Makale

Türk Tarihçiliginde Irkçi Anlayis ve Sömürge Kürdistan’a Yaklasimi-3

1960’lardan sonra yukarida adi geçen ve özünde Türkçü fikirlerle bezenmis olan düsünsel egilimlerin Kürtler arasinda olusturulan sunni gündemlerle tartisildigini ve Kürdistan’da Anadolucu, sagci, solcu, islamci,liberal ve Türkçü-Türkçülügü esas alan milliyetçi gruplarin olustugunu görmek mümkündür. Zaten tarih tezinin ana amaçlarindan biri Kürdistan’da ismi ne olursa olsun buna benzer Türkçü olusumlara zemin hazirlamak idi. Ki 1930’larda tasarlanan bu tezin, 1960’lardan sonra sömürge Kürdistan’da büyük oranda basarili oldugunu söylemek mümkündür. Örnegin: devlet tarafindan dogrudan dogruya yönlendirilen bu siyasi hareketlerin en önemlilerinden biri olarak sol, sag, milliyetçi Türkçü,Anadolucu ve liberal düsünsel egilimlerin hepsini birarada isleyen kadro hareketi ve bu harekette yeralan Sevket Süreyya Aydemir, Yakup Kadri Karaosmanoglu, Vedat Nedim Tör, Ismail Hüsrev Tökin, Burhan Asaf Belge,Falih Rifki, Cem Güney, Muhlis Etem Ete ve Mehmet Sevki gibi Türk aydinlarinin formüle ederek halkevleri, köy enstitüleri, çiftçi ocaklari, köy odalari, millet mektepleri ve ulus okullari üzerinden propaganda ettikleri Türkçülük egiliminin sömürge Kürdistan’da daha çok varlik gösterdigini söyliyebiliriz. (bkz.Sevket Süreyya Aydemir,Inkilap ve Kadro-inkilabin ideolojisi, kadro serisinden, Ankara,1932. Yakup Kadri Karaosmanoglu, Politikada 45 yil). Ayrica kadro hareketinde yeralan aydinlar, Türkyienin Kürdistan’da olusturacagi idari sisteme kolayliklar saglamak için, uluslararasi sömürge yönetimlerinin tecrübeleri hakkinda arastirmalar yaparak, Ankara rejiminin sömürge Kürdistan’a yönelik idari uygulamalariyle ilgili konularda bir nevi siyasi,kültürel, sosyal,ekonomik ve askeri alanlarda danismanlik görevini de yürütüyordular. Bütün amaç sömürge idareleri hakkindaki tecrübelerden (uluslararasi) yararlanarak, Türk irkçiligina dayanan idari sistemi Kürdistan’da yerlesik hale getirmek idi.

Dönemin (1930) Türk Aydinlarinin ve tarihçilerinin ana vazifeleri arasinda: kendilerine karsi rakip olarak gördükleri Kürt tarihini yoketmek, Kürtleri yoketmek, Kürdistan’i Türklestirmek ve Türk irkçiligini kutsallastirarak, Kürtler üzerinde bir baski faktörü kullanmak idi. Kürdistan’da sömürge idaresini sürdürmeye kararli olan Türkiye yöneticileri, gerçeklerden uzak tarihi bilgilerle Kürdistan ve Anadolunun en eski irki olarak telaki edilen Türklügü, bu bilgiler isiginda kutsallik mertebesine çikararak, bu yüce-kutsal irk karsisinda cahil olarak asagilanan Kürtlerin tamamiyle yokedilmesi öngörülmüstü. Örnegin; Türk tarih tezinde bu konu hakkinda su bilgiler geçmektedir;’..Yakin ve uzak zamanlar düsünülürse Türke yurtluk etmemis bir kita yoktur. Bütün dünyada, Asya, Avrupa, Afrika Türk atalarina yurt olmustur. Bu hakikatler eski ve hususile yeni tarih vesikalari ile malumdur…Anadolu topragi basdan nihayete kadar Türkdür. Binlerce seneden beri Türkün özvatani, Türkün öz yurdudu.., Türkler, Anadolu’ya Ertugrul Gazi ile hatta Selçuklu hükümetini teskil edenlerle gelmis degillerdir. En eski ve meçhul zamanlardan beri Anadoluda Türk irki vardir. Anadolunun ilk sakinleri tarihin gösterdigine nazaran turanlilardir..'(bkz. Afet Inan, Tarihten evel ve tarih fecrinde, birinci Türk tarih kongresi, konferanslar, müzakere zabitlari, 1932. Suavi Aydin, Türk tarih tezi ve halkevleri).

