Makale

Burkay ve Kürt Hareketi

Burkay gibi deneyimli ve saygin isimlerin bile, Kürt siyasi hareketi üzerinde agirlik yaratabilmeleri veya ‘yerlesik vizyon’u degistirebilecek bir ufuk açmalari zor.

Kemal Burkay önceki gün yapilan HAK-PAR (Hak ve Özgürlükler Partisi) Kongresi’yle birlikte, yeniden ‘aktif siyaset’in içinde. Deneyimli bir Kürt siyasetçisi olarak Burkay’in ne kadar etkili olacagi, sürekli karsilastigim sorulardan biri.

Burkay eski dostum. Siyasi serüvenini 40 yildan fazla zamandan beri izliyorum. 70 yili asan hayatinin önemli bir bölümü, Kürt siyasi hareketinin mesrulasma ve yasallasma mücadelesinin bir parçasi oldu.

1960’larda Türkiye Isçi Partisi’yle (TIP) baslayan siyasi mücadelesi, daha sonra yasal alanda Özgürlük Yolu dergisi etrafinda ve yasadisi KSP’de (Kürdistan Sosyalist Partisi) sürdü.

1980 öncesinde Diyarbakir Belediye Baskanligi’ni bagimsiz olarak kazanan Mehdi Zana (Leyla Zana’nin esi) Burkay’in liderligini yaptigi Özgürlük Yolu’nun destegiyle seçildi. Keza Agri Belediye Baskani da Burkay’a yakin bir isimdi.

12 Eylül darbesinden önce, Burkay’in Kürt siyasi hareketinde tayin edici bir agirligi vardi. O dönemde, Kürt hareketi içinde degisik siyasi gruplar yer aliyordu, hepsinin kendine özgü bir etkisi bulunuyordu.

Darbe, her seyi oldugu gibi, Kürt hareketindeki dengeleri de altüst etti. Yasal mücadele alanindaki Kürtler agir bir baski altina alindilar. Bir kismi Diyarbakir Cezaevi’nin korkunç kosullarina maruz kalirken bir kesim de yurtdisinda çikti.

Burkay, yurtdisina çikanlardandi.

PKK bu süreçte adim adim ‘Kürt hareketi’ üzerindeki etkinligini arttirdi ve giderek egemenlesti. PKK siddeti, devletin siddetine karsi bir seçenek olarak, süreç içinde, bir anlamda kendini kabul ettirdi.

PKK egemenliginin Kürt siyasi hareketinin son 25-30 yilina giderek damgasini vurmasi, kimi degerlendirmelere göre, Kürt hareketinde bir tekseslilige yol açti.

Türkiye’ye egemen anlayisin Kürtlerin yasal ve siyasi haklarini yok saymasi ve yasal taleplerle öne çikanlarin siddetle ezilmesi, Kürtler içindeki otoriter tercihleri öne çikardi. Farkliliklari savunanlar, birer-ikiser, degisik yollarla, tasfiye edildi veya silindi. ‘Kürt hareketi içinde çokseslilik olabilir mi?’ sorusunu, iste bu arkaplani iyi inceleyerek degerlendirmekte yarar var.

Yeni bir dönemdeyiz. Her seye ragmen Kürt sorununda eskiye oranla ‘daha tartisilabilen bir ortam’ söz konusu. Kürtler az da olsa bazi haklar elde ettiler. Siyasi haklarini savunabilecek bir birikim yaratmaya çalisiyorlar.

Ancak Kürt meselesi, siddet çerçevesinin, siddet paradigmasinin hâlâ tam olarak disina çikamadi. PKK elinde silahla devletle çatisirken Kürtler üzerindeki hegemonyasini da sürdürüyor.

Bugünün gerçekligi içinden baktigimiz zaman, Burkay gibi deneyimi ve sayginligi görmezlikten gelinemeyecek isimlerin bile, Kürt siyasi hareketi üzerinde bir agirlik yaratabilmeleri veya ‘yerlesik vizyon’u degistirebilecek bir ufuk açmalari zor.

BDP/PKK ekseni, mutlak degilse bile çok güçlü bir kitlesellige ulasmis durumda. Bu baglamda, bir kesimin özlemini çektigi türden bir ‘çoksesliligin’ sekillenmesi, henüz kolay görünmüyor.

Burkay gibi farkli siyasi durus içindeki Kürtlerin çabasi her seye ragmen anlamli ve ilginç. Ayrica belli bir fedakârlik da gerektiriyor. Sonuçta, farkli yerde konumlandigi ‘rakip siyasi akim’la aralarinda büyük bir güç ve kitlesellik farki bulunuyor.

Türkiye’ye egemen iradenin; Kürtlerin taleplerine yönelik baskici tutumlardan uzaklasabildigi oranda, Kürtler arasinda, ‘Kürt otoriterliginin sorgulanmasi’, daha mesru ve etkili bir hale gelebilir.

Ne yazik ki henüz yolculugun çok baslarindayiz.

———————————————

Radikal-6 Kasim 2012

Oral Çalislar

Back to top button