“Bunu görmeyen gördügü zaman geç kalmis olur ”

Sevgili okurlar, Kaos Ortamini Kim Ister’ baslikli bu yazim geçen yil haziran ayinda Dengê Kurdistan sitesinde yayinlanmisti. O zaman henüz PKK’nin zincirleme eylemleri baslamamisti. Ama Demokratik Toplum Kongresi (DTK) parlamentoyu boykot karari almis ve BDP’nin bagimsiz olarak seçtirdigi 30 milletvekili buna uymustu. Daha o günlerde bu tutumun yanlis oldugunu, eklenecek öteki etkenlerle birlikte’ bir kaosa yol açabilecegini söylemis, bu kaosun Kürt halkina veya BDP’ye degil, sadece statükocu, darbeci ve Ergenekoncu güçlere yarayacagini belirtmistim. Simdi bunu görmeyen, gördügü zaman geç kalmis olur’ demis, BDP’li arkadaslari uyarmistim.
Ne yazik ki, bu tür uyarilar söz konusu kesimi yanlistan döndermeye yetmedi. Bu yazinin yayinlanisindan kisa bir süre sonra Silvan olayi ile PKK’nin zincirleme eylemleri basladi ve ortam yeniden isindi, hükümet güvenlik agirlikli politikalara geçti. Suriye’deki iç savasin etkileri de buna eklenince siddet tirmandi ve ülke bir kaosun içine sürüklendi. Gelismelerin nereye varacagi ise belirsiz. Ama bu kanli ortamin diyaloga, baris ve çözüm çabalarina hizmet etmedigi bellidir.
Uludere’de 34 masum köylünün bombalanmasi, Semdinli’deki kanli çatismalar ve son olarak Antep’te masum sivil ve çocuklarin katliamina yol açan bombalama eylemiyle ülke, 1990’li yillardakine benzer biçimde bir yangin ortamina döndü. Bu kosullarda sagduyu çagrisi yapmak kolay -ve elbet gerekli- ama sesimizi duyurmak kolay degil.
Bu duruma neden gelindigini yeni bir yaziyla uzun uzun yazmaktansa, bir yili askin süre önceki yazimi yeniden yayinlamayi yeterli gördüm. Çünkü bu yazida olabilecekler zaten söylenmistir ve kanimca o, bugün gelinen durumu açiklamaya pekâlâ yetiyor.
PKK’liler ve BDP’li arkadaslar, en azindan bu yanlisi bile bile yapmayanlar, tüm olup bitenlerden sonra acaba izledikleri politikanin kaosa hizmet ettigini ve yanlisligini anladilar mi? Simdi bunu görebiliyorlar mi? Ama görseler bile artik geç degil mi?..
Bu konudaki degerlendirmeyi de okurlara birakiyorum.
25 Agustos 2012
Kaos ortamini kim ister?
Kemal Burkay
Hatip Dicle’nin parlamenterliginin YSK tarafindan iptal edilmesi ciddi bir krize yol açti. Eger yakin zamanda bir uzlasma yolu bulunmazsa daha ciddi bir kaosa da yol açabilir.
Bununla ilgili olarak BDP’nin ve bagimsiz parlamenterlerin gösterdikleri tepki bir yönüyle haklidir. Dicle’nin adayligi daha önce YSK tarafindan kabul edilmisti. Mahkumiyet kararinin seçim sonrasi ortaya çikarilmasi ve buna dayanilarak seçilmis birinin parlamenterliginin iptali özellikle de seçmene bir haksizliktir.
Öte yandan mahkumiyet açisindan bizzat kararin kendisi de tartismalidir. Düsünce belirtme çerçevesindeki bir eylemi teröre destek saymak kanimca çagdas hukuk anlayisiyla bagdasmiyor. En azindan ülkedeki hukuk sistemi bu bakimdan ciddi biçimde özürlüdür. Bir yandan Cunta anayasasinin bir yamali bohça biçiminde hâlâ sürüyor olmasi, öte yandan bu anayasa ile pek çok ortak özellik tasiyan seçim, siyasi partiler ve ceza yasalari her an karsimiza hukukla bagdasmayan bu tür uygulamalar ve sorunlar çikarabilir. Ülkede gerginlikten yarar umanlar, kriz ve kaos yaratmak isteyenler bundan yararlanabilir.
