Makale

HAK-PAR üzerine

Hak ve Özgürlükler Partisi, Kürt demokratik muhalefetinin en önemli renklerinden biridir kuskusuz. HAK-PAR’in önemi onun yüklendigi misyondan gelmektedir.

HAK-PAR Kürtlerin kendi kaderini tayin hakki konusunda çözümün adil esit ve demokratik bir federasyondan geçtigini dile getirmis, dile getirmekle de kalmamis, bunu programina koymustur. Yakin tarihimizde ilk kez bir legal parti, Kürt sorunu konusunda böylesine cesur adimlar atmistir.

Nicelik bakimindan yeter oranda bir örgütlülüge sahip degilse bile, HAK-PAR’in Türkiye’de hissedilir düzeyde bir agirligi oldugunu kabul etmek gerekir. Nitelik olarak o önemli islevleri yerine getirebilecek durumdadir.

Özü ve sözü bir olan, kadrolarinin hemen tümü geçmisin yurtsever ve demokratik geleneklerinden gelen, savundugu görüs ve düsüncelerinde istikrar olan, vicdani temiz, siddete ve silaha bulasmayan, gerilimden yana olmayan, demokratik bir parti olarak HAK-PAR, bu nedenle önemli bir misyona sahiptir, bu nedenle Türkiye’de siyaset alaninda ciddi bir agirligi olan bir partidir. Bu açidan baktigimizda HAK-PAR’in gerçek bir sorumluluk ve görev partisi oldugunu görürüz.

Bu gün ülkemizde, ne yazik ki silahin yarattigi kibir, barutun çikardigi duman; kan, gözyasi ve acidan ileri gidemedi. Son otuz yilda,öldürülen 50 bine yakin insanin otuz binden fazlasi Kürt halkinin evlatlariydi.Bu süre zarfinda, bir o kadar da, sivil-savunmasiz insan sakat kaldi ya da yaralandi. Binlerce köy yakildi-yikildi. On binlerce insan yerinden, yurdundan oldu. Sadece yurtsever olduklari için agir bedeller ödemeye mahkum birakilan Kürt halkina mensup insanlar, yillarca iki disiplin arasinda kivrandi durdu. Oysa ki halkimiz, tüm bunlari hak etmiyor.

Kürt Halki, ‘Özgürlügüm olsun, ekmegim olmasa da olur’ demisti.Bu nedenle geçen süre içinde ‘doru ve hayirli görmese bile’ silahli harekete güç vermisti. Ama ne var ki, bu soylu ve masum dilekleri için çok agir bedeller ödedi, ve hala da ödüyor. Bu kanli süreçte Türkiye’de Kürtlerin ne özgürlügü oldu ne de ekmegi. Halk atesin içine atildi, ülke yangin yerine döndü. Halkin zaten özgürlügü yoktu, bu sürede halk ekmeginden de oldu.

Baslangiçta çok ileri taleplerle Kürtler adina silahli mücadeleyi baslatan gurup, süreç içinde giderek halkin soylu ve masumane taleplerinden uzaklasti. Bu gün artik neredeyse Kürtlerle hiç alakasi kalmayan bir hareket haline geldi. Her seye ragmen Kürt Halkinin bir bölümü, vefa duygusundan ötürü, bu örgüte destegini sürdürdü ve ona sahip çikti, bu gün de bu destegini hala da sürdürmektedir. Ama bu durum halkin tümü ile silahli mücadele veren örgüt politikalarini benimsedigi anlamina gelmez.

Itiraf etmeliyiz ki bu gün silahli örgüt kendisine inanan ve ona baglanmis bir kisim Kürtleri temsil edebilir. Ama o tüm Kürtleri asla temsil edemez. Bu nedenle sorunun çözülmesi konusundaki yegane muhatap savlandigi gibi silahli hareket degil, tersine o bu gün artik var olan sorunlarin bir parçasi durumuna gelmistir.

