Erdogan’a öfkemi neden kaybettim?

Kulaklarim sagir olmus bir sekilde olup bitenleri izliyorum. Artik Erdogan’a karsi hiçbir öfke duymuyorum.
Günlerdir bütün bu olanlari izlemekten dolayi müthis yorulmus hissediyorum kendimi. Büyük bir patlamanin ardindan sagir olmus gibiyim. Etrafimda kan revan içinde kaçisan insanlar görüyorum; kapkara bir toz bulutu, atesler yaniyor, bir felaket havasi. Ama ben hiçbir sey duymuyorum artik.
Baslarda Basbakan’a büyük bir öfke duyuyordum. ‘Neden böyle yapiyor’, ‘Neden ülkeyi atese atiyor’, ‘Neden insanlari birbirine karsi kiskirtiyor’… Sonra baska sorular basliyordu: ‘Basariyi, huzuru mu sindiremiyor acaba’, ‘Kürt meselesini çözmeye çalisan birisi nasil olup da Gezi Parki’nda bogulur’, ‘Apo’yla görüsme cesareti gösteren bir Basbakan Gezi’deki eylemcilerle mi görüsemiyor’, ‘Neden bir türlü geri çekilip, partisinin kurumsal zekâsinin devreye girmesine izin vermiyor?..’
Velev ki komplo
Sonra, bakiyorum Basbakan’dan ve çevresinden binbir türlü komplo teorileri etrafa saçilmaya baslamis. Türk devletinin yüz yillik can simitlerine sarilmislar, ‘iç ve dis düsmanlarimiz’ türküsünü söylüyorlar. Yine o asamada enerjim vardi, hani belki sesimi duyururum diye, sosyal medyadan, TV kanallarindan yüz kere tekrar ettim: ‘Velev ki, bir komplo olsun ortada, siz tansiyonu sürekli yükselterek o komploya en ciddi yardimi yapiyorsunuz.’ ‘Velev ki, içerden disaridan birileri Türkiye’nin içini karistirsin, insanlari panzerlerin önüne kendilerini atacak kadar neyin öfkelendirdigini anlamaya çalismayacak misiniz?’
Sonra yavas yavas öfkem de enerjim de azalmaya basladi. Dönüp kendi içime baktigimda öfkemin neden geldigini ve gittigini simdi anlayabiliyorum. Sanirim ben Erdogan’a hep bir güven duydum; bunu bütün açikligiyla kendime söyleyemesem de kalbimde her zaman bir yeri oldu. Türkiye’nin nelerin içinden çikip geldigini ben çok çok iyi biliyorum. Çocuklarini gözaltina alip onlari kaybeden karakollarin önünde annelerin hissettigi o tarifsiz çaresizligi biliyorum. Kapida, o anneye ‘Çocugunuz bizim tarafimizdan alinmadi’ diyen devlet gelenegini çok iyi taniyorum.
Ben ‘Camide içki içtiler’ diyen Erdogan’da, tüylerim diken diken olarak o devleti gördüm. Ilk önce, ‘Yanlis biliyor herhalde’ dedim. ‘Herhalde yanlis bilgilendirdiler.’ Videolari izledim. Polisin hismindan kaçan gençler Allah’in evine siginmislardi. Cami kocaman bir revire döndürülmüstü. Ortalik kan revan olmustu. Insanlar acilar içinde kivraniyorlardi. Tam bir felaket havasi vardi orada. Dolmabahçe imamiyla gurur duydum. ‘Iste dedim, benim ülkemin dindar insani böyle vicdanlidir.’
Sonra, kulaklarima inanamaz bir sekilde Erdogan’i dinledim. ‘Camide içki içtiler’ diyerek insanlari kiskirtiyordu. Sonra, Erdogan’in anlattigi hikâyeden çok farkli bir hikâye anlatan imam hakkinda sorusturma açildigini duydum. Benim Erdogan’a olan güvenime ilk darbe Uludere katliamiyla gelmisti. Bu cami konusunda anlattigi hikâye de sonuncusu oldu.
Ilk günlerde duydugum öfkeden eser yok simdi. Kulaklarim sagir olmus bir sekilde olup bitenleri izliyorum. Artik Erdogan’a karsi hiçbir öfke duymuyorum.
—————————————————-
Radikal-13 Haziran
Orhan Kemal Cengiz