Kemal Burkay: Türkiye Kürdistan’in bagimsizligini taniyan ilk ülke olmali

Söylesi: (*)
BAS – Rabia Çetin
Kürt siyasetçi ve yazar Kemal Burkay ile Kürdistan Bölgesi’nin bagimsizlik referandumu ve sonrasi, Kürtlerle Türklerin, Farslarin, Siilerin iliskilerini, sinir meselesini ve Kürt meselesinin çözümünü konustuk. Referandumun bagimsiz Kürdistan’in sinirlarini belirleyecegini söyleyen Burkay, ‘Irak’a demokrasi getiremeyen, iç barisi saglayamayan Bagdat rejimi, pekâlâ Bagimsiz Kürdistan’la iyi komsu olabilir, olmali’ diyor.
Tarih boyunca ‘Tanrinin üvey evlatlari’ sayilan Kürtler birkaç gün sonra kendi kaderini oylayacak. Bizi ne bekliyor sizce?
Her halk gibi Kürtlerin de kendi kaderlerini belirlemeleri en dogal haklaridir. Ne yazik ki bu çok gecikti. Kürtler ve ülkeleri uzun bir dönem Iran ve Osmanli arasinda bölündü. Osmanli imparatorlugu 1. Dünya Savasi’nin ardindan çöktügü zaman ise emperyalist güçler bölgeye yeni bir biçim verirken hem onlar Kürtleri düsünmediler hem de Kürtler bu süreci iyi degerlendiremediler. Bu nedenle Kürdistan bölgede yeni ortaya çikan devletler arasinda bir kez daha bölündü. 2. Dünya savasinin ardindan da durum degismedi; savas sirasinda Iran Kürdistani’nda kurulan Mahabat Cumhuriyeti ne yazik ki savas sonrasinda uluslararasi dengeler elvermedigi için yasayamadi ve bu olumsuz durum su son yillara gelinceye kadar süregeldi.
Son yillarda önce Saddam rejimi uluslararasi güçlerle karsi karsiya geldi ve çöktü, Irak yeni bir anayasayla eyalet sistemine geçti ve Güney Kürdistan’da önce otonom, sonra federal bir yapi ortaya çikti. Bu elbette önemli bir gelismeydi. Ama Bagdat’in yeni Arap yönetimi de anayasaya uygun davranmadi. Örnegin Kürdistan Federe Bölgesi disinda kalan Kerkük ve diger ihtilafli bölgeler için iki yil içinde (en geç 2007 sonuna kadar) referanduma basvurulacakti. Ama aradan 12 yil geçtigi halde bunu yapmadi. Irak petrollerinin büyük bölümü Kürdistan’dan çiktigi halde anayasada Kürdistan Federe Bölgesi’nin payi yüzde 17 saptanmisti; ama bu bile düzenli biçimde ödenmedi. Yine yeni anayasaya göre Pesmerge Güçleri Irak ordusunun bir parçasi sayiliyordu, maaslari ve donanimi merkezi hükümet tarafindan saglanacakti. Buna da uyulmadi. Diger bir deyisle Bagdat anayasayi isletmedi.
Bunun yani sira, Saddam rejimi çöktükten sonra Sii ve Sünni Arap kesimi arasinda baslayan çatisma ve daha sonra ISID’le doruga çikan terör Irak’i yasanmaz hale getirdi. Kürdistan’in bu yangin içinde kalmasi için bir neden yoktu. Tüm bu nedenlerle Kürt halki kendi kaderini bagimsizlik yönünde belirlemek için harekete geçti, bu kaçinilmaz hale geldi.
Referandumu savas gerekçesi sayan taraflar da var 25 Eylül’den sonra Kürtlerin, Türkler-Siiler-Farslarla iliskileri ne yöne evrilir?
Irak, Iran ve Türkiye yönetimlerinden referandum karsiti bir tavir gösterilse de simdiye kadar bunu savas sebebi yapariz diyen olmadi. Bu talihsiz ve sorumsuz açiklama MHP lideri Bahçeli’den geldi ve Türkiye’nin bunu savas sebebi yapmasini önerdi. Oysa hiç kimsenin böyle bir hakki yok. Bahçeli’nin dünya görüsü öteden beri böylesine soven, irkçi ve Kürt karsitidir. Son dönemde ise partisi içinde büyük zorluklar yasadi, demokratik bir kongre yapmayi basaramadi ve partisi bölündü; taban ayaklarinin altindan kayiyor. Bu nedenle bu tür çikislarla söz konusu kitleyi kendi çevresinde tutmaya çalisiyor.
