Makale

1 Mayis, Is kazalari, isçi haklari

Kemal Burkay

Bu yil ülkemizin dört bir yaninda 1 Mayis kitlesel biçimde, serbestçe ve coskuyla kutlandi. Olumsuz anlamda ciddi bir olay yasanmadi. Bu sevindirici bir sey. 2009 yilinda 1 Mayis’in tatil günü ilan edilmis olmasinin da bunda payi var.

Demek ki hak ve özgürlükler gereksiz yere engellenmez ve provoke edilmezse bu ülkede de 1 Mayis türünden günler, büyük gerginlikler yasanmadan, kan dökülmeden pekâlâ yasanabiliyor. Ayni sey Nevroz için de geçerli. Dileriz ki gelecek yil artik Nevroz da tatil günü olsun ve böylesine serbestçe kutlansin.

Öte yandan bu yilki kutlamalar 1977 1 Mayisi’nda yasanan katliamin acilarini da bir daha tazeledi. Bu katliam 12 Eylül darbesi öncesi sahnelenen büyük bir provokasyondu. Hem hizla yükselen isçi hareketini, hem de bir bütün olarak sosyal uyanisi, degisim yönündeki dalgayi bastirmak, kitleleri sindirmek için tezgahlandi. O gün Taksim (1 Mayis) alanini dolduran, büyük bir coskuyla, marslarla türkülerle emek bayramini kutlayan yarim milyon insanimiza çevre binalardan ve beyaz röno arabalardan göz göre ates açildi. Üstlerine panzerler sürüldü ve bir bölümü kursunlardan, bir bölümü dogan panik sirasinda ezilerek 34 can yasamini yitirdi, yüzlercesi ise yaralandi.

Bu bir özel harp, diger adiyla kontrgerilla eylemiydi. 1 Mayis’i Maras ve Çorum olaylari ve öteki provokasyonlar izledi ve tüm bunlar 12 Eylül darbesine gerekçe yapildi.

Ne yazik ki bu olayin tetikçileri ve onlara bu görevi verenler bugüne kadar açiga çikarilmadi ve kendilerinden hesap sorulmadi. Açilan ve zaman asimi ile düsen davada ise, katiller, provokatörler ve onlara görev verenler degil, magdurlar yargilandi.

Su anda 12 Eylül’ün iki bas sorumlusu, Evren ve Sahinkaya yargilanirken, bu olay da yeniden ele alinmali. 1 Mayis katliami darbecilerin amaç ve planlarini en iyi ortaya serecek olaylardan biridir.

12 Eylül darbecileri ve yandaslari, hem 1 Mayis olaylarini ve benzeri katliamlari kendileri tezgahladilar, hem de bunlari darbelerine gerekçe yaptilar. Darbe sonuçta hem isçi hareketini, hem de bir bütün olarak toplumun ilerici, demokratik, degisimci güçlerini vurdu. Emekçilerin ve Kürt halkinin örgütleri, siyasi partiler, sendikalar, dernekler ezildi, yayinlar susturuldu. Siyasi ve sendikal haklar, bir polis tüzügü olan 1982 Anayasasi ile budandi.

Örnegin daha 1970’li yillarda, Türkiye 40 milyonken 2,5 milyon olan sendikali isçi sayisi 2/3 oraninda düserek su anda 880.000’e indi. (Nüfus simdi 80 milyona yaklastigi, yani iki katina çiktigi halde).

Bu yilin 1 Mayisinda yasanan cosku, hem isçilerin, emekçilerin budanan haklarini yeniden kazanmak için el ele vermenin, hem de son 50-60 yilda yasanan karanlik dönemin, basta 12 Eylül olmak üzere yasanan darbelerin üzerindeki perdeyi çekip kaldirmak, ülkeyi kirden pastan arindirmak için bir vesile olmali.

Ülkemizde barisa, demokrasiye ulasacaksak bu, söz konusu karanlik dönemi aydinlatmadan olmaz.

Bu vesileyle son dönemde daha da siklasan, ülkenin dörtbir yaninda mantar gibi yüze vuran is kazalarindan da söz etmeden olmaz.

