Makale

Cuntacilik

Eger bir ülkede, üretim artmiyorsa, refeh düzeyi yükselmiyorsa, gelir dagilimi çarpiksa, issizlik artiyorsa, genis halk kitleleri arasindaki umutsuzluk yayginsa, insan haklarina dayali, sosyal hukuk devleti kurup yasatmak olanaksizdir.

Bu tür ülkelerin egemenleri, toplumsal muhalefeti, yasak, baski ve siddetle kontrol altinda tutmaya çalisirlar. Bu ülkelerdeki rejimler, zaman zaman kaos ve kriz içine yuvarlanirlar. Egemenler, kendi koyduklari kurallar içinde kalarak toplumu yönetemez duruma düserler.

Dünyanin her yerindeki egemen çevreler, böylesi durumlarda kurulu düzeni korumak, toplumun dizginlerini elinden kaçirmamak için, evrensel bir projeyi yürürlüge koyarlar. Bu projeyi kisaca söyle özetliyebiliriz. ‘Toplumsal muhalefeti illegaliteye ve siddete yönlendir. Kan dökülmeye baslasin. Sonra, vatan elden gidiyor diye kiyameti kopar. Askeri bir cuntayi iktidara getir. Üstün silah gücüne dayanarak, toplumsal gruplari ezip yok et. Gerekli siyasi ve ekonomik düzenlemeleri yap ve yeniden parlamenter sisteme geç.’

27 mayis 1960 askeri çuntasi, iste böyle bir gereksinim sonucunda iktidara el koymustu. Bu konu günümüzde de, enine boyuna tartisiliyor. Ben de, yasanan bu tarihi olayin bazi önemli yönlerine dikkatinizi çekmek istiyorum.

1960 yilina kadar, askeri kisiler de tipki sivillerle gibi 657 Sayili Devlet Memurlari Yasasi’na bagliydilar. Yani asker ve sivil memurlar arasinda ayrilik gayrilik yoktu. Kisacasi askeri personel de, kit kanaat geçinen toplumsal gruba mensup insanlardi. Ortada henüz lüks askeri lojmanlar yoktu.

Anadolu ve Kürdistan’in kirsal yörelerinde görev yapan subay ve astsubaylar toprak damli evlarde kirayla otururlardi. Sivillerle beraber elde file, ucuz domates, biber, patates almak için pazara giderlerdi. Sivillerin oturdugu kahvehanede oturur, tiras oldugu berberde tiras olurlardi. Genç subaylar yörenin delikanlilariyla futbol oynar, ava giderlerdi. Kisacasi halkla ordu iç içe yasadiklari için, birbirine yabancilasmamislardi.

27 Mayis cuntasinin arkasindaki karanlik güçler Türk ordusunun içinde bulundugu bu durumu ciddi sekilde degistirdiler. Verilen akil üzerine ‘Ordu Yardimlasma Kurumu’ adinda bir ekonomik örgüt kuruldu. Herkes bu örgütü, hastalik, dügün, ev tasima gibi nedenlerle üyelerine geri almak üzere ufak tefek para desteginde bulunan ‘Memur Yardimlasma Dernegi’ gibi algiladilar.

Durumun böyle olmadigi sonradan anlasildi. OYAK denilen bu teskilat, yaklasik 60 dalda insaat, bankacilik, imalat ve ticaret yapan bir konuma gelmis bulunuyor. Dis sermayeyle ortak sirketler kuruyor. Fabrikalar açiyor, binlerci isçi çalistiriyor.

Hepsinden daha önemlisi, Türkiye’deki silah sanayisinin büyük bir bölümünü kontrol altina almis bulunuyor. OYAK, kasasina oluk gibi akan paralar sonucunda, Koç, Sabanci, Eczacibasi’ndan sonra ülkenin üçüncü büyük holdingi seviyesine yükselmis bulunuyor. Kisacasi Türk ordusu, kapitalist bir organizasyon haline gelmis bulunuyor.

Bilim çevrelerinin söyledigi gibi, bir insan veya toplumsal grubun, özlem, duygu, düsünce ve davranislarini belirleyen temel sey, içinde yasadigi maddi ortamdir. Insanlari milli veya gayri milli, savassever veya barissever, mazlumdan yana veya zalimden yana yapan temel factör de, içinde yasanilan bu maddi ortamdir. Bu nedenle Türk ordusu, siyasal, ekonomik, kültürel ve toplumsal olaylara ve konulara kapitalist gözle bakiyor ve kapitalizmin genel çikari dogrultusunda tavir aliyor.

Dile getirdigim bu nedenlerden dolayi:

1-Türk ordusu, mali, sanayi, bankacilik, turizm, silah sanayisi basta olmak üzere, birçok dalda ticaret yapmaktadir. Bu nedenle kapitalist bir kurum haline gelmistir.

2-Bu nedenle Türk ordusu hayatin her alaninda, kapitalistlere yakin, emekçilere ise uzak durmaktadir..

3-Türk ordusu, kendini, lojman, ordu evleri ve benzer sosyal tesisler içine hapsetmis, bu nedenle halkina yabancilasmis bulunuyor.

4-Türk ordusu dis sermayeyle kurdugu ortakliklar nedeniyle, gayr-i milli bir karekter kazanmistir. Global çikari ulusal çikarin önüne koymaktadir. Meydana gelebilecek her türlü toplumsal olaylar karsisinda hiç süphe yok ki, globalizmin çikarina uygun sekilde davranacaktir. Kisacasi ‘Türk ordusu, halkin bagrindan çikmistir’ sözü büyük bir yalan ve sahtekarliktan baska bir sey degildir.

5-Silah sanayisini kontrol altinda tuttugu için Türk ordusu, baristan degil savastan yanadir. Çünkü, ürettigi tank, top, uçak, askeri araç ve gereçleri satmasi için bölgesel savaslara ihtiyaçi vardir. Bu nedenle, Ortadogu’nun istikrar ve baris ortami içinde olmasini istememektedir. PKK’yi savasmaya zorlamasinin temel nedeni de, bu kapitalist tercihtir.

6-Türk ordusuyla AKP iktidari arasindaki mücadelenin ana nedeni laik, anti-laik sorunu degildir. Ordu sermayesiyle yesil sermaye arasindaki rekabettir, pazar bölüsümüdür. Dindarlarla Kemalist bireyler, bu kapitalist rekabetin fügüranlaridir. Ergenekon davasina da bu açidan bakmak gerekiyor.

7-Ve sonuçta üniter, totaliter, jekoben Türk resmi ideolojisi, Kemalist fasizm asamasina ulasmis bulunuyor.

Yilmaz Çamlibel

Back to top button