Türk tarihçiliginde irkçi anlayis ve sömürge Kürdistan’a yaklasimi-2
1930’larda yasanan bu irkçi anlayis ile o döneme ait Kürt kültürü, tarihi, edebiyati ve dili tamamiyle yasaklanarak, ortadan kaldirilmisti. Kürtlere karsi alinan bu irkçi önlemlerden dolayi, o döneme ait Kürt tarihi,kültürü, edebiyati ve Kürt dilinden sözetmek mümkün olmamaktadir. Kürt tarih arastirmalari açisindan karanlik bir dönemi ifade etmektedir. 1928’den itibaren Osmanlica ve Arapçadan yapilan arsivsel çevirilerde geçmisi uzun yüzyillara dayanan Kürtlerin yasayisi ile ilgili bütün tarihi bilgiler çevirilerin disinda tutularak, yokedildi. Bütün çeviri ve arastirmalarda sadece uydurma bilgilerle Türk unsuru öne çikarilarak, Türkiye ve Kürdistan’da propaganda edildi. Yani Türkiye cumhuriyetinin ilk yillarindan itibaren sömürge Kürdistan’da uygulanan soykirim ve asimilasyon politikalariye tamamiyle yokedilmek veya yoksayilmak istenen Kürtler, bu irkçi uygulamalara bagli olarak ‘Türk’ telaki edilerek, tarihi açidan da hafizasizlastirilarak, köksüzlestirilerek, tarihsizlestiri-lerek, itibarsizlastirilmalari öngörülmüstü.
1937’de yapilan ikinci Türk tarih kongresine sunulan bildirilerde bu anlayisi ve bu anlayis ile birlikte Türk tarihçilerinin Kürtlere yönelik irkçi çalismalarini görmek mümkündür. Örnegin;Türk tarih tezinin kurucularindan biri olan Resit Galip bu konuda sunlari dile getirmektedir;’..Türk milletini alir, onu okur,onu arastirir, onu anlatir ve millet hayat ve istikbaline ait düsturlari ancak onun geçmis hayatindan,onun tarihinden çikarir…'(bkz.Ikinci Türk tarih kongresi,kongrenin çalismalari, kongreye sunulan tebligler,ttk yayinlari, Istanbul,1943). Ayrica Kürtler ile birlikte 700 yillik osmanli imparatorlugu ve imparatorlugun yarattigi bütün tarihi miras inkar edilerek, Türk tarih tezi için yapilan birinci (1932) ve ikinci (1937) kongrelere sunulan bildirilerde Osmanli devletinden de hiç söz edilmemisti. Oysa Türk tarih tezine dair yapilan kongreler için 1930’larda talimat veren yönetici kadrolar ile toplantilari gerçeklestiren Türk tarihçilerinin hepsi 1923’e kadar birer osmanli vatandasi idiler. Kendilerini osmanli insani olarak tanimliyordular. 1930’larda yani yedi yil içinde Türk irkçiliginin verdigi siyasal çilginliktan dolayi, Türk tarih tezini hazirlayan bütün kadrolar ve tarihçiler biçimsel-sunni hayaller içinde Osmanli vatandasligina dayanan geçmislerini de inkar edecek derecede karakter degisikligine ugramislardi. Bu siyasal durum Türk irkçilarinin Kürdistan’daki zulümkar uygulamalarini anlamamiza daha çok kolayliklar saglamaktadir.
Basta Asya ve ortadogu olmak üzere tarihte buralarda varligini sürdürmüs olan bir çok devletin Türkler tarafindan kuruldugundan sözedilirken, Kürtler ve Osmanli devleti tarihten silinmis olarak gösteriliyordu. Ikinci Türk tarih kongresinde (1937) okullar için tasarlanarak hazirlanan kitaplarda verilen bilgiler konumuza biraz daha açiklik kazandirmaktadir. Örnegin:’..Türk irkinin orta asyada kültürü nasil kurdugunu, dünyaya bu kültür ve dilin nasil yayildigini çocuklara kavratarak Türk milletinin dünya tarihinde yaptigi rolü belirtmek,onlara milli benliklerini hissettirmek…, ögretmen,Türk irkinin bilhassa tarihte yaptigi büyük rolü tebarüz ettirecektir. Türklerin orta asyada nasil medeniyet kurduklari…,Türk irkinin dünyanin her tarafinda nasil muhtelif adlar alarak kültürlerini yaydiklarini göstererek tarihte Sümer, Eti, Hitit, Aka vs. gibi adlarla anilan milletlerinin nasil Türk irkindan olduklarini, Türk milletinin dünyanin dört bucaginda yüksek kültürler tahakkuk ettirmek için hem kendisine .'(bkz. Afet Inan, Atatürk ve tarih tezi, Belleten dergisi 1939). Burada Osmanli devletinden ve ortadogunun en eski yerli halklarindan biri olan Kürtlerden hiç sözedilmemektedir. Türk tarihçilerinin yaklasik olarak 1950’ye kadar Osmanli devletinden de sözetmemelerinin ana sebeplerinden biri de Kürtler teskil ediyordu. Çünkü Kürtler osmanli devletini olusturan önemli cemaatler arasinda yeraliyorlardi ve siyasal anlamda imparatorulugun ortagi sayiliyordular.
