BIR BARIS KI…
Bir güzellikle basladik yeni yila.
Imrali’da Devlet ile Öcalan, müzakerelere basladi haberleriyle, keyifsiz ve sürtüsmeyle geçen 2012’nin can sikici atmosferi, yerini umutlu bir bekleyise birakti.
Tüm medyada, köse yazilarinda, sosyal paylasim platformlarinda ezici çogunlukla, bundan duyulan memnuniyet dile getirildi.
Böyle bir görüsmenin bir kez daha baslamasi ve yapilmasi muhtemel bir baris düsüncesi dahi, son otuz yilda, kirk bin insanin kaniyla sulanmis bu topraklarda, adeta psikolijiyi degistirdi.
Ancak, geçmis kaynakli, karsilikli güven bunalimi ve sütten agzi yanmislik halinin tedirginligiyle, muhataplar tarafindan, sürecin saglikli yürümesi için, her türlü provokasyona karsi dikkat çekildi.
Ve derken, kalabalik bir grup PKK’li tarafindan Hakkari’nin Çukurca ilçesindeki bir karakol saldirisiyla, açilis yapilmis oldu.
Arkasindan siyasilerin, maksadi asan ifadeleri ve üsluplari ya da trübünlere verdikleri mesajlariyla ugrasirken, Paris’te üç kadin PKK’linin infazi yüreklerimizi agzimiza getirdi.
Biri, PKK’nin kurucularindan olan bu üç kadin planli bir sekilde, susturucu takilmis silahla, ikisi gögsünden, biri de basindan vurularak öldürüldüler.
Özellikle sosyal medyada infial yaratan bu olay, karsilikli restlesmelere neden oldu. Siyasetçilerin nispeten daha yumusak yorumlariyla, simdilik bunu da atlatmis görünüyoruz.
Süreç devam ederken, benzer olaylarin olacagi, dünyadaki baska örneklerinde de rastlandigi bilinen bir gerçek.
Ancak bir an önce olayin aydinlatilmasi, barisa giden yolda ciddi mesafe almak demektir. Türkiye bölgede önemli bir role soyunurken, bazi dengelerin bundan rahatsiz olmasi pek tabiidir.
Basta Iran olmak üzere, Suriye ve Israil’in de durumdan hosnut olamayacagi asikâr. Fakat dis güçlerin olma olasiligi, barisi istemeyen, Kürt ve Türklerin iliskili oldugu örgütlerin yapmis olmasindan daha düsük gibi geliyor.
Her ne kadar bazi Kürtler, bu olayi derin devletin bir operasyonu olarak lanse etseler de, öte yandan PKK’nin de derinlerinin bos durmadigini ve içinde bir zümrenin derin devletle iliskide oldugunu kabul eden Kürtler de var.
Sonuçta herkes bulundugu mevziden bir ötekini bir sekilde suçlarken, bu olayin iç yüzünün ortaya çikmasinin, alinacak yoldaki katkisi oldukça önemli boyuttadir.
Hükümet üyelerinin, daha sakin yaklasimi, olayi vahset ve barisa engel bir operasyon olarak nitelemeleri, geldigimiz noktada, epeyce dersimizi aldigimizi göstermekte.
Cenazeler için Diyarbakir’da yapilan törenin de olaysiz ve baris mesajlariyla geçmesi, bir kez daha bu olumlu havayi artirdi.
Baris
Gidecek baska yol yok ve tek yön. Öyleyse, yolumuza çikan tüm engelleri, sagduyu ile asmali ve bunu istemeyenlere inat daha çok baris için çalismaliyiz.
Baris demek ne demek! Bir baris ki, o gelince; geçmisin açtigi yaralari sarmakla, öncelikle huzurun tadina varacagiz.
Egik olan basimiz dik duracak, içine içine bakacagiz, gözlerimizi kaçirdigimiz dünyanin gözlerine. Baska yerdeki haksizliklari elestirirken, içimizdeki ses, ‘sen kendine bak’ demeyecek.
Çok basit bir yasal düzenlemeyi yaparken, korkmadan, endise etmeden ‘ bu da simdi onlarin bazi faaliyetlerini kolaylastirir ‘ demeden sadece, insana faydayi gözeterek yapacagiz.
‘Onlar’ , ‘ötekiler’ olmayacak, ‘benligini’ yitirmeyen, ‘bizler’ olacak hayatimizda. Bir baris ki, biz olmanin potasinda, ‘ben’ lere saygiyi ögrenecegiz.
‘Ben’lerin, dili, kültürü de ‘biz’lere zenginlik katacak. Bir baska tarihimiz daha, bir baska edebiyatimiz daha ve bir baska bakisimiz daha olacak.
Dislanmisligin, ötekilestirilmenin, hirçinlastiran, saldirganlastiran, huzursuz ve diken üstündeki ruh halli toplum psikolojisinden, daha özgüvenli ve daha hosgörülü, saygili bir topluma dönüsecegiz.
Bunun bireysel hayatlarimiza yansimasi da mutluluk ve refah artisina katki saglayacak.
Terör, siddet korkusu olmadan, yarin kaygisi tasimadan, dogu bati ayrimi yapmadan, daha çok yatirim, daha çok istihdam ve zenginlesmeyi beraber yasayacagiz.
Kolay degil elbette, egemen gücün ve statükonun dayanilmaz ayristirici, narsist hegemonyasina karsi koyup, savasi ve nimetlerini alivermek ellerinden. Bir sektördür savas, ekonomik ve mesleki kazançlilari olan.
Bir prestijdir, hasta ruhlarda kanla tarih yazmak. Bir bencilliktir, ötekini yok sayip, kendini üstün saymak.
Kolayliktir bazilarina, fikirsizlik, uyumsuzluk ve becerisizliklerini örtmeleri için; ne de olsa ölen gencecik çocuklardir.
Hem ne de kolaydir, sahte kahramanlardan öyküler yaratip, ninnilerle uyutmak vatandasi.
Ülkeler, sacayaginin üstü gibidir. Egilirse bir ayak, egri durur, gittikçe digerleri de bozulur ve bir gün yerle bir olur.
Kimse kendini ötekinden daha fazla bu topraklarin sahibi sanarak, barisa ve huzura katki saglayamaz.
Barisi taviz olarak niteleyenler, kurban isteyen mitolojik canavarlar gibi gencecik bedenlerimizi sunaga birakmamizdan zevk alip uluyanlardir.
Evet, taviz yok artik savas müptelâlarina.
Yok artik; candan, ekmekten, umuttan, paylasimdan, insanca ve hür yasamaktan, yok artik taviz.
Bir baris ki, adil olmayi esas alan, dayatmalarin yerine esit hak ve özgürlüklerle taçlandirilan ve Anayasayla teminat altina alinan bir yol ile bir günes gibi dogacaktir, yüzyillik süren karanligimiza.
Bir baris ki, gelsin artik gelsin de, biz daha çok aski konusalim, yasami teget geçen hayatlarimizda
—————————————————-
Kaynak: Sivil Düsünce Platformu-18 Ocak
Güldali COSKUN