Makale

Suriye politikasi

Suriye’deki içsavastan, içsavasin bölgesel ve küresel etkilerinden kimse azade degil. Ön cephede veya daha beride olsun aktörlerin hepsi temkinli ve son tahlilde kendi çikarlarini kollamanin pesinde. Türkiye hariç!

Hükümetin verdigi görüntü su: Suriye Sünnîlerinin muhalefetine kosulsuz destek, hatta bu muhalefet içinde basta ABD olmak üzere hatiri sayilir ülkelerce ‘terör örgütü’ sayilan El-Nusra’nin hâmisi konumu…

Basbakan’in tipki zamaninda Israil Basbakani Olmert’e duydugu öfke benzeri kisisel bir Esad husumeti…

Basin üzerinden uluorta verilen dispolitika beyanlari…

Mülteci politikasiyla askerî destegi birbirine karistirarak katmerlenen tarafgirlik…

Ve bütün bu etkenler sonucunda artan güvenlik riskleri.

Buna mukabil diger aktörler, ya ABD gibi çok yakin zamanda sütten agizlari yandigindan ya da kiminle tesrik-i mesaide bulunduklarinin bilincinde olduklarindan Suriye’de çok daha incelikli ve temkinli politikalar izlemekteler. Bu kadar bagirip çagirmasina ragmen pek bir sonuç elde edemeyen Türkiye’nin hâli ortada.

ABD artik bir Müslüman ülkeye müdahale etmeme konusunda son derece kararli; silâhli muhalefetin kimligi ve islemeye basladigi savas suçlari Suriye’ye olan mesafesini iyice açiyor.

Muhalefeti silâhlandirma ve Iran’i izole etme konularinda heveskâr olsalar da Britanya ve Fransa uzaktan müdahiller.

Israil Esad’in tanidik bir düsman oldugundan hareketle sürekli alttan almaya çalisiyor.

Rusya bölgedeki varliginin son kalesi için bütün diplomatik, askerî, iktisadî teçhizatini seferber etse de opsiyonlari açik tutuyor.

Sam rejimi zayifladikça etkisi artan Iran dahi muhaliflerle ‘görüsmem’ demiyor.

Sünnî muhalifler arasinda hem nalina hem mihina oynayan Katar’in ne de Suudlarin Suriye’ye siniri var.

Bizim hükümette ise bitmez bir hiddet ve tek basina etrafa ayar verme hevesi hâkim. Oysa bütün Türkiye gibi hükümet mensuplari da Suriye’yi ve genelinde Ortadogu’yu yeniden kesfediyor. Bu memleketin hariciyesinde Arap memleketleriyle ilgili yeterli kurumsal hafiza, akademisinde de bilgi birikimi yoktur. Herkes Kemalist tornadan geçmistir. 1934’e kadar Arapça ve Farsça yasaktir, Arap alfabesinin kaldirilmasiyla o cografyalarla ortak tarihimizi okumak bile mümkün degildir. Yeni kesfedilen din kardesleri anca bize benzeyen Sünnîlerden ibaret kalmistir. Bu da Suriye politikasini objektif olmaktan çok uzak kilmistir.

Bugün soru su: Türkiye’nin, hükümetin bu tamamen tek tarafli politikasindan çikari ne olabilir? Financial Times’dan David Gardner’in burada pek hosa giden tabiri ‘Turcosphere’ yani Türk nüfuz alani Suriye Sünnîleriyle kurulacaksa bu, Türkosfer’den ziyade Sünnosfer olur. Bedeli de komsularda ve simdi içeriye siçramis siddetin devami, uzun vadede ise bölgenin din temelinde ayrismasi ve türdeslesmesi… Suriye’nin Akdeniz kiyisinda Alevistan olustu bile.

Obama ile görüsmesi sonrasinda Erdogan’in Cenevre sürecine gösterdigi kati muhalefet bitti. Uçusa yasak bölge ise Güvenlik Konseyi’ne havale edildi. Umalim ki bunlar hükümetin meseleye daha mâkul, mesafeli ve temkinli yaklasmasinin emareleri olsun. Bu yeni akil Sünnîlere verilen destegin bütün mazlumlara verilecek insanî ve siyasî destege dönüsmesine önayak olsun.

‘Suriye demokrasisi’!

Hükümet Suriye politikasinda bocalarken ‘aslan’ CHP inisiyatif aliyor, Sam’a, Avrupalara kosusturuyor. Ancak ecnebiler pek dedigini anlamiyor. Nitekim Kiliçdaroglu Avrupa Parlamentosu (AP) Sosyalist Grup Baskani Hannes Swoboda’nin önünde Erdogan ile Esad’i ayni kefeye koyma aymazligini gösterince azari isitti: ‘Erdogan’la Bessar Esad’i mukayese eden açiklamalar sadece yanlis anlasilma olabilir. Erdogan’in siyasetine yönelik bütün mesru tenkitlere katilmakla birlikte, Erdogan’in, Suriye halkina karsi terör ve savas yürüten Bessar Esad’la mukayese edilmesi mümkün degildir.’

Yetmemis AP sözcüsü CHP’ye ifade özgürlügü dersi de vermis: ‘Esad Erdogan karsilastirmasini CHP istedigi yerde yapabilir ama AP Sosyalist Grubu logosunun arkasinda bu olmaz.’

Ama parti hiç altinda kalir mi? Yardimcisindan, Genel Baskan’in maruz kaldigi muamele münasebetiyle tarihe geçmeye aday bir bomba geldi. ‘Suriye halkinin refahini, kardesligini ve Suriye demokrasisini korumak gerekli diyen’ daima CHP imis ve bugün uluslararasi camia dönüp dolasip bu asamaya gelmismis. ‘Suriye demokrasisi’ lakirdisini Suriye rejimi bile kullanmiyor!

CHP 2008’de Baykal döneminde Sosyalist Enternasyonal’den atilayazmisti. Geçen haftaki fiyasko ve gayriciddiyet Avrupali Sosyalistleri CHP’nin ne olmadigi konusunda artik ikna eder insallah.

—————————————–

Taraf-21 Mayis

Cengiz Aktar

Back to top button