Haber

Burkay: Irak üçe bölünmeli

Burkay’in açiklamasi: Asagidaki söylesi Rudaw sitesi için Inan Gedik’le yapildi ve 3 bölüm halinde yayinlandi. Bunlardan iki bölümü birlestirerek okurlara sunuyorum.

Sayin Gedik, ya da Rudaw’in editörü, söylesiye ekledikleri kendi yorumlarinda ‘Burkay aktif siyaseti birakiyor’ biçiminde yansitmislar. Oysa böyle bir sey söylemedim, yalnizca yöneticilik görevini birakiyorum, dedim. Ben hayati siyasetle yogrulmus bir insanim, elbet dünyanin ve ülkemin siyasetini yine izler, yine görüslerimi su veya bu biçimde kamuoyuna iletirim. Kitaplarim, hatta siirlerim bile siyasetten kopuk degildir.

Rudaw’la söylesi
Inan Gedik

Kürt siyasetinin en önemli isimlerinden biri olan Kemal Burkay, Türkiye Isçi Partisi ile baslayan 50 yillik aktif siyasi yasamina 26 Ekim’de yapilan Hak ve Özgürlükler Partisi (Hak-Par) Kongresi ile son verecek.

Hak-Par Genel Baskanligini birakacak olan Burkay, zamanini daha çok kitap yazmaya ve edebiyata ayiracak.

Rûdaw’a konusan Burkay, bir parçasi ‘Bagimsiz Kürdistan’ olmak üzere Irak’in üçe bölünmesi gerektigini söyledi.

Neden yöneticiligi birakiyorsunuz?

Çok uzun zaman yöneticilik yaptim ve siyasette ön planda oldum. Yöneticilik çok yorucu bir is. Her zaman kosturmaniz ve ayakta olmaniz gerekiyor. 50 yila yakin yaptim. Ilk defa 1964 yilinda Türkiye Isçi Partisi ile örgütlü siyasete girdim. Daha sonra 1974 yilinda Kürdistan Sosyalist Partisi’ni kurduk ve ben genel sekreter oldum. 2003 yilina kadar sürdürdüm. Yurda döndüktün sonra da HAK-PAR Genel Baskani oldum. Aslinda yeniden yöneticilik yapmayi düsünmüyordum, ama bu benim için bir tür vicdan borcuydu.

Genel baskanliginiz süreci nasil geçti?

Partinin toparlanmasi için çaba harcadim. Kanimca baskanligimin katkilari da oldu, parti büyüdü. Bir yerel seçim yasadik. Yerel seçimde oylarimizi iki misli artirdik. Dört 4 büyük parti disinda seçime katilan diger 20 kadar partinin hemen hemen tümünün oylari büyük bir düsüs yasarken bizim oylarimiz, bir önceki yerel seçime göre artarak 27 binden 52 bine çikti.

Bu artisi neye bagliyorsunuz?

Bence iyi bir seçim çalismasi yaptik. Dolastik her tarafi. Kendi olanaklarimiza göre propaganda yaptik. Bu süre zarfinda medya bize kapandi. Yandas denen medya da muhalif medya da tümüyle bize kapandi. Seçimlerden önce günde belki 2-3 teklif aliyordum televizyonlardan, programlarda yer almam için, ama seçime 3 ay kala biçakla kesilir gibi kesildi ve bugüne kadar devam etti. Bize karsi ambargo uygulandi.

Gelinen asamada artik kongreye gidiyoruz. Bu iki yillik dönemi yeterli buluyorum.

Ortadogu’da önemli gelismeler yasaniyor. Tarih Kürtler’in önüne firsat mi çikariyor yoksa tam tersi bir durum mu söz konusu?

