Ertugrul Kürkçü de kervana katildi

S.S. Önder’den sonra Ertugrul Kürkçü de bana yönelik karalama kampanyasi yürütenler kervanina, geç de olsa katildi. Radikal Gazetesi’nin 26 Agustos tarihli sayisinda yayinlanan kendisiyle yapilmis bir söyleside söyle diyor:
‘Toplumsal hafiza adina konusan, yazan bunu aklinda tutacak. Akyol ve benzerlerinin bunlari yaziyor olmasi Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin kendini solda tanimlamasiyla ilgili. Yoksa çok övdükleri Kemal Burkay federasyonu savunuyor. PKK ‘ye göre daha ayrilikçi. Ibrahim Güçlü gibi tamamen ayrilmayi savunanlar var ve hükümet onlari çok seviyor. Hükümet su an kim PKK ‘ye küfrediyorsa onu seviyor. Bizi de ayni yere itmek istiyorlar. Sistematik olarak Sirri ve benle ugrasilmasinin sebebi de bu.’
Bay Kürkçü’nün benimle ilgili sözlerinde bir dogru ve birçok yanlis var. Dogru sudur: Evet, ben PKK’nin ve onu gözü kapali izleyenlerin Kürt halki için bugün talep ettiginden çok daha fazlasini istiyorum.
Onlar ‘demokratik özerlik’ diye ne idügü belirsiz bir sey istiyorlar. ‘Toprak istemez, sinir istemez, bayrak istemez, resmi dil de yine Türkçe olsun’ diyorlar. Dünyada böylesi içi bos bir ‘özerklik’ görülmemistir. Her özerk, ya da uluslararasi tabirle ‘otonom’ bölgenin sinirlari, yani topragi olur, bayrak diye nitelenen bir simgesi olur. Otonom bölgede yasayan halkin konustugu dil eger farkli ise, elbet o dil de ayni zamanda resmi dil olur.
Elbet PKK’nin basindan beri talebi bu degildi. En basta bagimsiz, hem de birlesik Kürdistan talebiyle yola çikmisti, en azindan öyle görünüyordu. Sonra sonra federasyona da olur dedi. Ama Öcalan yakalaninca tüm bunlari (bagimsizlik, federasyon, otonomi) ‘ilkellik ve modasi geçmis’ sayip ‘demokratik cumhuriyet’te karar kildi. Sonra ise bu garip ‘demokratik özerklik’ denen seyi piyasaya sürdü. Öcalan dedi, PKK ve legal plandaki izleyicileri de olur dedi.
Ben ise basindan, yani 40 yildan beri bagimsizligin Kürt halkinin da hakki oldugunu belirtmeme ragmen, Federasyonu Türkiye ve bölge gerçeklerine uygun buldum, ona vurgu yaptim. Bugün de federasyonu savunuyorum.
Federasyon esitlik temelinde bir çözümdür ve elbet, PKK-BDP kesiminin ‘bölgesel özerklik’ denen içi bos talebinden ileri bir seydir.
Bu, Bay Kürkçü’nün dediginin dogru tarafi. Yanlislarina gelince:
Birincisi su: Ne PKK’nin içi bos ‘demokratik özerklik’ talebi, ne de benim federasyon talebim ‘ayrilikçi’ veya ‘daha ayrilikçi’ degil. Bazilari öyle niteleyebilir, ama yanlistir. Özerklik, birlik içinde bir alt statüdür. Eger Kürtler bunu kabul ediyorlarsa Türk devleti öpüp basina koysun. Federasyon ise birlikte yasamanin esitlikçi biçimidir. Isviçre’de oldugu gibi, Belçika’da oldugu gibi ve dünyanin daha onlarca ülkesinde oldugu gibi
Ikinci yanlis su: Ben federasyon istiyorum ama, elimde silah yok. Ben mücadelemi basindan beri barisçi, siyasal yöntemlerle yürütüyorum. Insanlar bunu görüyor ve anliyorlar. Bu nedenle Türk tarafinda da -hükümet dahil- siyasiler, medya ve kamuoyu, bu talebe katilmasalar bile saygiyla karsiliyorlar.
Sorun da burada zaten: PKK özerklik gibi, AB normlarina da uygun düsen bir eyalet veya ademi merkeziyetçi bir yapilanmaya benzer bir talep ileri sürdügü halde, neden savasiyor, neden bunca Kürt gencini ölüme gönderiyor, kan döküyor; hatta masum sivillere, çocuk ve kadinlara bile zarar veren, onlari hayattan koparan böylesine acimasizca eylemler yapiyor? Neden mücadelesini BDP gibi legal örgütler eliyle ve barisçi biçimde sürdürmüyor?
Dagdaki PKK’li gençler bile artik bunun farkindayken, ‘demokratik özerlik için savasa gerek yok’ derken, PKK’yi yöneten ve artik sakal agartmis siyasetçiler ve komutanlar bunun farkinda degiller mi?
Ve bu durumda BDP neden PKK’ye dönüp de ‘silahlari artik sustur’ demiyor?
Ve BDP sahnesinde siyaset yapan sen, Sayin Kürkçü, neden demiyorsun?
Diyenlerin, Osman Baydemir’in, Leyla Zana’nin neden laflari agizlarina tikildi?
Üçüncü yanlis ise su: Ben ve adini verdigin Ibrahim Güçlü, vermedigin bazi saygin Kürt aydinlari (Ümit Firat, Orhan Miroglu, Muhsin Kizilkaya vb) PKK’ye küfretmiyoruz, onu elestiriyoruz, yanlislarini söylüyoruz.
Üstelik bu yanlislar, öyle siradan ve masum degildir. PKK’nin çikar çikmaz devrimci ve yurtsever örgütlere yönelik saldirilari, nice siyasi cinayet; bizzat kendi tabaninda elestiri getirenlere, ayrilanlara yönelik infazlar; masum insanlara, sivil halka yönelik katliam derecesindeki siddet eylemleri, bütün bunlar elestiriyi hak etmiyor mu? Yoksa ‘devrimciler’ bu tür elestirilerden muaf midir?
Aksine, bize küfreden, kendisine her elestiri yönelteni, hatta kendisine tabi olmayani ‘isbirlikçi, hain, ajan’ diye suçlayip itibarsizlastirmak isteyen, onlara agiz dolusu küfreden PKK’dir; bunun farkinda degil misiniz?
Sunu anlamaniz gerekiyor: Bunu yapanlar ve bunun karsisinda susanlar, üstelik destek verenler devrimci degildir, üstelik dürüst de degildir. Devrime ve bir halkin hakli mücadelesine bu yöntemlerden daha fazla zarar veren bir sey yoktur.
Bay Kürkçü, dedigine göre bazilari hep sen ve Sirri ile ugrasmakta imisler. Olabilir. Peki, senle Sirri neden benimle ugrasiyorsunuz? Sizi parlamentoya tasiyanlara minnet borcunuzu ödemek için mi?
Efendim, ‘Kürt Özgürlük Hareketi’ (!) soldaymis, tüm bu saldirilar onun içinmis Daha neler!.. Anlasilan, Bay Kürkçü vitrin süslemeciligine soyunmus, ayipli mal pazarlamayi ne kadar da iyi beceriyor
Bu yasta ve 1970’li yillardaki tüm o devrimcilik hikâyelerinden sonra, ayiptir ayip!
28 Agustos 2012
Kemal Burkay