Dügüm nasil çözülecek?

Kürt sorununa iliskin inis çikislar, yani bir bakima subat-mart havalari devam ediyor.
12 Haziran seçimleri sonrasi bir yumusama ortami bekleniyordu. Yeni sivil anayasa gündemdeydi. Bir süreden beri tikanmis olan açilim sürecinin canlanmasi, Kürt sorununun çözümü yönünde yeni adimlar atilmasi, bu arada böylesi olumlu gelismelere firsat saglamak için silahlarin karsilikli susmasi, en azindan PKK’nin eylemsizlik durumunu sürdürmesi bekleniyordu.
Ne yazik ki gelismeler bu yönde olmadi. Önce BDP ve CHP seçildikleri halde yasal nedenlerle parlamentoya giremeyen milletvekillerinin durumunu gerekçe göstererek parlamentoyu boykot ettiler. CHP gelen tepkiler üzerine bunu sürdürmedi, ama BDP sürdürdü. Buna paralel olarak PKK bölgede -Öcalan eylemsizligin sürmesini istedigi halde- bir dizi eylem yapti. Bu eylemler Silvan’da ve Çukurca’da çok sayida askerin ölümüne yol açarak kamuoyunda büyük bir gerginlige neden oldu. Bunun üzerine hükümetin dili sertlesti, bölgeye ve sinir ötesine yönelik yeni operasyonlar basladi.
Özetle, 12 Haziran seçimleri sonrasina yönelik olumlu beklentiler gerçeklesmedi. Tam tersine yeni bir kriz ve kaos dönemine girdik, Kürt sorununda var olan dügüm daha da karmasik hale geldi.
Su günlerde Güney Kürdistan’a yönelik bir kara hareketinden söz ediliyor ve bunun hazirliklari gözleniyor. PJAK’in Iran’a yönelik eylemleri nedeniyle zaten Iran’da bir süreden beri Güney Kürdistan’a yönelik olarak askeri hareketlilik içindedir ve bölgeyi bombalamaktadir. Bu nedenle Güney Kürdistan hükümeti de güç durumdadir. Gelismeler Güney Kürtlerini de içine çeken yeni çatismalara yol açabilir, hatta güneyde PKK ile Güney Kürtleri arasinda 1990’li yillarda oldugu gibi bir kardes kavgasina neden olabilir.
Söz konusu halihazir ve muhtemel gelismelerin hem Kürt halkinin hem de Türkiye’deki demokratiklesme sürecinin yararina olmadigi açiktir. 12 Haziran seçimlerinin ardindan, daha BDP’nin boykotu baslar baslamaz yazdigim ‘Kitlelerin beklentisi Kriz Degil, Çözümdür’ ve ‘Kaos Kimin Isine Yarar?’ baslikli iki yazida bu tehlikeye dikkat çekmistim. BDP ve PKK ne yazik ki izledikleri yanlis politikalarla bu olumsuz durumun dogmasina yol açtilar. Ortaligin karismasindan medet uman Ergenekoncu ve darbeci güçler için yeni bir darbe ortami henüz olusmamis olsa bile -ki bu, darbeci çevrelerin bir türlü sönmeyen umutlarina ragmen kolay degil- izlenen yanlis politikalar hükümeti MHP ve öteki savas isteyen güçlerin yanina itti, Kürtleri ise bir kez daha karsi karsiya getirdi.
Gelinen durumda bazi çevreler (ki bir kisim sol ile BDP ve PKK bunun içindedir) AK Parti’yi savasçilikla suçlamak için uygun bir firsat yakalamis olmaktan, ‘hakli çikmaktan’ pek memnun görünüyorlar Ne var ki marifet, hükümeti MHP’nin ve savastan medet umanlarin yanina sürükleyen bir politika izlemek degildir. Bu sorunu çözmeye hizmet etmiyor, dügümü daha da büyütüyor.
Bu durumun yarattigi karamsarliga ragmen simdi akli basinda, baris ve çözüm yanlisi herkes bu dügümün nasil çözülebilecegi konusunda kafa yoruyor.
Peki dügüm nasil çözülecek? Diger bir deyisle bu tikanma nasil asilacak?
Bir kere denenen ve bilinen, yani açik olan su: PKK’nin silahli eylemleri gibi yurt içi ve disi operasyonlar da çikar yol degil. Bu geçmisin tekrarlanmasindan ve birkaç ayi, belki de birkaç yili daha yitirmekten baska sonuç vermeyecek. Sonunda yine ayni noktaya, yani silahlarin karsilikli susmasi ve Kürt sorununun çözümü için diyalog ortaminin baslamasi noktasina nasil olsa gelecegiz. Ama oraya gelinceye kadar karsilikli olarak kaybedilecek yeni canlara yazik olacak ve bosuna yeni acilar çekecegiz.
Öyle olunca akil ve sagduyu çok geç olmadan yanlis yoldan dönülmesini gerektiriyor. Bunun da yolu BDP’nin kosul sürmeden parlamentoya dönmesi, PKK’nin silahli eylemleri, devletin de operasyonlari durdurmasidir. Bu yapilmadikça bir tarafin baris ve diyalog çagrilari da diger tarafin suçlamalari da inandirici olmayacaktir.
Kemal Burkay