Referandum Güney Kürdistan’da Kürt halkinin iradesini belirleyecek. Uluslararasi hukuka göre sorun en basta Irak’in iç isidir. Eger Kürt halki bagimsizlik için evet derse, Irak yönetimi buna saygi göstermeli; dogal olan budur. Irak Arap yönetiminin , ‘Ben bu sonucu tanimiyorum’ demesi her iki halk için de yanlis olur. Irak’a demokrasi getiremeyen, iç barisi saglayamayan Bagdat rejimi, pekâlâ Bagimsiz Kürdistan’la iyi komsu olabilir, olmali.
Türkiye ve Iran rejimlerinin Güney Kürdistan’da olusacak bagimsiz Kürdistan’a karsi hasmane bir tutum içinde olmalari için bir neden yoktur. Iyi komsuluk iliskileri bölgedeki tüm halklarin yararinadir. Iki ülkenin, özellikle de Türkiye’nin Güney Kürdistan’la siyasal ve ekonomik düzeyde güçlü iliskileri var. Güney Kürdistan’in bagimsizligi halinde bu iliskiler daha da gelisebilir, gelismeli. Dogru olan, her iki halkin da yararina olan budur.
Kisa süre önce Cumhurbaskani Erdogan, referanduma karsi duygusal tepkilere yer olmadigini dile getirdi. Bence bu, referandum sonrasi daha sagduyulu bir tutuma yol açabilir, açmali. Türkiye Güney Kürdistan’in bagimsizligini taniyan ilk ülke olmali. Kendi iç Kürt sorunu nedeniyle bundan korkmasi ise herhangi bir soruna çözüm olmaz. Türkiye içerdeki Kürt sorununu da diyalog yoluyla, Kürt halkina esit haklar taniyarak çözmeli; böylece Türkler ve Kürtler arasinda dostlugun, lafta degil, gerçek anlamda kardesligin ve esitligin yolu açilir.
Referandum sonrasinda Kürtleri ne bekliyor; ‘Evet artik bagimsizligi ilan ediyoruz’ diyebilecek miyiz? Yoksa zamana mi yayilir bu durum?
Referandumda evet çikmasi, hele bunun nispeten yüksek bir oranda olmasi ‘ki benim beklentim budur- Kürt yönetiminin elini güçlendirir. Bu durumda hem Güney Kürdistan’in komsularinin ve bizzat Bagdat yönetiminin söyleyecek sözü kalmaz. Uluslararasi planda da durum Kürtlerden yana degisir. Ama bagimsizlik ilani hemen mi olur, yoksa kisa ya da uzun bir sürece mi yayilir, simdiden kestirmek mümkün degil; bu kosullara bagli. Ben referandum sonrasi, bagimsizlik ilaninin nispeten kisa bir zaman diliminde gerçeklesecegini düsünüyorum.
Bir yandan da sinirlar meselesi, petrol ve su meselesi, Kerkük meselesi var. Sinirlarin kapatilmasi mümkün müdür? Olasi bir durumda Kürtler ne yapacaktir?
Kerkük ve diger ihtilafli bölgeler için önce normallesmeyi saglayarak (zorla göçertilen Kürtlerin yerlerine dönmesini saglamak, buraya yerlestirilen Araplari eski yerlerine göndermek gibi) 2007 sonuna kadar halkoyuna basvurmak hem 2004 Geçici Anayasasi’nin 58. Maddesinin, hem de 2005’te benimsenen daimi Anayasa’nin 140. Maddesinin bir geregi idi. Bagdat hükümeti buna uymadi. Simdi referandumla bu anayasa hükmü de hayata geçiyor. Böylece bagimsiz devletin sinirlarini bu referandum belirleyecek. Petrol ve suya gelince zaten Güney Kürdistan hem petrol hem su kaynaklari bakimindan zengindir. Her halk gibi Kürt halkinin da kendi dogal kaynaklarina sahip olmasi, onlari isletmesi Birlesmis Milletler Insan Haklari Evrensel Bildirisinin de geregi olarak onun hakkidir. Elbet sular zaten güneye, Arabistan’a dogru akip gidiyor ve Arap cografyasi da bu sudan yararlanmayi sürdürür. Arada barisçi iliskiler oldukça bu is iki tarafin yararina bir düzene baglanabilir.
