Abant Toplantisi, çözüm önerileri ve basmakalip bir lakirdi üzerine

Gidis-dönüsle birlikte dört günümüzü Abant Platformu’nun 26. Toplantisi nedeniyle Abant’ta geçirdik. Bolu daglarinin gür çam ormanlariyla kapli Abant, donmus göl yüzü de dahil, kalin bir kar tabakasiyla kapliydi. Adini çok duydugum ve dört mevsim de güzel oldugu söylenen Abant’a ilk kez geliyordum.
Toplanti boyunca eski tanidik ve dostlardan birhayli kisi ile karsilastik, bir kismiyla ise orada tanistik, sohbet ettik.
Toplantiya 150-200 dolayinda bilim adami, hukukçu, yazar, aydin ve medya mensubu katildi. Bu defaki toplantinin konusu ‘Yeni Anayasa’nin Çerçevesi’ idi. Üç gün boyunca, belirlenmis bes konuda (vatandaslik, anadilde egitim, üniter devlet-özerklik, cumhurbaskaninin konumu, inançlar) sunumlar yapildi, katilimcilar söz alarak tartismaya katildilar. Oldukça rahat, hosgörülü, yüksek düzeyli bir tartisma ortami yasandi. Gerek Kürt ve Alevi sorunu, gerek azinliklar konusu, zamanin elverdigi ölçüde tüm yönleriyle ele alindi. Agir basan egilimler belli oldu ve bunlar bir sonuç bildirgesiyle kamuoyuna yansitildi.
Toplantida ben de anadilde egitim konusunda bir sunum yaptim ve öteki konulardaki tartismalara da katildim. Bu tartismalar ve bu arada benim görüslerim görüntülü ve yazili medyaya, ayni zamanda sitemize ve facebook’taki sayfama (fan page) yeterince yansidigi için ayrintilari üzerinde durmayacagim. Su kadarini söyleyeyim ki bu platformda da Kürt sorunu ve Alevi sorunu dahil, ülkenin bugün yüz yüze oldugu agir sorunlarin nedenlerine ve çözüme iliskin görüslerimi, bunun anayasaya nasil yansimasi gerektigine iliskin belirlemelerle birlikte dile getirdim.
Ancak bir internet sitesinde bu kez de, benim görüslerimle ilgili olarak, öteden beri bazi çevrelerin yaptigi bir spekülasyonun tekrarlandigini görmek sasirtici olmadi. Adini vermeye gerek görmedigim sitedeki bu önyargili haberde, söylediklerimin dogru mu yanlis mi olduguna bakilmaksizin söyle deniyor:
‘Federasyon isteyen Kemal Burkay bu kadar rahat konusuyor, BDP ise demokratik özerklik istedigi halde baski görüyor ’
Evet, sevgili okurlar, bu basmakalip lakirdiyi ülkeye döndügümden beri, zaman zaman belli çevrelerden duyuyorum. Bunlar bana karsi önyargili, ülkeye dönmüs olmamdan rahatsiz, bunu daha dönüsümden önce dile getiren çevreler. BDP sayesinde milletvekili olmayi basarmis bir nevzuhur siyasetçi de bir TV kanalinda ayni seyleri söylemisti
Evet, ben federatif çözümü ‘rahat bir sekilde’ dile getiriyorum. Bunu ilk kez de yapmiyorum. Daha yurt disina çikmadan önce, 1970’li yillarda da yapiyordum. Yani Kirk yildan beri yapmaktayim. (Özgürlük Yolu Dergisi ve Roja Welat Gazetesi’nde yazdiklarim, yine o dönemde yurt içinde basilan kitaplarim bunun kanitidir). Yurt disinda iken de hep yaptim. Ve simdi yurda döndükten sonra da çözüme iliskin bu görüslerimi dile getirmeyi, herhangi bir otosansüre basvurmadan sürdürüyorum.
12 Eylül öncesi Kürt halkinin varligini dile getirmek, hak istemek, federatif çözümü savunmak, hele hele Kürt dilinde bir gazete çikarmak (Roja Welat) elbet kolay degildi. Bedel ödeyerek ve direnerek yaptik bunu. Simdi ülkeye tekrar dönüsümde kosullar elbet farkli. Kürtçe gazeteler, kitaplar serbestçe yayinlaniyor; bir TRT-ses ve Dünya TV var; Kürt sorunu yaygin biçimde tüm TV kanallarinda, tüm gazetelerde tartisiliyor ve bu yüzden kiyamet kopmuyor. Federatif çözüm talebi legal bir siyasi partinin (HAK-PAR) programinda yer aliyor. Görüslerimi söyledigim için ben de, PKK’nin tehdit ve küfürleri ile yardakçilarinin buna çanak tutan karalamalari disinda, herhangi bir baskiya ugramadim.
Peki ne var bunda? Yani görüslerimi söylüyorum diye baski mi görmeliyim, bu baylar bunu mu istiyorlar?
‘Kemal Burkay federasyonu savunuyor, rahat rahat konusuyor, BDP demokratik özerkligi savundugu halde baski görüyor’ sözünün iki anlami var: Birincisi bunu söyleyenler, bununla federal çözüm isteminin önemli bir istem oldugunu, BDP’nin isteminin ise sistemi rahatsiz etmeyecek kadar önemsiz oldugunu söylemis oluyorlar.
