ODTÜ olaylari etrafinda yanlislar
Geçtigimiz hafta Basbakan Erdogan’in Türkiye’nin ‘Göktürk 2″ adli uydusunun uzaya firlatilmasini izleme münasebetiyle ODTÜ kampüsü içindeki TÜBITAK tesisini ziyareti esnasinda çikan olaylar çok dikkat çekti ve çesitli yorumlara konu yapildi.
Böylece, yasananlar ve söylenenler, sik sik karsimiza çikan yanlis tavir ve yaklasimlari tekrar ve topluca görmemizi sagladi. Bunlarin bazilarinin altini çizelim.
Basbakan’in yanlislari
Destek verme veya karsi çikma amaciyla toplanti yapmak ve gösteri düzenlemek, demokrasilerdeki temel hak ve özgürlükler arasinda yer alir. Bir kisiye veya olguya destek için gösteri yapmak ne kadar mesru ise karsi çikmak, protesto etmek için gösteri yapmak da o kadar mesrudur. Bu yüzden, Basbakan’in Türkiye için önemli bir basari olduguna inandigi uydu yerlestirmenin veya bu basariya imza atan kisilerin protesto edilmesine sasirmasi ve bundan rahatsizlik duymasi anlamsiz. Bazi kimseler uyduyu tamamen gereksiz ve yararsiz bulabilir. Basbakan’in ODTÜ’ye gelisini de istemiyor olabilir. Demokraside bu düsüncelerin disa vurulmasina izin vermekten, engel olmamaktan baska bir sey yapilamaz. Erdogan’in protestocu ögrencilerin davranislarindan ötürü ögretim üyelerini suçlamasi da yersiz. Ögretim üyeleri, ögrencilerinin sahibi degil. Sadece, onlara uzmanlik alanlarinda bilgi aktarma görev ve yetkisine sahip. Ögrenciler siyasî görüs ve kanaatlerini olustururken, muhtemelen, ailelerinden, arkadas gruplarindan, içinde bulunduklari veya etrafinda gezindikleri örgütlerden, hocalarindan etkilendiklerinden çok daha fazla etkileniyorlar. Dolayisiyla, geçmisteki örneklerinden bildigimiz sekilde hocalarin ve idarelerin ispatlanmis tahrik ve tesvikleri olmadigi sürece, üniversite ögrencilerinin taskinlik ve siddetinden akademisyenler ve üniversite idareleri sorumlu tutulamaz. Basbakan’in yaptigi gibi toptanci ithamlar, ayrica, üniversitelerin kendisine yabancilasmasina yol açabilir.
Polisin yanlislari
Türkiye’de polis, son yillarda hem entelektüel açidan hem icraat pratikleri bakimindan çok gelisme kaydetti. O kadar ki, buna paralel bir gelisme orduda vuku bulsaydi simdi çok farkli bir Türkiye’de yasiyor olabilirdik. Buna ragmen, polisin hatalarinin ve eksiklerinin olmadigi söylenemez. Polis her an halkin içindedir, dolayisiyla, hatalarini saklamak için arkasina siginabilecegi, askerlerin on yillarca kullandigi türden zirhlar bulamaz. Dünyanin her demokrasisinde polis açik ve siddetli elestirilere maruz birakilir. Bu, polisi denetlemenin ve hukukî sinirlari içinde tutmanin araçlarindandir. Polis teskilati bunun bilinci içinde eksiklerini ve hatalarini gidermeye çalismalidir. Orantili siddet kullanma en çok gözetilmesi gereken çalisma ilkesidir. Polis toplumsal olaylarda elzem olmadikça siddete basvurmamali, basvurdugunda da muhataplarindan hep bir adim geride kalmalidir. Sahadaki polis memurlarina bu haksizlikmis gibi görünebilir, ama böyle olmasi hem demokrasinin geregidir hem de uzun vadede polisin güvenligini artiricidir. Bu çerçevede polis, taskin kalabaliklarla abartili, asiri siddet kullanmadan mücadele etmenin tüm demokratik dünyada kullanilan tekniklerini ögrenmeli ve uygulamalidir. Karsisindakileri düsman gibi görme ve onlara kalici zarar vermeyi isteme psikolojisine esir düsmemelidir. Türkiye’de polis sik sik orantili siddet ilkesinin disina çikabilmektedir. ODTÜ’de de böyle olmus olabilir.