Bu nedenle bu sorun nasil çözülür bilemem, ama eger iyi saatte olsunlarin dört gözle bekledigi bu tür kriz ve kaos korkulariyla yatip kalkmak istemiyorsak, köklü bir demokratiklesme için iktidar ve muhalefet olarak kollari sivamali. Bu iste AK Partiye de, BDP’ye de, yenilenme iddiasinda olan ve ‘çerçevesi belirsiz de olsa- Kürt sorunu konusunda söz vermis olan CHP’ye de tarihi bir görev düsüyor. Çünkü sistemi yenileyebilecek baska bir alternatif güç ne yazik ki su anda ortada yok.
DTK’nin, Hatip Dicle’nin durumu nedeniyle bagimsiz milletvekillerine yönelik olarak yaptigi ‘parlamentoya girmeyin’ çagrisini dogru bulmuyorum. Bugün yarin, KCK davasindan yargilanmakta ve tutuklu olan diger bes seçilmis kisinin durumu da gündeme gelebilir. Ben öteden beri KCK’ya yönelik operasyonlari dogru bulmadim, elestirdim, bunun çözüm sürecine hizmet etmeyecegini, uzlasmayi zorlastiracagini söyledim. Buna ragmen, her olumsuz durumda, begenmedigimiz her uygulamada sokagi harekete geçirmek, karsi tarafi ‘ o her kimse- çogu zaman siddete yönelen bu tür eylemlerle tehdit etmek, kanimca çözüm sürecine hizmet etmez.
BDP’li bagimsizlar, eger isterlerse ve sistemli, kararli biçimde çalisirlarsa, 35 ya da 30 civarinda bir sayiyla da olsa, asil olarak parlamentodaki aktiviteleriyle demokratiklesme süreci yönünde önemli bir rol oynayabilirler. Yeni ve gerçekten demokratik bir anayasa için önerici, destekleyici olabilirler. Seçim ve siyasi partiler yasalarinin demokratiklestirilmesi, Ceza Yasasi ve Terörle Mücadele Yasasi’ndaki düsünce ve basin özgürlügünü engelleyen hükümlerin ayiklanmasi için de. Hele hele su irkçi, ideolojik yemin, ilkokul çocuklarimiza okutulan ‘andimiz’dan farkli degil ve ilk elde ele alinmasi gerekenlerden. BDP’liler geçen dönemde grup olarak bu alanda verimli bir çalismayi basaramadilar. Eger bu dönemde de ayni sey olacaksa 12 haziran seçimlerindeki basari bir ise yaramaz.
‘Bizi kaos ortamina sürüklemek istiyorlar’ diyen DTK ve BDP temsilcilerinin, özellikle buna meydan vermeyecek bir sagduyu ile hareket etmesi gerek. Onlari kaos ortamina sürüklemek isteyen kim? Eger bununla kast ettikleri AK Parti ise, bu hiç gerçekçi degil. Eksikleri, kusurlari, neyi ne kadar yapip yapmadigi bir yana, ama kaos ortamini eger hiç istemeyecek biri varsa o da AK Parti’dir. Bu isine gelmez.
Kaosu öteden beri kimlerin istedigi ve bunun için araliksiz çalistiklari bellidir. Ben sahsen, Öcalan’in, 15 Haziran seçimlerine kadar ‘adim atilmasini’ isteyen açiklamasi nedeniyle, 12 Haziran seçimlerinin hemen ardindan PKK yönünden ortami gerginlestirecek çikislar bekliyordum. Bu olmadi, iyi ki olmadi. Öcalan eylemsizlik süresini uzatti. Ama belli ki bu, durumun normallesmesini saglamaya yetmiyor. Ayrica bu ülkenin normallesmesi Bay Öcalan’in iki dudaginin arasindan çikan sözlere kaldiysa yandik demektir!
