Kemal Burkay: Ne Kürtler ne de devlet çözüme hazir

Asagidaki söylesi Zaman Gazetesi’nden Arife Kabil ile yapildi ve gazetenin 19 Ekim 2014 tarihli pazar ekinde tam sayfa olarak yayimlandi. Onu okurlarimiza da sunuyoruz. (Dengê Kurdistan)
ÖZEL HABER
ARIFE KABIL
19 Ekim 2014, Pazar
31 yillik sürgün hayatindan sonra Türkiye’de üçüncü yilini dolduran Kemal Burkay ile Kürt sorununu ve Türkiye günlerini konustuk. Kürt siyasi tarihinin önemli isimlerinden Burkay, aktif siyaseti birakip yazilarina daha çok vakit ayirmayi planliyor.
26 Ekim’de Hak-Par’in kongresi var. Genel baskanliginiz devam edecek mi?
Birakacagim. Bir dönem yani iki yil için almistim görevi. Bu süre doldu. Yasim ilerledi. Örgütlü çalisma bensiz de devam eder. Örgütlü siyasal yasamim 50 yili doldurdu. Türkiye Isçi Partisi’nde siyasal yasama girmistim. Oldukça yogundu. Benim gibi bir insan için 50 yillik siyasal çalismanin yeterli oldugunu düsünüyorum. Ayni zamanda yazarim ben. Buna hiç ara vermedim. En yogun oldugum dönemden beri yazi hayatini sürdürdüm. Hem edebi, hem siyasal konularda yazdim. Bundan sonra da yazarim. Dogrusu parti yöneticiligi eger ciddiye aliyorsaniz, zor bir is. Bunu yeterli buluyorum artik. Yeniden Isveç’e dönmem. Orada çocuklarim var. Gider gelirim, ama Ankara’da olacagim.
Gelisiniz çözüm sürecinin sembol gelismelerinden biriydi. Süreçle ilgili bugün gelinen noktayi nasil yorumluyorsunuz?
Türkiye’de siyasal ortam inisli çikisli. Bazen kötü günleri, siddeti geride biraktigimizi düsünüyoruz, ama üç-bes yil sonra bir bakiyorsunuz tekrar çikiyor. Ben geldigimde de öyle olmustu. Seçimlerden önce bir yumusama olmustu 2011’de. Sonra karisti, sonra silahlar yeniden sustu. Olumlu gelismeleri yurt disindayken de, buradayken de destekledim. Ama fazla da iyimser degildim Sanildigi kadar kisa bir sürede sorunun çözülecegi, kalici bir baris ortaminin olusabilecegi kanisinda degildim. Ne yazik ki öyle de oldu. Çünkü devlet henüz buna hazir degil. Degisen hükümetlerin tutumu biraz farkli olsa bile bir bütün olarak ne devlet ne kamuoyu Kürt sorununu radikal bir biçimde çözmeye hazir degil.
Hazir olmayan sadece devlet ya da Türk halki mi?
Kürt kesimi de hazir degil. Sadece devlet boyutuyla bakmiyorum. Kürtler de bir bakima çözüme yeterince hazir degil. Kürt siyasi hareketinin siyasal olarak kitlesi bölünmüs durumda. Kürt siyasi hareketi dendigi zaman sadece PKK akla getiriliyor medya tarafindan. Ve BDP-HDP birligi… Peki, Kürt siyasi hareketi bu mudur? Bunun disinda farkli partilere kanalize olanlar var. Hak-Par var. Bence Kürt hareketinin kendi talepleriyle, kendi kimligiyle sahneye geregi gibi çikmasi için firsat olusmadi. Ya devlet çok baski yapti ya da devletin baskisina karsin silahli bir örgüt olustu. Böylesi bir kutuplasma ortaminda Kürt hareketinin kendini saglikli bir yere konumlandirmasi zordur. Ya devlet yanlisi hatta korucu olacak ya da PKK’nin yaninda olacak. Kürt hareketinin saglikli bir kanala ulasmasi için kendini özgürce ifade edecegi bir baris ortamina ihtiyaç var. Ne devletten korksun ne de PKK’dan… Su kosullarda bu yok.
