Makale

Küfür, tehdit ve düsünce zavalliligi

Degerli okuyucular, doganin içinde yasayan bütün canli varliklarin içinde tek akilli yaratik insandir, ama dogarken hayvandan daha hayvandir. Gözleri açik oldugu halde kirk gün hiç bir seyi göremez, kör gibidir. Yerinde, kundaginda, annesinin kucaginda tepinir, aciktigi zaman aglar, altina iser, kaka yapar, kirk gün sonra herseyi görmeye baslar, ama iki ayak üzerine kalkarak yürüyemez, atesin onu yakacagini bilemez, bir vahsi canavari görse kaçamaz. Oysa ki bir kuzu, oglak veya dana dogdugundan kisa bir zaman sonra dört ayak üstüne kalkar gezer, kurdu görürse kaçmaya çalisir. Ama insanoglu böyle degildir. Insanoglu, iki ayak üstüne kalkabilmesi için en-az 365 güne ihtiyaci var. Sonra yavas-yavas ayaga kalkarak yürümeye çalisir; önce ana, baba, evde bulunan baci ve kardes tarafindan konusulan dili duyar ögrenir, sonra kapi-komsu ve etrafindaki insanlari görür, ayni toplumsal yapi içindeki arkadaslariyla oynar ve orada konusulan ve yapilan her türlü iyi ve kötü harakete sahit olur. Eger uygar bir ana-babadan dogmus, uygar bir toplum da, modern çaga uygun bir egitimle egitilir, insan sevgisi, kul hakki, insanoglu’nun insani hak ve hukuku beyninin içine yerlestirilirse, o kisi kolay kolay, küfürbaz olmaz, bilgi zavallisi olarak yetismez, elini insan kanindan uzak tutar, katil olamaz. Istisnalar olabilir. Ben burada kafamdaki gerçek insandan bahsetmek istiyorum, okumus, modern egitim görmüs fakat insan olamamis insandan bahsetmek istemiyorum. Zaten dünyadaki bütün pislikleri, savaslari, zulümleri bu egitilmis, insan sifatini tasiyan, ama gerçek insan olmayan insanlar yapmislar ve bugün de yapiyorlar.

Sevgili okuyucular burada örnek olsun diye gördügüm ve sahit oldugum bir gerçegi size aktarmak istiyorum. 1954-1970 yilina kadar Istanbul’un Kasimpasa, Beyoglu, Tepebasi, Asmalimescit semtlerinde oturdum. Gençligimin on alti yili bu semtlerde geçti. Bu semtler genelde olmasa da buralarda birçok cahil, esrar-eroinci, serseri, kabadayi, kalles, katil, zorba insan yasamaktaydi o dönem. Özellikle o yillarda Kasimpasa, Tepebasi, Asmalimescit, Karaköy, Galata Unkapan’da dogan, orada büyüyen, okul çagindaki çocuklarin birbirlerine karsi davranislarini, küfürlerini ve bir de Bebek, Etiler, Tarabya sahilboyu, beriyanda Sisli, Nisantas, Osmanbey’deki çocuklarin davranis ve birbirlerine karsi tavirlari çok farkli idi. Mesela Kasimpasa, Asmalimescit, Galata, Unkapan’daki çocuklar kavga edip, birbirlerine karsi ettikleri küfürler, hayatimda hiç duymadigim küfürlerdi. Biri digerine ‘Ulan senin ananin yogurtlu……ni bilmem ne yaparim derken, hemen birbirine girer, kafa-göz yararlardi. Gören ana-babalar da çogu kez o çocuklar gibi birbirine giriyorlardi. Ama Bebek, Tarabya, sahilboyu, Sisli, Osmanbey ve Nisantas’indaki çocuklar, biri, digerine kizdigi zaman ‘Seni annene, babana sikayet edicigim’ der, kavga etmeden eve giderdi. Inanin ben böylesine bir çok çocuklara rastladim.

