Türkiye’de Uygulanan Nüfus Politikalarinda Kürt Nüfusunun Yeri-I
Ittihat ve Terraki cemiyeti idaresi (1913-1918) döneminde Türk-Turan imparatorlugunu yaratma iddiasiyla Türk unsurunu ve Türk irkini imparatorulugun hakim ulusu yapabilme düsüncesiyle, 1913’ten sonra Kürtler üzerinde etnik ayrisimlari ortaya çikaran çesitli etüt çalismalari sonucunda etnik temizlik,zorunlu göçertme ve soykirim politikalariyla Kürdistan’da, Kürt nüfusunu yoketme veya azaltmaya yönelik 1917’nin sonlarina kadar gerçeklestirilen siyasal uygulamalar, Kürdistan’ da büyük felaketlere-insanlik facialarina yolaçmisti. Birinci dünya savasi sonucunda osmanli imparatorlugunun savastan yenilgiyle ayrilmasi, Türkçülük fikirlerini esas alan Ittihatçi kadrolar ulusal bir devlet kurmak niyetiyle 1918’de osmanli mebusan meclisinde alinan kararlarda etkin rol oynamislar idi. Örnegin:son Osmanli mebusan meclisinde Türkçü kadrolarin etkisiyle alinan kararlardan biri de ‘Türk nüfusun çogunlukta oldugu yerleri vatan ve ulasilmasi hedeflenen gaye ve milli sinirlarin belirlenmesiyle’ ilgili idi. Osmanli mebusan meclisinde bulunan dönemin Kürt temsilcilerinin pek dikkat etmedigi bu siyasi karar, daha sonraki yillarda Kürdistan sinirlarinin da dahil edildigi 1923’te Türk unsura ait Türkiye devletinin kurulusuna birinci dereceden zemin sunmustu.
Bu siyasal karar ve tavir ile kurulacak yeni Türk devletinin Kürt ulusunu mutlak bir sekilde tanimiyacagini ve 1913’ten sonra Kürt nüfusa karsi izlenen nüfusu azaltma/etnik temizlik niyetiyle yoketme siyasetinin de daha genis bir sekilde devam ettirileceginin isaretlerini veriyordu. Bu karar ayni zamanda imparatorlugu olusturan cemaatlerden biri olan Kürt ulusu açisindan önemli bir siyasal ve düsünsel dönüsümüde karsimiza çikarmaktadir. Çünkü o güne kadar kendini imparatorluk olarak gören osmanli devleti, nüfus politikalarini ve milli sinirlari tayin etmede tek bir ulusa göre yapmayi reddiyordu. Fakat bu siyasal faktör 1918’de meclisi mebusan’da ‘Türk nüfusun çogunlugu ve milli sinirlari tayin etme’siyaseti ile ilgili karar tek bir ulusu (Türkleri) esas aliyordu. Bu siyasal karari güçlendirebilmek ve uygulamaya geçirebilmek için 1923’e kadar çesitli siyasal kavramlar olan ‘milli istiklal, milli mücadele, milli hareket, milli zafer, hakimiyeti milliye, kuvayi milliye, misaki milli, büyük millet meclisi ve milli kongreler vs. gibi adlar altinda sürdürülen Türkçülük faaliyetleri ve bu faaliyetlere bagli olarak devam ettirilen propagandalarla ulusal bir devlet ve nüfus bakimindan ulus olma siyasetinden tamamiyle uzaklastirilan Kürtler, bu siyasi anlayisin sundugu zemin üzerinde ayni zamanda Türkiye’nin ilk kurulus yillarindan itibaren Kürdistan’da sömürge idaresini kurma çalismalarini askeri saldirilarin yaninda kanuni ve cezai tedbirlerle yürüten Türkçü kadrolarin baskilarina da maruz kalmaya baslamislardi.