Medyanin yanlislari
Medya, kötü olaylari sever. Bu yüzden birçok iletisim teorisyeni yayin organlarinda daha çok kötü seylerin haber olabilecegini vurgular. Ancak, medyanin kullandigi dil, bazen, çok zararli bir sekil alabilir. ODTÜ’deki olaylar açisindan bakildiginda bu çerçevede tespit edilebilecek birkaç yanlis mevcut. Ilk olarak, ODTÜ’deki siddet içeren protestonun faillerini ‘ODTÜ ögrencileri” öznesiyle vermek büyük hata. Bildigim kadariyla bu okulun 15 bin civarinda ögrencisi var, olayda yer alanlar ise ancak yüzlerle ifade edilebilecek çok küçük bir ögrenci grubu. Üstelik bunlarin epeycesinin diger okullardan (hatta belki de diger sehirlerden) ‘eylem koymaya’ gelmis olmasi, bu isleri bilenleri sasirtmaz. Ikinci olarak, medyanin polis siddetini kinarken göstericilerin siddetini aklar hatta yüceltir tarzda haberler yapmasi da yanlis. Bu ya ideolojik ortakligin veya profesyonellikten uzak olmanin sonucu. Maalesef, ODTÜ’nün sol geleneginde siddeti kutsayan ve siddete basvurmayi mesru ve gerekli sayan efsaneler var. Bu olaylarda basi çekenler de bu anlayisi paylasan ögrenciler. Bu yüzden, profesyonel ve önyargisiz her muhabir, bu kafadaki gruplarin mutlaka siddete basvurma yollari arayacagini bilir. Göstericilerin özgürlük mücadelesi yaptigina inanmak içinse özgürlük kavraminin tarihinden ve içeriginden gerçekten habersiz olmak gerekir. Radikal sol gruplar üniversitelerde ifade özgürlügüne büyük darbe indiriyor. Bugün özellikle büyük sehirlerdeki devlet üniversitelerinde küçük sosyalist kümelerin sevmedigi fikirlerin ziyaretçi konusmacilar tarafindan açiklanabilmesi ya imkânsiz ya da çok riskli hâle geldi. Nitekim, polisin attigi gaz bombasi tepesinde patladigi için hastanelik olan, bereket versin ki önemli bir zarar görmeyen, ve de bir MHP milletvekili tarafindan hastanede ziyaret edilen Ankara Hukuk ögrencisinin daha önce fakültesinde ülkücüler tarafindan yapilmak istenen bir paneli sabote edenler arasinda oldugu ortaya çikti.
Ne yazik ki, medyanin yanlislarina muhalefet, özellikle de CHP katki yapiyor. Kiliçdaroglu, göstericilerin özgürlük mücadelesi verdigini söyledi. AKP’ye üniversitelerde muhalefet edilmesi CHP’nin hosuna gidebilir ama yapilanin özgürlük mücadelesi oldugu iddiasi gerçege ters. Kisilerin ve gruplarin politik duruslarinin özgürlükle iliskisini görebilmek için, neye karsi olduklari kadar neye taraftar olduklarina da bakmak gerekir. Gösterici gruplarin dile getirdikleri talepler ve bunlari dayandirdiklari fikrî temeller, bende, sanki özgürlügü degil ‘özgürlük’ kod adini verdikleri bir kölelik düzenini istedikleri, savunduklari izlenimini uyandiriyor. Muhalefet demokrat olmakta samimî ise bu gerçegi de dikkate almasi ve ona göre tavir takinmasi beklenir
————————————————
Saman-28 Aralik
Atilla Yayla