Bunlari niçin yaziyorum biliyormusunuz sevgili okuyucular. Bunlari biz Kürdler için yaziyorum. Kirk yildan buyana, bu halkla siyasi ve toplumsal bir çalisma içerisindeyim. Kirk yillik bir çalisma bizi adam etmedi. Insan gibi insan olamadik. Ortak düsmana karsi ortak savasmamiz gerekirken, hep birbirimizle savasip durduk. Yüzlerce aydin insanimiz Siverek’te, yurdumuzun bir çok yerinde, bir hiç ugruna öldürüldü. Birakujiden de binlercesi. Öldürenler bununla da yetinmediler, 17.500 gencimizi kendi içinde öldürdüler. Agri da emsalsiz yurtsever Mustafa Çamlibel’i, Paris’te köylüm, kivremizin çocugu, Seid Ali Baba ve Sakine Hanim’in genç oglu, Hüseyin Ali Akagündüz’ü, Hanover’de Dep, Sarizan köyünde dogan Ramazan Adigüzel’i kallesçe öldürdüler. Bunlarin yüzünden yüzbine (100.000) yakin insanimizi düsman öldürdü, cennet cografyamiz tahrip edildi, milyonlarca insanimiz düsman metropollerine göç etti, perisan oldu, namus bes paraya getirildi, yine buna karsilik bir ders alamadi bu beylerimiz, dünyanin kaç bucak oldugunu ögrenemedikleri gibi, dostu, düsmani birbirine karistirdilar. Kim ki bunlar gibi düsünmedi, ya öldürüldü, ya da bunlar tarafindan ‘Ajan, hain, isbirlikçi’ ilan edilerek düsman görüldü. Yani düsmanin yapamadigini bunlar kendi yurtsever halkina, aydin insanina, siyasetçi, yazar, sair ve sanatçisina yapti, yapiyorlar.

Sevgili kardeslerim, 12 Eylül, 1980 fasist darbe yönetime geldiginde, onbinlerce yurtsever ve aydin insanimiz yurt disina kaçti. -Ben o tarihten önce Avustralya’ya gelmistim- Bu kaçanlarin içinde bir de Kemal Burkay’da vardi. Kemal, 1974’te birçok arkadasiyla kurdugu TKSP’nin Genel Sekreteri idi. Bu adam 31 yil sürgün hayatini hep Kürdistan’in özgürlügü için harcadi. O ülkeden, o ülkeye, o toplantidan, bu toplantiya, o seminer, panel ve konferanstan, o seminer, panel ve konferansa katildi. Çesitli Avrupa parlamentolarinda Kürd sorununu konustu, tartisti. Arkadaslariyla Birlesmis Milletler Örgütüne yazilar yazdi, çagrilar yapti, çogu zaman çocuklarini, esini göremez oldu, yazdi, çizdi, konustu bir bülbül gibi güle agladi, hep halki ve inandigi dava için öttü, ama Apocu Kürd kardesleri hep onu düsman gördü, ölüm fermanini çikardi. 31 yil sonra kir saçli Kemal ülkesine dönünce, yine, sözümona bu Kürd kardesleri onun dönüsünü hazmedemeyip kiyamet kopardilar. ‘Konusmasin’ deyip, ‘Ajan, hain, isbirlikçi’ ilan ettiler, ‘Katli vacip’ dediler. Bunlar oldular Kasimpasa, Asmalimescit, Galata ve Unkapan çocuklari, kabadayilari. Hiç demediler birgün bizde Sisli, Osmanbey, Nisantas, Bebek, Tarabya ve sahilboyundaki çocuklari gibi olalim. Yahu bu Kasimpasalilik, Asmalimescitlilik, Galatalilik, Unkapanlilik yetmedi mi? Ne zaman insan gibi insan olacaksiniz? Ne zaman bu kardeslerinize kardes diyeceksiniz? Söylermisiniz kardeslerinize karsi niçin kaba kuvvet ve zorbalik? Kemal, uygar bir insan gibi, küfürsüz, hakaret etmeden serokunuzun yanlis buldugu söylem, direktif ve emirlerini, sizin de eksik buldugu yapilanmalarinizi, ülkemizin objektif sartlarina uygun olmayan davranis ve uygulamalarinizi elestiriyor. Bu dogru veya yanlis, ama bir görüs, saygi duymak lazim diye düsünüyorum. Bunu Türkiye’ye dönüsünden sonra da yapmiyor. Otuz yildir hem söyledi, hem yazdi. Ne var bunda? Fikir sahibiyseniz, fikirle cevap verin adama, onun fikirlerini uygarca elestirin ve yalan, yanlissa çürütün. Unutmayin elestiri mekanizmasi insani gelistirir, bilgi sahibi eder. Çagimizda fikire karsi siddet uygulayan hiç bir kisi, hiç bir kurum-kurulus demokrat olamaz, gelisemez. Kisi olsa-olsa bir Mustafa Kemal, Hitler, Mossolini, Franko ve Kenan Evren, kurum da bu saydigim fasistlerin birer kurumu olur, ki hiç bir uygar insan, basinda ne bir diktatör ister, ne de ülkesini yöneten bir fasist kurumun baskan ve kadrolarini. Kemal Burkay hiç bir Kürdü Türk fasist yargisina sikayet etmedi, etmez, o devletten de medet ummadi, ummaz.da. O çagrilan yere gittiginde görüslerini söylüyor, Kürdün hakki ne olmasi gerektigini yüreklice dile getiriyor. Peki niye bu adama ‘Hain, ajan, isbirlikçi, katli vacip’ diyorsunuz? Yaho insaf edin bu kadar pervasizliga, elestirilere tahammül gösterin, yapici elestirileriniz varsa çekinmeden dostça söyleyin. Kemal Burkay’da herkes gibi bir insan. Dogrunun, yanlisin oldugu bir dünyada yasiyor, hepimiz gibi. O’da bir insandir, yanlis seyler yapmis, veyahut söylemis olabilir. Ama kisiyi suçlarken, kisinin günah ve sevabini terazinin iki gözüne koyup bakmak lazim. Kesin inaniyorum, Kemal’in sevaplari yüzde doksan-iken, günahlari yüzde ondur. Size ve bize düsen görev önce kendi günah ve sevaplarimizi tartalim, bilelim, daha sonra da ona göre elestiri yapalim. Bir baska deyisle ‘Önce igneyi kendimize, sonra da çuvaldizi baskasina’.

