5 Nolu Diyarbakir zindaninda bir Kürt bürokratinin yasadiklari

5 Nolu Diyarbakir zindanlarinin ve bir ve binlerce Kürd’ün yasadiklarini ve sonrasinda yasayacaklarini siyasi, psikolojik, ekonomik, sosyal olarak yasadiklarini ve yasanmisliklarini yazmak kolay degildir. Çünkü 5 nolu zindanlarina yasananlara taniklik eden duvarlarin ve insanlarin cani acimaya devam ediyor.
Iki yüz yilli asan Kürt sorunundan kaynakli acilari, özellikle zindanlarda yapilanlari, yasanilanlari yazmak, hala dinlerken de yazarken de acitiyor. Yazi dizimin ikinci bölümünde, 5 Nolu’nun Türkiye’si; 80 darbesinin yasanmadan önceki siyasi yapiyi hatirlamakta yarar görüyorum.
O günün Türkiye’sinde; 1961 Anayasasinin sagladigi özgürlük ortaminda, Türkiye’de büyük bir uyanis basladi. Demokratik ve siyasal uyanistaki olumluluklar. Toplumun aydin ve ezilmis kesimler üzerinde önemli farkindaliklarin gerçeklestigi bir ortam olusmustu. Bu aydinlanma sonucu, siyasi ve kültürel kulüpler siyasi akimlarin güçlenmesini kabul görmesinin yolunu açmisti.
Bu ilerleme ve uyanis, ezilenlerden yana olumluyken, egemenleri ürküttü. Bunun içinde kitleleri ve bu aydinlanma ve uyanisin önüne geçmek için kontrolüne almak için Türk egemen siyasi anlayisi eliyle yeni bir projeye gidildi. Bu çikisin mantiginda, legal demokratik zemini kapatip siddete yönlendirmekti. 1960’li yillarda Türkiye’deki iki siyasi parti; DP ve devletin kurucu partisi CHP vardi. Askeri darbe sonucu kapatilan Demokrat Partinin yerine Adalet Partisi kuruldu. Toplumsal degisim siyasi yapilarda degisime itti. Sonuçta 1965 yilinda MHP 1970 yilinda ise Milli Nizam Partisi kuruldu. Egemenler siyasi yapi ve bu kurulan partilerin eliyle irkçilik ve gerçek Islami anlayisin yozlastirilarak toplum üzerindeki egemenligini siddete ve daha ezici baskilara yol açti.
Özünde o günlerde Türkiye siyasi yapisi içerisinde, Kürtlerin özgürlesme ülkedeki çok kimlikli mozaigin teklesmesine ezerek inkarla, siddete bas vurularak bastirmaya çalisti. Bu anlayis ne yazik ki, insanlar manipüle edilerek algilari ve duygulariyla oynanarak hala sistematik bir sekilde sürdürülüyor.
1961 anayasasiyla toplumun birçok kesiminde baslayan aydinlanma ve uyanisin önünü kesmek için, devletin egemen anlayisi bu sosyal ve politik uyanisin iki önemli dinamiginin Kürtler ve emekçi kesimlerin oldugunu biliyorlardi. Bunun önünü kesmek için tüm toplumu etkileyecek, dini ve milliyetçi duygulari kullanarak baski altina almakti. Ve bunu hala daha ustaca ve en sistematik halde sürdürtüyorlar. Çünkü toplumun en önemli iki ortak gücünü baski altina almak, egemen olan inkârci yapisina hizmet edecekti.
Yüzyillik cumhuriyet tarihinde, son 22 yilin siyasi anlayisindaki baskici sag gösterip solu vuran milliyetçi ve ümmetçi siyasi anlayisi kanimca, bu son elli yilki mücadelenin verilen kayip ve geçen zaman dilimindeki kazanimlari istenilen düzeyde olmadi. Tüm yanlislik ve gel-gitlere ragmen, az da olsa, iyilerin ve dirençli siyasi yapilarin kararli duruslari sayesinde, bu yirmi yillik hükümet 100 yillik siyasi anlayistan daha olumlu adimlar attigini söylenebilir. Yani yigidi öldür hakkini yeme. Iyilik ve hak adalet, demokrasi, esitlik mücadelesine katki sunanlarda gönlümüze göre olmasa da diyalog ve barisçil demokrasi taslarinin agir aksak da olsa tarihten dersler alarak dösendigi umut vericidir.
Bunlardan biri de önceki yazimda da belirttigim üzere, 5 Nolu Cezaevi Hafiza Müzesi Girisim Grubunun girisimleridir.
Hafiza müzesi, kendi basina hafizalarda silmemesi, olanlari unutmamak, inkârci ve siddet uygulayan veya o yola yönlendiren yapidaki güçlere karsi, her zaman; siddet yerine diyalog ve demokratik barisçil siyaseti söylemleri ve tavirlari eylemliliklerin sesini güçlendirmekten geçiyor.
Ayni zamanda egemenlerin bugüne kadar kendilerini korumak için kalkan yaptiklari din, milliyetçilik asker ölümleri üzerinden siyaset yapanlarin yeni gelisen ve kiymeti harbiyesi kalmayan söylemler geçmiste oldugu gibi, Ortadogu ve Avrupa’yi dahi çikilmaz hale getirdigidir.