Devlet tarafindaki sorun ne peki?
Devlet, Kürt sorununu tüm ebatlariyla kabul etmiyor. Meseleyi bir terör sorunu gibi gösterme egilimi geçmisten beri var. Nihayet, ‘Sorun sadece terörden ibaret degil.’ dendi ama Kürt sorununun boyutlari ne? Nasil bir çözüme ihtiyaç var? Devlet henüz açik ve net bir anlayisa sahip degil. Bir projeleri de yok. Bu sorun televizyon kanali açmakla ya da okullara 1-2 saatlik ders koymakla olmaz. Basindan beri bu konudaki görüsümüz esitlik temelinde bir çözüm. Türkiye üniter bir yapiyla bu sorunlari çözemez çünkü toplumsal yapimiz çok renkli. Mesela PKK’nin silah birakmasini yeterli görenler var. Bu tabii ki iyi olur. Biz en bastan beri siddetin sonuç vermeyecegini savunduk. Bizim savundugumuz baris yolunda siyasal mücadeleydi. Çünkü siddet bir sorunu çözmedi, her iki taraf da bedelini çok agir ödedi.
Birkaç gün önce Altan Tan, ‘Kobane eylemlerinde siddete engel olmaliydik. Bunu yapamiyorsak birakalim bu isi.’ minvalinde açiklamalar yapti. Sizce BDP’nin siddeti önlemede etkisi ne kadar?
Sokaga hâkim olmak kolay degil. Öfkeli kalabaliklarin sokaga çiktigi zaman nereye varacagi belli olmaz. Ama partinin etkisi tabi ki olur. Altan Tan’in söylediklerini son derece olumlu buluyorum. Bahçeli’nin ülkücü gençleri sokaga dökmemek için gösterdigi çabalari hep olumlu buldum.
Kobane’de yasananlar Türkiye Kürtlerinde yeni bir duygusal kopusa sebep oldu mu?
Türkiye’nin Suriye politikasinin iki ayagindan biri Esad’i devirmekti. Öteki ayagi da bence Kürtlerin orada bir statü elde etmelerine karsi duyduklari kaygi. Sinir bölgesinde tampon bir bölge olusturmasi talebinden amaçlanan da bu. Türkiye bir zamanlar Irak’taki özerk yapidan da kaygi duydu. Her ne kadar simdi Irak Kürdistani ile iyi iliskileri olsa da zamaninda bundan çok ürkmüstü. Ayni sey Suriye için de söz konusu. Bu nedenle Türkiye’nin Suriye politikasinin hedeflerinden biri de bunu önlemek. Nitekim Kobane meselesinde bir koridor açmamalari, orada ISID’le PYD arasindaki düelloyu Türkiye’nin seyretmesi bunu gösteriyor.
PYD’nin PKK ile baglantisi sebebiyle Türkiye’de halkin tepkisinin Kobane konusunda zayif kaldigi söylenebilir mi?
Kobane meselesini sadece PYD olarak görmemek lazim, orada bir halk var ve bugün acimasiz bir saldirgan güce karsi ülkesini savunuyor. Bütün olarak bakmak lazim. PYD ile PKK’nin iliskisi elbet var. Bu yalan da degil. Kaldi ki PYD de tipki PKK gibi yanlislar yapti. Oradaki diger Kürt hareketlerinin çalismalarini engelledi. Elinde silahla baski yapti onlara. Biz bunu hep elestirdik. Suriye’deki Kürt halkinin birlikte hareket etmesini savunduk.Öyle ki Kürtlerin kendi kendini yönetmesine uygun bir ortam hazirlansin. Bu federal da olabilir, otonom bölge seklinde de. Ne yazik ki PYD’nin politikalari yanlis oldu. Orada insanlar yüz binler halinde göçmen duruma düstü. Bu bir soykirimdir. Türkiye’nin bunu seyretmesi son derece yanlis ve acimasiz. Illa öbür tarafa asker göndermesi gerekmiyor. Koridor olusturulabilirdi.