Bakin elestiri ile ilgili konuyu ‘Kürd Evliyasi’ dedigim, beyni Kürd halki için çalisirken, kalbi de bu halk için aci çeken, yasaminin 17 yilini bu halkin kurtulusu için zindanlardan çürüten gerçek bilim insani Ismail Besikçi Hoca ne diyor:
‘Elestirilere karsi tahammüllü olmak yetmez. Elestirilere karsi makul cevaplar da vermek gerekir. Bugünlarde birçok yazar, arastirmaci, Abdullah Öcalan’la PKK’ile Baris ve Demokrasi Patrtisi’ile ilgili bazi degerlendirmeler yapmakta, sorular sormaktadir. Bu degerlendirmeleri, sorulari ‘Hain, ajan, isbirlikçi’ gibi suçlamalarla karsilamak sorulan sorulara cevap degildir. Bu suçlamalar, tehditler, sorularin varligini da ortadan kaldirmaz. Bu sorulara makul cevaplar vermeye çalismak gerekir.

PKK; BDP, Abdullah Öcalan, sik sik, ‘Hakikat Komisyunu’ kurmaktan, ‘Yüzlesme’den söz etmektedir. PKK kendi içinde Yüzlesme yapmadan, Kürd halkiyla yüzlesmeden, Hakikat Komisyunu’nu kendi içinde kurmadan, devletten, hükümet’ten ‘Hakikat Komisyonu’ kurmasini istemesi, Yüzlesme’den söz etmesi saglikli bir tutum degildir. Kaynak Gelawêj, Ibrahim Güçlü’nün Elestirisi. Pazar, 11 Mart.