Ankara yönetimi tarafindan talimatlarla yönlendirilmis olan Türk tarihçilerinin Kürdistan’in Türklestirilmesi adina yaptiklari bu irkçi tarihçilik sayesinde Türk ordusu tarafindan Kürtler üzerinde soykirim, asimilasyon ve zorunlu göçertme uygulamalari denenerek, Kürdistan’in her tarafi kutsal Türk unsurunun yüce çikarlari adina harabeye çevrilmisti. Tarihi hikayelerle dile getirilen propaganda bilgiyleriyle sözde bütün kitalarda hüküm sürmüs olan Türkler, nedense 20.yüzyil boyunca ve hala „ne mutlu Türküm diyene’ slogani adi altinda Kürtlere karsi araliksiz bir sekilde yürütülen siyasi ve askeri seferlerle Kürdistan’i Türkiyenin egemenliginde tutarak, Türk vataninin bir parçasi yapmak için ugrasmaktadirlar. Bu siyasi olgunun 1924’ten sonraki olusum sürecinin günümüze kadarki isleyis biçiminden çikan sonuçlari incelendiginde; 1930’lardan beri varligini sistematik bir sekilde sürdüren Türk tarih tezinin ana hedefini sömürge Kürdistan olusturmus/olusturmaktadir.

Türkiye yönetimi, Türk tarih tezi ile Kürdistan’daki herseyi Türkçelestirerek, degisik uydurma hikayelerle Türk tarihi ile bütünlestirme siyaseti izliyordu. Ankara rejiminin amaci gelecek Kürt nesillerine Türkçü bir tarihi miras birakmak idi. Ki bu konuda da kismi basarilar elde ettigini söylemek mümkündür. Örnegin;diktatör M.Kemal, Kürdistan’a yönelik izlenecek sömürge siyasetini su sözlerle ifade etmektedir;’..ulusumuzun güçlü, mutlu ve saglam bir düzen içinde yasayabilmesi için, devletin bastan basa ulusal bir siyasa gütmesi ve bu siyasanin iç örgütlerimize tam uyumlu ve dayali olmasi gereklidir…,Asil olan,Türk milletinin haysiyetli ve serefli bir millet olarak yasamasidir.'(bkz.M.Kemal Atatürk, Nutuk, basima hazirlayan Hifzi Veldet Velidedeoglu). Ayrica ayni konu ile ilgili Ismet Inönü’de sunlari dile getirmektedir:’.. Diger anasir, Türk ekseriyeti karsisinda bir tesire sahip degildir. Vazifemiz, Türk vatani içinde bulunanlari, behemehal Türk yapmaktir. Türklüge ve Türkçülüge muhalefet edecek anasiri kesip atacagiz. Vatana hizmet edeceklerde arayacagimiz özellik, her seyden önce o adamin Türk ve Türkçü olmasidir..’ (bkz. Hüseyin Tuncer-Yücel Hacaloglu-Ragip Memisoglu, Türk ocaklari tarihi-1912-1997.Füsun Üstel,TürkOcaklari,1912-1931).Osmanli imparatorlugunun en önemli ortaklarindan-cemaatlerinden biri olan Kürt ulusunun tamamiyle yokedilmesi öngürlerek, Kürdistan’da sinirsiz bir sekilde asimilasyon siyaseti uygulanmisti/hala askeri güç kullanilarak idari,siyasi, egitim ve ekonomik anlanlarda uygulanmasna devam ettirilmektedir. Cumhuriyet döneminde ve sonrasinda Kürtlere kendi tarihlerini,kültürlerini,edebiyatlarini ve dilleri ilgili bilgileri arastirma ve kendi ülkelerinde özgürce yasama-düsünme hakki agir cezai tedbirlerle yasaklanmisti. Örnegin: dönemin CHP genel sekreteri olan Recep Peker Kürtlere yönelik bu irkçi anlayisi su sözlerle açiklamaktadir;’..Hukuki ve siyasi haklar tüm ulus fertleri için geçerlidir. Ancak etnik kökene sahip olanlar ya da olduklarini düsünenler ulusal topluluga katilamazlar. Çünkü ulusal toplulugun tek bir etnik kökeni vardir; o da Türklüktür..'(bkz. Recep Peker, Inkilap Tarihi Ders Notlari). Kürt ulusunun mutlak bir sekilde Türk olarak düsünmesi öngörülmüstü. Bu irkçi anlayisin Kürdistan’da, Kürt düsünce dünyasi üzerinde çok yönlü tahribatlara yolaçtigini ve Kürt düsün dünyasi üzerinde zaman açisindan karanlik dönemlere sebep olugunu söylemek mümkündür.