1950’den sonra tarihi anlamda Türklestirilen bir osmanli devletinden sözedilmeye baslanmisti. Bir yandan Osmanli devleti yavas yavas Türklestirilirken, diger taraftan 1980 yillarina kadar Osmanli arsivlerinde Kürtleri ilgilendiren belgelerin büyük bir çogunlugu yokedilmeye çalisilmis ve bununla cumhuriyet döneminden beri tarihsizlestirilen Kürtlerden geçmisi olmayan bir cemaat yaratilma siyaseti izlenmisti. Kürdistan’da, Osmanli imparatorlugu öncesinde, Osmanli imparatorlugu döneminde yani 1922’ye kadar ortadoguda tarihi bir geçmise sahip olan Kürtler, 1924’ten sonra tamamiyle tarihsizlestirme uygulamalarina tabi tutulmuslardi. Buna karsilik osmanli döneminde isimleri bile okunmayan ve ‘millet-i mahkure’ (degersiz-asagi ulus-Etrak-i bi-idrak,Etrak-i napak,Türk-i sütürk..vs.) olarak anilan Türk unsuru için 1926’dan itibaren düzenli bir sekilde devletin bütün olanaklari seferber edilerek gerçek tarihi bilgilerle uyusmayan hayali hikayelerle tarih yapma girisimleri baslatilmisti. Örnegin:dönemin Türk tarihçilerinden olan Hasan Cemil Çambel bu konuda sunlari aktarmaktadir.’..Türk milleti cihan tarihinin en mühim amillerinden biri olmustur ve bütün beseriyetin tarihi, ilk baslangicindan beri onun ruhunun silinmez ebedi izlerini tasir. Böyle oldugu halde milli bir tarihimiz olmadigi için, simdiye kadar, tarihsiz bir millet olarak yasadik,hakiki tarihimizden tegafül ettik. Bu cidden feci bir seydir ve daha ziyade eski gafil asirlarin kabahatidir. Mili suurunu istirdat eden büyük Türk milleti buna tahammül edemezdi..'(bkz. Hasan Cemil Çambel, Makaleler,hatiralar). Türklerin tarihsizligini osmanli devletinin siyasi yaklasimlarina baglayan Türk tarihçileri, Osmanli dönemini Türkler açisindan ‘gafil asirlarin kabahati’ biçiminde karanlik bir dönem olarak tanimlamislardi. 1926’dan sonra uydurma bilgilerle Türk tarihini yapan irkçi kadrolar ve Türk tarihçilerinin hepsi 1922’ye kadar Osmanli vatandasligina ve osmanli idaresine sadakatle bagli idiler. Türkiye devletinin kurulusu ile birlikte Osmanliya karsi gösterilen ‘sadakat’ yerini ‘Türklüge’ birakmisti. Türkçü kadrolardaki bu hizli sadakat degisikligi Osmanli imparatorlugu çatisi altinda Kürtler gibi yasamlarini yüzyillarca sürdürmüs olan bütün cemaatlerin unutulmasina yolaçmisti. Ayrica cumhuriyet döneminin ilk baslarindan itibaren Ortadogunun eski cemaatlerinden biri olan Kürtler tamamiyle tarihsizlestirilme politikasina tabi tutulurken, tarihsiz olan Türkler için ise uydurma hikayelerle yeni bir tarih yapilmisti.
