Suç ve ceza
‘Suç ve ceza’ hayatta sik sik karsilastigimiz, bir arada kullanilan ve birbirini çagristiran iki kelimedir. Ceza suçun karsiligi olarak konmustur.
Bu ayni zamanda Dostoyovski’nin ünlü romaninin adidir. Romanin bas kahramani Raskolnikof, geçim sikintisi çeken bir üniversite ögrencisidir. Parasi için bir rehinci yasli kadini öldürür. Bunu yaparken de yasli kadinin o kadar parayi ne yapacagini sorgular ve böyle bir suç için kendince hakli bir düsünceden hareket eder. Ne var ki, bu onu vicdanen rahatsiz eder, kendi kendini sorgular ve bu is bir iskenceye, yani cezaya dönüsür Sonunda dayanamaz, savciya giderek gerçegi açiklar.
Ama her toplumda Raskolnikof’tan çok daha agir suçlar isleyenler vardir ki vicdanlari sizlamaz, yaptiklarini hak bilirler.
Katilin Raskolnikof gibi vicdanlisini nerde bulacaksiniz! Belki Dostoyevski gibi bir büyük düsünürün romanlarinda
Bizim ülkemizde vicdani sizlamadan yüzlerce masum insani iskenceden geçiren, onlarcasini öldüren ne zalimler gördük, su 12 Eylül döneminde
Bunlar bu isi, kendi deyisleriyle ‘devlet için’, ‘vatan-millet için’ yaptilar, görev geregi!..
Ve bu ülkede onlar için, ‘Vatan için kursun atan da, kursun yiyen de sereflidir!’ diyen basbakanlar da görüldü
Yillar geçti, simdiye dek içlerinden yalnizca bir tetikçinin, bu katiller ekibinin yaptiklarini desifre ettigini gördüm: Ayhan Çarkin Her seye ragmen vicdanli oldugunu sanmistim. Demek onlarin arasinda bile vicdani olanlar var, demek insan yüregi bir tas, bir demir parçasi degil diye düsünmüstüm Ama yanilmisim. Son olarak gazetelerde çikan bir habere göre, o da sözünden dönmüs, ‘O sözleri ederken uyusturucu almistim, aklim basimda degidi!’ demis.
Derken o dönemin önemli sorumlularindan biri intihar etti. Olaganüstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçioglu
Kozakçioglu, JITEM’in ve öteki devlet içi veya devlet ‘yandasi’ suç örgütlerinin cirit attigi, ‘faili meçhul’ denen binlerce cinayetin islendigi, binlerce köyün yakilip yikilarak milyonlarin sürüldügü bir dönemde Diyarbakir’da Olaganüstü Hal Valisi idi.
O ve onun gibiler, elbet yaptiklarini Olaganüstü Hal Yasasi’na dayandirdilar. Bu dönemin tek sorumlulari elbet onlar degil. Bu yasayi çikaranlar, bütün bu uygulamalara yesil isik yakanlar, onlarin üstünü örtenler Bu bir zincirdir ki devlet katinda binlerce kisinin sorumlulugunu içerir.
Ama bunlar kendilerinden hesap sorulamiyacagindan emindiler, güçlüydüler, pervasizdilar
Nitekim hesap sorulmadi da. Son yillarda bir dizi darbe girisimi açiga çikarildi. Onlara yeltenenler ve 28 Subat darbecileri su anda hesap vermekteler. Ama bu hesap ‘Firat’in ötesine’, 1980’li yillarda Diyarbakir Askeri Cezaevi’nde olup bitenlere, 1990’li yillarda bölgede olup biten akil almaz olaylara, yani Kürtlere karsi islenen suçlara uzanmadi. Bu dönem dokunulmaz olarak kaldi, oradan ‘bir tugla’ çekilmedi.
Peki Kozakçioglu neden intihar etti dersiniz? Acaba bunca yil sonra bir vicdan muhasebesi mi yapti, yoksa tümüyle baska bir nedeni mi vardi?
Kimbilir, O dönemin sorumlulari içinde bile belki vicdani onca olup bitene katlanamayanlar vardir. Hani binde, on binde bir de olsa
Eger öyleyse, Kozakçioglu’nun sorumluluk döneminde islenen ve kendisinin de rol aldigi, en azindan tanik oldugu onca olay, cinayet, zulüm, belki zaman zaman rüyalarina girdi, içi içini yedi ve sonunda ayaklari onu savciya götürmese bile, elini tetige götürdü ve kendi cezasini kendi eliyle uyguladi.
Eger böylese, bu bile, çok geç kalmis olsa da onurlu bir tavirdir.
Ama belki de onu böylesine bir panige ugratan, bizim bilmedigimiz yeni gelismeler vardir. Bu konuda pek iyimser degilim ama
23 Mayis 2013
Hüseyin Azad