Sömürge Kürdistan’da Türklügü ve Ankara rejiminin idari-siyasi anlayisini Kürtler arasinda propaganda edebilmek ve Kürtlere zorla kabul ettirmek için Resit Galip’in egitim bakanligi döneminde kurulan „inkilap terbiyesi komisyonu’ ile Kürt vilayetlerinde Türkçü terbiyenin yayginlastirilmasi saglaniyordu. Örnegin;1932’de kurulan „inkilap terbiyesi komisyonunun’ kurallarina uymayan Kürtler ölüm ve sürgün dahil ömür boyu hapiste tutulma vs. gibi cezalarla, cezalandiriliyordular. Ayrica Kürdistan’da, Kürtlerin ulusal varliklarina tahamül edemeyen Türkçü kadrolar, „inkilap terbiyesi komisyonu’ üzerinden gelistirdikleri zalim uygulamalarla da Kürtler üzerinde soykirim denemeleri yapiyordular. Kürtler üzerinde denenen soykirimlarin talimatlarini dogrudan dogruya veren ve uygulayan diktatör M.Kemal Atatürk, 1930’larda kamuoyunu yaniltmak, Türk irkçiligini insancil göstermek için de gerçekleri yansitmayan su açiklamayi yapmisti;’..milletimizin zalim oldugu iddiasi da sirf iftiradan, bastan basa yalandan ibarettir. Hiçbir millet, milletimizden daha çok yabanci unsurlarin inanç ve adetlerine riayet etmemistir. Hatta denilebilir ki, baska dinlere mensup olanlarin dinine ve milliyetine riayetkar olan yegane millet bizim milletimizdir…'(bkz.Atatürk’ün söylev ve demeçleri). Sömürge Kürdistan’daki zulüm, soykirim, zorunlu göçertmelerin ve asimilasyon uygulamalarinin yapildigi bir dönemde propaganda amaçli yapilan bu açiklamalarin yapilmis olmasi,Türkiye rejiminin, Kürtlere yönelik politikalarindaki iki yüzlülügünü açikça ifade etmektedir. Ki Türkiye yönetimi 1930’larda oldugu gibi hala Kürtlerin milliyet haklarina riayet etmemektedir.

Cumhuriyet döneminde Türk tarihinin ve kültürünün sömürge Kürdistan’a yerlesmesinde ve siyasi anlamda Kürtler arasinda propaganda edilmesi görevi o tarihlerde Kürdistan’i isgal etmek ile mesgul olan Türk ordusuna verilmisti. 1925’ten sonra Kürdistan’da açilan Türk egitim kurumlarindaki egitmenlik görevini ordu mensuplari yürütüyordu. Örnegin 1936’da Kürt vilayetlerindeki egitim meselesi ile ilgili egitim bakani Saffet Arikan sunlari dile getirmektedir;’.. Muhterem arkadaslar, düsündügümüz sudur, Bugün kahraman ordumuz, bütün memlekete samil ve baslarinda binlerce zabit olan bir mekteptir…,Hele küçük zabitlik yapmis olanlar bugün köylerde mükemmelen muallimlik yapmaktadir… Bu gibi unsurlardan istifade etmek istiyoruz…,Türk tarihi ve cografyasi hakkinda mükemmel fakat temelli malumat vermek ayni zamanda hayat bilgisi isini ziraat bilgilerini köylüye ameli olarak ögreteceklerdir…'(bkz.T.b.m.m. zabit ceridesi, 26.05.1936, cilt 2. ismail Hakki Tonguç, ilkögretim Kavrami). Türkiye cumhuriyeti, sömürge Kürdistan’daki egitim, okullasma ve Türklestirme uygulamalarinin hemen hemen tümünü Kürt vilayetlerinde soykirim ve zorunlu tehcirleri gerçeklestiren Türk ordusunun insafina birakmisti. Örnegin uydurma hikayelerle formüle edilen Türk tarihinin Kürtler arasinda yayginlastirilmasi ve Türk dilinin Kürtlere kabul ettirilmesi, Kürdistan’a yönelik askeri seferler düzenleyen Türk ordusunun önemli görevleri arasinda yeraliyordu.