1924 anayasasindan sonra ‘milli vatan’ olarak tasarlanan ve Kürdistan’in dahil edildigi sinirlarda sadece Türk nüfusunun yasayabilecegi düsüncesi hakim kilinmisti. Ankara yönetimi, Kürt nüfusunun dünyadaki varligini tamamiyle yoksayarak, Asimilasyon uygulamalariyle Türkiye sinirlarinin iç kesimlerinde zorunlu göçertmeye tabi tuttugu Kürtleri, Türk nüfusunun içinde degerlendirerek, Balkan ve Kafkaslardan getirilerek, Kürt vilayetlerine yerlestirilen Türk kökenli muhacirlerle Kürdistan’da, Türk nüfusunu çogaltma siyasetini izliyordu. Kürtler arasinda Türkçü bir nüfus yaratma Ankara yönetiminin temel politikalarindan birini olusturuyordu. Türkiye’nin ilk kurulus yillarindan itibaren Kürdistan’a yönelik gerçeklestirilen askeri sefelerin yaninda Ankara meclisi tarafindan çikarilan yasalarda ve uygulamalarda Türk nüfusunun niteligini ve niceligini belirleme önceliklerini 1934 iskan yasasinda görmek mümkündür. Kürt nüfusunu yokedebilmek için disaridan Türkiye’ye getirilen Türk göçmenlerin niteligini belirleyen kriterler arasinda, Türkçü bir kimlige sahip olma zorunlulugu da getirilmisti. 1924’ten sonra basta diktatör M.Kemal Atatürk olmak üzere Türkiye devletini kuran Türkçü kadrolar bu konuda söyle düsünüyorlardi: ‘yurt topraklarni dolduracak Türk çocuklarinin o zamana degin ihmal edilmis topragi islemesi,Türklük kimligini içine sindirmis ve benimsemis özdes bir toplum olarak, Türk nüfusunun, ülkenin kalkinmasinda etkin bir rol oynamasi..,Türk yurdunu koruyabilecek özdes nüfus yaratma..'(bkz.Ratip Yüceulug,Savas sonu Türkiye meseleleri-Türkiye nüfusu üzerinde incelemeler ve fikirler-istatistik gn.md. yay.1944. Celal Aybar, Türkiye’de nüfus politikasi ne olmalidir, siyasi ilimler, dergisi, Ekim,1945. Ismail Arar, Hükümet Programlari 1920-1965, 1968). Türkiye cumhuriyeti özdes Türk nüfusunu koruyabilmek için de çesitli kanuni tedbirler de almisti. Örnegin Kürt nüfusunu yok etme ugrasisi içinde olan Ankara rejimi, Türk nüfusunu korumak icin 1936’da çikarilan bir yasa ile ‘Türk irkinin devamliligini ve sagligini tehlikeye düsürmeyi’suç olarak kabul etmisti.
Türk yönetimi, tarihi kökenleri 1913’lere dayanan Kürt nüfusunu Türk nüfusun içinde eritme/yoketme uygulamalarini 1925-1940 yillari arasinda hizlandirarak, Kürdistan topraklarinda Türkçülügü esas alan ulusal yurt, ulusal devlet, ulusal iç ve dis politika, ulusal sinirlar, ulusal kalkinma, ulusal kültür ve Türklük kimligini benimsemis özdes bir Türk nüfusunu yaratma siyaseti izlemisti. Türkçülügün Kürdistan’da sistemli bir sekilde uygulanmasinda önemli roller üstlenmis olan ve Türk sol fasizminin önemli ideologlarini 1930’larda bir araya getiren kadro dergisinde,S.Süreya .Aydemir Türk nüfusu ile ilgili su bilgileri aktarmaktadir:’..Çok nüfus, tok nüfus, sen ve zengin nüfus istiyoruz….Bu ülke, Türk milletinin kalabaliklasmasini ve çogalmasini bekliyor. Hedefimiz ileri teknikli, sen ve kalabalik bir Türk milletidir..'(bkz. Sevket Süreyya Aydemir, Çok nüfuslu Anadolu, kadro dergisi, 5 Mayis, 1932). Kürt nüfusunu etnik temizlik uygulamalariyla yoketmeyi hedeflemis olan Türkiye, Türk topraklari olarak saydigi Kürdistan’da ‘çok nüfus, tok nüfus, sen ve zengin nüfus, ileri teknikli, kalabalik bir Türk ulusu yaratma’ gibi ideolojik sloganlarla Türk nüfus politikasini Kürtler arasinda yayginlastirma siyasetini izliyordu. Kürt nüfusunu azaltma ve yoketme planlarini daha da hizlandirabilmek için 1932’de nüfus komisyonunun kurulmasi saglanmisti.