Bir kesim bagimsizligin ilan edilmeyecegini bunun sadece masada Bagdat’a karsi bir kart olarak kullanilacagini söylüyor
Ben bu yoruma katilmiyorum. Güney Kürdistan yönetimi bu konuda kararli görünüyor. Bagdat’la sorunlar çözülseydi, zaten federal sistem isler ve buna gerek kalmazdi. Ama yukarda da belirttigim gibi bu sorunlar çözülmedi ve öyle yakin zamanda da çözülecek cinsten degil.
Qebeklerin, Katalanlarin da bagimsizlik talepleri var. Ancak Kürtlerin bagimsizlik taleplerine daha sert tepkiler verildi Sizce neden?
Bilindigi gibi Qebek bölgesi Kanada sinirlari içinde Fransizca konusan otonom bir bölge ve orada bagimsizlik yanlisi bir kesim var. Geçtigimiz yillarda iki kez referandum yapildi; ama Qebek halki birlikte yasamayi sürdürmeyi seçti. Iskoçya’da da ayni durum yasandi. Çünkü Kanada ve Büyük Britanya demokratik ülkeler. Qebek ve Iskoçya eger bagimsizligi seçselerdi bu sorun olmayacakti, kavga-dövüs çikmayacakti. Ortadogu ülkeleri ise ne yazik ki böyle degiller. Hem çagdas bir demokrasiyi ve temel insan haklarini kendi yurttaslarina ve sinirlari içinde tuttuklari halklara saglayamiyorlar; hem de bagimsizlik egilimlerine, hatta otonomi, federasyon gibi bir arada barisçi biçimde yasama biçimlerine, yani esitlige karsi çikiyorlar. Umariz ki zaman onlari da degistirir
‘DBP’nin ulusal devlete karsi olma gerekçeleri yanlis’
DBP geçtigimiz hafta referanduma iliskin ‘Referandumu Kürtlerin özgürlük ve statü talebini küçük bir ulus devletçik ile bogma çabasi olarak görüyoruz’ dedi. Ardindan ulusal kongrenin toplanmasi gerektigini söyledi. Referandum ulusal kongrenin toplanmasinin yolunu açar mi?
Bagimsizlik için referandumun ulusal kongre meselesiyle bir ilgisi yok. DBP’nin ulusal devlete karsi olma gerekçeleri de yanlis, bagimsizlik referandumuna karsi çikma gerekçeleri de. Tüm bunlar bir bahane. Bu kesimin Kürtler için önerdigi dise dokunur bir statü yok. Yalniz bagimsizliga degil, federasyona ve otonomiye de karsilar. Bunu yillardir söyleyip duruyorlar. Bu nedenle ulusal devlet vb. konularda komik seyler ileri sürüyorlar; bunun Kürt halkinin hakli talepleri ile hiçbir ilgisi yok. Bunlar Imrali’da MIT eliyle pisirilen ve Kürt halkina yutturulmak istenen seyler. Kürt halkina herhangi bir hak tanimayan Iran, Suriye gibi rejimlerin ve Bagdat’in da istedigi tam budur. DBP ve PKK’nin yaptigi baskalari için bir taseronluk hizmeti.
Ulusal kongre olayi tüm Kürtleri ilgilendiren ayri bir konudur. Semdi toplanma kosullari var mi yok mu, ya da ne zaman olusur, bu ayri bir mesele. PKK kesimi bu konuda da hiç samimi degil. Onlarin geçmisten bu yana ulusal kongre ile istedikleri Kürt ulusal hareketinin bütününe hizmet edecek bir ulusal kurum olusturmak degil, Kürt ulusal hareketi üzerinde tekel kurmak.
Öcalan’in kardesi, herkesin bagimsizligi desteklemesi gerektigini söyledi. Duran Kalkan referandumu propaganda olarak gördügünü ifade etti. HDP’nin bir kanadi ise referandumu destekledigini yüksek sesle dile getirdi. Bu tarafta neden ortak bir tutum yok sizce?
PKK’li Duran Kalkan’in böyle demesi, referanduma karsi çikmasi son derece dogal. Baska türlü davransa sasardim. Çünkü o -hep söylerim- hem Kürt degil hem de Kürt dostu degil; geçmisten miras kalmis Ergenekon’un bir adami. Isin garibi dokunulmaz da! Kandil’e postu sermis, keyfi yerinde ve her türden efendisine hizmet sunuyor. Ne demeli, böylelerine inananlar ve arkalarindan gidenler utansinlar, ya da Allah bunlara akil versin!
