüm varliklariyla Güney Kürdistan ulusal kurtulus mücadelesinde yer almalari, BAAS rejiminin tüm baski, yildirma, santaj ve satinalma çabalarina boyun egmemeleriydi. Mesud Barzani’nin degimiyle Saddam Hüseyin’in, tarihi boyunca Osmalilara, Irak Kralligi, Ingilizler ve BAAS rejimine karsi direnen Barzanilerden Osmanlilarin, Ingilizler ve Irak rejimlerinin intikamini almasiydi.
Enfal tam anlamiyla jenosiddir
Açiklanan belgeler, 1988 yilinin Subat ayinda baslayan ve Eylül ayina kadar 8 asamada gerçeklestirilen Enfal operasyonlarinin tartismasiz bir jenosid oldugunu gösteriyor. Dönemin Irak’in en yüksek karar organi olan Devrim Komuta Konseyi’nde kararlastirilan ve basta Irak ordusu olmak üzere devletin ekonomik ve sosyal organlari tarafindan hayata geçirilen Enfal operasyonlarinin basta gelen hedefi Kürd ulusal kurtulus hareketinin yok edilmesiydi.
Öteki sömürgeci devletlerde oldugu gibi BAAS diktatörlügündeki Irak’ta da, ulusal haklarini talep edenler ‘hain’, ‘bozguncu’, ‘eskiya’, ‘terörist’ vb. adlarla yaftalanirlardi. Enfal Operasyonlarina iliskin alinan kararlarda, sadece ‘hain’lerin degil, destekçilerinin de yok edilmeleri, barindiklari yerlerin imha edilmesi emredildi. Bu amaçla plan ve projeler yapildi.
Sözkonusu planlarin hayata geçirilmesi amaciyla, 1988 yili Subat-Eylül ayinda gerçeklestirilen operasyonlar sonucu yasli-genç-çocuk, kadin-erkek 172 bin Kürd yok edildi. Hemen hergün ortaya çikartilan toplu mezarlarda Kürd giysilerine rastlanmasi, 172 bin kisinin çok önemli bir bölümünün ayrim gezetilmeksizin öldürülüp toplu mezarlara gömüldügünü gösteriyor. Bunun yanisira bazi belgeler, genç kizlarin ve çocuklarin Körfez ülkelerindeki Arap seyhlerine satildiklarini, genç kizlarin Arap ülkelerindeki gece kulüplerinde çalismak üzere gönderildiklerini ve bazilarinin da üst düzey BAAS yetkilileriyle bazi Arap seyhlerine peskes çekildiklerini ortaya koyuyor. Genç ve gürbüz çocuklar da ailerinden kopartilarak ‘Saddam’in Evlatlari’, ‘Saddam’in Fedaileri’ gibi militarist kurumlarda egitildiler.
Enfal Operasyonlari sonucu Zaxo’dan Hemrin Dagi’a kadar olan bölgelerde, Güney Kürdistan’in kirsal kesiminde bulunan tüm koy ve mezralar yerle bir edildi. Su kaynaklarini betonla kapatildi, bag, bahçeler yakildi. Camiler, türbeler ve ziyaret yerleri, tarihi eserler yikildi. Enfal Operasyonlarindan kaçan yüzbinlerce Kürd Türkiye, Iran ve Suriye’ye sigindi. Toplu göç yollarinda yüzlerce yasli ve çocuk yasamini yitirdi.
Bir etnik veya dini toplulugu toptan ya da bu toplulugun bir bölümü ortadan kaldirmak, jenosidin en genel ve kabul gören tarifi içinde yer alir. Dini ve etnik bir toplumun üyelerini öldürmek, onlarin moral ve kültürel degerlerini alt-üst etmek, köylerinden, meskun oldugu yerlerden kopartip bir baska ortamda yasamaya mahkum etmek, toplumun üremesini engellemek, toplumun gelecegi olan çocuklari zorla baska toplumun parçasi haline getirmek de, jenosidin bu genel ve kabul edilir tanimi içine girer.
Jenosidin bu genel tarifi gözönüne alindiginda, 25 yilini dolduran Enfal operasyonlarinin tam bir jenosid oldugu görülür. Ayrica jenosid, uluslararasi belgelerde, uluslararasi müdahaleyi ve uygulayicilarinin uluslararasi mahkemelerde yargilanmasini gerektiren bir insanlik suçu olarak yer alir.
Ama ne yazik ki uluslararasi güçler, jenosidi önlemek için harekete geçmedikleri gibi, BAAS rejimi ile olan siyasal ve ekonomik iliskileri nedeniyle Enfala çanak tuttular, BAAS rejimine destek sundular. Bugüne kadar ortaya çikartilan belgeler, ABD, Rusya (o dönemde Sovyetler Birligi), Fransa, Almanya, Hollanda gibi devletlerin BAAS diktötörlügüne sagladiklari askeri malzeme ve uzmanlar vasitasiyla Enfal’in suç ortaklari ordugunu gösteriyor.
Batili devlet o dönemde yasananlari ‘Iran-Irak savasinin istenmeyen sonuçlari’ olarak görüp, ‘makul, kabul edilir’ gelismeler olarak sundular, suçu Iran-Irak savasinin üstüne yiktilar. Oysa bu tür degerlendirmeler, hakli talepleri için bu savastan onlarca yil önce mücadele eden Kürdlere yapilan en büyük haksizliktir, sömürgeci BAAS diktötörlügü ile Iran Islam Cumhuriyeti’nin Kürd halkina yönelik saldirilarina verilen bir destektir.
Neler yapmaliyiz?
Kürdistan Parlamentosu’nun aldigi bir kararla 14 Nisani Enfal Günü olarak ilan etmesi elbette olumlu bir adimdir. Bu günde Enfal kurbanlarinin anilmasinin, konuya iliskin konferanslarin düzenlenmesi ve programlarin yapilmasinin, yeni neslin geçmiste yasananlari unutmamasi açisindan önemlidir. Ama sadece bununla yetinilmemeli. Uluslararasi areneda yapilan çalisma ve eylemlerle desteklenmelidir.
Uluslararasi çalismalarin merkezine Enfal’in ‘Iran-Irak Savasi’nin bir sonucu’ algisinin yikilmasini, devletler, uluslararasi kurum ve kuruluslar ile Birlesmis Milletler nezdinde jenosid suçu olarak kabul edilmesini, suçlular ile isbirlikçilerinin Uluslararasi Ceza Mahkemesi’nde yargilanmalarini koymaliyiiz.
Kuskusuz, özellikle Avrupa ülkelerinde bu dogrultuda bazi çalismalar yapiliyor. Bu çalismalarin birlestirilmesi, koordineli ve uzun vadeli planlar çerçevesinde yürütülmesi, sonuç alinmasi açisindan bir zorunluluktur. Bu noktada Kürdistan Bölgesi Siyasi Önderligi’ne önemli görevler düsüyor. Güney Kürdistan Siyasi Önderligi, yurtdisinda faaliyet yürüten Kürd sivil toplum kuruluslarinin, siyasi parti ve guruplarinin yürüttükleri çalismalari birlestirmeli, planli bir hale getirmelidir. Ama ne yazik ki Kürdistan Siyasi Önderliginin bu konuda yeterli bir çaba gösterdigini söylemek mümkün degil.
Bu nedenle yurtsever Kürd siyasi yapilariyla yurtdisinda faaliyet yürüten Kürd sivil toplum kuruluslari, Kürdistan Siyasi Önderligi’ne bu noktada baski yapmak ve önerici olmak göreviyle de karsi karsiya bulunuyorlar.
21 Subat 2013
Mesud Tek