Egemenlere karsi kan kusmanin her geçen gün kendilerini, Kürt siyasetini ve Türk sol hareketi adina hareket eden siyasi yapilar da birçok siyasi yapi egemenlerin uyguladiklari metotlari ve yollardan geçiyorlar ve benzerliklerini çogalttigini son yillarda gördügümüz daginikliktan da anlamak mümkündür.
Kendi biyografi kitabinda, 5 nolu’da alti yil boyunca kalan yillar boyunca insanlik disi her türlü siddet ve iskenceleri gören bir Kürt entelektüelin yasanmisliklariyla, bir bürokratken nasil ‘vatan haini’ olarak görüldü. Yazdiklarindan ve anlattiklarindan size aktaracagim.
Bu vesileyle, yasanmisliklarin 100 yillik siyasi anlayis içinde ne kadar degistiginin yorumunu siz okuyucularin taktirine egemenlerinde vicdanlarina birakiyorum.
Kürt bürokrat su soruyu sorarak konuyu daha iyi anlamamizi sagliyor: Neden insanlar birbirine siddet uygular? Bin yillardir insanlarin birbirlerine uyguladigi iskencelerin sebebi ne olabilir?
‘Yapilan bilimsel arastirmalar göstermistir ki, ilkel komünal toplumda, insanlar arasinda siddet ve iskenceye rastlanmamistir. O dönemde yasayan insan iskeletleri üzerinde yapilan arastirmalarda, hiçbir çikik, kirik veya darp izine rastlanmadigidir.
Iskence siddetin özel bir biçimidir. Iskence düzen sahiplerinin düzen karsiti insanlara uyguladigi biçimli, planli ve sistematik siddetin adidir. Iskencenin amaci, düzen muhaliflerini asagilamak, korkutup sindirmek, kendine güvenini yitirmesini ve sonuçta kendilerine teslim olmasini saglamaktir.
Iskence insanin bes-alti duyusuyla; düsünsel ruhsal, bedensel kültürel baski altina alarak, iskence uyguladigi kisileri gruplari kimlikleriyle belli bir denge içinde tutar. Bu duygulardan birinin engellenmesi, insanin mevcut dengesini bozar. Bozulan denge yüzünden insan kendine yabancilasir, acemilesir, yeteneklerinin bir bölümünü yitirir kendine olan güvenini kaybeder.
Bu baski ve iskenceler sonucu, kocaman insanlar, annesi olmadan hiçbir sey yapmayan bebeklere dönüsür. Iskence gören insanlar ayni zamanda iyi irade göstermisse o iskencecileri daha çok vahsi yollara basvurmalarina yol açar. Ancak direnen insana kendi davalariyla ilgili olmayan, hassas noktalarinizdan vurmaya gidilir. Sebepsiz cevap verilse de verilmese de iskenceciler iskencelerini sürdürmekten geri kalmazlar.
Insanlar onuruyla serefiyle, aile degerleriyle, kendi isimlerinin yerine, daha asagilayan sifatlar, kullanilir. O sifatlari buraya yazmaktan dahi çekindim. Onur kirici buldum o nedenle yer vermedim.
Gözleri bagli olan insana iskence yapilirken, etraftaki sesler daha da ürkütücü gelir. Ani bir ayak sesi, bagirma, insani daha çok korkuttur. O nedenle; direnen insani korkutmak ve sindirmek ve strese sokmak için, insanlara aniden tekme atar veya sopayla vururlar. Artik insan ne zaman nereden gelecegi belli olmayan bir saldiriyi beklemeye baslar. Günlerce süren bu bekleyis iskence, insanin tüm sinir sistemini altüst eder; korkularini besler ve beyin fonksiyonlarini zayiflatir. Insanlar, korkularini denetim altina alma, kalan direncini yitirmemek için kendini umutlandirma konusunda zorlanmaya baslar. Her insanin en dogal ihtiyaci olan; yemek içme, tuvalet uyku düzeni olmayan bu iskence görenlerin umutla bekleyisi sürer. Uyumak için yemek içmek ve ayakta durabilmek için yasama direncini zor olsa da tüm iskencelere ragmen attirmayi sürdürür. Alip verdigi nefes atan nabzi disinda direnen insana “akilli birisin, bu iskenceciler çok gaddar istediklerini yapmaman halinde seni öldürebilirler. Dediklerini kabul et, olsun bitsin. Bu ifadeler önemli degildir. Mahkemede bu ifadeni reddedersin olur biter. Bu cehennemden çikar, yemegini yer, çayini ve sigarani içer, diledigin gibi uyursun. diye akil verir.
Öyle tuvalet deyip geçmeyin; tuvalete çikamamanin ne büyük iskence oldugunu ancak yasayan ve ona yasayana taniklik edenler bilir.
5 Nolu’nun zindan duvarlarinda her tasinda hala o acilari hissediyor olusuna, o iskencelerden geçenler yasami boyunca bedenen, ruhen yasamlari ellerinden alinanlarin anilariyla o duvarlar sivanmis.
O acilari unutmak, unutturmamak adina… yazi dizim devam edecek.
Necla Çamlibel