Devletin temel ilkesi olarak kabul edilen Türkçülük ideolojisi, Türk irki için yapilan tarih tezi ile bütünlestirilerek, Türkiye ve Kürdistan’da propaganda edilmisti. 1930’larda ortaya çikan Türk tarih tezinin ana taslagini olusturan ‘Türk tarihinin ana hatlari’ adli yayinda yeralan su bilgiler dikkat çekicidir. Örnegin;’..Türk deha ve karakterinin esasini ortaya çikarmak, Türkün özellik ve kuvvetini kendine göstermek ve milli gelismemizin derin irki köklere bagli oldugunu anlatmak istiyoruz.., Bu kitapta hedeflenen asil amaç, bugün, bütün dünyada tabii mevkiini geri alan ve bu suurla yasayan milletimiz için zararli olan bu hatalarin düzeltilmesine çalismaktir, ayni zamanda bu son büyük olaylarla ruhunda benlik ve birlik duygusu uyanan Türk milleti için milli tarih yazmak ihtiyaci önünde atilmis ilk adimdir..’yine diktatör Atatürk’ün ‘Türk Tarihinin Ana Hatlari’ adli kitapta geçen su sözleri,’..Ey Türk milleti, ..mevcudiyetine kasteden siyasi ve içtimai amiller birkaç asirdir yolunu kesmis, yürüyüsünü agirlastirmis olsa da on bin yillik fikir ve hars mirasi, ruhunda bakir ve tükenmez bir kudret halinde yasiyor. Hafizasinda binlerce ve binlerce yilin hatirasini tasiyan tarih, medeniyet safinda layik oldugun mevkii sana parmagi ile gösteriyor. Ona yürü ve yüksel, bu senin için hem bir hak hem de bir vazifedir. Bu yüzden Türk tarih tezinde uzun zamanlar medeniyetin en ön safinda yürümüs olan Türk milletinin, kötü yönetim yüzünden geri kaldigini, fakat Türk milletinin bünyesi saglam oldugu için ve bu geçici geri kalis etkenlerini yapilan inkilaplarla ortadan kaldirdiktan sonra ‘ tarihi medeniyetçilik ve insanligin yükselis rehberligini '(bkz. Resit Galip, ‘Türk tarih inkilabi ve yabanci tezler,Ülkü dergisi, 1933. Türk Tarihinin ana hatlari, 1931. Hilmi Ziya Ülken, Millet ve tarih suuru,1948. Afet Inan, M.Kemal Atatürk’ten Yazdiklarim). Türk tarih tezinin olusum döneminde ve sonrasinda yapilan bütün kongre çalismalarinda yapilan tartismalarda ve sunulan tebliglerde, diktatör M.Kemal Atatürk gibi Türk yöneticilerinin yaptiklari açiklamalarda tamamiyle Türk unsuru ve Türkçülükten söz edilerek, Osmanli döneminde ismi bile okunmayan küçük bir göçebe cemaatten (Türkmen-Türklerden) büyük bir ulus yaratilmaya çalisiliyordu. Kürtler ise, Ankara’dan bu küçük cemaati yönlendiren Türkçü kadrolarin ve onlarin siyasal ideolojilerini belirleyen irkçi fikirlerin kurbani olarak degerlendirilmisti.
Özellikle Türk tarih tezinin olusmasinda ve toplum içinde yayilmasinda önemli rol oynayan Türk aydinlari ve Türk tarihçileri 1926’dan itibaren Kürtler, Kürdistan ile ilgili bütün bilgileri yok etmek, Türklestirmek ve Türkçülük fikirlerini oguz Türk boylari biçiminde propaganda etmek ile görevli idiler. 1930’lardan sonra bazi toplumsal kesimleri baski altina almak için biçimsel olarak Türkçü kadrolar tarafindan talimatlarla yönlendirilen ve farkli siyasi egilimler seklinde ortaya çikan Kadro hareketi,Türkçü-milliyetçi hareketler, islamci görüsler, Anadolucu fikirler, solcu, sagci ve daha sonralari liberal biçimde de örgütlenen Türk aydinlarinin hepsinin ortak bulusma noktasi; Türk unsurunun’ çikarlarini yönlendiren Türkiye cumhuriyetinin bölünmez bütünlügünü korumak ve Kürdistan’da, Kürt ulusunu inkar ederek, asagilayarak, bununla Türk sömürge idaresini Kürtler arasinda yerelsellestirme çabasi olusturuyordu …
Ali Haydar Koç