Vicdan, Adalet, Mantik ve Merhamet
Vicdan, Adalet, Mantik ve Merhamet, insanin biyolojik yapisinin ana rahminde tamamlanmasi süreci içerisinde, kafa tasi içindeki beyinde yerini aliyor. Bu beyin tanrisal bir maddi varliktir, kisiyi her yöne yönlendirir, her isi de yaptirir Bu dört maddi unsur, yani hücre, her birini bir bugday tanesine benzetebiliriz. Nasil ki bir bugday tanesi toprak altinda yesermesi için yagmur, su, hava ve günes isisinin gereksinimini duyuyorsa, insandaki vicdan, adalet, mantik ve merhamet denen maddi unsur ve hücreler de, insani temiz duygulari tasiyan, insani bir egitimden geçen ana ve babalar, kisinin içinde yasadigi toplumun tüm egitim kurumlari tarafindan küçük yastan beri genç nesillere temiz, saf, berrak duygularla ve inandirici bir dil ve egitimle aktarilir ve asilanir. Yani bu dört maddi unsur insanin bes duygusu içinde mevcuttur. Yine bu dört maddi unsuru harekete geçiren, insanda mevcut olan iki önemli duygudur; göz ve kulak. Göz her maddi nesne ve olguyu görür, görüsünü beyindeki vicdan, adalet, mantik ve merhamet duygusuna havale eder; bu duygu gözün gönderdigi mesaji alir ve bir süzgeçten geçirdikten sonra, karari olumlu veya olumsuz verebilir. Bu artik kisinin kafatasi içindeki beyin nasil bir egitimle sekillenmisse ona bagli. Duyma duygusu kulak ise, olumlu veya olumsuz duydugu her seyi beyine gönderir, karar yine beyinden çikar.
Peki bugün üstünde yasadigimiz dünyanin bütün insanlarinin Vicdan, Adalet, Mantik ve Merhamet duygulari ayni mi? Ben kesinlikle ‘Hayir’ diyorum. Bunu özellikle de Ortadogulu insanlar için söylüyorum. Çünkü bu cografya insan medeniyetinin besigidir, fakat ne yazik ki bu medeniyet zaman süreci içerisinde bu cografyadan uzaklasmistir. Insani bir mantik bu cografya üstünde yasayan toplumlarin kafatasi içinde felç edilmis, vicdan körlenmis, nasirlanmis, adalet ayaklar altina alinarak çignenmis, merhamet ise yok sayilmis, yok edilmistir. Bu cografyada insan, insanin kafasini keserek kahramanlik nisani olarak resim çeker, kulak, burun kesip kolye yapar, ‘ana’ dedigimiz yaratici insan bir yanlisliktan dolayi taslanarak öldürülür, kafasi kiliçla uçurulur. Insanlar bu cografyada ‘Yedi kat gök üstüne çikip Allah ile görüstüm’ diyene, bin yalani birarada söyleyene, üfürükçüye, falciya, gerici yobaza, zalim diktatörlerin ne dedigine inanir. Bu cografyada katiller, insan kasaplari insanlara her türlü vahseti reva görürler. ‘Merhamet’ denen bir insani duygu bu cografyanin yönetici kadrosunun ne beyninde ve ne de kalbinde vardir. Bugün Kürd halki da bir diktatöre inanip, onu kendine Tanri yapmistir. Kisacasi bu cografyanin Dehaklari, halifeleri, sahlari, krallari, hanlari ve padisahlari, üstünde yasadiklari topragi kana boyamislardir. Tarihin sayfalarini açin bir bakin, bu cografyada neler olmustur. Bu güzelim cografya diktatörlerin, zalim lerin, kanemicilerin ana merkezidir sevgili okuyucular. Bu dün de böyleydi, bugünde böyledir. Dün barbar Akadlar, Elamlar kuzey Afrika’dan geldiler, daha sonra Orta Asya’dan onlardan