Kuskusuz hala silahli örgütün saflarinda oldugu halde özgürlükten, bagimsizliktan yana olan, binlerce kisi var. Onlar hala silahli mücadelenin onlari kurtaracagini saniyor. Hala silahlarin Kürt halkinin kurtulusu için patladigina inaniyor.

Silahli mücadele saflarindaki kimi insanlarda ise bir vefa duygusu egemen. Kimileri de geçmis ile nostalji alisverisinde. Umarim ve dilerim ki bu insanlar kisa zamanda dogrularla bulusur ve halkin bagrina geri dönerler.

Öte yandan, halkin bir bölümü de, ‘benim için ölme ve öldürme’ diyerek siddet ve gerilimin çözüm olmadigi konusunda diretiyor. Bu nedenle barissever demokratik güçlerin daha gür bir sesle, halka ‘silahlar artik zarar veriyor’ demesi gerekiyor. Vefa bir yere kadar. Artik kan dökmek, ölmek ve öldürmek çare degil. Tersine, bu gidisat halklar arasinda kin ve düsmanligi körüklemekte, etnik çatismalarin kapisini aralamaktadir.

Bu gün bu gerçekleri cesaretle söyleyebilen yegane kurulus HAK-PAR’dir. HAK-PAR, Türkiye’de barisin ve özgürlügün teminatidir. Bu yüzden HAK-PAR önemli bir degerdir, bu nedenle HAK-PAR gereklidir, yasatilmalidir. Bu hepimiz için, tüm Türkiye halklari için çok önemlidir.

HAK-PAR, kan ve gözyasindan, siddet ve gerilimden beslenen kesimlere ragmen cesurca baris ve demokrasiyi savunuyor. Ne yazik ki sesi yeter oranda kitlelere ulasamiyor, ulastirilmiyor. Ülkede savas ve siddette karar kilmis olan her iki taraf da büyük iddialar ve emeller pesindeler. Her biri, ötekini alt edip savasi kazanacagini saniyor.

Oysa ki bu savasin bir kazanani olmayacak. Bu kan, bu göz yasi, bu ölümler çözüm getirmez. HAK-PAR böyle düsünüyor. Bu nedenle taraflara her firsatta çagirida bulunuyor. Gelin silahlari birakin, diyalog ve müzakerelerle sorunlara çözüm arayalim diyor.

Kusku yok ki, bu savasta kim kazanirsa kazansin, sonunda halk kaybedecek. Bir gün gelecek ki savasta israr edenler halki da kaybedecek; savasi da kaybedecek.

HAK-PAR’in düsünceleri, silahli taraflari tedirgin ediyor. Bu yüzden her iki taraf da HAK-PAR’i bir tehdit algisi gibi görüyor. Silahli mücadelede israr edenler bu yüzden HAK-PAR’in güçlenmesinden kaygi duyuyor, rahatsiz oluyor.

Olsun biz onlari kizdirmaya devam edecegiz, onlari halka sikayet etmeye devam edecegiz. Onlarin yarattigi bunca acilardan ötürü halka hesap vermeleri gerektigini israrla dile getirecegiz.

Kürt halkinin önemli bir kismi da süreci gözlemeyi sürdürüyor. Bu sessiz bir çogunluk. HAK-PAR bir bakima, bu sessiz çogunlugun duygu ve düsüncelerine de tercümanlik yapmaktadir.

Kürt Ulusal Demokratik Muhalefeti 100 yila yakin bir zamandir erken gelen dogumlar sonucunda çok aci kayiplar verdi. Buna karsin; o, hala özgür degil.

Bu gün dünyada, Kürtlerin nüfusu 50 milyonu astigi halde hala bir devletleri yok. Dünyadaki Kürt nüfusun toplami; var olan elliden fazla bagimsiz devletin toplam nüfusundan daha fazla. Ama Kürtler hala kendi ülkelerinde, aci çekmektedirler, çocuklari mutlu ve huzurlu degil. Kürt ülkesi hala dikenli tellerle, parçali olarak duruyor. Kürt halkinin maküs talihi olarak, hala kan ve gözyasi akmaya devam ediyor.