Evet sevgili okuyucular, bu kendilerine ‘Kürd, aydin’ diyen insanlarimizin elestiriye hiç tahammülleri yok. Sorulan sorulara cevap verme yetenek ve bilinçleri olmadigindan, hemen kaba kuvvete basvuruyorlar; kisilerin ölüm fermanlarini çikararak korkutmaya, susturmaya çalisiyor, tehdit ediyorlar. Bu tehdit edilenlerin içinden birisi de benim. Benim bir-iki yazimdan dolayi serok’un militanlari burada beni de tehdit ediyorlar. Bunu nereden biliyorum, anlatayim. Yil 1983, Türkiye’de Dev-Yol’a sempati duyan -ne kadar dogruysa- genç bir Kürd, nasil bir yol buluyorsa Londra’ya gidiyor, oradan Türk Elçiligi’nden Sydney’deki MHP güdümlü bir dernegin adres ve telefonunu alarak Sydney hava-alanina iniyor, oradan bir taksiye atlayarak direk adi geçen dernege gidiyor. Dernek baskani da Kürd asilli biri, bu ülkede bana karsi iki kez da suikast girisiminde bulunan kisi. Bu azili fasist Kürd, nereden sorup aliyorsa belirsiz, benim is yerimin telefonunu alarak bana telefon ediyor. Sasiriyorum dogrusu. Bana: ‘Burada bir Kürd var, sizleri görmek istiyor’ diyor ve telefonu genç delikanliya veriyor, delikanli ‘Ben aslen Kigili, Çarekan asiretinden biriyim, -Kürdçe’nin de k harfini bile bilemez- yardimlarini istiyorum’ diyor ve ben hemen bir adam göndererek onu oradan aliyor, ismini açiklayamayacagim bir arkadasin evine gönderiyorum, çünkü benim evimde hiç kimse yok, ben esimle birlikte is basindayim. Aksam direk ona gidiyorum hosgeldine. Arkadasla ona yer buluyorum. Üç-bes gün sonra ona is bularak götürüp ise koyuyorum, hiç kimseye muhtaç olmadan ise basliyor. Bir-kaç ay sonra bu bir toplantida ilk bana karsi savas açmak istiyen kisilerden biri oluyor ve daha sonra da bir seksen dönüs yaparak Apocu, beni de Apocu olmadigim için düsman ilan ediyor, kisa bir zaman sonra dernek baskanligina getiriliyor. Bu adam bana karsi çesitli yanlis seyler yaptigi halde, bir Kürd’tür diye hos karsiladim, onun seviyesine düsmedim. Kaza yapti hastahaneye düstü, bir kaç sefer geçmis olsuna, babasi öldü bassagligina gittim, ama o birgün ne benden özür diledi, ne kapimi çaldi ve ne de selâm verdi. Bundan bir müddet önce Ferhat Tunç buraya konser vermeye gelmisti, ben de konsere gittim, konser de bu adam bana bir kart uzatarak ‘Oglumun dügün kartti’ dedi aldim tesekkür ettim. Dügün alti (6) Nisan da olacak. Isin ilginç tarafi bu son aylarda, daha dogrusu sayin Burkay’in dönüsü sonrasi, Apo’nun kalemsörleri ve taraftarlarinin karalama, küfür ve tehditleri karsisinda ben ve bazi arkadaslar da Kemal’i savunma anlaminda yazilar yazdik. Meger bu demokratik ülkede yazilarimi internet’te okuyan, fikire karsi fikirle karsilik verme yetenekleri bulunmayan ‘Mürit’ diyecegim bir çok insan, giyabimda bana karsi bazi zavallilari örgütlemisler, ki ya beni öldürsünler, veyahutta güzel bir dövsünler. Bundan bir kaç gün önce bir Apocu bana -bana dügün karti veren X için- ‘X seni ariyordu’ deyince, sordum ‘Hayirdir insallah’ derken, o ‘X bana dediki Riza Çolpan’i görürsen, söyle dügünümüze gelmesin’ dedi, gerçekten hem üzüldüm ve hem de sinirlendim. Üzüldüm, çünkü bu çirkin davranis bizim güzel gelenek ve kültürümüzle bagdasmayan terbiyesizce bir davranis. Biz kapimizi çalan düsmanimiza kapimizi kapatamayiz, içeri alir misafir ederiz; yedirir, içirir onu yolcu ederken, arkasindan vurmayiz; ‘Güle-güle git’ deriz, intikami baska sekilde aliriz. Sinirlendim, çünkü ben ona bana ‘Davetiye ver’ dememistim. Sonra kendisine telefon ettim, esi çikti, olayi kendisine anlatarak, neden bu tür yanlisliklar yapiyorsunuz, ayip degil mi? Bu akilsizlik, bu düsmanlik neden? dedigim de kadin: ‘Kusura bakma Riza abi, bazilari bize gelerek eger Riza Çolpan’i dügünde görürsek olay çikar dediler’ dedi, ben anladim. Yani Riza Çolpan gelirse ya vurup öldürürüz, ya da dövüp hastahanelik ederiz demisler. Bunun üzerine ben o kadina ‘Baci, sen o kisilere söyle, ben 76 yasinda ak sakalli bir adam’im. Kim ise onlar, istedikleri yere giderim. Fiziki olararak paylasacaklari bir güçleri varsa gelsinler. Ölümden öte hiç bir sey yok, korkanin da….. Ama unutmasilar yalniz degilim, kanimi tasiyan bir hayli insanim var’ derken, ‘Varsa Allah, çocugunuzu esi ile birlikte mutlu etsin’ deyip telefonu kapattim. Bu zavallilar yillar önce, benim kendisine babalik yaptigim bizim Hozatli bir serseriyi de bana karsi tepki temelinde örgütlediler, sonra onlari yeterince anlayinca, evime gelip benden özür dilerken ‘Inan o günlerde bana silah verselerdi, gelip seni öldürürdüm’ dedi. Istiyen bu konuyu iki dilde yayinlanan anilarimdan okuyabilir. Doz yayinlari: ‘Cografyasini arayan irmak, aci ve yasam. Veng yayinlari: ‘Serhatî û bîranînên min, jan û jîyan.