beter barbarlar, bugün bunlarin dölleri ve yakinlarimiz olan Farslar bize kan kustturdular, bugün de anyi seyi yapiyorlar. Isin ilginç yani, biz düsmanin bize yaptiklarini, kendi kardeslerimize yapiyoruz. ‘Vicdan’ denen kutsal his çogu insanimizda yok. Bakin bir örnek vereyim. Semdin Sakik 18 gençlik yilini Kürdistan daglarinda geçirdi. Hem de 1500 gerillanin kumandani olarak, ki Semo bir zamanlar efsanelesmis bir Kürd kahramani idi. Kiz kardesini, ailenin birkaç bireyini Kürd Ulusal Kurtulus Mücadelesine kurban etti. Ne zaman Apo ile çeliskiye düstügünde, onun yanlislarini elestirdiginde, hemen hain ilan edildi, Apo onun ölüm fermanini çikardi, fakat Semo ölmek istemedigi için kardesiyle birlikte Güney Kürdistan’a kaçti, ne yazik ki güneydeki yönetim onu zalim Türk devletine teslim etti. O zalimlerin eline düstügünde hiç bir zaman ‘Ne annem Türk’tür’ ne de ‘Uygun görürseniz hizmete hazirim’ dedi ve ne de Kemalizmi kendi halkinin kurtulus yolu olarak gösterdi. Adam körpecik gençliginin 18 yilini Kürdistan daglarinda, kendi halkinin kurtulusu için feda etmesine ragmen, hain damgasini yedi, Imranli’daki kisi ise, bütün teslimiyetine ragmen Ulu Önder, kahraman ve peygamber. Iste tam burada ‘Vicdan’ denen olguyu yargilamak lazim. Kanimca Kürd vicdani gerek bu konuda olsun ve gerekse Apo, PKK konusunda olsun, iddia ediyorum büyük bir leke almis ve körlesmistir. Bunu söylerken, sakin Semo’yu savundugum anlasilmasin. Inaniyorum onun da eli kardes kaninda mevcuttur.
Bunu niçin söylüyorum biliyor musunuz sevgili okuyucular? Bunu özellikle son günlerde sayin Kemal Burkay ve Ibrahim Güçlü’ye dil uzatan, ‘Ajan’ diyen, ölümle tehdit eden PKK ve onu yöneten kadrolar için söylüyorum. Yani Duran Kalkan, Cemil Bayik ve Karayilan için söylüyorum. Özellikle de Karayilan, tam da adina uygun bir kisi. Marê Res. Yilan, Islâm dininde lanetlenmis Seytan’in adidir. Res, Kürdçede siyah, karanligin simgesidir. Yilan genelde karanligi sever, karanlikta yasar, gizlenir, güven duyulmaz bir varliktir. Çünkü zehiri vardir. Iste Karayilan böyle zehirli bir kisiliktir. Vicdan, adalelet, mantik ve merhamet duygusundan yoksundur. Uzun yillar önce Urfa’da kaçakçilik eden genç Karayilan, bugün dagda gerilla kumandanidir, kendini bir Dehak gibi görür; omuzlarindaki yilanlari kan ve Kürd beyni ister.
Burada Karayilan ve surakasina sormak istiyorum, otuz yildir kan döküyorsunuz, hâlâ kana doymadiniz mi? On bes bin (15.000) kendi kardesinizi hunharca öldürdünüz, elli binini zalim düsmana kurban ettiniz, bu süre zarfinda tüm cografyamizi düsmana tahrip, dörtbin köyü yerle bir ettirdiniz, milyonlarca Kürdü düsmanin asimilasyon çarkinin önüne attiniz ve bütün bunlara karsin bir karis topragi dahi özgürlestiremediniz, üstelik ülkeyi bir bütün düsmana teslim ettiniz. Sizin sayenizde düsman her dagimizin, tepemizin, yaylamizin üstünde askeri kislasini kurdu, her tarafi isgal etti, igrenç ve fasist sloganlariyla kirletti, siz hâlâ kahramanlik tasliyorsunuz. Söyler misiniz hangi kahramanlik lo, de bibêjin ji me ra?
