Makale

Kral çirilçiplak

Abdullah Öcalan’in Imrali’da devlet ve BDP’li heyetle yaptigi görüsme notlarinin Milliyet gazetesinde yayimlanmasi, bazilarinin yüzündeki makyaji akitmaya basladi.

Suç da suçlu da yapilan kirli pazarlik da ortadayken birileri yine durumdan vazife çikarip, görünen gerçegi gizlemek için var gücüyle çalisiyor. Yeni ‘suçlular’ hedefe kondu. Kim sizdirdi sesleri arasinda ‘vatan hainleri’, ‘alçaklar’ araniyor.

Insan soramadan edemiyor.

‘Ortada dogru giden bir süreç varsa bu panik neden?’

Öncelikli sunu vurgulayalim.

Milliyet gazetesi ve Namik Durukan’in haberi bir gazetecilik basarisidir.

Uzun yillardir medyamizda gazetecilik unutuldu, unutturuldu. Taraf, iste böyle bir ortamda tarihe geçecek islere imza atti. Iftiralara, karalamalara aldiris etmeden, bildigi yolda, cesurca yayim yapti. Egilmeden, bükülmeden.

O zaman da birileri bizlere gazetecilik dersi vermeye çalisiyordu. Kaderin cilvesi, dünün ders verenleri, bugün yaptiklarinin gazetecilik oldugunu anlatmak için dil döküyorlar. Dün yapilan da bugün olan da gazetecilikti.

Dün asker ve zinde kuvvetler ders verirken, bugün siyasetçiler benzer yöntemi araç edinmisti. Her elestiri, her yorum ‘karanlik operasyon, tuzak, provokasyon, sabotaj’ kelimelerini beraberinde getirdi. Bununla da yetinilmedi. Muhataplarin kalemleri bir çirpida kirildi.

Imrali notlarinin ortaya çikardigi gerçek…

Bu kisa hatirlatmadan sonra gelelim esas konumuza. Imrali notlarinin ortaya çikardigi gerçege…

Önceki gün iktidariyla, medyasiyla, siyasetçisiyle, MIT’iyle ‘beni bile yalanlarina inandiracaklardi’ dedim.

Son aylarda söylenenlere, medyaya yansiyanlara, yazilanlara bakin. Öcalan’in kendileri gibi ‘muhafazakâr’ oldugunu vurgulamak için ‘namaz’ kilmasindan, nasil bir baris güvercini olduguna bir dizi gerçek operasyon yapildi. Amaç toplumu buna inandirmakti. Milliydi, bizdendi.

Barisin yol haritasinin belirlendigi, mutabakatlarin yapildigi bile yazildi, söylendi. ‘Silahlar birakilacak, 10 gün içinde örgüt sinir disina çikacak’ dendi. Bu olmayinca bu kez yenileri devreye girdi; ‘Mart ayinda sinir disina çikilacak, Nevruz’da bu is kesin, mayis ayinda ülkede bir tek silahli PKK’li kalmayacak.’

Bu da olmadi. Bu kez… ’15 agustosta karar kilindi. Silahlara elveda.’

Ta ki Milliyet gazetesinin Imrali görüsmelerini yayimlamasina kadar. Kamuoyundan gerçeklerin saklandigi ortaya çikti. Ortada ne bir mutabakat ne de baris umudu vardi. Medyadaki haberlerin neredeyse tamami yalandi. Siyasetçiler dogru konusmamisti. Kral çiplak degil, çirilçiplakti. Milliyet iki sayfasinda bu çiplakligi resmetmisti.

Iste bu kadar bagrisin, tantananin, kizginligin nedeni bu. Gerçegin ‘nü’ sekli birilerini kizdirmakla kalmamis, suçlu arama telasina girmislerdi.

Öcalan’in söylediklerine kimse yalan diyemiyor. Denen; ‘Bunlar yok hükmündedir, bizdeki metinler biraz farkli. Olana degil, sizdirana bakalim. Sizdiranin amaci daha önemli.’

Sizi bilmem ama ben durumu gerçegin saklanma telasi olarak yorumluyorum. Kimsenin silahi birakmaya niyeti olmadigi gibi ‘baris’ kelimesi araç olarak kullanilmaktan öteye gitmiyor.

Basbakan Tayyip Erdogan, Milliyet gazetesinin ‘gazetecilik basarisi’ndan sonra Imrali’yi, binlerce masum insanin öldürülmesini unutup, medyada ‘vatan haini’ aramaya basladi:

‘Medya üzerinden yapilan karanlik operasyonlara, medya üzerinden kurulan tuzaklara itibar etmeyin. Bunlar sizin karsiniza dedikoduyla, söylentiyle, sabotajla, provokasyonla, medya operasyonuyla çikiyor. Eger bu ülkeye, bu millete zerre kadar sevdaniz varsa su çözüm sürecine katkida bulunmak istiyorsaniz, böyle bir haberi atamazsiniz, atmamaniz gerekirdi.

Attiklari basliklarla gazetecilik yapiyorlarmis, böyle gazetecilik yapacaksan batsin böyle gazetecilik. Bu çözüm sürecinde kim bu süreci baltalamak istiyorsa o benim de milletimin de karsisindadir. Biz onlarla iktidar olmadik, onlara ragmen milletimiz bizi iktidar yapti. Milletim böyle diyorsa milletin dedigi dogru onlarin köselerindeki yazilar degil.’

Basbakan kizdikça kimyasi bozuluyor. Kendisine sormak gerekli. Çözüm sürecini baltalayanlar o notlarda yazilanlar, konusulanlar mi yoksa bunu kamuoyuyla paylasanlar mi? Ortada bir provokasyon varsa bunu kendinize, MIT’e ve muhataplariniza sormaniz gerekmez mi?

AK Parti ve hükümet her ortamda aldiklari yüzde elli oya vurgu yapiyor. Bu da çok fazla hata yapmalarina neden oluyor. ‘Bu millet bize mecbur, alternatifimiz yok. Ne yaparsak kabul ederler’ mantigi, kamuoyunda partiyi de politikalarini da tartisilir kiliyor. Baskanlik sitemini getirmek için örgütle yapilan pazarligin ortaya çikmasi da iktidari sinirlendiriyor. Sanirim sunu unutmamak gerekli. Hedefe giderken her yol her zaman mubah olmuyor. Imrali notlarinin ortaya çikma ihtimalini de akilda tutmak gerekli.

04 Mart 2013, Taraf

Mehmet Baransu

Back to top button