Evet sevgili kardeslerim Em in ev gela. Peki bu anlayis nereye kadar? Yani bizim bu baylari elestirme hakkimiz yok mu? Apo önce Birlesik, Sosyalist Kürdistan’ dedi, biz ise ‘Hani ne oldu, nerede o Kürdistan?’ diye sorduk, ‘Soramazsiniz, ‘Hain, ajansiniz’ dediler. ‘Yurtdisinda Kürdistan Meclisi, arkasindan Kürdistan parlamentosu’ dedi, yine sorduk, ‘Nerde bunlar? dedik, cevap yine ayni ve tehdit. ‘Özgür toprak parçasi’ dediler, ülkemiz tüm isgal edildi. Sorduk ‘Nerede o özgür toprak parçasi’ yine tehdit, yine tehdit. Ilginçtir, ABD Büyük Ortadogu Projesi’ni açiklamasinin ardindan, Apo aniden yeni bir yumurta yumurtlayarak, birden ‘Ortadogu Konfederalizm’i’ dedi. ‘Peki bu nasil olur ez gorî?’ dedik, yine tehdit, yine hain damgasini yedik. Seyh Said’e ‘Ingiliz ajani’ harakete ‘Feodal baskaldiri’ dedi, sorduk, yine ayni karsilik. ‘Anam Türk, firsat verirseniz hizmete hazirim, Türk sehit analarindan özür dilerim’ deyince, ‘Ya 17-500 iç infaz, düsmanin sehit ettigi elli bin (50.000) gencecik Kürd çocuklarimizin anne ve babalarindan kim özür dileyecek’ dedik, anamiza, avradimiza küfür edildi. Kürd kasabi Mustafa Kemal’i savundu, Türkün bayragini ‘Gururla selâmlamak esastir dedi, sorduk ‘Bu ne demektir?’ bize ‘Siz cahilsiniz, birsey bilmezsiniz’ denildi. Demokratik Özerklik dediler, sorduk, ‘Nerede o özerk yer?’ yine küfür ve tehditle karsilastik. Yahu insaf sekizyüz (800.000) bin Türk fasist ordusunun yarisi ülkemiz Kürdistan’da, her dagimizin, tepemizin doruk noktasinda Türk askeri kislarari, oralarda dalgalanan kanli bayraklari. Hergün Diyarbakir’da havalanan Türk savas uçaklarinin sesi halkimizin kulaklarini sagir, bebeklerimize uykuyu haram ediyorlar, bunun neresine, neyine ‘Özerklik’ diyorsunuz? Yine Diyarbakir, hatta bütün sehir ve kasabalarimizin sokaklarinda binlerce silahli polis, ellerinde cop, otomatik tomsonlar, bellerinde tabanca ve kelepçeler; her yerde Türk mahkeme binalari, direklerde bayraklar, içlerinde fasist hakim ve savcilari, özel meydan ve yerlerde Mustafa Kemal’in heybetli heykelleri, onbinlerce insanimizin içinde iskence çektikleri hapishaneler, zindanlar, hücreler’ neyin nesi diyoruz, yine bunlar bize ana-avrat küfür ediyorlar. Biz Kürd Devleti’nden bahsettigimiz zaman bu baylar yine sert bir tavirla ‘Biz devlet istemiyoruz. Çünkü ulus devlet’in miadi dolmustur’ dediklerinde, ‘Yahu insaf Tanri askina dünya’ya bir-baksaniza, bir sürü devletler kuruluyor, aha size Güney Sudan, Kosova, Karadag, Odesya, Abaza. Ayrica, dün koca Afrika Kita’sinda iki devlet varken, bugün 57 devlet var, devletler kuruldu. Peki devlet istemiyorsaniz otuz yildan beri bu savas neyin nesi? Niçin o gencecik çocuklarimizi o daglarda bekletip, hayatlarini zehir ediyorsunuz? diye sordugumuzda yine ayni tavir, ayni tehdit ve cevaplar. Velhasili-kelam geldik bugüne. Varsa Allah kabul etmesin, bu kardes düsmanlarina da akil versin diyorum. Baska ne diyebilirim ki.