Tarih Kürtler’in önüne bir degil, birden fazla kez firsat çikardi. Kürdistan Bölgesel yönetimi bunlardan bir tanesi. Ama Kürtler bunu ne derece olumlu bir sekilde degerlendirdiler, bu tartisilir. Birinci Körfez Savasi 1990’da sonuçlandi ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi olustu; ama Kürtler kendi aralarinda çatistilar. KDP ve KYB’nin yani sira PKK da onlarla çatisti. O altin firsatin birkaç yilini heba ettiler. Ikinci Körfez Savasi’nin ardindan yeni bir Irak sekillendi. Kürdistan Bölgesel Yönetimi o tarihten bu yana kültürel ve ekonomik alanlarda önemli bir gelisme gösterdi. Irak’ta terör devam ederken Kürdistan bir baris adasi gibi kaliyordu.

Simdi durum nasil? Irak genelindeki gelismeleri nasil degerlendiriyorsunuz?

ISID olayi dengeleri bir kez daha bozdu. ISID’den önce de Irak durulmamisti. Irak bu terörle devam edemez. Ya üç bölgeli konfederal bir yapi olusacak ya da Sii Arap, Sünni Arap ve Kürt bölgesi olmak üzere 3 ayri devlet ortaya çikacak. Bu mezhep çatismasiyla yasanmaz.

Güneyli Kürtler bagimsizligi düsündü. Biz de öyle düsündük. Artik Irak bu halde böyle devam edemez. Kürtler, Sii ve Sünni Araplar birbirleriyle yasamak istemiyorlar. Keske birlikte yasamayi sürdürebilselerdi, ama öyle degil. Zorla güzellik olmaz; madem bir arada yasayamiyorlar, ayrilmalari en dogrusu.

Bunu istemeyenler kimler?

Iran bunu istemiyor, çünkü kendi durumundan çekiniyor. Irak’taki bir parçalanma kendilerine de sirayet edebilir. Çok ciddi etnik ve bölgesel sorunlari var. Türkiye de, Suriye de benzer nedenlerle istemez.

Peki ABD ister mi?

ABD de istemez. Bölgede bozulacak statüko ve degisecek sinirlar konusunda kaygilari var. ‘Bu haliyle devam ederse iyidir’ diyor. Petrol bölgeleri bölünürse, mesela güneydeki petrolün nereye gidecegi belli olmaz. Basra bölgesindeki petrolü Iran kontrol edebilir. Amerikalilar petrol konusunda Türkiye ve Kürdistan bölgesi iliskilerinden de rahatsiz oldular. Bu yüzden onlar statükoyu sürdürmekten yana. Ama bu gerçekçi degil. Bir saatten sonra bunun yürümeyecegini herkes görecek bence.

ISID’in durumu ne olur?

Taraflar anlasip ISID sorunun halledecekler. Çünkü ISID’le yasanmaz. ISID gibi bir örgütün bölgeye dayatmak istedigi yasam tarziyla yasanmaz. Ondan sonra yeniden bir çözüm aranacak Irak ve Suriye için.

ISID’in ve Suriye’deki çatismalarin ardindan Kürtleri ne bekliyor? Ne yapmalilar?

Her parçanin durumu farkli ve her parça için ayni seyi önermek dogru degil. Irak Kürtler’i baslangiçta otonomi istiyorlardi. Birinci Körfez Savasi’nin ardindan federasyonu tercih ettiler, simdiyse bagimsizlik istiyorlar. Çünkü sartlar degisti.

Suriye Kürtleri için de tarih olumlu firsatlar çikardi. Merkezi Suriye hükümeti reformlar yapamadi ve bir halk hareketiyle karsi karsiya kaldi. Ama Sam hükümeti bu hareketi zorla bastirmak istedigi için, bu direnis kanli bir biçime dönüstü. Burada Kürtler kendi aralarinda birlik olsalardi kendi bölgelerinin korur ve degisimde olumlu bir rol oynarlardi. Kürtler’in talebi Esad’in gitmesi ve yerine demokratik ve federal bir Suriye’nin olusmasi olmaliydi.

