Millet Sözlesmesini kesfediyor!
Size ait olan hiç bir sey hukuken ötekine ait olana üstün degildir. Ne diliniz, ne etnik kimliginiz, ne kültürünüz, ne inanciniz, ne de ideolojiniz… Toplumsal sözlesme ise ahlakin en temel kurali üzerine kurulur: Esit özgürlüge ve gönüllülüge dayanir. Bugün ahlakin temel kuralina dayali 1920 sözlesmesini yeniden kesfediyoruz.
Birileri Türk milletinin akli selimine çagrida bulunuyormus. Türklük anayasadan çikmamaliymis.
Öyle ya, Anayasa’dan çikarilir çikarilmaz, ‘Türk’ tarih sahnesinden silinecek. Demek ki 1924 Anayasasi adi verilen kagit parçasi üzerine yazildigi için tarih sahnesinde varlik kazanmis.
Haklilar, kagit üstünde var olan, silinince de yok olmaya mahkum. Galiba kurucu irade sadece hukukun tanrisi degil, yerin ve gögün, canli ve cansizin, alfa ve omeganin (ezel ve ebedin) de yaraticisi. ‘Ol!’ der o sey ne ise yoktan var olur.
Kagida ‘Türk’ yazinca Türk varlik aleminde belirir. ‘Tüm medeniyetler Orta Asya’dan’ ve ‘Tüm diller Türkçe’den dogmustur’ der öyle olur. ‘Osmanli hain’ deyince, hain olmus olur. Öyle de olunca kagit üstünde Türk yaratan yaraticinin adinin da Anayasa’dan çikarilmasina karsi çikilir.
Öyleyse Cumhurbaskanligi forsunda 16 yerine üç yildiz olmali, zira ‘Türk’ 1924, 61 ve 82 ile üç defa var olmus.
1876 Anayasasi’nin 8. Maddesinde ‘Osmanli devletinin vatandasliginda bulunan fertlerin tamamina ayrim yapilmaksizin Osmanli’ dendigine göre, Osmanli Türk olmuyor.
1921 Anayasasi da ‘Türk’ demiyor. Hatta hiç bir sey demiyor. Sadece ‘millet’ diyor. Bu anayasayi yapan meclis de kendine ‘Türk Meclisi’ demiyor. Sadece Büyük Millet Meclisi diyor. Büyüklügü Türklük’te degil, etnik vurgudan uzak, gönüllü birliktelikten mütesekkil bir ‘millet’ olmakta görüyor. Böyle olunca da haliyle bu meclis bize ait olmamis oluyor.
Yani 1920 meclisine bu kafayla isgal meclisi demek de mümkün!
1924’ten önce Türk yok!
Istiklal marsi isgalcilerin marsi. Öyle ya 225 kelime içinde bir defa dahi ‘Türk’ kelimesi geçmiyor. Yunus Emre, Haci Bektasi Veli, Seyh Bedrettin bizden degil. Fatih,Kanuni vs. bizden degil, zira hepsi 1924 öncesinde yasamis. Ama tek parti diktatörlügünü insa edip Dersim katliamini gerçeklestirenler, asimilasyon ve inkar politikalarini yürütenler, fasizme ve irkçiliga methü senalar edenler, Iskilipli Atif Hoca’yi ve Menderes’i asanlar, ve elbette tüm darbeciler bizden. Ne de olsa bunlar 1924’ten sonra yasamis. Bu ülkede Türklerin binlerce yildir Islam ile ürettigi derin tarihsel miras ve kültüre en büyük zarari verenler bizden. Türkü ve ilahileri yasaklayanlar bizden. Çifte minareleri, Ulu camileri, Selimiye, Sultanahmet’i insa edenler, divan edebiyati… kisacasi bu topraklara rengini veren ne varsa hepsiyle husumeti olanlar bizden…
Biz buyuz demek ki! Biz 1924’ten önce yoktuk, zira ondan önce anayasada ‘Türk’ yazmiyordu.
Kurtulus savasini kazananlar bizden degil demek. Çanakkale destaninin bizimle ilgisi yok, zira o sirada anayasada Türk yazmiyordu.
Bildiriyi hazirlayanlarin her defasinda kendilerini sandiga gömen milletin akli selimine hitaben söyledigi bu.
