Makale

MIT Operasyonu ve KCK, Ne oluyor?..

Su günlerde Türkiye yeni bir operasyonla sarsiliyor. KCK davasini sorusturan savcilar, su andaki MIT Müstesari Hakan Fidan’in yani sira, Eski MIT Müstesari Emre Taner ile, eski MIT Mütstesar Yardimcisi Afet Günes’in de içinde oldugu bazi MIT mensuplarinin „süpheli’ olarak ifadelerine bas vurma karari aldilar. Çagriya uymayanlar hakkinda yakalama karari alindi.

Son üç gündür ülke bununla çalkalaniyor. Medyada birçok yorumcu bu olayi „soke edici’ olarak niteliyor. CHP lideri Kiliçdaroglu da ayni terimi kullaniyor, yani o da generallerin, özellikle de eski Genelkurmay Baskani Basbug’un tutuklanmasinin ardindan oldugu gibi, bu olayla soke oldugunu söylüyor ve „Ne oluyor?..’ diye soruyor, ardindan söyle diyor: „Bu ülke dogal olmaktan çikti; bir bakiyorsun Gnelkurmay Baskani tutuklaniyor, terör örgütü kurmakla suçlaniyor, bir bakiyorsun MIT’in basindaki adimin süpheli diye ifadesi aliniyor…’

Ben kendi payima bu gelismelerin hiçbiri nedeniyle soke olmadim. Üzülmedim de, aksine memnun oldum. Bu ülkede suçlar ve cezalar hep yoksullar, zayiflar içindi. Ülkenin irikiyimlari ise ne halt ederlerse etsinler cezadan muaftilar. Son gelismeler bu kuralin artik bozuldugunu gösteriyor. Darbe yapmaya yeltenen generallerden de hesap soruluyor, „devlet çikari adina’ veya „görev geregi’ suç isleyenden de… En azindan artik bunun da örnekleri var. Ne güzel!

Öte yandan olup bitenlerin, bazi çevreleri soke etmesi kadar, kamuoyunun da derin merakina yol açtigi bir gerçek. Bu nedenle biz de ayni soruyu kendi kendimize soruyoruz: „N eoluyor?..’

Kanimca sorun, KCK sorusturmasinin bazi kirli iliskileri, perde gerisini bir parça aydinlatmasindan kaynaklaniyor. Malum, KCK denen örgüt, Öcalan’in Imrali sürecinin baslarinda olustu. Yani Öcalan’in teslim olup devlete hizmet teklif ettigi ve „ne istiyorsaniz onu yapayim’ dedigi dönemde… Bu durumda, PKK’yi ve bagli-yandas diger örgütlerin tümünü çatisi altinda tutan bu örgütün devletin taleplerine göre olusturulmus ve devlet güçlerince yönlendirilen bir örgüt olmasi sasirtici degil. Yönlendiren ise, elbet derin devlet olacaktir, yani istihbarat kurumu ve dogal olarak MIT.

Bu ülkede askeri ve sivil istihbarat MIT’te iç içe geçmistir. Zaten MIT’in basinda, son yillara gelinceye kadar hep üst rütbel bir general vardi. Ayrica Öcalan Imrali’da tam bir asker kusatmasinda idi. Onun avukatlari vasitasiyla disariya gönderdigi „Görüsme Notlari’nin, yazdigi mektuplarin ve ettigi telefonlarin (çünkü cep telefonu kullandigi da biliniyor) tümüyle denetim altinda oldugu, söz ve yazilarinin kendisine dikte edildigi biliniyor. Sonuç olarak „Görüsme Notlari’ istihbarat yetkililerinin kendisine dikte ettirdigi seylerdi. Besbelli, tümü olmasa bile, Öcalan’in bazi avukatlari da bu iste kullanildilar.

