Kürt halkinin ve Türkiye’nin HAK-PAR’a ihtiyaci var

Not: Bu yazi 26 Subat 2012’de HAK-PAR Kadiköy Ilçe Merkezi’nde düzenlenen toplantida yapmis oldugum konusmanin özetidir ve o zaman Dengê Kurdistan ve Dengê Azad sitelerinde ve facebook’ta yayinlanmisti. HAK-PAR’a iliskin düsüncelerimin bir özetini içerdigi için onu, 4 Kasim 2012’de yapilacak HAK-PAR 5. Kongresi öncesi bir kez daha yayinlamayi uygun buldum. (1 Kasim 2012)
Geçtigimiz 18 Subat’ta açilis toplantisini yapan HAK-PAR Kadiköy subesi, 26 Subat Pazar günü de üyelerinin ve parti dostlarinin katildigi bir sohbet toplantisi düzenledi. Konusmaci, partiye bir hafta önce katilmis olan yazar Kemal Burkay’di.
Burkay bu toplantida neden HAK-PAR’a üye oldugunu, 10 yil önce HAK-PAR’in ortaya çikis nedenlerini ve temel politikalarini anlatarak, ‘ülkenin HAK-PAR’a ihtiyaci var’ dedi.
Burkay HAK-PAR’in ortaya çikis nedenlerini söyle açikladi: ‘Kürt ulusal mücadelesi, daha 1990’li yillarin basindan baslayarak legal planda örgütlendi. HEP ve DEP bunun ilk örnekleriydi. Sonradan bunu baska partiler izledi: DDP, DBP, HADEP ve baskalari 2000’li yillarin basinda ise, Öcalan’in yakalanip Imrali’ya konmasindan, onun ve partisinin politikalarinin 180 derece degismesinden sonra yurtsever hareket ciddi bir bunalim yasadi. Böyle bir asamada, Kürt halkinin hak ve özgürlük taleplerini dile getirecek, kitlelere umut verecek bir seçenege olan ihtiyaç çok daha büyüdü. Bunu, ancak, geçmisteki siyasi çizgi ve egilimlerine bakmadan bir araya gelen yurtsever insanlarimiz birlikte olusturabilirlerdi. HAK-PAR iste bu anlayisin ürünüdür. Içinde sosyalistler, sosyal demokratlar, liberaller, dindarlar var. Ortak noktalari Kürt halkinin özgürlügü ve Türkiye için genis bir demokrasidir. Onlari baglayan sey ortak program ve demokratik çalisma tarzidir.
HAK-PAR esitlik temelinde bir çözüm istiyor. Bunun biçimi, Kürt halkinin tüm temel haklarini taniyacak bir federal biçimdir. Kürtçe, Türkçenin yani sira resmi dil ve egitim dili olmalidir. Kürtler çogunlukta olduklari bölgede, Kürdistan’da kendi kendilerini yönetmeliler. Ülkedeki diger küçük etnik gruplar ve azinliklar da kültürel haklarina sahip olmalilar.
Federal çözüm bu ülkenin çok renkli toplumsal yapisina uygundur. Bu bölünme degildir, tam tersine, gönüllü olarak birlikte yasamanin biçimidir.’
Burkay konusmasina devamla söyle dedi: ‘HAK-PAR ayrica Türkiye için genis, çagdas, ileri bir demokrasi istiyor ve bu konuda, önyargili davranmadan, kimden gelirse gelsin, demokratik her adimi destekliyor. Kürt halkinin özgürlesmesi ve Türkiye’nin demokratiklesmesi bir birine baglidir. Bu nedenle HAK-PAR askeri vesayetin kaldirilmasi çabalarini, Ergenekon davasini destekledi, Anayasa degisikligine destek verdi. Simdi de demokratik bir anayasa için çaba gösteriyor.
‘HAK-PAR’in dis politikasi da buna uygundur. Türkiye’de bazi sol gruplar, iç politikalarini AK Parti düsmanligi üzerine, dis politikalarini ise Amerikan düsmanligi üzerine kurmuslar. Antiemperyalizm adi altinda AB’ye bile karsilar. Bu tür siyaset, iç ve dis politikayi otomatige baglamaktir, kolayciliktir. Elbet solun tamamini ayni kefeye koymuyorum. Ama ülkemiz solunun bazi kesimleri bu anlayisla AK Parti’nin her yaptigina karsi çiktilar, geçmiste Saddam Hüseyin’in yanina düstüler, simdi ise Suriye’de Baas diktatörlügünün yanindalar. Oysa içerde ve disarida her bir olayi kendi özgünlügü içinde degerlendirmek gerekir. Bir olay, bir gelisme halkin özgürlük taleplerine uygun mu degil mi, demokratiklesmeye hizmet ediyor mu etmiyor mu? Bunu ölçü almali.
