30 Mart 2014 seçimleri
Türkiye gibi gelismesini tamamlayamamis, ekonomik ve demokratik olarak bunca eksikligi yaninda ; Yasalarinda, seçme ve seçilme hakkinin, var oldugu bir ülkedir. Dogru isleyisi gerçeklesiyor mu? sorusuna verilecek cevap üzülerek belirtmek gerekir ki olumsuzdur. Bu gerçegin, böyle izah edilmesi bir subjektif yargiya dayanmiyor. Hersey ortada, geçmisten bu güne kadar, bu konuda yapilmis bilimsel arastirma ve analizlere bakildiginda, halkin ve ülkenin geldigi nokta budur. Sonuç olarak, örgütsüz bir toplumda, seçimin gerçek anlamda islev görmesi beklenmemelidir. Onun içindir ki, bu seçimlerde tartisilmasi gereken konularin basinda, örgütlenmenin önündeki tüm engellerin kaldirilmasi, seçim barajinin kaldirilmasi, siyasi partiler ve seçim kanunun degistirilmesi, yerel yönetim yasasi, kürt sorunu, federasyon, özerklik, çevre sorunlari, konut, imar yasalari, yasanabilir kentler yaratmak, adil, esit, özgür, demokratik bir toplum özlemi için, dogrusu yeni ve demokratik bir anayasanin yapilmasi konulari detaylariyla kamuoyu ile paylasilmasi gerekiyordu. Tartismalarin sonuçlari, halkin tercihlerine yansimasi nispeten beklenebilirdi. Her konu yarim yamalakta olsa dile getirildi. Halkin anlayacagi tarzda güçlü bir ses, muhalefet olmadi. Seçim sonuçlari da bu gerçegi kanitliyor.
SEÇIM ve süreci de, içinde bir çok esitsizligi barindiran bir ortam. Esit sartlarda bir rekabetin saglanmasi da daha uzun senelerin mücadelesini gerektiriyor. Bir yandan seçim için harcanan yüklü paralar, araç ve gereçler, reklamlar, tv lar gazeteler, teknolojik imkanlar, diger yandan, kit kanaat imkanlarla halka ulasmaya çalisan ilerici, devrimci partilerin mücadelesi, ambargolara, engellemelere, imkansizliklara ragmen, bu zorluklari asip halka ulasilabilir diye düsünenlerdenim. Zorluklarin olmasi, bilinen bir durumdur. Bunun asilmasi için, yeni somut gayretlerin ortaya konulmasi gerekirdi. Sadece maddi imkanlar açisindan degil, birçok ortak paydasi olan parti, örgüt ve kuruluslarin is birligi, güç birliginden, seçim öncesi bir hazirliktan yoksun oldugunu gördük.
Bunun içindir ki, sorunlar tüm boyutlariyla halka anlatilamadi. Halk, kendi sorunlarini dinleme, tartisma, çözüm önerileri beklerken, geçmisteki gibi, siyasilerin kavgalarini izledi. ‘fetullah hoca’, ‘paralel yapilanma’, ‘hashasiler’ yeni gündemler olarak tartisildi. Tüm borazanlar, agiz birligi, el birligi içinde, gerçek gündemleri saptirmayi, Türkiyenin agir sorunlari yerine suni gündemleri tartismayi her zaman ki gibi basardilar.
17 ARALIK’ta ortaya çikan, yeni yolsuzluk ve hirsizlik olaylari, muhalefet açisindan, iktidardaki akp iktidarinin sorgulanmasi için önemli bir firsatti. Bu bile dogru dürüst kullanilamadi. Basbakan,’dis mihraklarin oyunu’, ‘faiz lobisi’, ‘parelel yapilanma’ gerçekte, inandiriciligi olmayan savunmalarla halki, taraftarlarini inandirmaya çalisti. Güçlü bir muhalefetin olmayisi sansini kullanarak siyirilmaya çalisan basbakan, akp bu yolculukta inise geçtiginin de farkina vardi. Seçimin hemen akabinde ailesinin elinden tutarak balkona çikti. Temize çiktigini söyledi. ‘Hirsizlara halk bu kadar oy verir mi’? diye seçim sonuçlarini muhalefete karsi basari olarak degerlendirdi. Bütün bunlar akp iktidarinin inise geçtigi gerçe- gini degistirmeyecektir. 2010 yilinda gerçeklesen kismi anayasa degisikligi referandumundaki %58 seçmen destegini, 2011 deki halk destegini bulamayacagini anlamis durumdadir. Agir sorunlari olan bir ülkede, iktidarda daha uzun süre kalmanin, sorunlari çözmekten geçtigini her iktidar bilmek zorundadir. Bu vaziyette gitmenin zorlugunu, sertleserek, karalayarak, yasaklayarak asmak mümkün degildir. Ancak belki ömrünü bir müddet daha uzatabilir.