Böylece devlet Öcalan’i, onun eliyle PKK’yi, PKK eliyle yandas kurumlarini bir güzel yönetti. Ergenekon davasi ve buna yönelik sorusturmalar nedeniyle ele geçen, dava dosyalarinda yer alan ve bazilari medyaya da yansiyan birçok belge bu iliskileri kanitliyor. Bu belgelerden biri, Genelkurmay görevlisi bir subayla Öcalan’in bir avukati arasindaki ilginç görüsmeyi yansitiyordu. Birkaç yil önce bazi Kürt sitelerine (örnegin Nasname’ye) de yansiyan bu belgede, Genelkurmay görevlisi subay Öcalan’in avukatina söyle diyordu:

„50 kadar genç subayi PKK’nin ve bagli, yandas kurumlarinin basina, kilit noktalara yerlestirmeliyiz…’

Öcalan’in avukati ise, bunu kabul ediyor, ama „Yanimda bir kisi daha olsun’ diyor, böylece sorumlulugu, her ihtimale karsi diger biri ile paylasmak istiyordu.

Belli ki söz konusu 50 kisi, belki de daha fazlasi, o günden bu yana, daha önceden de PKK içinde var olan MIT ve derin devlet elemanlarina ek olarak PKK ve ona yandas kurumlar içine, kilit noktalara yerlestirildi…

Ve bu adamlar elbet bos durmadilar, PKK, TAK vs. adina son yillarda islenen provokasyonlar bu nedenle sasirtici degildir.

Son KCK operasyonunun MIT’e kadar uzanmasi ve bu kadar gürültü koparmasi da sasirtici degildir. Böylece KCK üstündeki perde aralaniyor, KCK içinde aktif ve hatta yönlendirici rol oynayan MIT elamanlari ortaya dökülüyor.

Zaman gazetesi yazarlarindan Mümtazer Türköne, buna iliskin olarak söyle diyor: “Su iddialarin cümlelere dökülmesi bile büyük bir skandal: ‚KCK yapilanmasi MIT gözetiminde tamamlandi’, ‚MIT, haberi olan eylemleri önlemek için harekete geçmedi”.

Star’dan Ahmet Kekeç ise, savcilarin Oslo sürecini sorusturma kapsamina alip bu nedenle MIT yöneticilerini ifadeye çagirmasi üzerine su soruyu soruyor: ‘Madem Oslo görüsmeleri ve KCK içindeki MIT faaliyetleri bir muhakemeye konu edilecekti; asil muhakeme edilmesi gerekli konular (örnegin, PKK’nin, dönemin askeri MIT müstesari eliyle kuruldugu iddiasi) niçin es geçiliyor?

Evet artik Türk medyasi bile, „KCK yapilanmasinin MIT gözetiminde tamamlanmis oldugunu’ inkar edemiyor ve bunu bir skandal sayiyor. Hatta MIT’in haberdar oldugu birtakim provokatif eylemleri engellemedigini de. Besbelli bunlar, su ünlü sinir karakollarindaki baskinlar, Resadiye, Dörtyol eylemleri türünden sike eylemlerdir. Hatta, son Uludere-Roboski eylemi de…

Ama bütün bunlar bu ülkede, „skandal’ olmaktan öte, zaten „rutin’ degil mi?..

Peki bu iste simdiki MIT yöneticilerinin, örnegin Hakan Fidan’in ve AK Parti hükümetinin sorumlulugu ne?

Malum, KCK örgütlenmesi, AK Parti öncesi basladi. AK Parti seçimleri kazanip hükümet olduktan sonra da uzun zaman ne orduyu, ne de MIT’i denetleyemedi. Yani Öcalan, PKK ve KCK üzerindeki denetim hep, bizzat AK Parti hükümetini de köseye sikistirmak ve darbe yapmak için PKK’yi de kullanan, provokasyonlar düzenleyen derin devlette, yani orduda oldu. Ama zamanla AK Parti hükümeti MIT’te degisiklikler yapti, kendi kadrolarini yerlestirmeye basladi (örnegin Müstesarliga Hakan Fidan’i getirdi), askeri vesayeti geriletti, Ergenekon davalari ve Imrali’daki yeni düzenlemeyle Öcalan çevresindeki askeri kusatmayi kirip orayi da kontrol etmeye basladi .