Sonucta Türkiye cumhuriyetinin ilk kurulus yillarindan itibaren sömürge Kürdistan’da uygulanan Türklestirme politikalarinin en önemli boyutlarindan birini Türkler için düsünülen ve irkçilik esaslari üzerinde kurgulanan Türk tarih tezi olusturmaktadir. Dönemin sagci, solcu, liberal, anadolucu ve islamci (Türk islam sentezi) vs. gibi düsünsel egilimleri tasiyan Türk aydinlarinin, tarihçilerinin tamamiyle mutabik olduklari ortak siyasal bulusma noktasi, Kürtleri inkar etmek, Kürdistan’da Türk idari yapisini yeresellestirmek, Kürtleri ve Kürdistan’i Türklestirmek idi. Türkiye yönetimi, 1930-1990 yillari arasinda Kürtleri ilgilendiren bütün bilgi ve arastirmalari tek bir merkezden yönlendiriyordu. O dönemlere ait bilgiler incelendiginde Kürtler ve Kürdistan’a yönelik kamuoyuna propaganda mahiyetinde sunulan bilgi ve düsünceler, kelime ve cümlelerine kadar birbirlerine çok benzemekte ve kesinlikle farkli fikirlerin ileri sürülmedigini de görmek mümkündür.

Ayrica son yillarda Türkiye’deki bazi aydinlar, bilimadamlari ve siyasi kesimler Kürtleri „ötekilestirilenler’ kavrami içinde degerlendirerek, bu biçimi ile Kürt meselesine yaklasmalari dogru bir düsünsel anlayis olmadigi gibi, bu düsünsel anlayis ile cumhuriyet döneminden beri Kürtler üzerinde denenen soykirim, zorunlu tehcirleri ve asimilasyon uygulamalarini görmezlikten gelmeleri, Türk aydinlarinin yaklasik yüzyildir Ankara rejimine karsi olan itaatçi yönlerinin pek degismedigine isaret etmektedir. Kürtler 1924’ten sonra hep inkar edilerek, Türk olarak görüldü. Hiç bir zaman öteki olarak görülmedi. Kürtler, cumhuriyet tarihi boyunca ya tamamiyle hiç olmayan bir ulus-cemaat olarak ele alindi veya planli politikalarla gerçeklestirilen Türklestirme uygulamalariyle asil Türkler-dag Türkleri olarak degerlendirilmisti. Yani Ermeniler, Yahudiler, Araplar, Çerkezler, Rumlar vs. gibi cemaatleri ötekilestirilenler olarak görmek mümkündür. Ama kendi topraklarinda yasayan Kürtler, tamamiyle inkar politikalarina tabi tutulduklarindan ve Türklük kategorisi içinde degerlendirildiklerinden dolayi, siyasi anlamda „ötekiler’ kategorisine bile alinmamislardi.

Kürtler, cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye devletinin güvenlik önlemleri adi altinda sömürge Kürdistan’a karsi düzenledigi askeri seferlere ve asimilasyon uygulamalarina maruz birakilarak, tarihsizlestirildi, tarihlerinden uzaklastirilarak gerçeklerle pek alakasi olmayan Türk tarih tezi ile olusturulan asimilasyon mekanizmasi çerçevesi içinde, Türk tarihine ve Türk idari yapisina kanalize edildiler/edilmektedirler.

Ali Haydar Koç

Back to top button