Bunda elbet haklilar, federasyon istemi gerçekten önemlidir ve esitlik temelinde bir çözümü kapsar. ‘Demokratik özerklik’ ise, hele bunu dile getirenlerin, PKK ve BDP çevresinin dedigine bakilirsa, gerçekten oldukça basit bir istemdir.
Malum oldugu üzere, siyasi terminolojide ‘demokratik özerklik’ diye bir kavram yok, ‘özerklik’ var. Bu ‘otonomi’nin karsiligi olarak türetilmis Türkçe kavramdir. Eski dilde buna ‘muhtariyet’ denir. Bugüne kadar kimse ‘demokratik otonomi’, ya da ‘demokratik muhtariyet’ dememistir.
Özerkligin ise iki türü vardir, biri bölgesel özerklik, digeri ise kültürel özerklik. PKK-BDP kesimi, söz konusu taleplerinin kapsami ile ilgili olarak, ‘Sinirlara, bayraga gerek yok, resmi dil yine Türkçe olsun’ diyorlar. Demek ki istedikleri kültürel özerklik. Çünkü bölgesel özerkligin -adi üzerinde- sinirlari olur, bir bölgeye özgüdür.
Peki ben rahat rahat konusuyorum da böylesine basit bir talep için BDP’ye baski mi yapiliyor? Eger yapiliyorsa bu baylar iddialarinda haklilar. Ama dogru söylemiyorlar. Bu yüzden BDP’ye baski yapildigi filan yok. BDP’li arkadaslar, Parlamento kürsüsü dahil, tüm platformlarda bu taleplerini serbestçe dile getiriyorlar, hatta bir ara bunu tek yanli ilan bile ettiler.
Ama eger baskiyla KCK davasini, gözalti ve tutuklamalari kast ediyorlarsa (onu kast ettikleri belli, çünkü tutuklamalardan, askeri operasyonlardan söz ediyorlar), bunun ‘demokratik özerklik’ gibi içi bos bir talep yüzünden olmadigi ortada. KCK hem illegal, hem silahli mücadele yürüten, kendi deyimleriyle ‘halk savasi’ veren bir örgüt. Proje Imrali’nin, baskani ise PKK’nin dagdaki önde gelen komutani Karayilan.
Buna ragmen ben kendi payima, KCK’ya yönelik operasyon ve tutuklamalari basindan beri siyaseten yanlis buldum, bu dava yumusama ve çözüm sürecine hizmet etmez, dedim.
Ama KCK üyeleri arasinda BDP’liler de varsa, ki oldugu görülüyor, bunun sorumlusu kim? BDP’de serbestçe siyaset yapan, meclisi üyesi, belediye baskani olan bu arkadaslarin, illegal ve silahli mücadele veren bir baska örgütte isi ne? (Elbet kovusturmaya ugrayanlarin tümü daha bastan suçlanamaz, bir bölümü suçsuz da olabilir, KCK üyesi olmayabilir, o ayri mesele).
Iste sorun budur. Ben rahat konusuyorum, çünkü çözüme yönelik görüslerimi söylüyorum. Bunun için silah kullanmiyorum. Ben siyasal mücadele yürütüyorum ve günümüz kosullarinda siddeti yanlis buluyor, bununla sonuç alinamayacagimi söylüyorum.
Peki, PKK-KCK kesimi pek bir sey istemedigi halde, Kürtlerin taleplerini kültürel özerklige, hatta onunda altina indirgedigi halde, neden silahi elden birakmiyor? Bu talepler için savasa, bunca ölmeye ve öldürmeye gerek yok. Kürt halki bu taleplerin çok daha fazlasini, hatta esitlikçi bir çözümü günümüz kosullarinda siyasal mücadele ile kazanabilir. Yeter ki birlik olsun ve taleplerini kitlesel olarak, barisçi biçimlerde dile getirsin.
Öte yandan BDP üzerindeki baski asil olarak da PKK-KCK’dan geliyor, belediye baskanlarinin, milletvekillerinin bile laflari agizlarina tikiliyor. Ben bu baskinin son bulmasini, BDP’nin özgürce, rahatça siyaset yapmasini istiyorum, bunu hep dile getiriyorum.
Iste sorun budur, fark budur. Ve demagojiyi meslek haline getirenlerin, yeminli karsitlarimin disinda anlasilamayacak gibi degildir.
Isin ilginç tarafi, ‘Federasyon isteyen Kemal Burkay bu kadar rahat konusuyor, BDP ise demokratik özerklik istedigi halde baski görüyor’ diyen bu kisiler, genellikle BDP’li, hatta PKK’li filan da degiller.
Bu ‘üçüncü kisi’lere, ya da ‘ehli fitne’ye ise diyecegim sudur: BDP’ye yardakçilik yapmayi lütfen birakin! Siz aradan çikin ve PKK de baski yapmasin, biz BDP’li arkadaslarla bir güzel anlasiriz. Ben BDP yöneticilerinin çogunu tanirim, efendi ve hanim insanlardir. Her konuda görüs birligi içinde olmasak da uygarca tartisiriz ve ortak noktalarda pekâlâ birlikte davraniriz. Gölge etmeyin baska ihsan istemez.
12 Mart 2012
Kemal Burkay