‘Avrupa Birligi de salt sermayenin birligi degil, ayni zamanda emegin birligidir, bir demokrasi ve baris projesidir. AB kendi içinde ulusal sinirlari kaldirdi. Ortak parlamentosu ve bayragi ve bir bakima ortak hükümeti var (AB Konseyi). Avrupa Parlamentosu’nda her egilim kendi gruplariyla (Sosyal demokratlar, Hiristiyan Demokratlar, Liberaller, Sosyalistler, Komünistler, Yesiller) temsil ediliyor.’
Burkay HAK-PAR’in özelliklerini ayrica, Kürt sorununun çözümünde barisçi yöntemleri seçmis olmak, parti içi demokrasi ve açiklik, seffaflik olarak niteledi. Burkay bununla ilgili olarak söyle dedi:
‘HAK-PAR Kürt sorununun çözümünde barisçi ve siyasal yöntemleri tercih etmistir. 35-40 yildir yasanan deneyim de bunun dogru oldugunu gösterdi. Gerek devletin Kürt halkinin hakli mücadelesini inkâr ve asimilasyonla, zor ve siddetle bastirma çabasi, gerek PKK’nin silahli mücadele ile sonuç alma çabasi bir sonuç vermedi. Bu politikalar ülkeyi siddet sarmalina soktu. Kirli savasta 50 binden fazla insanimizi yitirdik. 3-4 bin dolayinda köy yakilip yikildi. 3-4 milyon insanimiz zorunlu olarak göç etti, büyük kentlerin varoslarinda perisan oldu. Ülkenin kaynaklari bu anlamsiz kirli savasa gitti. Bunun bas sorumlusu Kürt gerçegini tanimayan, sorunu hak ve esitlik temelinde çözmeye yanasmayan rejimdir. O böylece Kürt hareketini de bir bölümüyle kendi minderine çekti, siddete itti. Gelinen noktada hükümet ve devlet adamlari bile bu gerçegi fark etmekte ve siddete dayanmayan çözüm yollarini seslendirmekteler. Elbet bu kolay degil. Süreç inisli çikislidir. Ama surasi açik: Eski yöntemler, siddetle sonuç alma politikalari iflas etti ve ülke bir degisimin esiginde. Hem devlet hem Kürtler politikalarini degistirmeli, diyaloga ve adil, barisçi bir çözüme yönelmeli.
‘Bu nedenle silahlar karsilikli susmali; devlet operasyonlari durdurmali, PKK ise silahlari tümden birakmali. Kitlelerin, hem Kürtlerin hem Türklerin istedigi budur. HAK-PAR bunu görerek barisçi politikalari daha kararlica savunmali.
‘Bazilari bugünkü kazanimlarin PKK’nin silahli mücadelesinin ürünü oldugunu saniyor veya öyle gösteriyorlar. Buna katilmiyorum. Kürt hareketi 1960’li ve 70’li yillarda, barisçi siyasal yöntemlerle çok hizli biçimde gelisiyordu. Daha 12 Eylül öncesi Diyarbakir ve Agri’da belediye baskanligi seçimlerini kazanmis, Roja Welat gibi bir gazeteyi çikarmayi basarmistik. Yurtsever örgütler kendi aralarinda birlik için ciddi adimlar atmislardi. Eger Kürt hareketi siddete itilmeseydi, 12 Eylül rejimi süreci kesintiye ugratmasaydi ve demokratik güçleri ezmeseydi, daha o yillarda, söz konusu birlik sayesinde bölgedeki belediyelerin yüzde yetmisini seksenini alabilirdik. Legal planda örgütlenerek parlamentoya 50-60 milletvekili sokabilir, iktidara ortak bile olabilirdik. Ve belki otonomi ve federasyon tarzinda bir çözüm, gerçeklesmemis olsa bile, yillar önce Türkiye’nin gündemine gelmis olacakti. Ama siddet sarmali ve 12 Eylül fasizmi bu dogal süreci engelledi.
‘Kürt halki barisçi siyasal yöntemlerle kitleleri seferber edip hakli amaçlarina ulasabilir. Bilinçli ve örgütlü kitleler, onlarin siyasal ve barisçi mücadelesi silahlardan çok daha önemli ve sonuç alicidir.’
