HAK-PAR Baskanlik Kurulu; Istikrarin güvencesi iç baristir

HAK-PAR Baskanlik Kurulu, Il Örgütü binamizin açilisini ve Birinci Olagan Kongresini yapmak üzere bulundugu Bingöl’de toplanarak gündemindeki konulari görüstü.
Asagidaki açiklamayi kamuoyu ile paylasmayi kararlastirdi.
15 Temmuz basarisiz darbe girisiminin ardindan, olaganüstü hal rejimiyle yönetilen Türkiye’de ekonomik ve siyasal kriz derinleserek sürüyor.
Içeride siddet eylemleri, terör ve suikastlar devam ederken, sinirlarin disinda ise Türkiye Suriye batakligina daha fazla sürükleniyor.
Son günlerde, Rus elçisinin öldürülmesi, Kayseri’de, Istanbul Ortaköy’de ve Izmir’de meydana gelen terör saldirilari gündemin öncelikli konulari oldu.
Bütün bu terör olaylarinin arkasinda Türkiye’nin dis politikasinin yattigina kusku yok.
Sok edici terör eylemlerinin yarattigi kara duman geçici olarak toplumsal sorunlarin üzerini örtse de, teröre de zemin hazirlayan bu sorunlar içten içe büyümeye ve bir patlamaya dogru evrilmeye devam ediyor.
Ekonomi alarm veriyor. Genis halk kitleleri yoksullukla cebellesiyor.
Türk-Is sendikasinin arastirmasina göre dört kisilik ailenin açlik siniri 1.432 Tl, yoksulluk siniri ise 4.665 TL iken, milyonlarca çalisani ilgilendiren asgari ücret, açlik sinirinin da altinda, net 1404 tl olarak belirlendi.
Türkiye’de issizlik orani artti, ticari hayat durma noktasin geldi, esnaf borçlarini ödeyemez duruma düstü. Ihracat geriledi, sanayi ve tarimda üretim düstü. Döviz piyasasinin tansiyonu yükseldi; dolar 3.60 sinirini asti.
Türkiye içeride ve disarida uyguladigi politikalar nedeniyle, ekonomik sikintilara ek olarak ciddi bir toplumsal ve siyasal krizle de karsi karsiya.
Toplumun çözümlenemeyen, ertelenen ve ya bastirilan yapisal sorunlari, iç iktidar mücadelelerinin ve dis politikanin gerilim, çatisma yaratan problemleriyle birleserek büyümekte, iç barisi tehdit etmeye devam etmektedir.
Türkiye’de yöneticiler, yapisal sorunlarinin basinda gelen Kürt sorunu ve Alevi sorunu gibi problemlerini çözmek yerine yok saymayi, bastirmayi seçerek her an patlamaya hazir bir gerilimin üzerinde oturma siyasetini sürdürüyor.
Cezaevleri milletvekilleri, belediye baskanlari, sivil siyasetçiler, yazarlar, gazetecilerle dolu.
Hem içeride operasyonlarin ardi arkasi kesilmiyor, hem de disarida savas uçaklari sürekli olarak bir yerleri bombaliyor.
Toplumun asiri kutuplastirilmasi, üzerinden yürütülen ‘cumhurbaskanligi sistemi’ne geçis tartismalari da Türkiye’yi yeni çatisma alanlarina tasiyor.
15 Temmuz darbe girisimi, Suriye ve Irak politikasi nedeniyle ABD ve AB ülkeleri ile iliskileri bakimindan tarihinin en kötü günlerini yasayan Türkiye, Rusya ile geleneksel müttefiklerini tedirgin eden yeni iliskilere sürükleniyor.
Bütün bu gerilim siyasetinin, iç çatismalara, ekonomik krizlere, militarizmin güçlenmesine ve nihayet yeni askeri müdahalelere açik bir Türkiye manzarasi yarattigi ortadadir.
‘Artik darbe dönemi kapandi’ denen bir dönemde Türkiye’nin 15 Temmuz kanli darbe girisimiyle karsilastigi unutulmamali ve bu gün ki olaylar dizisinin, ayni zamanda yeni bir darbe zemininin kurgulandigi anlamina geldigi görülmelidir.