Öte yandan tek aktör Öcalan degil, özellikle de asil etkili olan o degil. Öteden beri hep dedigim gibi, duruma göre gerilim için ipleri sikan ya da gevseten odaklar çok daha üstte ve arka planda. Nitekim Hatip Dicle olayi, pek çok yorumcunun isaret ettigi gibi, adeta planlanip, pisirilip önümüze kondu. Ayni dönemde Hazro’da AKP’li Belediye Baskani’nin oglu kaçirildi. PKK’nin kaçirdigi söyleniyor. (Ne ilginç, PKK’dan bu konuda ses yok. BDP-DTK kesiminden, bagimsiz parlamenterlerden de. Sessiz kalmakla ya onayliyor, ya da korkuyorlar, elestirmeyi, kinamayi göze alamiyorlar.) Son olarak Dersim yöresinde, Nazmiye’de iki polis öldürüldü. Bütün bunlar o kadar sakiz haline getirdigimiz baris ve çözüm sürecine hizmet etmez.
Seçimlerin hemen ardindan gerçeklesmeyen muhtemel endise verici gelismeler simdi olmakta. BDP’li (su anda bagimsiz) parlamenterlerin boykotu ve buna eklenecek öteki etkenler, kimilerinin bekledigi kivilcim rolünü oynayabilir, ülke bir kaos ortamina sürüklenebilir… Eger bundan bir devrim beklenebilseydi ne ala! Oysa böyle bir devrim ufukta yok, onu yapacak güçler de yok. Geçmiste düslerinde devrimci durumlarla yatip kalkan, kaos dendi mi gözleri parlayan solun çoktandir elini kaldiracak hali yok. PKK’nin ve BDP-DTK kesiminin ise, bazilarinin abartmalarina ragmen, ne istedikleri ortada: Çitanin en üst kesimi anadilde egitim ve içi bos, siradan bir eyalet sistemi olan, hatta bazi bakimlardan ondan da geri, ‘Demokratik Özerklik’ten baskasi degil. Bu kadarini gerçeklestirmek içinse kaosa gerek yok.
Öyle olunca kaos kime yarayacak? Besbelli derin güçlere, statükocu kesime. Yani son sekiz-on yildaki gelismelerden, askeri vesayetin gerilemis olmasindan, Kürt sorununun bu denli gündeme girmesinden, çözüm ve demokratiklesme ihtimalinden rahatsiz olan kesimlere. Geçmiste yaptiklarindan (darbe, iskence, faili meaçhul vb…) dolayi simdi hesap vermekte olanlara… Daha somut bir deyisle darbecilere, Ergenekonculara. Onlarin dört gözle Kürt sokaginin karismasini bekledikleri, bunun için Kürtleri kiskirttiklari, dogabilecek kanli ve hükümet bakimindan yönetilemez ortamda kurtarici pozuyla yeniden sahneye çikip hükümeti de parlamentoyu da, cümle siyasi partileri de bir yana itip 12 Eylül türü borularini öttürmeyi umut ettikleri, bunun için çalistiklari bilinmeyen bir sey degil. Bunu görmeyen, gördügü zaman çok geç kalmis olur.
Bu nedenle su anda yapilmasi gereken sey kaos yaratmak isteyenlerin oyununa gelmemektir. Kürt halkinin hakli, esitlikçi talepleri için, gerçek bir demokrasi için kitle hareketini arkasina almak ve buna uygun düsen sivil itaatsizlik türünden eylemler ise farkli bir seydir. Ben bunu her zaman savundum. Ama bunun için öncelikle ne istedigini iyi bilmek, buna uygun yol ve yöntemleri iyi seçmek gerekir. Hele hele militarizmle, statükocu kesimle, darbeci ve Ergenekoncularla yolu iyi ayirmak gerekir…
At izi it izine karismamali.
24 Haziran 2011
Kemal Burkay