Bütün bunlar oldu, ama KCK örgütlenmesine yönelik devletin rolü ve bu örgütteki etkin MIT faaliyeti, hatta kontrol ve yönlendirmesi açiga kavusmadi. Bu bir tür devlet sirri oldu, ki AK Parti bile onu afise etmeyi göze alamadi.

Simdi KCK davasiyla bu sir kamuoyu açisindan da afise olmaya basladi. KCK davasi savcilari, bunu salt yasalarin geregi ve hukuk kaygisiyla mi yaptilar, yoksa birilerinin hesabina ve bir baskasini köseye sikistirmak, vurmak için mi, bilmiyoruz. Hükümet MIT’çilere yönelik girisimden rahatsiz oldu, MIT’i korumaya ve bu isi kapamaya çalisiyor… Öcalan’in Avukati ve BDP’den Aysel Tugluk da… Belli ki o da sirlarin ortaya saçilmasindan tedirgin… Bazilari bu gelismeyi Ergenekon davasini zayiflatmak ve hükümete karsi kullanmak için çabaliyor. Medya da tuttugu safa göre kendine yontuyor.

Ama savcilar, hangi niyetle yapmis olurlarsa yapsinlar, bu son derece hayirli bir girisim oldu. Hükümet ortaya dökülen bu önemli bilgileri, bazilari kendisine karsi kullaniyor, ya da kurumlar yipraniyor kaygisiyla örtbas etmemeli, sorusturmayi engellememeli. Kaldi ki bu düzenleme AK Parti öncesine tekabül ediyor ve yapilan is MIT’in istihbarat görevi yapmak üzere herhangi bir illegal örgüte sizma islevini çok çok asiyor. MIT KCK’nin olusturulmasinda basrolü oynuyor ve bu örgüt eliyle, demokratiklesme, baris ve çözüm sürecini sabote eden, bizzat hükümeti de köseye sikistiran bir dizi provokasyona imza atiyor. Bu tezgahin üzerindeki perdenin çekilip olan biten kirli iliskilerin aydinlatilmasi için simdi ortaya önemli bir firsat çikmistir. Aynen Sususurluk olayi gibi. AK Parti ya bu iste olumlu bir rol oynar, ya da örtbas etmeye çalisarak bir dönem Erbakan’in düstügü duruma düser. Dileriz ki bu kez öyle olmasin. En azindan kamuoyu bu isin pesini birakmamali.

Hatta bununla da kalinmamali, Ahmet Kekeç’in söyledigi gibi, bu sorusturmayi PKK’nin kurulus dönemmine kadar götürmeli, o zamanki „asker MIT Müstesari’ döneminde PKK’nin nasil kuruldugunu, Kürt hareketine karsi nasil kullanildigini ortaya sermeli. PKK olayi Kürt halkina, onun hakli mücadelesine karsi kurulmus büyük bir tuzakti ve onun eliyle çikarilan yangin zamanla tüm ülkeyi sardi, çok büyük zararlar verdi, ki bugün de devam etmekte. Simdi her namuslu insana düsen, „devlet sirri’ ya da „Kürtlerin iç mkeselesi’ demeden, „simdi zamani degil’ demeden, topu taca atmadan, su veya bu nedenle yan çizmeden isin üzerine gitmek, topa girismektir…

Eger bu ülke kirden, pislikten, siddetten arinacaksa, barisa ve özgürlüge usacacaksak, 40 yila yakindir yasadigimiz, hatta bir yönüyle 1950’li yillara uzanan bu kanli, kirli sürecin üzerindeki perde artik kalkmali. Kontrgerilla ve onun devami olan Ergenekon, bunun yani sira Ergenekon’un Kürt hareketi içindeki eli tümüyle açiga çikmali.

Simdi tam da zamanidir. Çorap sökülüyor ve buna destek olmak lazim.

Hüseyin Azad

Back to top button