Makale

Ben de bu filmden çikmak istiyorum ama…

Basbakan Yardimcisi Bekir Bozdag, ‘Karanligin üzerine bir karanlik perde gibi oldu’ demis Hrant Dink davasi gerekçeli karari için.
Çok üzülmüs kiyamam!
Okuyan da bir an bos bulunup, yahu hangi muhalefet partisindendi Bekir Bey diye ariza yapar valla.
Anlasilan hükümetiyle, yargisiyla dalga geçmeye devam ediyor sistem.
Arkadaki örgütü bulamadigi için büyük abiyi bile beraat ettiren mahkeme gerekçeli kararini açikliyor ve ‘Örgüt var, hem de en büyügünden ama biz bulamiyoruz, görenlerin insaniyet namina haber vermesi rica olunur’ diyor.
Dogru söze ne denir, göz alabildigine örgüt memleket zaten…
Basbakan Yardimcisi, yargi kararindan dolayi acayip üzgün.
Dogru tabii, dönemin Istanbul Valisi’ni ben milletvekili yaptim.
Zamanin Istanbul Emniyet Müdürü’nü karim Vali olarak atadi.
Hrant Dink’e gözdagi veren iki MIT üyesinin sorusturulmasina annem izin vermedi.
Ramazan Akyürek’in Teftis Kurulu Baskani olmasina bir dost sofrasinda çakirkeyif kafayla biz karar verdik.
Cinayetin islenecegini bile bile önlemeyen kamu görevlilerinin sorusturulmalari sokaga dökülen Hrant’in arkadaslarinin direnisiyle engellendi!
Filmimiz sürüyor Sayin Seyirciler, sirada bir mahkeme sahnesi var.
Cemil Çiçek’Özel yetkide ölçü kaçti’ demis.
Ona da kiyamam!.
Hangi hükümetin Adalet Bakani’ydi kendisi senelerce, çikaramadim. Özel Yetkili Mahkemeler’in kurulmasina kim karar vermisti?
Açikliyorum:
Kadim dostum Vatoz yapti hepsini.
2004 senesinin soguk bir kis gecesi kanepesine uzanmis haberleri izlerken, bakti ki Türkiye DGM’ler yüzünden AIHM’de paso tazminata mahkûm ediliyor, söyle buyurdu:
‘Derhal 5190 sayili Kanun’la DGM’ler kaldirilsin ve Özel Yetkili Mahkemeler kurulsun!’

* * *
Bu satirlar benim degil. Dünkü Taraf gazetesinde Demiray Oral’in. Ayrica bu güzel yazinin devami var, ben bir bölümünü aktardim.
Evet, bazen ben de bu filmden çikmak istiyorum.
Olmuyor.
Limon satacak halim yok bu yastan sonra.
Ama hakikaten zekamizla, sabrimizla fena halde oynaniyor.
Yillardir dönüp dolasip bir noktadan sonra ayni filmi seyretmeye basliyorum.
Her sey çok benziyor.
Belli bir zaman dilimi geçince, ben bu filmi seyretmistim duygusu uç vermeye basliyor.
Son derece sikici.
Kanli Danistay baskini… Trabzon’daki Rahip Santoro cinayeti… Istanbul’daki Hrant Dink cinayeti… Birkaç ay sonra Malatya’da Zirve Kitapevi katliami…
Ayni zincirin halkalariydi.
Halen dava dosyalarinda yer alan askerin bir belgesinde operasyonlar diye niteleniyordu, Santoro-Dink-Zirve katliami…
Evet operasyonlar…
Ne için?..
Tabii darbe ortami yaratmak için…
Ak Parti bunu bastan beri ayrintilariyla çok iyi biliyordu. Çünkü onu iktidardan devirmek için tertiplenmisti bütün bunlar…
Ergenekon’un üzerine son derece enerjik biçimde yürüyenler, neden Dink cinayetinde frene bastilar? Neden devletin kendini koruma refleksi olanca açikligiyla devreye girdi?
Yoksa hala 1915’den kaynaklanan suçluluk kompleksi mi? Ittihatçi ruh bugün hâlâ devletin derinliklerinde dolasmaya devam mi ediyor?
Soruyorum ve suçluyorum:
Sevgili Hrant, Ermeni oldugu için mi?
Yaziktir.
Biktik artik bu filmden.
Acaba filmin sonunu, devletin demokratiklestigini, hukukun üstünlügüne saygili hale geldigini görebilecek miyiz?
Iyi pazarlar!

——————————————

Milliyet-26 Subat

Hasan Cemal

Back to top button