Son bir yil içinde Türkiye’de is kazalarinda 1500’den fazla isçinin öldügü açiklandi. Yaralanip sakatlananlar ise cabasi. Herhangi bir iç savasta, örnegin Afganistan’da bile bir yil içinde ölenler bu siniri herhalde geçmiyordur…

Geçmisten beri maden, özellikle de kömür ocaklarinda göçük sonucu ölümler sik sik yasaniyordu. Bu tür ölümler simdi de var. Son olarak iki gün önce yine bir kömür ocaginda çökme sonucu iki isçi göçük altinda kalip öldü.

Bir ara Tuzla Tersanesi’nde ölümler çok yogundu, ya kaynak yaparken, ya düserek… Simdi de Tuzla Tersanesi’nden, eskisi kadar yogun olmasa da ölüm haberleri zaman zaman geliyor.

Geçtigimiz subat ayinda Adana yöresinde Gökdere Baraji insaatinda kapak patlamasi sonucu 10 isçi sulara kapilarak yasamini kaybetti.

12 Martta Istanbul Esenyurt’ta bir insaat yerinde isçilerin kaldigi çadirlarin yanmasi sonucu 11 isçi yasamini kaybetti.

6 Nisan’da Erzurum Askale’de, elektrik arizasini gidermek için gölete giren 5 isçi, deniz bisikletinin devrilmesi sonucu donarak öldü.

Iki gün önce (29 Nisan) yeni bir iç burkucu haber vardi: trafo boyayan iki isçi elektrik akimina kapilip öldü. Isçilerden birinin firçasinin sapi çiplak elektrik kablosuna degmis…

Birkaç gün önce de bir gökdelenin çatisinda kaynak yapilirken yangin çikti, neyse ki isçilerin de gökdelen halkinin da sansi varmis, yangin çabuk söndürüldü ve kimse ölmedi.

Bunlar ilk anda aklimiza gelenler, ya da aklimizda kalanlar…

Bir yil içinde bu kadar isçinin ölmesi dogal mi? Bu kader midir? Bu ölümler kaçinilmaz mi idi?
Örnegin, teknigin bu denli gelistigi bir çagda, kömür ocaklarinda çöküntüyü ve metan gazi patlamalarini önleyecek teknik bilgi ve donanim yok mudur?

Ya Tuzla tersanesinde kaynak yapilirken meydana gelen patlamalari ve yukardan düsüp ölmeleri…

Adana’daki baraj kapagi saglam yapilamaz miydi?..

Askale’de, gölette devrilen elektrik diregini tamir etmeye, yüzme bilmeyen isçiler o dondurucu kis sogugunda deniz bisikleti ile mi gönderilirdi, bunun baska yolu yok muydu?

Istanbul’da, bir elektrik kontagiyla bir anda dev bir mesaleye dönen çadirda ölen isçiler, bu naylon çadirda degil de dogru dürüst barakalarda olsalardi bu katliam olur muydu? Insaat sektöründen astronomik rakamlar kazananlar için isçi hayatinin önemi bu kadar mi?

Ya boya firçasinin sapiyla havadaki çiplak elektrik kablosuna dokunacak kadar elektrik isinden habersiz, egitimsiz isçi ve ona bu görevi verenler, gerekli tedbiri almayanlar?..

Verdigimiz bu örnekler sunu gösteriyor: Birincisi, bu ülkede isyeri güvenligi çogu zaman yok. Ikincisi, isçiler yaptiklari ise uygun bir egitimden yoksun. Sonuç olarak isverenler ve onlari denetlemesi gereken devlet kurumlari için isçilerin hayati önemsiz.

Bu nedenle isçi hareketinin bas hedeflerinden biri çagdas standartlarda sendikal haklara kavusmaktir. Bu haklar yine çagdas standartlarda is güvenligini ve yeterli meslek egitimini de güvenceye almalidir.

Öte yandan, birçok durumda yasalarin bu haklari tanimasi yetmiyor, onlari kagat üzerinden hayata geçirmek için kararli bir mücadele gerekiyor.

1 Mayis 2012

Kemal Burkay

Back to top button