Burada yine Karayilana sormak istiyorum, Kemal Burkay kendi halkina ne hainlik yapmistir? Hangi Kürdün, gerillanin ölüm fermanini çikarmis? Ne zaman düsmana yalvarip ‘Izin verirseniz hizmete hazirim’ demistir? Ne zaman düsmana ‘Ben yanlis isler yaptim, pismanim, sehit analarindan özür dilerim, annem de Türk’ demistir? Ne zaman Seyh Seid’e Ingilizlerle iliskisi vardi? demistir. Ne zaman ‘Cumhuriyetin sehitlerini, sehitlerimiz bilmek, kurucusunu minnettarlikla anmak, bayragini gururla selâmlamak esastir’ demistir? Bu serokunuzun deyisleri ve ayetleridir. Kemal Burkay ve Ibrahim Güçlü’nün düsmana böylesi bir beyanlari oldu mu? ki sen ve senin gibiler dil uzatsin bu iki Kürd insanina. Kemal Burkay’a ‘Serefsiz, alçak, ajan ve vicdansiz’ diyorsun. Gerçekten ‘Seref’ denen kavram sizde ne kadar var? Alçak kavramina gelince; Kemal Burkay ne zaman düsmanin önünde egildi, düsmana ‘Hizmete hazirim, beni affedin’ dedi? Kemal Burkay ne zaman -bir doga kanunu olan- gençler arasindaki sevgiyi yasakladi ve birbirlerini seven insanlari hunharca öldürttü? Siz, sizden ayrilan, Isveç’te hunharca öldürdügünüz Mehmet Sener’in kardesinin yazdigi ‘Adini koyamadim’ kitabini okudunuz mu? O yazilanlar yalan mi? Onlari Kemal Burkay mi öldürttü, yoksa siz ve önderiniz mi? Kemal Burkay’in sizin yasiniz kadar Kürd halkina hizmeti var. O bir Kürd sairi, yazari, siyasetcisi. Adam halkinin kütüphanesine altmisa yakin kitap armagan etmis, ya sizin eseriniz ne ve nerede?
Burada Karayilan’a ve onun gibi düsünen PKK’li insanlara soruyorum. ‘Siz ne kadar vicdan, adalet, mantik ve merhamet sahibisiniz? -Bu konuyla ilgili yukarida Semdin Sakik olayini örnek olarak verdim- Sahiden bu kavramlar sizde var mi? Neden elestiriye tahammül edemiyorsunuz? Neden çok sesliligi, çok renkliligi sevmiyorsunuz? Neden demokratik kurallara uygun isler yapmiyorsunuz? Neden sizi elestiren herkesi ajan, hain, düsmanin isbirlikçisi ilan edip ölüm fermanini çikariyorsunuz? Neden bir hiç ugruna öldürdügünüz binlerce gencecik insanlarimizin anne ve babalarina neden öldürdügünüzü sölemiyor, mezarlari nerede oldugunu göstermiyorsunuz? Avusralya’dan size gelen, MED TV’ yi kuran, o isin uzman mühendisi Haluk Sayan’i niçin öldürdünüz? Nedeni neydi ki o gencecik insani önce küçük bir magaraya aylarca hapsedip, sonra çikarip katirlara çoban, daha sonra mutfaga bulasikçi yapip, bir deri-kemik haline getirdikten sonra hayatina son verdiniz? Neden taaa buradan iki sefer oraya, yani yaniniza, Kandil dagina gelen abisine gerçegi söyleyip mezarini göstermediniz? Yahu öldürmeye, ölüm fermanlari vermeye usanmadiniz mi? Lütfen elinizi kardes kanindan çekin, akilli olun, dostu, düsmani, bugünkü dünyayi taniyin. Merhamet edin kardeslerinize, Adalet sahibi olun, kötü hislerinizi aklin önüne koymayin, olaylari ‘Mantik’ denen süzgeçten geçirin, realist, dürüst, namuslu, her düsünceye saygili ve hosgörü sahibi olun. Insanlari iyi taniyin, ondan sonra karar verin. Kisileri tanimadan, bilmeden hemen yaniniza alarak arkadas ve heval etmeyin, gazetelerinizde -27-1-2012 Özgür Gündem- Delil Karakoçan (Bircan) adli birine yer ayirarak Burkay’a küfür ettiriyorsunuz, bu adami hiç tanidiniz mi? Kimdir bu kisi? Hiç sordunuz mu bu insanin geçmisini? Inanirim hiç bir soraniniz olmadi. Sunu kesinlikle söylüyorum, içinizde gerçek bir Kürd yurtseveri bu adami tanisa, tanidigina bin pisman olur kanisindayim. Çünkü bu kisi öz amcamin torunudur, onu hiç kimse benim kadar tanimaz. Size tavsiyem bu gibi insanlari araniza almayin, lekeli olan adinizi daha da lekeler. Babamin bana bir lafi vardi, söyle derdi: ‘Lawê min ji qirikê ra nebe heval, ku nikulê te bi gû nebe’. Türkçesi: ‘Oglum karga ile arkadas olma, ki gagan boklu olmasin’. Insanlar karga olmasa da, karga beyinli insanlar çok. Bu Delil de bizim ailenin kargasi. Bir Kürd ata sözü de söyledir: ‘Di zeviyeki da giya ji tê ditin, hasa gû ji’. Bu ata sözü Türk dilinde de var. Söyledir: ‘Bir tarlada ot da bulunur, hassa bok da’. Delil de bizim tarlamizdaki oydu, bizim tarladan temizlendi, sizin tarlada yer buldu. Insallah ekininiz bol olur. Alin tarlaniza hayirli olsun; ancak baskasina bir gurêx gibi saldirtmayin olur mu? Bu gurêx bir arkadas sohbetinde bana da saldirdi, ben de onu tam anlamiyla tanitacak bir dörtlük yazdim, ama buraya almak istemiyorum, ölen babasinin hatiri için.
