PKK yöneticilerinde, ‘Biz ne olacagiz’ kaygisi
Tony Blair, ‘Bu benim sürecim degil’ demedi. Rakibi John Major’un, IRA ile baslattigi müzakereleri sürdürdü.
Çünkü Blair de biliyordu ki, IRA sorunu öncelikle Ingiltere’nin çözmesi gereken bir sorundu.
Ingiltere ile Sinn Fein arasindaki görüsmeler 1988 yilinda basladi ama, ‘Hayirli Cuma anlasmasi’ 10 yil sonra imzalanabildi.
Ispanya’daki süreç, 1988 yilinda ETA’nin ateskes ilan etmesiyle görünür hale gelmesine, ateskesi tekrar bozmalarina, daha sonra süresiz ateskes ilan etmelerine ragmen, inisli çikisli devam etti.
ETA, silahli mücadeleyi biraktiginda ise tarih 5 Eylül 2010’u gösteriyordu.
Ingiltere’yi de, Ispanya’yi da yönetenler suna inandi ki, ‘Bu bizim sorunumuz. Bunu çözecek olan da biziz. Evin içindeki sorunu baskalarina havale edemeyiz.’
Simdi Türkiye’nin yaptigi o. Evin içini düzeltiyor.
IRA sorunundan Açe’ye kadar uzanan yelpazede, bu tür çözüm süreçlerinin uzun süre gizli olarak yürütülmesi gerekiyordu.
Oslo ile kesilen süreçte, bir mutfak çalismasi yapildi ama yeni süreç, çok aleni oldu. Elbette ki, her çözüm sürecinin özgün bir yani var. Hiçbiri digerinin tipatip benzeri degil. Hatta, sürecin aleni olmasi, seffaf yürütülmesi, kimi kesimlerce toplumsal destegi artiran bir faktör olarak görülebiliyor. Bu asamada geri dönemeyecegimize göre, sürece olan güveni artirmamiz gerekiyor.
Tony Blair, IRA sürecinde her sikistiginda John Major’un devreye girdigini ve milliyetçi kesimleri ikna etmede basarili oldugunu belirtiyor.
Bizde ise, destek mi köstek mi oldugu belli olmayan bir CHP, ‘Ihanet çemberi’ demekten öteye gitmeyen bir MHP var. Duvardan ses çikiyor, MHP’den çikmiyor.
Basbakan Erdogan, Kiliçdaroglu ile görüsmesinde, ‘Bir isim verin aramizda irtibati saglasin’ diyor. Kiliçdaroglu isim vermiyor. Heyet kuralim diyor. Heyet kurmaya yanasmiyor.
CHP lideri simdi ise daha önce kredi açtigi çözüm sürecini, sabote etmek için manevra yapmaya basladi.
Bu süreci bilen çekirdek bir kadro var. Basbakan Erdogan’in etrafindaki bu isimlerin sayisi 4’ü geçmiyor.
Ama o kadar çok isim açiklama yapiyor ki, kamuoyunda büyük bir beklenti olusuyor. Bu durum sürecin mimarlarinda bir rahatsizlik meydana getiriyor. Ayrica beklentilerin yükselmesi, süreci provokasyonlara açik hale getiriyor. Ayrica sürece iliskin pozitif mesajlar, bilgiler paylasildigi için, gereginden fazla iyimser bir hava olusuyor. Örnegin süreci sabote etmek isteyen güçler, Allah korusun bir karakolumuza baskin düzenlese, bu toplumda büyük bir sok meydana getirebilir.
Örnegin, tutanaklarda Öcalan’in konusmasini okuyanlarin kafasinda, ‘Bize çizilen portre ile gerçekler farkli mi?’ seklinde bir soru isareti olustu.
Oysa IRA sürecinde masaya oturuldugu gün 2 kisinin hayatini kaybettigi bir patlama meydana gelmisti.
ETA ateskes ilan ettigi halde Madrid Tren Istasyonu saldirisini gerçeklestirmisti.
Ama buna ragmen baris gerçeklesti.
Bizim de gereginden fazla iyimser bir hava ile degil, gerçekçi bir yaklasimla sorunu çözmemiz gerekiyor.
Artik aklimizi duygularimizin önüne koymaliyiz.
Su ana kadar ki sabotajlar, suikastlar basarili olamadiysa, bu Basbakan Erdogan’in kredisi ile saglandi. Zaten bu tür tarihi sorunlari da ancak böylesine güçlü iradeler çözebilir.
Çözüm sürecinin gelecegi,
Basbakan Erdogan’in gücünü korumasina ve AK Parti’nin basarisina bagli.
Ama ayni zamanda çözümün önemli bir aktörü olmasi nedeniyle Öcalan’in da eli güçlendirilmeli.
Kandil’de, ‘Öcalan, devletin elindeki bir mahkum. Kendini kurtarmak istiyor. Bizim gelecegimiz ne olacak’ diyen bir yönetici kadro var.
Hatta onlar, Paris suikastini ‘Bize Avrupa’ya gelmeyin. Avrupa sizin için tekin degil’ diye yorumlamisti.
Aslinda, Paris suikastinin böyle bir mesaji da vardi.
Karayilan’in, ‘Aslinda kesin ve net bir karar için sadece BDP’lilerin gidip gelmesi yetmemektedir; dogrudan bir iliskiye ihtiyaç vardir’ demesinin arkasinda yatan neden o.
‘Biz ne olacagiz?’
PKK’nin yönetici kadrosu 225-250 arasinda.
Onlardaki, ‘Ne olacagiz’ duygusu, çözüm sürecini kilitleyebilir.
Çünkü her biri küçük bir Öcalan
Bu sorularin da cevabi düsünülmeli ve Öcalan’in eli zayiflatilmamali.
Sizdirilan tutanaklardaki Öcalan’in, sözlerini bir de bu açidan analiz etmekte yarar var.
——————————————–
Yeni Safak-12 Mart
Abdülkadir Selvi