Bu karanlik aktörleri, Yunan site demokrasisini savunan Spartali ve Tespialilari tuzaga düsürmek isteyen Pers Generali Hidasnes ve birligine benzetecegine, 300 Spartali’ya benzeten zehirli dilin müktesebati da bu…
Hasan Celal Güzel, Halil Inalcik ve Ahmet Gökçen’in bu bildirinin altina imza atmis olmalari sadece kötü bir saka. Zira haricilik mantigiyla hazirlanmis bu bildiriyi yeni Anayasa’nin Türklüge zarar verme ihtimali nedeniyle imzalarken, Türklügü, tarihsel kazanimlari, kültürü ve inanç derinligiyle katleden bir ideolojiyle yan yana durmus olmalari sadece kötü bir saka ile izah edilebilir.
Saka bir tarafa…
Kagida bir sey yazmakla, kurum yaratabilirsiniz, ama kültür, tarih, dil, din ve kimlik yaratamazsiniz.
Ayni sekilde silmekle de hiç bir seyi yok edemezsiniz.
Ancak yazdiklarinizveya sildiklerinizle ahlakin temel kuralini ihlal edebilirsiniz: ‘Kendine yapilmasini istemedigin seyi baskasina yapmayacaksin!’ Ahlakin bu temel kurali, dinlerin ve hukukun temel kuralidir. Zira insan olmak ancak bu temel kural üzerine insa edilebilir. Yoksa insanlik da yoktur.
Öteki inancini yasamasin derken, ötekinin de ayni seyi size uyguladiginda sikayet etmemeniz gerek. Herkes benim ideolojime göre yasasin dediginiz anda, ötekinin de sizi zorla kendi ideolojisine uydurma hakkini elde edecegini kabul edeceksiniz. Öteki için basörtüsü yasak olsun derseniz, size de bas açiklik dayatildiginda sesiniz çikmamali.
Dayatirsaniz, dayatilmayi da göze almaniz gerekir. Zira size ait olan hiç bir sey hukuken ötekine ait olana üstün degildir.
Ne diliniz, ne etnik kimliginiz, ne kültürünüz, ne inanciniz, ne de ideolojiniz…
Ahlakin en temel kurali
Yeni Anayasa yeni bir toplumsal sözlesme demektir. Toplumsal sözlesme ise ahlakin en temel kurali üzerine kurulur. Esit özgürlüge ve gönüllülüge dayanir.
Bu sözlesme 1920’de vardi. Ilk meclis bu sözlesmeyle bir araya gelmisti. Bu sözlesmenin bir ifadesi olarak 1921
Anayasasi ve ardindan ayni sözlesmenin ruhunu yansitan Istiklal Marsi yazilip kabul edilmisti.
Bu mecliste, onun dayandigi sözlesmede, kabul ettigi anayasada ve marsta, gönüllülük temelinde kader birligi etmis olanlar arasinda ötekilestirme olmadi. Hiç kimse kendine ait olani ötekine dayatmadi. Ne dilini, ne etnik kimligini, ne inancini, ne kültürünü, ne de yasam tarzini…
Birinci Meclis, onun Anayasasi ve Marsi, milleti bir irka indirgemedi, bu yüzden Türk milleti demedi, zira Kürt de, Laz vs. de vardi. Birlikte büyük varolus mücadelesini vermislerdi. Zira onlar ahlakin temel kuralini idrak yeteneklerini, yani insanliklarini kaybetmemislerdi.
Birinci Meclis bir darbeyle dagitildi ve sözlesme bozuldu. Onun Anayasasi ortadan kaldirildi. Istiklal Marsinin yazarina bu topraklar dar edildi. Sözlesmeyi aktedenler yok edildi. Ahlakin temel kurali ihlal edildi.
Türklügün anayasaya girisi, tüm bunlarin ortadan kaldirilmasinin ardindan gerçeklesti. Yani Türklük anayasaya yazilirken, aslinda yok edildi. Çünkü ona vücut veren miras yok edildi.
Ama laboratuvarda bir yalan insa edildi ve neredeyse bir asirdir damarlarimiza zehrini akitmakta. Simdi birileri bu yalan bitmesin istiyor.
Bugün ahlakin temel kuralina dayali 1920 sözlesmesini yeniden kesfediyoruz.
Karanligin sövalyeleri oldukça kaygili.
Millet ise çok umutlu!
———————————————-
Star-3 Nisan
Osman Can