Makale

Tek tiplestirme becerisi

Neler oluyor bu ülkede, Muhammed Isa askina!

Biz sustukça zalimler ölüm iksirini içirmeye devam ediyor halkimiza, kulagim ugulduyor, ‘daha çok Kürt kani dökülecek’. Bütün iyi niyetli umutlari katletmek için daha çok Maras’in, Agri’nin köylerinde analar askerde ölen ogullari için Kürtçe agit yakacak, daha çok kentin hastane morglarinda parçalanmis gerilla cenazelerini bekleyecek kalabaliklar ve bu trajedi vahseti devam ededuracak biz uyudukça.

Ne ilginçtir insanlar olaylar ya da çeliskiler karsisinda leyhte ya da aleyhte tavir alirlar, oysa dogrularin ya da çözümün iki seçenekten birinde olmadigi tecrübelerimizle çogunlukla yasamisizdir. Bu üçüncü halin imkansizligi bizde mi böyledir yoksa dünyanin bütün toplumlarinda mi? Ya da diyalektikten miras aldigimiz kutsal bir vazgeçilmezlik mi? Bilmem! Ama bildigim su ki, bu ülkede üçüncü yolun yasam alani her iki kesim tarafindan gün geçtikçe daraltildigi.

Çok farkli yerlerde gibi görülen insanlarin benzer sekilde hareket ediyor olmasi sizce de ilginç degil midir? Erciyes üniversitesinde Türk milliyetçilerinin siradan ögrenciler üzerinde kurdugu baskinin aynisinin Dicle Üniversitesinde PKK’ye yakin gruplar tarafindan ayni sekilde uygulama bulmasi ne anlama geliyor, Konya’da reis elini masaya vurdu mu kimse çitini çikaramamasi ne demekse Dicle Üniversitesi’nde de boykota destek vermeyen bir ögrencinin gördügü baski ayni sey degil midir? Orada da sevgililer kantinde elele tutusamaz burada da, “heval özelestirini ver”. Afyonda çocuklara bayraga saygi, üç hilal ögretilir. Van’da yeni konusan çocuklara slogan attirilir, polise tas atmak marifetten sayilir Hakkari’de…. böylece herkes kendi tek tipini yaratir kimse sürüden ayrilmasin herkes kaderin bu olduguna inansin ve kendi, devletlularina minnettar kalsin istenir. Devletlular da istedikleri zaman yeni oyunlar oynayabilsin yeni kurbanlar bazen Van’in köyünden bazen Artvin’den, Hatay’dan yeni kurbanlar verilsin, bazen devletlularimiz dis pazarliklara soyunur bu Antep’te yanki bulur! Tanri devletimize ve devletlularimiza zeval vermesin! Daha çok kan lazim Kürtler Gever’in kurtarildigina inansin ki yeni macera seven ve insanin devletten kiymetli oldugunu henüz bilmeyen on yediliklerin kani aksin, anneler kan içsin yeni çocuklarini göndersin askere ‘vatan tehlikede bak orda burada patliyor bombalar korumak için vatani senin yirmilik kanina ihtiyaç var!’

‘Ayri ayri yerlerde durun, karismasin devletlularin sermayesi ve birbirinizi anlamayin ki bu tezgah daha uzun zaman devam edebilsin. Birbirinize çok benzersiniz fakat bir arada durmaniz tehlikeli ve yasaktir, siz durun biz müzakere ederiz çok kafa sisirirseniz size birkaç sey söyleriz. Bakin biz anlasamadik siz mi anlasabileceksiniz ey beyni küçük halklar yok yok biz anlasiriz anlasamadigimiz sermayemiz…. insan dedigin nedir ki her gün bir milyon bebek gelmiyor mu bu dünyaya? Bakin Afrika’ya biz size vermezsek acinizdan geberirsiniz!’