Bu nüfus komisyonu, 1934 iskan kanununun Kürt nüfusunu Türk nüfusu içinde eritme politikasinda önemli roller oynamisti. Ayni zamanda 1930’larda kurulan ve Kürt nüfusunu yoketme projelerini planlayip hayata geçiren bu nüfus komisyonunun Kürtler hakkinda hazirladigi raporlar, 1960’lara kadar Türkiye’nin Kürdistan’a yönelik nüfus politikalarinda etkili ve belirleyici olmustu. Ankara yönetimi, Kürdistan’da sömürge idaresini yerelsellestirebilmek için asayis politikalari adi altinda düzenledigi askeri seferlerle Kürdistan’da, Kürt nüfus yapisini ortadan kaldirarak, Türk irkçiligini temsil eden ulus devlet düsüncesine uygun olarak gerçeklestirdigi yeni düzenlenlemelerle, yasamda kalan Kürtlerden, Türklük kimligini özümsemis ortak kültür, tarih, ortak duygu ve düsünceye sahip kaynasmis bir nüfus yaratmak için çalismalar yürütüyordu.1925’ten sonra Kürdistan’da Kürt nüfusunu yoketmek için hayata geçirilen iskan kanunlariyle Kürtler Türkiye sinirlari içindeki vilayetlere sürülerek, asimilasyonun daha hizli olabilecegi stratejik bölgelere yerlestirilerek, Türk nüfusun içinde serpistirilmeleri saglanmisti.
Türk nüfusunun Kürtler arasinda çogalmasina yönelik politikalari dönemin içisler bakani Sükrü Kaya söyle dile getirmisti:’…bir memleketin ugrayabilecegi felaketlerin en büyügü nüfus kitligidir..Büyük afetlerden büyük muharebelerden azade kalacak bir Türk nesli çok zaman geçmeyecek, bu memleketi dolduracak ve tasiracaktir. Bu topraklardaki halk, bugün için vatanin hadisat dolayisiyla bosalmis olan kisimlarini doldurmaktadir.Çünkü bir memleketin asil ve asli nüfus sermayesi kendi nüfusudur..'(bkz Ayin tarihi Temmuz, 1934). Sükrü Kaya Kürdistan kavrami yerine ‘hadisat’ kavramini kullanarak, etnik temizlik, soykirim, zorunlu göçertmelerle bosaltilan Kürtdistan’da Türk nüfusunun yerlestirilmesini ve çogalmasini bir zorunluluk oldugunu ifade etmektir. Dönemin Türk irkçi aydinlari, Ankara rejiminden aldiklari talimatlarla gerici ve cahil olarak asagiladiklari Kürtleri, Kürdistan’da sinirsiz bir sekilde ‘çagdas Türk devrimleri, çagdas Türkiye cumhuriyeti ve çagdas Türk medeniyeti’ adi altinda yaptiklari propagandalarla, Kürt nüfunusu çagdas olarak algilanan ‘Türklüge’ davet ediyordular. Türkiye cumhuriyeti 1924’ten sonra bir taraftan Kürtlere karsi Türkiye sinirlar içinde ‘özdeslestirme yani Türklestirme politikalariyle’ eritme siyaseti izlerken, diger taraftan da Kürt nüfusun büyümesine engel olmak için 1930’larda yürürlüge konulan ve geçmisi 1913’yillarina dayanan ‘iskan ve nüfus islerinin süratle ikmali hakkinda tamim’ adli talimatname (bkz.Tbmm zabit ceridesi, devre, IV, içtima, III, C. XXIII,1934) ile Kürdistan’daki bütün sömürge idaresini temsil eden idareciler Kürt nüfusunu ortadan kaldirmak için yönledirilmislerdi. 1930’lardan beri Kürt nüfusunu, Türk nüfusun içinde ‘Türk’ olarak degerlendiren Türkiye cumhuriyeti, sömürge Kürdistan’da Türk yönetiminin sömürge idaresini Türk olarak telaki ettigi Kürt nüfusuna da dayandirarak, güçlendirmeye çalismakta ve hala Kürt nüfusunu da dahil ettigi 70 milyon Türk nüfusundan aldigi siyasal, ekonomik ve güvenlik gücü ile Kürtler arasinda Türk irkçiligini ifade eden düsünsel anlayislari yayginlastirmaya çalismaktadir.
Ali Haydar Koç