Bu durum sürdürülemez.
Türkiye’yi yönetenler toplumu sürekli gerilim içinde tutmaktan, krizler üzerinden yol almaktan vazgeçmelidir.
Toplumu rahatlatacak, demokratiklesmenin önünü açacak, Türkiye’yi gerilim ve çatisma alanlarindan çikaracak siyasetler üretmelidirler.
Öte yandan
Kürt kentlerini barikat hendek siyasetiyle yikima sürükleyen, bomba yüklü araçlarla,canli bombalarla kent merkezlerini kana bulayanlarin, legal demokratik kanallari tikayanlarin, bu kez metropollerde terör eylemlerine yönelerek; Kürt- Türk çatismasina zemin hazirlamaya, tipki Irak ve Suriye gibi bir iç savasa sürüklemeye çalistiklari görülmektedir.
Kürt halkinin mesru taleplerinin karsilanmasi mücadelesiyle bir alakasi olmayan bu ‘güdümlü’ terör siyasetinin de arkasinda sömürgeci devletlerin olduguna kusku yok.
Kürt halki, kirk yildir on binlerce Kürt gencini ölüme sürükleyen, sivil yerlesim alanlarini dahi savas alanlarina çevirerek Kürt halkini göçe zorlayan, kendi ülkesinde mülteci durumuna düsüren,yoksulluga açliga sürükleyenleri; ölüm, gözyasi ve yikimdan baska bir sey üretemeyenleri; baris-demokrasi, özgürlük gibi söylemleri paravan yapanlari artik daha net görüyor.
Yikimi, kani, gözyasini, aciyi çogaltarak, ölüm makineleriyle, bombalarla, terör eylemleriyle
‘Barisa’-‘demokrasiye’, ‘özgürlüklere’, Kürt halkina degil ancak karanlik odaklara, sömürgeci devletlere hizmet edilebilir.
Bu savas anlamsiz ve kirli bir savastir, hiç kimseye yarari yoktur, hiçbir gerekçeyle mesru gösterilemez ve derhal sonlandirilmalidir.
Hak ve Özgürlükler Partisi Baskanlik Kurulu, Türkiye’nin en temel sorununun Kürt sorunu oldugunu, bu sorunun, bütün iç ve dis problemleri etkileyen, agirlastiran bir etkiye sahip oldugunu bir kez daha vurgular.
Iç ve dis politikayi Kürt karsitligi üzerine kuran, Kürtlerin içeride ve disarida mesru haklarini elde etmelerini ‘beka sorunu’ olarak algilayan yöneticileri bu politikalarini cesaretle gözden geçirmeye, Kürtlerin mesru haklarini teslim etmeye; sorunu adil, demokratik ve barisçil bir çözüme kavusturmaya davet eder.
Son yillarda toplumun gündemine tasinan ‘sitem degisikligi’ni hedefleyen; anayasa yapimi tartismalarinda öne çikarilan ‘istikrar’ da ancak iç barisin saglanmasiyla, yapisal sorunlarin çözüme kavusturulmasiyla saglanabilir.
‘Istikrar’ 12 Eylül askeri darbesinden kalma anti demokratik anayasanin ruhunu koruyarak, bu gün yasadigimiz sorunlara kaynaklik eden maddelerini koruyarak saglanamaz.
HAK-PAR olarak mevcut anayasanin tümden degistirilmesinden, yeni, sivil, demokratik bir anayasanin yapilmasindan yanayiz.
Bu anayasa basta Kürt sorunu olmak üzere tüm yapisal sorunlarin çözümüne olanak saglamali, çagdas, çogulcu, katilimci bir demokratiklesmeyi; AB standartlarinda temel hak ve özgürlükleri içermelidir.
Baskanlik Kurulumuz, bir kez daha demokrasiden, özgürlüklerden, baristan yana tüm yurtseverleri halkimizin hakli ve mesru taleplerini kararlica savunan HAK-PAR’la bütünlesmeye, destek olmaya çagirir.
Dengê Kurdistan