Hatirlayin; geçtigimiz ay BDP’nin Diyarbakir istasyon meydaninda düzenlemeyi planladigi Öcalan’a Özgürlük mitingi Diyarbakir valiligince yasaklanmasinin ardindan yasananlari, sehrin güvenlik güçleri tarafindan isgal edilmesini, günler öncesinden yaratilan korku panik ortamini, seçilmis insanlarin aczini…. belki böylesi bir eylem tamamen olagan kosullarda yapiliyor olsa idi bu denli ilgi ve alakaya mazhar olmayacakken BDP’nin israrla yapmak istemesi polisin tamamen anlamsiz ve dengesiz müdahalesi, bum! bir halkin kaderine bakin nasil yön verir…… siki sikiya bir sosyalisten duydum yaratilan provakasyon onu öyle bir etkilemisti ki “eger bu Öcalan’a özgürlük mitingi degil de baska birsey olsaydi elime tasi aldigim gibi sokaga firlardim” dedi ve BDP ‘nin yaninda oldugunu söyledi. Benzer bir cümleyi dindarligina güvendigim bir dostumdan dinledim ayni tarihte, eylemcilerle polis arasinda kalmis eylemcilerin hali belli ki onu çok üzmüstü, eylemci kadinlardan birinin söyledigi bir sey erkeklik gururuna dokunmustu feryat ediyor “bana bir silah verin kime karsi savasacagimi bilmek istiyorum ailemi korumak istiyorum bu zalimlerden…” ah biz Kürtler iki kisi bir araya gelip birlik olusturamazken devletin tuzagina hep beraber düser ve devlet bizi nerede görmek istiyorsa tek sira halinde orada içtimaya geçeriz, iste bugün hep beraber BDP’LIYIZ!!! günahiyla sevabiyla onunla beraberiz…

Devletin Kürtleri de tek tiplestirme becerisi burada sakli… onlar bu isi iyi bilirler, zaten kendi halklarina zulmeden onu tek tiplestiren bir devletten ne beklenebilir ki. Ve iste Izmir Foça’da asker otobüsüne TAK’in saldirisinin ardindan binlerce insan benzer cümleler ile devleti kutsamamis miydi? Ustaca planlanmis çok eski bir oyun ve her defasinda bunu yutar iyi niyetli halklar. Son otuz yilda yüzlerce kez Kürtler takildi bu aga. Günümüzde ise Son bes yildir PKK ve çevresi açilima destek veren herkesi AKP’li olmakla suçlarken simdilerde basbakaninda öncülük ettigi bu ayni oyun hükümeti elestiren herkes PKK’ye destek veriyor demektir, dedi (yanilmiyorsam genisletilmis grup toplantisinda benzer bir cümle kurdu T.ERDOGAN) ve böylece ayristirarak tek tiplestirmeyi halklari birbirine düsman etmeyi sürdüre durdular.

Adamin birinin iyi niyetli oldugunu düsünsek de, agzina doladigi baris sözcügünden kan damladigina bugüne dek kaç defa taniklik ettik, her ateskesin savasa güçlenerek girmek demek oldugunu anlamadik mi? Iyi umutlar dogurabilecegini düsündügümüz bütün gelismelerin bir kandirmacanin parçasi oldugunu, her iki kesiminde ölen insanlarla ilgilenmek yerine kendilerinin ne denli hakli mazeretlerle savas yürüttüklerini ispatlamak için malzemeye dönüstürdügünü bilmez miyiz?…

Bu ülkede bu kadar inanan insan var. Bilmezler mi kadere iman farzdir fakat kadercilik Islam’dan degildir. “size ancak elinizle kazandiklariniz vardir” demez mi yüce kitap?… Ey inanlar sesime kulak verin müslümanin müslümana kiydigi bu savas caiz degildir. Ey Kürtler siz hiç düsünmezmisiniz ki; Kürtler için bir umut dogdugu sirada Kürt düsmanlari bombalar patlatir ve her yanda yeniden Kürtler ölür, ey insanlar siz görmez misiniz bu ülkede ve hatta bu dünydada birilerinin oyunu bozuldugunda gizli bir el girer meydana bazen devlet olur adi bazen örgüt ve hep mazlumlar ölür ve hep demokrasi umudu baska bahara ertelenir.

Bu gizli el ne bir kader ne bir ilahi kudrettir, birkaç paragraf önce konusan zalimlerin olusturdugu, bazen devlet ittifaklari bazen örgüt… Biz onlarin oyunlarina alet olmaktan uzak durarak açliktan ölmeyi göze aldigimiz gün bitecek bu zulüm!… 05-09-2012

Sevgi Çelik Moray

Back to top button