Öcalan’in kardesinin ve HDP’nin veya onun bir kesiminin referandumu desteklemeleri elbette olumludur. Isler o dereceye vardi ki PKK ve legal uzantilarinin saflarinda bazi çatlaklar olusmasi sasirtici degil. Çünkü uzun yillar onlara destek veren taban kopmakta, kitleler PKK’nin izledigi politikalarin ne derece Kürt halkinin çikarlarina karsit oldugunu artik görmekte. Ünlü bir söz var: ‘Bir halkin tamamini bir dönem için aldatabilirsiniz, bir halkin bir bölümünü her zaman aldatabilirsiniz; ama bir halkin tamamini her zaman aldatamazsiniz.’ Iste Kürt halki için durum budur. Bu baylar halkimizin önemli bir bölümünü bir dönem aldatmayi basardilar, hâlâ da bir bölümünü aldatmayi sürdürüyorlar; ama yolun sonuna da gelindi.
‘Baskiyla, çatismayla baris gelmez’
Türkiye’de bagimsiz Kürdistan fikriyle yola çikanlar bugün özyönetim ve mahalle yönetimini talep eder oldu. Son 2 yildir Kürt kentlerinde yasananlari nasil okumak gerekiyor?
Evet, bu arkadaslar ilk çiktiklarinda bagimsiz, birlesik Kürdistan diyorlar ve otonomi, federasyon gibi istemleri bile ihanet sayiyorlardi. Zamanla 180 derece degistiler, maksimalden minimale indiler. Simdi Kürt halki için hiçbir sey istemiyor ve bunun teori ve pratigini yapiyorlar
Ama dogal olarak insanlar soruyorlar: Hiçbir sey istemiyorsaniz bu savas niye? Neden daga çiktiniz, 50 bin gencimizin ölümüne, Kürdistan’in 4000 köyünün yakilip yikilmasina, Kürt halkinin ezilmesine ve sürgününe yol açtiniz? Hadi diyelim o zaman iddialariniz büyüktü, ya son yillarda, yani tüm iddialarinizi terk ettikten ve artik Kürtler için bir sey istemez olduktan sonra? O hendek savaslari neyin nesiydi? Neden yillarca size bunca destek veren, fedakârlik yapan yurtseverligiyle ünlü Sur, Nusaybin, Cizre, Sirnak, Yüksekova gibi kent ve kasabalarin yerle bir edilmesine, yeniden binlerce gencin ölümüne ve yüz binlerin sürgününe yol açtiniz?
Evet, her sey ortada, görünen köy kilavuz istemez.
BAS – Rabia Çetin Bir taraf bagimsizliga gidiyor. Peki ya Türkiye’deki Kürtler Onlari ne bekliyor sizce?
Her ülkenin kosullari farklidir ve Kürt sorunu bakimindan da farkli çözümler mümkündür. Biz Türkiye bakimindan federal biçimde esitlikçi bir çözümün mümkün ve her iki halkin yararina oldugunu yillardir söylüyoruz.
Özal döneminde ilk kez, silahlar susturularak, diyalog yoluyla bir çözümün yollari arandi, ne yazik ki sürdürülemedi. AK Parti döneminde bir kez daha silahlar susturuldu ve barisçi çözüm girisiminde bulunuldu. Bu da ne yazik ki sürdürülemedi. Her iki yanda da savasa kosullanmis ve çözüm istemeyen güçler vardi. Yine de Türkiye bakimindan baska bir çözüm yolu yok; baskiyla, çatismayla bu sorun çözülmez ve ülkeye baris gelmez. Yine diyalog, demokrasi ve esitlik temelinde barisçi çözüm; her iki halkin yararina olan budur.
Ben, Iran ve Suriye bakimindan da Kürt sorununun çözümünün böyle mümkün olacagi kanisindayim. Bunu basaran ülke barisa kavusur ve demokratiklesir. Suriye için böyle bir ihtimal yakin; eger baris saglanirsa yeni Suriye’nin statüsü büyük ihtimalle federal olacaktir.
——————————————————–
(*) 19-9 2017 tarihli Bas Gazetesinde yayinlandi.
Dengê Kurdistan