Makale

Kürtaj

Murat Belge

Böyle bir talep mi vardi toplumda? ‘Önüne gelen kürtaj yaptiriyor. Biz bundan çok rahatsiziz. Buna engel olunsun’ yolunda tabandan gelme yogun bir istekle mi karsi karsiyaydik?
Ya da bilmedigimiz, adi sözgelisi ‘AKP’ye oy veregelmis mütedeyyin vatandaslar birligi’ gibi bir sey olan bir sivil toplum kurulusu vardi da, Basbakan’dan randevu isteyip, ‘Bakin, Sayin Basbakan, bu kaçinci seferdir size oy verdik. Inandik ki takiye yapiyor, seriati kurmak için uygun zamani bekliyorsunuz. Ama bu kaçinci bahar ve siz seriat yolunda henüz ciddi bir adim atmadiniz. Bundan böyle sizden destegimizi çekiyoruz’ dediler (‘seklinde konustular’). Toplum tabaninda böyle ciddi hareketlenmeler mi oluyor? Böyle olaylar mi sikistiriyor Basbakan’i da, son zamanlardaki ‘çikis’larini yapmak geregini duyuyor?
Böyle bir sey oldugu kanisinda degilim. Hayat tarzinda ‘seriata uygunluk’ arayan, bu uygunlugu bütün topluma da yaymak isteyen, orani yüzde onu geçmese de ona yaklasan bir kesim bence vardir bu toplumda. Millî Nizam- Selâmet- Saadet çizgisine baktigimizda, böyle bir çekirdegin varligini görürüz (bu kesimin AKP’ye ciddi oy verdigini de hiç sanmiyorum). Dedigim o çizginin gidisati bu kesimin büyüme, genisleme potansiyeli hakkinda da fikir veriyor.
Kürtajin yasallasmasi, evet, bir 12 Eylül uygulamasi. Ülke tarihinin bu en karanlik döneminin ‘Iste, bu da olumlu!’ diye gösterilecek iki üç icraatindan biri (taksilere taksimetre takilmasi gibi, sivillere biraksan sittin sene olmayacak isler arasinda). Bundan önce de bu memleket Müslüman’di; kürtajin kötülükleri hakkinda vaaz vermeye kalksan, hiç itiraz etmez, basini sallayarak dinlerdi. Ama is basina gelince, kimden ne duyduysa ona göre harekete geçip, sis midir, tüy müdür, ya da illegal bir izbede çalisir bir uyduruk ‘doktor’ mudur, onu bulur, kendi isini kendi görür, kimi zaman ölür, kimi zaman sakat kalirdi.
Onun için de Müslüman halkimiz 12 Eylül’ün kürtaj yasasina tepki duymadi. Böylece birçok hayat kurtuldu.
Bir insanin kürtaja karsi olmasini elbette anliyorum. Bunu kinadigim filan da yok. Hayatin ne olduguna iliskin bir tesbit ve onun sonucuna göre verilmis etik bir karar. Ama kendi etik kararini topluma ‘yasa’ olarak empoze etmeye kalkistiginda isin rengi degisiyor.
Adamin biri ‘vejetaryen’ olmaya karar vermis; kim ne diyebilir? Bu da, sonunda, ‘hayat’la ilgili bir yorum ve degerlendirme ve karar. ‘Insan hayati baska, hayvan hayati baska’ falan demeyin. Kim bilebilir hayatla ilgili görüslerimizin, bilgilerimizin nasil evrilecegini, nereden nereye varacagini? Kim karar verebilir, hangi inancin daha iyi olduguna? Peki, ‘vejetaryen’ olmaya karar vermis bu kisi bütün toplumun etyemez olmasi için yasa çikarmaya kalkisirsa ne olacak? Bugünün genel bilgileri ve inançlari çerçevesinde bu fasizan bir uygulama olur. Ama insanlari et yemenin kötülükleri konusunda ikna etmeye çalismak, belki de bunu basarmak, onun fasizmle ilgisi yok.
Basbakan, yüzeyde dinî inanciyla bu konuda israrli. Daha derinde, bunun bir milliyetçi projenin (çogalalim arkadaslar!) bir ögesi oldugu kanisindayim. Onu simdilik karistirmayalim, ‘dinî’ diyelim.
Dinî gerekçeyle kürtaj yasaklanan bir topluma ‘laik’ denir mi?
Basbakan tutarli olma ihtiyaci duyuyorsa, ‘kürtaji yasak edelim’ demeden önce ‘laikligi yasak edelim’ desin.
Davranislari, artik bu sinirlari zorlamaya basladi.
Taraf- 2 haziran

Murat Belge

Back to top button