Son verirken bu son günlerde hayatlarini kaybeden gencecik çocuklarimizin, geçmisten günümüze çocuklarini Kürdistan’in kurtulus ve özgürlügü için, daga ve savasa gönderen, çocuklarini iki yanli kaybeden bütün Kürd ana ve babalarin acilarini içimde hissederek, bütün Apocu PKK’lilara sesleniyor ve ‘Yeter artik bu yanlislariniz, yeter artik bu kin ve düsmanlik. Yeter artik Kürdü-Kürde kirdirma politikaniz. Sopalarinizin çogunluguna güvenerek, azinlikta olan, fakat içleri Kürdistan’in kurtulusu için yanan kardeslerinize karsi saygili olun. Sopalarinizi onlarin sopalariyla birlestirip, asil düsmana kaldirin. Zorbaliktan kaçinin, kardes kanindan elinizi çekin. Çikar için, mal ve mevki için halkiniza aci çektirmeyin. Unutmayin hepimiz bu cihanda faniyiz, öleceyiz. Öldürmek insana yakismaz, hayvani bir histir bu. Bunu düsmanlar yüzyildan beri yapiyor, siz de onlarin seviyesine düserek aynisini halkiniza yapiyorsunuz, yazik Kürdlük adiniza. Lütfen silahi ve zoru yalniz düsmana, zorba, zalim insanlara karsi kullanin, halkiniza karsi degil’ diyorum. Böylesi bir dilekle.

Not:

Yazida Hüseyin Ali Akagündüz ‘köylümdür’ diyorum. Her ne kadar ben Kupik’ta dogmussam da, babam ve amcalarim Lodek adli köyde dogmuslar. Ilk ailemizin kaydi orada yapilmis ve bügüne kadar da benim ve üç çocugumun kaydi adi geçen bu köydedir. Zaten Kupik ile Lodek karsi-karsiyalar, arada bir dere geçer, insanlari hepsi akraba, Baba Mansur asiret bireyleri, sadece muhtarliklar ayri.

Riza Çolpan

Back to top button