Evet, o büyügüm için. Ayrica bu kisinin disinda Kemal’a dil uzatan bir hayli kisiler var. Bir tanesi de Kemal Burkay sayesinde taninan, uzun yillar Almanya Komkar genel baskanligi yapan birisi, ki O da boyundan büyük tas atiyor, zehir kusuyor. Insanlar içinde namertler çikar ama PKK içindekiler ve ona yamalanmak isteyenler kadar degil, çok yazik.
Son verirken Karayilan, Duran Kalkan ve Cemil Bayik’a bir hatirlatma daha yapmak istiyorum. Kemal Burkay bir hukukçu, bir ögretmen, sair, yazar, siyasetçi, 31 sürgün yilini dünyanin en demokratik ülkesi olan Isveç’te ve demokrasinin besigi sayilan Avrupa’da geçirmis; demokrasiyi, hosgörüyü ögrenen, sinegi dahi incitmeyen, karincaya basmayan, insan ve canlisever bir kisiliktir; sizin gibi kaba, demokrasinin D harfini bilmeyen, insanlara koyun sürüsü gibi davranan bir çoban degildir. Halkini seven bir egitimcinin ogludur. Yurtseverdir, korkusuz bir Kürd, ilkelerinden kesinlikle taviz vermeyen bir kisilige sahiptir. Ona el uzatmayin, dil uzatmayin, tarih sizi yargilar.
Dilerim bu günden sonra akliniz basiniza gelir, her Kürd yurtseverini kardes görür, elestirilere tahammül eder, kraldan fazla kralci kesilmez, elinizi de kardes kanindan çekersiniz. Ölmeden bunu sizden görmek, tek arzum.
Karayilan’a bir tavsiye
Dagin basinda otur Karayilan
Senden ne dügün olur, ne de dîlan
Efendi ol, rahat dur, haddini bil
Burkay gibilere uzatma pis dil
Tarih sizi yazar unutma sakin
Dünya degisiyor, sonunuz yakin.
Not:
Kemal yoldasimdan da bir rica da bulunmak istiyorum. Lütfen Apo ve PKK ismini agzina almasin, bunlari tarihe biraksin. Hiç unutmam, 22-5-2001, Güney Kürdistan’da sayin Mesud Barzani’yi Selahaddin’deki binasinda görmeye gittigim de, görüsme öncesi Parti’nin üst düzey bir yetkilisine -ismini söyliyemem- büyük insan, Mele Mustafa Barzani’nin kabrini ziyaret etmek istegimi söyle dile getirdim: ‘Ez dixwazim herim kevirê gora Apo maç bikim’ Türkçesi: ‘Gidip Mele Mustafa Barzani amcamin mezar tasini öpmek istiyorum’ dedigim de, yetkili arkadas birden bana ‘Kek Riza tu çi dibêji? Ji kerema xwe Mele Mistefa Barzani ra ‘Apo’ nebêje’ got, min nezani ku çi bibêjim, lê carek di devê min da derketibû. Bunu Kemal kardesim ve yoldasima da söylüyorum, ne Apo’ya ‘Apo’ desin, ne de bir baskasina… En güzel günler tüm insanseverlerin olsun.
Saygilarimla.
Riza Çolpan