Türkler, Kürtler, Lazlar (3)

Daha önceki yazilarimda, Lazlarin orijini, dili, kültürü ve tarihiyle ilgili özet bir bilgi sunmustum. Bu yazimda da, her üç halkin günümüzdeki konumlariyla ilgili bazi seylerin altini çizmek istiyorum.
Türk devlet yöneticileri, aydinlari, sanatçilari ve politikacilari, Kürtlere, Lazlara ve ülkede var olan etnik azinliklara yönelik asimilasyon politikalarinda ciddi bir degisiklik yapmis degiller. Günümüzde atilan adimlar, derde deva olmaktan uzaktir.
Bu, insanlik, hukuk ve akildisi politikalara, sadece Kürtler, itiraz ediyorlar, karsi çikiyorlar ve gerektiginde savasiyorlar.
3 bin yildan beridir Lazika (Lazlarin vatani) denilen ülkede yasayan, zengin tarihi bir geçmise, dil ve kültüre sahip olan Lazlarin, kendilerine yönelik bu yok sayma ve yok etme politikalarina karsi sesini yükseltmemesi, itirazda bulunmamasi, arastirilmasi, incilenmesi gereken önemli bir konudur.
Marksist ustalara göre, isçi sinifi, yasak, baski ve sümürünün var oldugu toplumlardaki degisimleri, dönüsümleri ve devrimleri gerçeklestirecek dinamigin lokomotifidir. Ulusal sorun basta olmak üzere, köylü, esnaf, kadin, aydin, gençlik gibi toplumsal sorunlar ise, bu lokomotifin arkasina takilan vagonlardir. Isçi sinifi kurtulusunu gerçeklestirme yolunda ilerlerken, ezilen tüm toplumsal gruplari da pesine takip, özgürlüge, mutluluga ve kurtulusa dogru götürür.
Bildigimiz gibi bu Marksist ilke, Türkiye’de geçerliligini yitirmis bulunuyor. Isçi sinifi adina politika yapanlarin donanimsizligi ve beceriksizligi yüzünden, Kürt ulusal mücadelesi lokomotif görevini yüklenmis bulunuyor. Türkiye isçi sinifini da, can havliyle kendini bu lokomotifin arkasindaki bir vagona atmis bulunuyor. Diger bir tabirle, Kürtlerin sirtina binmis bulunuyor. Bu tablo, Türk sosoyalistleri ve komünistleri için utanç verici bir durumdur.
Türkiye’de yasayan azinliklar, çesitli nedenlerle yasak, baski ve sömürü düzenine karsi çikamiyorlar. Sosyalistler de becerisizlik ve donanimsizlik nedeniyle düzeni degistirecek bir konuma gelemiyorlar. Dolayisiyle bu agir tarihi görev, Kürtlerin omuzuna binmis bulunuyor.
Kisacasi Kürtler, ülkedeki antifasit mücadelenin, degisim ve dönüsümün temel dinamigi haline gelmis bulunuyor.
Kürtler yüz seneden beridir, kurulu düzene itiraz ediyor, onu degistirmeye çalisiyor, gerektiginde silaha basvuruyor. Inisiyatifi eline alan Kürt ulusal mücadelesini yürüten kadrolarin, Türk sosyalistlerinin ve azinliklarin hazin durumuna bir çare bulmasi gerekmiyor mu? Elbette gerekiyor .
Peki, Kürt politik çevreleri bu konuya kafa yoruyorlar mi? Stratejik hedefler belirliyorlar mi? Uygulanabilir projelek yapiyorlar mi? Ne yazik ki hayir. Bu alan ne yazik ki egemen çevrelerin insafina terk edilmis bulunuyor.
Ekonomik, sosyal ve siyasal bir mücadeleyi kazanmak için, yapilacak en önemli islerden birisi, dostlarini çogaltmak, düsmanlarini ise azaltmaktir. Bunu saglamanin yolu da, çikarlari farkli olan toplumsal kesimleri, toplumun genel çikari dogrultusunda yan yana getirmek ve esgüdüm halinde mücadele alanina sürmektir.
Bu durumun farkinda olan egemen çevreler, baski altina aldigi ve sömürdügü toplumsal gruplarin yan yana gelmesini engelliyorlar, hem de onlari bir birine karsi kiskirtarak vurusturuyorlar.
Örnegin Kürtlerin üzerine yürürken, zengin-fakir, Alevi-Sünni, kadin-erkek, dindar-laik tüm irkçi söven kesimleri mücadele alanina sürüyorlar. Alevilerin üzerine yürürken, zengin-fakir, sagci- solcu, kadin-erkek tüm fanetik Sünnileri mobilize ediyorlar. Solculari boy hedefi yaptiklarinda ise, Kürt-Türk, Alevî-Sünni, kadin-erkek tüm sagci gruplari harekete geçiriyorlar. Dindarlarin üzerine yürürken de, tüm laikleri ayaga kaldiriyorlar.
Bu sekilde ezip sömürdükleri toplumsal kesimleri birbirine düsman hale getiriyorlar. Onlari korkutarak kurulu düzenin kanatlarinin altina aliyorlar.
Türkiye’de, insan haklari, demokrasi, sosyal hukuk devleti, degisim ve dönüsümün lokomotifi haline gelmis olan Kürt ulusal mücadelesi, bu toplumsal gruplari, düzenin etki alaninin disina çikararak, bozuk düzeni degistirme saflarina katmasi gerekir.
Bu tarihi görevi omuzlamadan, Kürt ulusal mücadelesine destek vermeyen toplumsal gruplari tenkit etmek, kinamak ve mahkum etmek, hakli bir yaklasim degildir.
Kürt partileri, sivil toplum kuruluslari ve bireyleri, Laz ulusal mücadelesi basta olmak üzere, ülkede yasayan tüm azinliklarin hak ve hukukuna sahip çikmalidir. Bunun için, ciddi bir ideolojik, politik, örgütsel arastirmalar yapilmalidir, stratejik hedefler belirlenmelidir.
Bunu basarmasi için de, her seyden önce kendine, bir çeki düzen vermesi gerekir. Bunun için atilacak ilk adim, Kürt halki adina konusacak bir ulusal birlik, ulusal bir cephe kurmak, daha sonra diger toplumsal kesimlerle is ve güç birligi yapmaktir.
Kürtler de, çok halkli, çok sinifli, çok kültürlü, çok dilli, çok din ve mezhepli bir toplumdur. Kürt politikacilari ve önderleri bu nedenlerle, kaderini tayin etme mücadelesi sürecinde, basta Kürt halki olmak üzere, Kürdistan’da yasayan tüm birey ve toplumsal gruplara ne haklar verecegini simdiden deklere etmelidir. Kendini simdiden baglamalidir. Aksi halde, ezilen ve sömürülen kesimler, neden Kürt ulusal hareketine destek versinler ki?….
Yilmaz Çamlibel