Muhalefete gelince de durum çok iç açici degildir. CHP, Türkiyenin biriken sorunlarini, temel sorunlarini kavrama ve çözüm önerilerini kamu oyu ile paylasmada yetersiz bir program ve kadro ile varlik gösteremedi. Parlamentoda oldugu gibi yerel yönetimlerde de, Altyapisiz, imarsiz, deprem riski tasiyan kentlerimizin sorunlarina sahip çikamadi. Ulasimsiz, yesil alansiz, rant ve sömürü alanlari haline gelen kentlerimize sahip çikacak bir iktidar programi ortaya koyamadi. Günü birlik tartismalarla, sen ben kavgalariyla AKP nin ekmegine yag sürdü, degirmenine su tasidi. Elini tasin altina koyma yerine, sahislardan medet umdu. Sarigül ve Mansur yavasla kitlelerin karsisina çikip oy toplamaya çalisti. Sonuçlarin partiler açisindan bir ortak paydasi oldu. Hiçbir parti seçimde yenilgiyi kabul etmedi. Her partinin basariyla çikmasi nasil bir sonuçsa anlamak zor. Matematiksel olarak da böyle bir formül yok. Her seçimin bir kazanani ve kaybedeni var. Bu gerçekten kaçmanin imkani yok. Gerçeklerle yüzlesmek zorunludur. Hayat ihmale gelmedigi gibi, siyaset hiç ihmale gelmez. Akiskanlar mekani geregi su nerde bosluk bulursa oraya dogru akar. Siyasette de bosluklari baskalari doldurur.
Devlet bahçelinin baskanligindaki MHP ‘ye söylenecek yeni bir sey yok. Gerici, soven tutumunu sürdürüyor. Eski konumunu, gücünü korumaya çalisiyor.
Son üç dönemdir kuzey Kürdistanda; parlamento ve yerel yönetimlerde temsil olanagi bulan BDP’nin , Kürt halkinin önemli destegine ragmen, ne parlamentoda nede yerel yönetimlerde önemli bir basariya imza attigini söylemek olanakli degildir. Kürt halkinin vazgeçilmez mesru haklarini, Turkiye ve dünya gündemine tasima sorumlulugunu yerine getiremedi. Elle tutulur elde edilmis bir basari söz konusu degildir. Kendi gücünü kullanma yerine, kandil ve Imrali arasi bilgi alisverisine aracilik etti. Onlarin her dedigine evet diyen bir politika izledi. Sorunlarin üstüne gitme, promlemleri, çözümleri kamuoyu gündemine tasima, yeni kanallar açma sorumluluklarini yerine getiremedi. Yerelde; yönetimde oldugu kent, ilçe ve beldelerde elle tutulur bir gelismeye öncülük edemedi. Çevre, konut, ulasim, imar, kentlerin tarihsel dokusu, alt-yapi projeleri konusunda, varlik gösteremedi. bu seçime de , çati partisiyle ortak bir programla girdi. Dogrusu, batida HDP, Kürdistanda BDP olarak seçime katildi. Buna ragmen kürt halkinin önemli bir kesiminin yeniden oyunu ve destegini aldi. Geçmisteki tutumunu sürdürürse, yeni sekli HDP olarak, Türkiyenin partisi iddasi ile neler yapacagini merak ediyorum.
30 mart yerel seçimleri sonucunda beklenen fotograf, ne yazik ki istedigimiz kalitede ve standartta degil. makine bu, diyagrafi, oküleri, objektifi, ayarlari böyle, isik ve gölge ayarlari bu kadar yapilabiliyor. Obje yerinde sayarken, sonuçtan çok ümitvar olmak dogru degil. Öyleyse ne yapmali? Sadece elestirmek yetmez. Isin her asamasiyla yakindan ilgilenmek gerekir. Kürt hareketi basta olmak üzere, yeni dengelere, yeni aktörlere gerek var. Sorunlarin farkli çözüm önerileri, yeni projeler toplumla bulusturulmali, halkin destegi saglanmalidir. HAK-PAR tam da böylesi kosullarin odaginda, çok yetersiz imkanlarla da olsa seçime girdi. Bir çok yerde adaylar çikartti. Pozitif, farkli bir seçim çalismasi yürüttü. tanitimini yapti, görüs ve düsüncelerini kamuoyu ile paylasti. Hedefine koydugu amaçlari için uzun vadeli kararli bir mücadele için örgütlülügünü güçlendirerek sürdüreceginin mesajini verdi. Aldigi sonuçlar elbette tartisilir. Eksikler, yanlislar, dogrular bundan sonraki her çaba için de ciddiye alinacaktir.
Bu seçimlerin sonucu da gösterdi ki, acilen ihtiyacimiz olan, demokratik bir anayasa, esitlik ve demokrasi, kürt sorunun demokratik çözümü, silahlarin susmasi, yasana bilir bir ülke, sürekli bir baris hepimizin ortak özlemi. Bunun gerçeklesmesi, örgütlü mücadeleden, birlik ve dayanismadan geçmektedir. Süphesiz, Bu ugurdaki çabalarimiz, çagdas, örgütlü, uzun vadeli demokratik hedeflere endeksli, bilimsel ölçülere bagli olarak sürecektir
30.nisan.2014
H.Hasan Tuzcu