Henüz kimsenin konusamadigi dönemlerde Kürt sorunuyla mücadele ediyordunuz. Bugüne gelindiginde sizin bu tecrübeniz Kürt siyasi hareketi içinde dikkate aliniyor mu?
Yurtdisindan döndükten sonra da federal çözüm konusundaki görüslerimi dile getirmeyi sürdürdüm. Ama dedigim gibi, PKK kesimi bana karsi kampanya açti. BDP içinde ise farkli fikirler olsa da ses çikarmadilar. Içlerinde bana karsi iyi niyetli olan çok kisi var. Selahattin Demirtas bile geldigimde hos geldiniz diye aramisti. Leyla Zana, Ahmet Türk, Altan Tan, Osman Baydemir ile iliskilerim insanca ve iyidir. Ama bunlar da bana asikâr destek veremez. Maalesef o kesim öyle. Bugün de parti olarak bana herhangi bir sey sorduklari yok. Olup bitenlerle ilgili görüsümü sormak, katkimi istemek gibi bir tutumlari yok.
Hükümet tarafiyla iliskileriniz nasil?
Hükümet kesimiyle de iliskim yok. Onu da söylemeliyim. Geldigimde hükümetin fikri galiba söyleydi: Kemal Burkay siddete karsi, silahlarin susmasinda katkida bulunabilir. Öyleyim elbette. Geldigimde de söylemistim. Kosullar bugün elverdigi için yurda döndüm. Amacim Kürt sorununun çözümüne ve demokratiklesmeye katkida bulunmak. Ama süreç içinde savundugum görüsler devletin de hosuna gitmedi. Bu arada tabi, Öcalan ile iliskiler düzeldi. Böyle olunca iliskiler Öcalan üzerinden ve Kandil ile diyalog kurarak yürütülmeye çalisildi. Baska isimlere ihtiyaç duymadilar. Bence bu dogru degildi. Yani, Öcalan malum, Imrali’ya geldikten sonra önce Genelkurmay ile uyumluydu. Sonra askerin etkisi zayiflayip hükümet güçlenince onlarla uyumlu hareket etmeye basladi.
Buradaki karmasaya alismak zor
31 yillik sürgün hayatindan sonra Türkiye’de dördüncü yila yaklastiniz. Nasil geçti burada zaman?
Baslangiçta ülkenin birçok yerini dolastim. Dersim’deki köyüme, Diyarbakir’a, Agri’yi, Van’a gittim. Ilk geldigimde bir süre Istanbul’da yasadim. Partideki görevden dolayi Ankara’ya geçtim.
Aileniz burada mi, Kongre sonrasi yine Ankara’da mi yasayacaksiniz?
Kongre sonrasi nerede oturacagima henüz karar vermedim.. Istanbul’da iki kizim var. Onlar yurtdisina hiç çikmadi. Üç çocugum da Isveç’te yasiyor. Alti ayda bir oraya gidiyorum, üç-bes gün kalip hasret gideriyorum.
Uzun Isveç yillarindan sonra Türkiye’de hâlâ alisamadiginiz seyler var mi?
Isveç, oldukça sakin. Istanbul’un, Ankara’nin hatta öteki büyük sehirlerin kargasasi yok. Buradaki kargasaya alismak zor. ‘Buraya alistin’ mi diye soruyorlar. Burasi memleketim. Ama buralar çok büyümüs ve trafik çok ciddi bir sorun, Diyarbakir’da bile.
Türkiye’ye ilk geldiginizde devlet size dört koruma vermisti. Reddetmistiniz. Bu süreçte koruma talebinde bulundunuz mu?
Ankara’ya geldikten sonra istemedim. Türkiye siyasetinde herkes tehdit altinda. Korumalarla dolasmak hos bir sey degildi.
Dengê Kurdistan