Silahli Mücadele veren hareket, onca kana ve gözyasina ragmen Kürt Halkina en ufak bir özgür ortam saglayamadi. Halkin taleplerinin gerisine düstü. Halki oyaladi. Halka verdigi sözleri tutmadi. O bunca yildir halkin kafasini bulandirmaktan, halki oyalamaktan baska bir sey yapmadi.

Gerilim ve siddeti tirmandirmayi tek siyaset olarak algilayan degisik kesimlerin yollari kesisiyor. Onlar HAK-PAR’i sevmiyor, ona öfkeleniyorlar. Çünkü HAK-PAR onlarin planlarini bozuyor. Çünkü HAK-PAR gerçekçi ve halkçi siyasetinde israr ediyor.

HAK-PAR, ciddi ve prestij sahibi bir partidir. Gelecegi kucaklamayi bu nedenle hak ediyor. HAK-PAR mazlum halkin umudu olma yolunda ilerliyor.

Simdi yeni bir döneme giriyoruz. Bölgede hizli degisimler yasaniyor. Türkiye ve orta doguda sicak gelismelerin ardi arkasi kesilmiyor.

Türkiye askeri operasyonlarla bölgeyi kasip kavuruyor. Savas çigirtkanligi yapiyor. Güvenlikçi politikalardan medet umuyor, sorunu poligonlarin içinde çözmeye çalisiyor.

Bir yandan dagdaki silahli gençlere silahlarinizi birakin gelin demokratik yollardan siyaset yapin diyor; diger yandan da demokratik yollarla siyaset yapan, parti mensuplarini, gazetecileri, bilim adamlarini, sendikaci ve belediye mensuplarini, ögrencileri ve gençleri toplayarak tutukluyor.

Bu gün KCK operasyonlari adi altinda tutuklu kisiler artik binlerle ifade ediliyor. Türkiye bu ikircikli tutumu ile ciddiyet ve samimiyetten uzaklasiyor. Hükümet kendisine umutla baglanmis insanlari hayal kirikligina ugratiyor.

Türkiye devleti açik sözlü olmali, içten ve samimi olmalidir. Devlet tuzak kurmaktan vazgeçmelidir.

Türkiye’de Kürt kimliginin serbest birakilmasi ve bu alandaki kimi iyilestirmeler olumlu adimlardir ve elbette ki Kürt halkinin yararinadir. Ne var ki Kürtlerin sorunlarinin tamamen çözülmüs oldugundan söz edilemez. Basta ana dilde egitim hakki olmak üzere hala çözüm bekleyen Kürt ulusal haklarinin yeni bir anlayisla anayasal güvence altina alinmasi kaçinilmazdir.

Simdi yeni bir anayasa hazirlaniyor. Yurtsever ve demokrat kesimler çagdas, demokratik ve özgürlükçü bir anayasa olsun istiyor. Darbe anayasasi tümden kalksin istiyor, sivil anayasada karar kiliyor.

Yeni anayasa insan haklarina saygili olmak bir yana en basta insan haklarina dayali olmak zorundadir. Tam demokratik ve esitlikçi bir anayasa olmadan, Türkiye kamburlarindan kurtulamaz. Ayni sekilde Türkiye ayiplarindan kurtulmak istiyorsa geçmisi ile yüzlesmeli ve iadeyi itibar yapmalidir. Kürt halkinin kendi kaderini tayin hakkini tanimalidir. Unutulmamalidir ki, kendi kaderini tayin hakki en temel insani haktir. Bu hak asla engellenemez.

Gündemde yeni anayasa tartismalari var. Bu önemli bir firsat. Türkiye’de basta Kürt halki olmak üzere tüm etnik kimliklere ve halklara tam özgürlük ve esitlik saglamayacak olan bir anayasa halkin onaylayabilecegi bir anayasa olmaz.

Türkiye kanun devleti olmaktan çikip gerçekten hukuk devleti olmak zorundadir. Daha özgür ve daha mutlu bir yasam için daha çok demokrasiye ihtiyaç var.

