Makale

Silahli çözüm mü, siyasi çözüm mü?

Sevgili okuyucularim, sizlerin de bildigi gibi Kürt ulusal mücadelesi, iki ana eksen üzerinden yürütülüyor. Kimileri silahli mücadeleyi, kimileri ise siyasi mücadeleyi savunuyor.

Ben bu makalemde, çorbada tuzum olsun düsüncesiyle, silahli mücadelenin hangi zemin üzerine oturdugunu, ne gibi tuzaklarla karsi karsiya oldugunu kisa olarak gözler önüne sermek istiyorum.

Zira Kürtlerin önemli bir bölümü, savasin arka bahçesine göz atmiyorlar. Sadece göz önündeki seyleri görüyor ve sorunu onunla sinirli tutuyorlar.

Gelin beraberce bir fikir jimnastigi yapalim. Eger bir grup insan, yan yana gelip Kürt sorununu çözmek isterse, her seyden önce, örgütlenmeleri gerekir. Çünkü, toplumsal sorunlar, örgütlü mücadeleyle çözülür.

Daha sonra, sira mücadelenin biçimiyle, kullanilacak araçlari seçmeye gelir.

Eger bu insanlar, silahli mücadeleyi tercih etmislerse, o zaman bu is için savasacak militanlari, gerekli parayi, araç ve gereçleri temin etmek zorundadirlar

Biz ise, savasçi temin etmeyle baslayalim. Eger bir ülkede, yasak, baski, zulüm varsa, savasçi bulmak zor degildir. Kürt toplumu buna uygun bir zemindir.

Simdi para konusuna gelelim. Daga çikardiginiz insanlar için, yeme, içme, barinma, elbise ve en önemlisi silah, mühümmat ve teczihat lazimdir. Bunlar, çok para isteyen seylerdir. Bu kadar çok parayi nerden ve nasil temin edebilirsiniz?

Bu kadar parayi, bagis toplayarak, etkinliklerde öte-beri, dergi ve gazete satarak temin edemezsiniz. O zaman kaçinilmaz olarak, ranti yüksek islere yönelmek zorunda kalirsiniz. Kumarhane, birahane çalistirmak, beyaz zehir ve silah kaçakçiligi yapmak, bunlardan bazilaridir.

Bu tür isleri yaptiginizda, çesitli devletlerin istihbarat örgütleriyle yüz yüze gelirsiniz. Onlarin istediklerini yerine getirmek kosuluyla sizlere göz yumarlar. Yani bu tür ticaret yapmak için, onlarin kirli emellerine hizmet etmek zorunda kalirsiniz.

Ha! bir de bu parayi, dünya kapitalist-emperyalist odaklardan temin edebilirsiniz. Onlar da istediginiz parayi size verirler. Ama, buna karsilik sizden hizmet beklerler. „Firsat verirseniz, size hizmet ederim.’ lafini ve onun sahibini unutmadiniz her halde?

Tamam, diyelim ki gerekli parayi da temin ettiniz. Sira, silah, teczihat ve mühümmat teminine geldi. Bunlar, bakkallarda satilan seyler degildir. Bunlar için dünya kapitalist pazarlarina, para için anasini satan savas baronlarina ugramaniz gerekir.

Onlar da, ilgili devletlerin istihbarat örgütlerine sorarlar, gerekli izni aldiktan sonra size mal satarlar. Yani dayatilan sartlarin kabulu halinde ancak size mal satarlar. Satilan malin detayli listesini de, istihbarat yetkililerine taktim ederler.

Sonra sira yiyecek, içecek, askeri malzeme ve silahlarin daglara tasinmasina gelir. Tipki afyon ve eroinde oldugu gibi, yine önünüze istihbarat örgütleri çikar. Yeni taviz ve dayatmalarla yüz yüze gelirsiniz. Bu mallari daglara tasimak için, mecburen size dayatilan seyleri de kabul etmek zorunda kalirsiniz.

Kisacasi, toplumsal sorunlari silahli mücadeleyle çözmek isteyen her kisi, kurum, parti ve devlet, bu tabloyla yüz yüze gelir. Ürettikleri silahlari satmak için, dinleri, mezhepleri ve halklari girtlak girtlaga getiren, yerel savaslar çikaran, dünyayi kana bulayan odaklarla pazarliga oturmak zorunda kalirsiniz. Bu pazarlikta her zaman, güçlü olan taraf çok alir az verir, zayif olan taraf ise az alir çok verir.

Lafi uzatmadan verdigimiz bu bilgileri söyle bir toparlayalim. Silahli mücadeleyi seçen hiç bir parti, kurum ve insan, dünya kapitalist-emperyalist sisteminin istihbarat örgütlerinin bilgisi ve izni disinda, adim atma sansina sahip degildir. Bu nedenle, yari açik yari gizli çalisan ser odaklarinin size dayattigi kosullari kabul etmek zorunda kalirsiniz.

Bu da kendi mücadeleniz basta olmak üzere, dünyanin her yerinde, yasak, baski, zorbalik, sömürü ve talana karsi baskaldiran mazlum halklarin soylu mücadelelerine ters düsmek, onlara ihanet etmek zorunda kalirsiniz.

Ayrica istihbarat örgütleri, yek digerinin içine ajan sizdirirlar. Rakiplerini yaniltmak, hedef sasirtmasi vermek, tuzaga düsürmek, etkisizlestirmek ve geriletmek için de keza, silahli mücadeleyi seçen örgütleri ustaca kullanirlar. Bu tür örgütlerin yöneticilerini serseme çevirirler. Beynini kullanamaz, önünü göremez bir hale sokar, usak gibi kullanirlar.

Sonuçta bu karmasa içinde, ortaya kime hizmet ettigini bilmeyen, niçin kimin için çalistiginin farkinda varmayan, soylu bir dava için yola çikmisken, soysuz isler yapmak zorunda kalan, ilkesiz ve kiblesiz örgütler sekillenmeye baslar.

Bunlar, serseri mayin gibi ortalikta dolasip dururlar. Çarptiklari her seye zarar verirler. Paris’teki üç Kürt kadininin trajik ölümü, bunun çarpici bir örnegidir.

Dünya sosyal mücadeleler tarihi, bu tür numunelerle doludur. Biz Kürtler, özellikle bu evrensel tuzaga düsmemeye özen göstermek zorundayiz.

Yilmaz Çamlibel

Back to top button