Makale

Eyalet sistemi, insallah

BDP geçen cuma yeni anayasanin birinci maddesi üçüncü fikrasi olarak Cumhuriyet tarihinde ilk kez adem-i merkeziyet ilkesine resmiyet kazandirdi: ‘Devletin idarî yapisi adem-i merkezî sistem esasina göre düzenlenir. Devletin toprak bütünlügüne dokunulamaz.’ Bakalim AKP ve CHP bu mükemmel teklifi lâyikiyla degerlendirebilecek mi? Basbakan’in pazar aksami ilk kez kendisi telaffuz ettigi Türk tipi baskanlik çagrisi bu konuda iyimser olunamayacagina delalet ediyor.

Hâlbuki daha 29 martta: ‘Güçlü bir Türkiye asla eyalet sisteminden korkmamalidir. Üniter yapi bununla alakali bir sey degil. Siz eyalet sisteminde de üniter yapiyi muhafaza edebilirsiniz’ dediydi. Tabii o eyaletler kâgit üzerinde ise muhafaza edersiniz, ama idarî, malî ve siyasî özerkligi olan eyaletlerden bahsediliyorsa illâki farkli bir üniter yapidir sözkonusu olan. Basbakan’in ve teskilâtinin düsündügü kâgit üzerinde eyalet için üç somut veri var.

Ilki AK Parti’nin Anayasa Uzlasma Komisyonu’na ülkenin idaresi maddesinde verdigi teklifin 1982 Anayasa’sindaki maddeden farki yok. Burada eyalet filan sözkonusu degil.

Ikincisi, geçenlerde AKP tarafindan halka dagitilan ‘Türkiye Baskanlik Sistemini Konusuyor’ kitapçigindaki su açiklama: ‘Hükümet sistemi olarak baskanligi seçen bir ülkenin zorunlu olarak devlet sistemi tercihinin federalizm olmasi gibi bir durum sözkonusu degildir. Baska bir ifadeyle, federal yapi baskanlik sisteminin zorunlu bir sonucu degildir. Teklifte devlet sistemine iliskin olarak, yani üniter devlet konusunda hiçbir degisiklik yer almamaktadir.’

Üçüncüsü, AKP usulü baskanligin savunucusu Anayasa Komisyonu Baskani Burhan Kuzu’nun ‘Her Yönüyle Baskanlik Sistemi’ baslikli kitabi ayni yaklasimi dile getiriyor: ‘Hemen belirtelim ki, federal ya da eyalet yapilanmasi Baskanlik modelinin olmazsa olmazi degildir.’ (s.14) ‘Bu modelde Fransiz sisteminin üniter yapisiyla ABD’deki baskanin yetkileri bulusturuluyor.’ (s.139)

Sonuç itibariyle eyalet, en azindan simdilik, âkil insanlar için de kullanilan yedi cografî bölgeden pek farkli degil. Oysa Türkiye’nin, artik eyalet mi olur, bölge mi, federal devlet mi, adem-i merkezilesmeye ziyadesiyle ihtiyaci var. Hele güçlü denge ve denetleme mekanizmalari gerektiren baskanlik sistemine gidilecekse.

Biraz tarih

Bu topraklar iki yüz yildir merkezî bir idare anlayisiyla malûl. 1808’de çocuk sultan II. Mahmud’un kabul etmek zorunda kaldigi, ilk adem-i merkeziyetçi akit Sened-i Ittifak’in reddiyesiyle bu akdin ruhuna tamamen aksi yönde uygulamalari yasayageldi.

19. yüzyil boyunca, Imparatorlugun farkli bölgelerinde güçlenen ayan ve Kürdistan’da mirlikler yok edildi.

Merkezden uzak eyaletler diger Avrupa güçleri tarafindan ilhak edildi (Bosna, Cezayir, Tunus, Libya) ya da merkezden bagimsizlik (Bulgaristan, Sirbistan, Yunanistan) veya muhtariyet kazandi (Misir).

Babiâli elinde kalan toprak üzerinde otoritesini yeniden tesis etmeye çalisti ve bunda basarili da oldu. II. Mahmud, Abdülmecit, Abdülaziz ve Abdülhamid dönemleri Osmanli’daki Batililastirma süreci ayni zamanda merkezin kontrolünü yeniden tesis etme sürecidir.

Osmanli topraklarinda 19. yüzyil ortasina kadar eyalet sistemi geçerliydi. Abbasî, Bizans ve Selçuklu’dan miras timar ve toprak rejimi, Anadolu’daki eyalet yapilanmasinin ana ekseniydi. 19. yüzyilin ikinci yarisinda Fransiz vilâyet sistemine geçildi. 1861 Cebel-i Lübnan Nizamnamesi ile Lübnan’a özel statü, 1864 Vilayet Nizamnamesi ve 1871 Idare-i Umumiye-i Vilayet Nizamnamesi ile yeni idare sistemi memleket sathinda yapilandirildi.

1876’da Kanun-u Esasî ile vilâyet sistemine getirilen yetki ilkesi merkezin tasra üzerindeki tahkimini degistiremedi. Mesrutiyet reformlari Osmanli’nin çöküsünün önünü almada çok geç gelen, yetersiz ve sinirli icraatlar olarak kaldilar. Merkeziyetçi idare tarzini katiyen yerinden oynatamadilar. Aksine Ittihat ve Terakki hükümeti, 1909 darbesi sonrasinda Mesrutiyet dönemi icraatlarini merkeziyetçi bir yaklasimla yeniden gözden geçirdi.

Cumhuriyet dönemi ise had safhada bir merkeziyetçi idare anlayisiyla bina edildi.

Iste bugün böylesine yüklü bir sistemin tahribatlariyla cebellesiyoruz. Adem-i merkezîlesme ihtiyaci iktisadî, siyasî ve idarî anlamda kendini dayatiyor. Anayasal süreç ya da baskanlik bu ihtiyaca çözüm üretmek için muazzam bir firsat. Insallah akl-i selim galebe çalar da siyasî irade had safhada merkezîlesmeye yol açacak Türk usulü baskanlik gibi maceralardan kaçinir. Aslinda en güçlü ve etkin yönetimin paylasilan yönetim oldugunu anlar.

——————————-

Taraf-9 Nisan

Cengiz Aktar

Balkêş e ?
Close
Back to top button