Türkiye pistin kenarina gelmis uçak misali havalanip uçmak üzere. Sayet kamburlarindan kurtulamazsa, yüklerini atmazsa havalanamaz, uçusa geçerek yükselemez. Türkiyenin kalkinmasi ve ilerlemesinin önündeki en önemli engel Kürt sorunudur. Türkiye bu sorun konusunda cesur adimlar atarak çagdas ve demokratik yöntemlerle bu sorunu çözmelidir.

Bölgemizde önemli gelismeler yasaniyor. Bu süreç Kürtler bakimindan da çok önemlidir. Kuskusuz Kürtler kendi bölgesindeki gelismelere kayitsiz kalamazlar. Suriye ve Iran’daki halkimizin ne acilar çektigi gözler önünde.

Güneydeki Kürdistan özerk bölgesi son siyasal gelismeler karsisinda bir karar vermek durumunda. Ya Irak’in yeni despotlarina boyun egerek eski aci dolu günlerine geri gidecek, ya da kendi bagimsiz devletini kurarak uygar dünyadaki yerini alacak. Baska bir yol yok. Ama Güneydeki Kürtler o eski karanlik günleri tekrar yasamak istemiyor, aydin ve mutlu bir gelecek kurmak istiyor.

Güneyde bagimsiz bir devlet kurma egilimleri daha simdiden bir çok kesimi korkutmaya basladi. Irkçi ve soven güçler yine kürsülere çikip kinlerini kusmaya basladilar.

Ne yazik ki kendini ‘Kürt özgürlük hareketi’ olarak tanitan ve temsil egemenligi tesis etmeye çalisan bir gurup da, benzer bir tutum içindedir. Onlar da Güneyde olasi bir Bagimsiz Kürdistan’a siddetle karsi çikiyor, bunun olmamasi için pazarliklar yapiyor, çirpinip duruyor.

Ama akan suya kilit vurmak mümkün mü.? Kürt halki er ya da geç her parçada kendi ulusal demokratik haklarina kavusacak, ülkesini özgürlestirip parçalanmis cografyasini birlestirmeyi basaracaktir. Bunu önlemek mümkün degildir. Bu anlamda, halkin kendi kaderini tayin hakki soylu ve kutsal bir haktir . HAK-PAR kendi kaderini tayin hakkina ve halkin iradesine saygilidir ve saygili olmaya da devam edecektir.

Kendini ‘ Özgürlük mücadelecisi’ ‘ Kürt halkinin temsilcisi’ gibi halka kabul ettirmeye çalisanlar her seyden önce kamu vicdaninda aklanmadan, geçmisindeki saibeli iliski ve islerinden ötürü Kürt halkindan özür dilemeden, kendi geçmisi ile yüzlesmeden gerçek anlamda özgürlükçü olamaz, özgürlük hareketi olarak kabul göremez.

Kürt halki gelecekte kendisini özgürlüge götürecek yolun, vicdani temiz bir yol oldugunu artik biliyor. HAK-PAR Kürt demokratik hareketinin kirlenmeden, kötü yollara bulasmadan, kendi soylu yolunda ilerlemesi için gereken çabayi harcamalidir. Parti, olanaklari ölçüsünde, ortaligin tozdan, dumandan, kan, gözyasi ve baruttan kurtulmasi için ne gerekiyorsa yapmak durumundadir.

Yeni dönemde, yeni bir sevkle, yeniden umutlari yesertmeye, hep birlikte, özgür ve demokratik bir yasami kurmaya kararli olan HAK-PAR’in cesur ve kararli taraftarlarina bu süreçte büyük görevler düsmektedir.

Bu gün her zamandan daha çok birlige, kenetlenmeye ve dostluga ihtiyaç var. Çünkü basarinin yolu birlikten ve mücadeleden geçer.

Halkimizi özgürlük gibi degerli bir meyveden yoksun birakma hakkimiz yok.

Halkimiza özgür ve demokratik bir yasam kurmak için daha çok özveriye ihtiyacimiz var.

Unutmayalim ki, HAK-PAR Kürt halkinin geleceginin teminatidir.

Latif Epözdemir

Back to top button