Makale

Kürtler, haraç mezat satildilar (4)

Lozan’da bu sert tartismalarin yasandigi günlerde, Kemalistler Kürtlerin önüne esi menendi görülmemis bir tuzak kurdular. Mustafa Kemal’in önerisiyle Ankara meclisinde bulunan Kürdistan milletvekilleri, ulusal giysileriyle oturuma katildilar. Bu oturumda Lozan’a bir telgraf çekme karari aldilar. Telgrafta söyle deniliyordu „Asagida imzasi bulunan Kürdistan millet vekilleri olarak bizler, Türklerle ortak bir devlek kurmus bulunuyoruz. Bu nedenle ayri bir Kürt devletinin kurulmasina gerek yoktur. ‘Bu telgraftan sonra Ingiliz delegasyonu, Kürt devleti kurulmasindaki israrindan vaz geçmek zorunda kaldi.

Sorunun sahibi olan tarafin ilgi göstermedigi ve hak talebinde bulunmadigi; Kemalistlerin ise aksine çesitli tezgah ve tuzaklar kurdugu, toplantilara etkin biçimde katildigi bir ortamda, el oglunun Kürtlerin ulusal haklarinin taninmasi konusunda, daha fazla israrci olmalari zaten beklenemezdi.

Özetle, Lozan sürecindi Kemalistler, Kürt ve Türklerin asirlar boyunca hep kader birligi yaptigini, kurulan devletin Kürt ve Türklerin ortak devleti oldugunu, Kürtlerin devletin asli unsuru oldugunu, soylu Kürt halkinin sömürge statüsüne razi olamayacagini söylediler. Ama, TC’nin kurulusundan hemen sonra, Kürt varligini yok saydilar ve yok etmeye kalktilar.

Kürtler, kendilerine yapilan bu ihaneti kabul etmediler ve Kemalist uygulamalara karsi çiktilar. Diyalog ve tartismalarla netice alamayinca, mecburen silahli mücadeleye girdiler. Bu süreçte Kürdistan’in ormanlari, tarlalari, köyleri yakilip yikildi. Ulusalci Kürt önder aileleri batiya sürüldüler. Bir milyonu askin sivil insan katledildi. Yüzü askin Kürt önderi idam edildi. Ve bu durum hala devam ediyor.

Sonuçta Kürtlerin azinlik statüsü bile kazanamadigi Lozan Antlasmasi, Kemalistlerin basarisiyla sonuçlandi. Bu nedenle, hem Kürtler ve hem de Türkler açisindan, günümüze kadar süren trajedik bir yola girildi. Iki halk da Kemalistlerin kurbani oldular, büyük acilar yasadilar. Bu çagdisi vahsi rejim yüzünden, Türkiye modern bir devlet olma sansini kaybetti.

Tarih boyunca Kemalistlerle isbirligi yapan Kürtlerin içine düstükleri dramatik sonuçtan da biraz bahsetmemiz gerekiyor. Lozan’a yollanan meshur telgraf araciligyla, Kemalistlerin büyük bir zafer kazanmalarini saglayan Kürdistan milletvekilleri daha sonra, TBMM’ne Kürt ulusal giysileriyle katilmaktan dolayi yargilandilar, mahkum oldular ve idam edildiler. Tüm Kürtlerin bu ibretlik tarihi olayi, kafalarinin bir kösesine yazmalarini öneririm.

Bu yasananlar, tarihte esi menendi görülmeyen bir vahsetti. Degerli okuyucular, insanlik onuru geçmis tarihlerde kisilere, dini, etnik ve toplumsal gruplara uygulanan zulümlere karsi her zaman direnmis, gerektiginde savasmistir. Ezilenler, yenilmez armeda olarak nitelendirilen tüm iktidarlarin tacini, tahtini devirmesinin yollarini bulmustur. Eskiden öyle oldu, bu gün de öyledir, süphesiz gelecekte de öyle olacaktir.

Ezilen topluluklar, tarih boyunca, zalimlerle ilgili olarak rafine tabirler, terimler, deyisler, fikralar, kisa hikayeler icat etmislerdir.

Kürtlerin Türklerle ilgili söyledigi „Bextê Romê Tune’ bunlardan birisidir. Türklerin yönettikleri kisi ve gruplara yönelik söyledikleri yalanlar, kurduklari tezgahlar, yaptigi aldatmalar, kalleslikler ve ihanetler nedeniyle Kürt tarihi bilinci „Türkler kallestir, onlara güvenilmez, insani arkadan hançerler.’ Biçimindeki bu rafine sözü icat etmistir. Bu tarihi bir belirleme, sosyolojik bir tesbit ve ibret alinacak bir hatirlatmadir. Her Kürt, ‘Bextê Romê tune’ özdeyisini aklindan çikarmamalidir.

Bilindigi gibi, Kürt önder kadrolarinin önemli bir bölümü, Cumhuriyet tarihi boyunca kendilerine kurulan bir çok sinsi tuzaklara düstüler. Kürt egemen çevreleri, kah devletin kuyruguna takildilar, kah bas kaldirip savastilar. Bu iki uç arasinda gidip geldiler. Istikrarli ulusal bir politika izleyemediler. Bu trajik durum defalarca tekrarlandi, isin hazin tarafi bu aymazlik, günümüzde de aynen devam ediyor.

Simdi bu yazim araciligiyla tüm Kürtlere soruyorum. Bu durumdan memnun musunuz? Degilseniz, neden mücadele etmiyorsunuz? Gücünüz mü yetmiyor? Önderleriniz ve mücadele araçlariniz mi yetersiz? Yoksa mücadele yönteminizde yanlislik mi var, dost ve düsmani bir birinden ayirma basiretiniz mi yok, çabuk mu kandiriliyorsunuz?

Peki bu ve buna benzer hata, yanlislik ve eksiklikleri kim giderecek, Bunlari düzeltecek kimseler sizler degil misiniz? O zaman neden duruyorsunuz? Haydi is basina…..

Yilmaz Çamlibel

Back to top button