Rudaw

2. Bölüm

Dil ve edebiyat üzerine

Ankara (Rudaw) ‘ Ayni zamanda sair olan Hak ve Özgürlükler Partisi Genel Baskani Kemal Burkay, 2010’da yazdigi bir siirini ilk kez Rûdaw Medya Grubu’nu takip edenler için okudu.

Sezen Aksu tarafindan ‘Gülümse’, Yeni Türkü tarafindan ‘Sonbahardan Çizgiler’ ve Grup Yorum tarafindan ‘Em Ne Binketi Ne’ adli siirleri bestelenen Burkay, Ekim 2010’da sürgünde bulundugu Isveç’in baskenti Stockholm’de yazdigi ve hiç yayinlanmamis olan ‘Hayat güzellik ve ölüm’ adli siirini, ilk defa Rûdaw okurlariyla paylasti.

26 Ekim’de yapilacak olan kongrede genel baskanligi birakacak. 50 yildir çesitli siyasi partilerde yöneticilik yapan Burkay, artik daha fazla edebiyat eseriyle okurlarinin karsisina çikacak.

‘Zipo’ adli Kürtçe bir roman yazan Burkay, ‘Zipo’nun bir karakteri konu aldigini söylüyor. Burkay, ‘Zipo’nun kim oldugunu ise okurlara birakiyor.

Burkay, Rûdaw’in edebiyat, sanat ve Kürtçe üzerine sorularini yanitladi.

Siyaseti birakiyorsunuz. Edebiyata mi yöneleceksiniz?

Siyasetle elbet bundan sonra da ilgilenirim; ama yönetici olmayacagim. Siyaset sadece genel baskan olarak yapilmaz; bir yazar, bir aydin olarak da siyasette bir rol oynamak mümkün. 2003 yilinda da Kürdistan Sosyalist Partisi’nin Genel Sekreterligi’nden ayrilmistim. Ama siyasi görüslerimi açiklamayi yogun biçimde sürdürdüm; yazdim, toplantilara katildim, konustum.

Yayinlanmis kitaplarimin yeniden basimiyla ilgilenecegim. Anilarimi yazmistim. Ilk iki cildi yayinlandi. Diger iki cildini de yayina hazir hale getirecegim.

Yayinlayacaginiz iki ciltte neler var?

Bir dönemin hikâyesi bunlar ayni zamanda. Bence önemli yillarin hikâyesi. 1987’ye kadar olan kismi zaten ilk iki ciltte yazmistim. Son iki ciltte ise 87’den sonrasini anlatiyorum. Bu dönemde ben yurtdisindaydim. Oradaki çalismalarim ve yurtiçindeki ve dünyadaki önemli gelismeler var. Mesela 1993’te Abdullah Öcalan’la yaptigimiz protokol var, onun hikâyesini yazdim. Özal dönemini, sosyalist sistemin çöküs sürecini yazdim. Kanimca epeyce ilginç seyler var.

Anilariniz disinda basilacak kitaplariniz var mi?

Yayinlanmamis siirlerim var, onlari belki kitap haline getiririm. Bunlarin bir bölümü eski tarihli ve hiç yayinlanmadi bir bölümü de son yazdigim siirler. Bunlari bir kitap halinde yayinlamayi düsünüyorum.

Benim gençlik dönemlerimde yani 1960’li yillarda yazdigim iki romanim var. Biri ‘Çiçekler ve Zincirler’ adiyla yayinlanmisti. Digeri yayinlanmadi. Bunu da yayinlamayi düsünüyorum. Daha sonra bir mizah romani yazdim ve Türkçeye de çevirdim. Ismi Zipo. Zipo, ‘zipir’in Kürtçesi.

Romanin kahramani olan ‘zipir’i kamuoyu taniyor mu yoksa tamamen kurmaca mi?

Zipo’nun kime benzedigine okuyucu karar verecek. Degerlendirmeyi tamamen okuyucuya birakiyorum, tiplemeye bakacak ve karar verecekler kim olduguna.