Burkay legalite-illegalite ve demokratik çalisma tarzi ile ilgili görüslerini de söyle dile getirdi:
‘Kürt sorununu hemen her platformda özgürce tartistigimiz, Kürtçe dergi, gazete ve kitaplarin serbestçe basildigi, bir devlet kanali olan TRT-Ses’in 24 saat Kürtçe yayin yaptigi, Bazi üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatinin ögretildigi, programinda özerklige ve federasyona yer veren legal partilerin oldugu böylesi bir ortamda illegaliteye hiç gerek yoktur. Ben 1994 yilindan beri bunu savunmaktayim. Gizlilik zorunluluktan dogar. Eger bu zorunluluk yoksa gizlenip saklanmanin hiçbir geregi, yarari da yoktur. Örgütler açik olmali, tümüyle demokratik biçimde çalismali. Kanimca HAK-PAR bunu önemli derecede basarmistir ve onun seffaf, demokratik çalisma tarzini daha da gelistirmeliyiz.
‘HAK-PAR’da örgüt politikasina veya kararlarina biçim veren bir dis etken, her seye karar veren bir ‘Büyük Sef’ veya ‘deha’ yoktur, olmamali. Organlarda kararlar özgür tartismayla alinmali, yöneticiler bu biçimde seçilmeli ve degistirilebilmeli. Türkiye dahil, Ortadogu’da demokrasiyi isletmek kolay degil. Ama bunu basarmaliyiz ve bu bizim, HAK-PAR’in daha simdiden önemli bir özelligidir. Eger demokratik islerlikte bir kusur varsa onu gidermeliyiz, mükemmellesmek için çalismaliyiz. Çünkü demokratik çalisma tarzi, açiklik, seffaflik iyi bir degerdir, bunu kendi içinde basaramayan partiler ülkenin demokratiklesmesine, özgürlesmesine de yeterli katki sunamazlar.’
Burkay, yurda döndükten sonra bir siyasi partiye üye olmasinin ve bu bu partinin HAK-PAR olmasinin nedenini de söyle açikladi:
‘Ben daha üniversitede okudugum yillarda sosyalist bilinç edindim ve Kürt yurtseverligi ile tanistim. Yani siyasetle yakindan ilgileniyordum. Ama örgütlü siyaseti hiç düsünmüyordum, çünkü asil ilgim edebiyata idi. Ama hayat, ülkenin sorunlari ve Kürt halkinin durumu pek çok aydin gibi beni de siyasetin içine çekti. Siyasete girdikten sonra ise, gecemi gündüzüme katarak enerji ile çalistim.
‘Kürdistan sosyalist Partisi’nin genel sekreterliginden ayrildiktan sonra yazarak, toplantilara katilarak, dergi ve gazetelere, televizyonlara demeçler vererek siyasal görüslerimi ifade ediyordum. Öte yandan artik siyasette, legal ya da illegal herhangi bir yöneticilik görevi düsünmüyordum. Ama yönetici olmasam da omuz vermek gerektigini bilirim. Bu nedenle daha yurt disindayken HAK-PAR’a destek verdim ve yurtsever insanlarimizi ona katilmaya, destek vermeye çagirdim hep. Yurda dönersem siradan bir HAK-PAR üyesi olacagimi söyledim. Bu nedenle su anda HAK-PAR’a üye olmam bir sürpriz degil.
‘Elbet herhangi bir partiye üye olmadan da siyasal görüslerimi ifade etme olanagim var. Ama ben siyasal çalismayi örgütlü bir ugras bilirim. Bu olmadan kitleleri kazanamaz, örgütleyemez, seferber edemezsiniz. Ülke politikasini güçlü biçimde etkilemek, degisimde rol oynamak örgütle mümkündür. HAK-PAR su anda küçük bir parti, ama benim görüslerime uygun. Eger dogru politikalari kararlilikla izlerse büyüyebilir, ülke politikasini çok daha güçlü biçimde etkileyebilir. Bunun kosullari var.’
Burkay, HAK-PAR’a üye olmakla neyi amaçladigi biçimindeki akla gelebilecek sorular için de söyle dedi:
‘Bunu bir post veya kariyer amaciyla yapmadim. Böyle tutkularim geçmiste de olmadi. Amacim, bazilarinin sandigi gibi HAK-PAR’a genel baskan olmak degil. Baskanlik umurumda bile degil. Siradan bir parti üyesi olarak çalisabilirim. Herhangi bir erkek ya da kadin partili arkadasimin yardimcisi, danismani olarak da çalisabilirim. HAK-PAR, demokratik bir parti olarak yöneticilerini demokratik yöntemlerle kongrelerinde seçer ve yeni baskanini da öyle seçecektir. Bana verilecek, benim alabilecegim görevler de böylesi bir prosedür içinde olacaktir. Büyük Kongreye daha 7-8 ay zaman var. Arkadaslarim eger bana direksiyona geç derlerse onu da yaparim. Sagligim yerinde ve enerjim de var. Ama ‘Kemal Abi, sen kenarda dur, hem senin, hem bizim için daha iyi’ derlerse, böyle bir sonuca varirlarsa, buna da çok memnun olurum. Çünkü hayatim boyunca kendime ayirdigim zamanim nerdeyse hiç olmadi. Bir sair ve yazar olarak kalan yillarimi bir güzel degerlendiririm.
