Makale

40 Yil Sonra Gelîyê Zîla

Temmuz ayini Almanya’nin disinda geçirdim. 15 gün Mersin’de tatil yaptim, 15 günümü de ata-baba yurdu olan Bazîdî’de geçirdim. Bu firsattan yararlanip Gelîyê Zîla’yi ziyarete gittim.

Bundan tahminen 40 yil önce, ilk kez Gelîyê Zîla’ya gitmistim. O yillarda, Agri Ulusal Baskaldirisiyla ilgili bir arastirma yapiyordum. Bilgi, belge topluyor, sahitlerle röportaj yapiyordum. Amacim, bu konuda dökümanter bir kitap yazmakti.

Gelîyê Zîla, Erdîs’in 30 kilometre kuzey batisinda bulunan derin bir vadidir. 1926-1930 yillari arasinda cereyan eden Agri Ulusal Baskaldirisinin en kanli savasi, 20 haziran-3 eylül 1930 tarihleri arasinda, bu bölgede yasanmisti.

Türt ordusu burada Kürt halkina, kelimenin tam anlamiyla bir soykirim uygulanmisti. Köyler, ormanlar, mezralar, tarlalar yakilip yikilmisti. 15.000 civarinda sivil insan öldürülmüstü. Hamile kadinlarin karinlari süngülerle delik desik edilmisti. Daglara kaçan sivil insanlar, yabani hayvanlar gibi avlanmisti. Zîla Vadisi’nin içindeki nehrin sulari, günlerce kirmizi akmisti.

Xoybûn’un verdigi emir geregi, 400 savasçidan olusan Kürd ordusu, ana karargahla Van arasinda bulunan Türk karakollarina saldirdi. Askerleri teslim aldi, silahlarina el koydu.

Haziran basinda Erdîs’i kusatma altina aldi. Burada konuslandirilmis olan uçaklarin bazilarini tahrip etti.

Bunun üzerine Türk ordusu 22.000 asker, 52 uçak, 550 mitralyoz, 32 top ile Kürd ordusuna karsi saldiriya geçti. 73 gün süren dise dis bir savas yasandi.

Silah ve insan açisindan var olan asimetrik güç nedeniyle, Kürt ordusu geri çekilmek zorunda kaldi. Üç koldan yürüyüse geçen Türk ordusu, Kürt ordusunu üç koldan çembere aldi.

Havalide yasayan sivil insanlari Gelîyê Zîla’ya siginmaya yönlendirdi. Ve sonuçta bu derin vadide toplanan 15.000 sivilin hayatini kaybettigi büyük bir katliam yasandi.

Evet, 85 yil önce bu katliamin yasandigi vadide, bir kez daha saatlerce dolasip durdum. Adi geçen cografyada, ciddi bir degisiklik yoktu. Eski köylerin yerine yenileri kurulmustu. Köylüler kit kanaat yasiyorlardi. Her kes isiyle gücüyle mesguldü. Koyunlarini otlatan çobanlarin elinde cep telefonu vardi. Kimisi Kürtçe, kimisi Türkçe konusuyordu.

Bazilari katliamla ilgili duygu ve düsüncelerini benimle paylastilar. Bazilarinin ise, 85 yil önce yasanmis katliamdan haberleri bile yoktu.

Vadinin en derin yerindeki irmak kenarina indim. 1930 yilinda kirmizi akan bu derede, simdi berrak bir su akiyordu. Dakikalarca bu suya bakip durdum. Anlatilmaz bir ruh hali içindeydim. Akan su, bazen beyaz görünüyordu gözüme, bazen kirmizi.

Derin hayallere daldim. Az kursunla çok adam öldürmek amaciyla, Türk askerlerinin sirt sirta dizdigi Kürt köylülerini düsündüm. Karni yarilan hamile kadinlari, gelinleri düsündüm. Atilan çigliklari duydum. Gözlerim doldu, yüregim daraldi, isyan duygularim kabardi, çok kötü oldum, gözlerime yas doldu.

Basimi yukariya kaldirdim. Vadinin iki yaninda yalçin daglar yükseliyordu. Vadi sesizdi. Ben ise anlatilmaz duygular içindeydim. Uçaklarin sivil insanlarin üstüne yagdirdigi bombalarin seslerini, mitlaryozlarin takirtilarini, yaralilarin inlemelerini, ‘Hawar! Hawar!’ diye bagiran insanlarin çigliklarini duyar gibiydim.

Sonuçta, kizginlik, isyan ve nefret duygularimi kotrol altina alip, içinde bulundugum somut duruma geri döndüm. Duygularimi bastirmistim, ama beynim 85 yil önceye takilip kalmisti. ‘Biz Kürtler, neden böyleyiz?’ diye kendime soruyordum.

Kürtler, tarihlerine neden bu kadar duyarsizdir acaba? 300 yildir süren mücadeleye karsin, hala temel amacimiza ulasmis degiliz. Bunun sebebi, tarihimize karsi içinde bulundugumuz duyarsizlik olmasin sakin?

Öyle ya, tarihini bilmeyenler, içinde yasadigi durumu dogru degerlendiremezler. Içinde bulundugu durumu dogru degerlendiremeyenler ise, gelecekle ilgili uygulanabilir dogru projeler üretemezler. Tekrar tekrar yenilirler ve ders çikarmazlar.

Iste bu nedenle, Agri Kürt Ulusal ve toplumsal mücadelesi üzerinde düsündügüm için, arastirma yaptigim, biri roman biri de dökümanter kitap yazdigim için, mutluyum. Görevini yapan bir insanin huzuru içindeyim.

Yilmaz Çamlibel

Back to top button