Gazetelerde çikmis köse yazilarim var. 1995’lerden bu yana Türkçe ve Kürtçe yayinlanmamis olan yazilarim ve röportajlarim var. Bunlarin da bir bölümünü kitap haline getirebilirim.

Uzun yillar Kürtçe edebiyat eserleri veren bir sanatçisiniz ayni zamanda. Son günlerde baslayan Kürtçe egitim tartismalarini nasil degerlendiriyorsunuz?

Kürtçe, Kürdistan’da üniversitelerde okutulan bir dil. Üniversitelerin dili olmus. Medyanin dili, resmi dil… Eger egitim dili olarak da kullanilmazsa bir dil zayiflar güdüklesir. Kullanildigi zaman ise önü açilir.

Kürtçe eski bir dildir, kökeni binlerce yila dayanir. Her seye ragmen zenginligini halen koruyor. Önü açildigi, serbestçe kullanildigi zaman daha da gelisir. Bunun örnekleri var. Sovyetler Birligi’nde gelisti, Irak’ta Kürdistan bölgesinde gelisti. Türkiye’de firsat buldugu zaman gelisti. Yüzlerce Kürt aydini, yazari, arastirmacisi yetisti kendi dilini kullanan. Binlerce Kürtçe eser verildi. Bilimsel eserler verildi. Gramer kitaplari, sözlükler yazildi.

Kürt halki için ana dilinde okul açilmamasi büyük bir baskidir.

Egitim olmamasina karsin Kürtçe edebiyat eserlerinde bir artis görülüyor. Kürt edebiyati ne durumda?

Geçmise göre daha iyi durumda. Halen almasi gereken mesafeler var. Bütün lehçeler birlessin demiyorum, o zor. Ama dilin standartlasmasi gerekiyor. Dilin gelismesi zaman ister. Edebiyatin bunda büyük rolü var. Yazarlarin, romancilarin, sairlerin rolü çok büyük. Ayni zamanda gelisen bir dil yeni ve iyi romancilar, sairler de yetistirir. Bu ikisi birbirine baglidir.

Kürtçe egitim dili, ayni zamanda resmi dil olmadi. Kürtlerin bir kismi kendi dilini bilmiyor ya da çogu zaman isin kolayini tercih ediyorlar, ‘kendimi Kürtçeyle ifade edemiyorum,’diyorlar. Bunda hakli taraflar var. Kendimizi iyi ifade edebilmemiz için o dilin egitim dili olmasi gerekir.

Edebiyat ise dile çok büyük bir hakimiyet gerektirir. Ingilizceyi ögrenebilirsiniz ama Ingilizce roman yazmak ayri bir seydir. O dili çocuklugunuzdan, ya da gençliginizden itibaren iyi ögreneceksiniz ve Ingiliz edebiyatini iyi taniyacaksiniz. Ancak öyle yazabilirsiniz. Kürtçe için de ayni sey söz konusu.

Siz nasil basardiniz?

Ben çocuklugumdan biliyordum Kürtçeyi; ama yazi dilini 35’imden sonra ögrendim. Ondan sonra yazmaya basladim. Çok çesitli dallarda kullandim Kürtçeyi. Romanda, siirde, çocuk hikâyelerinde, tiyatro oyunlarinda, mizahta, köse yazilarinda, siyasi ve teorik makalelerde kullandim.

**

HAYAT, GÜZELLIK VE ÖLÜM

Sonbahar çarpar ya adami
Ben de tutup bir ani çaldim
Ekim günesinden, Stokholm’un mavi gögünden
Kavgadan ve siirden
Okyanusa düsen bir yaprak gibi kendimi saldim

Yagmurun ve günesin yudugu ekim
Ölüme giden güzelligin

Aksam günesinin öptügü sehir
Bir umut mu yoksa keder midir?
Yüregin teline dokunan
Bir ani, belki donakalmis
Geçmisin çingiragini çalan

Hepsi burada iste, avucumda
Hayat da güzellik de ölüm de

Ekim 2010

Dengê Kurdistan

Back to top button