‘Baskanlik umurumda degil, ama izlenecek politikalar umurumdadir. HAK-PAR’in yukarda siraladigim özelliklerine uygun politikalari kararlica izlemesini isterim. Kürt halkinin temel taleplerini, esitlik temelinde bir çözümü, barisçi politikalari, demokratiklesme çabalarini kararlica savunmak Bunu yaparsa kitleleri kazanabilir, etkin bir seçenek haline gelebilir. Bir partinin temel politikalari onun pusulasi gibidir. Pusula eger dogru ise basari sansi vardir. Pusula yanlissa zaten her sey daha bastan kaybedilmis demektir. Yanlis yolda kitlesel olup olmamanin bir önemi yok.’
Burkay daha sonra, degisen durumun ve yeni dönemin HAK-PAR politikalarinin kitlelere mal olmasi için uygun düstügünü belirterek söyle dedi:
‘Yasadigimiz deneyim politikalarimizin dogrulugunu gösterdi. Siddet politikalariyla ne devlet, ne PKK sonuç alabildi. Simdi ülke bu siddet sarmalindan çikmaya çalisiyor. Bölge dengeleri ve uluslar arasi kosullar legal ve barisçi politikalar için olgunlasiyor. Diger bir deyisle HAK-PAR için uygun zamandir. Bütün sorun bunu görebilmek, kararlilikla ve cesaretle görüslerimizi kitlelere anlatmaktir. Oldukça karmasik görünen bu ortamda yolumuzu dogru biçimde saptamak ve bunu kitlelere de gösterebilmektir. HAK-PAR bunu yapabilirse kitlesellesecektir. Ülkenin, hem Kürtlerin, hem Türklerin HAK-PAR’a ihtiyaci var.’
Burkay, konusmasinin son bölümünde HAK-PAR üyelerini kitlelerle bag kurmak, yeni üye ve taraftarlar kazanmak, örgütün görüs ve politikalarini kitlelere ulastirmak için daha aktif olmaya çagirdi ve Kürt yurtseverlerini HAK-PAR’da görev almaya çagirdi.
Burkay’in bir saat kadar süren konusmasinin ardindan çay ve sigara molasi verildi ve ikinci bölümde toplantiya katilanlar söz alarak görüslerini dile getirdiler ve Burkay’a sorular sordular. Burkay, BDP ile ilgili bir soru üzerine söyle dedi:
‘BDP’ye karsi önyargili degilim. BDP legal bir parti ve önemli bir kitle destegi var. 100’e yakin belediyesi var, parlamentoda 30 küsur milletvekiliyle temsil ediliyor. Ama politikalarimiz ve çalisma tarzimiz arasinda önemli farklar da var. Buna ragmen BDP ile diyalogdan yanayiz. Kürt sorununun çözümüne ve demokratiklesmeye yönelik olumlu taleplerini ve çalismalarini destekleriz. Bu konularda ilkeli isbirligi yapabiliriz. Öte yandan PKK çesitli biçimlerde müdahale ederek, Imrali, Kandil ve KCK yoluyla BDP’nin özgürce çalismasini engelliyor. Biz Kürt siyaseti üzerinde de bu tür bir vesayete karsiyiz, BDP organlarinin ve kadrolarinin tam bir özgürlükle çalismasindan yanayiz. PKK silah birakir ve KCK gibi illegal bir yapi da olmazsa BDP çok daha iyi siyaset üretecek ve yararli olacaktir.’
Bir baska soru üzerine Burkay, ‘Ben geçmisten, HEP ve DEP döneminden beri legal partilere herhangi bir dis müdahaleye karsiyim. Bu onlarin özgürce çalismasini engeller, inisiyatifi öldürür. HAK-PAR için de ayni görüsteyim. Zaten illegal çalismanin miadini doldurdugu görüsündeyim. Öte yandan, hâlâ illegal alanda varliklarini sürdüren Kürt partileri kendi gelecekleri hakkinda kendileri karar verirler. Yeni anayasa, siddeti dislayan tüm partilere serbestçe çalisma hakki tanirsa, bunlardan hâlâ var olanlar da, legale çikabilir.’
HAK-PAR Istanbul il yönetimi, benzer bir toplantiyi önümüzdeki günlerde Istanbul’un Avrupa yakasinda yapmayi da planlamis bulunuyor.
Dema Nu-Istanbul
26 Subat 2012
Kemal Burkay