Makale

Nazar Degmesin

Nazar degmesin, MIT-Imrali diyalogu ile baslayan süreç iyi gidiyor. Abdullah Öcalan’in Newroz mesajinda silahli mücadele döneminin sona erdigini belirtmesini, PKK’nin ateskes ilan etmesi ve gerillalarin Güney Kürdistan’a çekilmeye baslamasi takip etti. Daha bir süre devam edecegi beklenen söz konusu geri çekilmenin tamamlanmasiyla birlikte, çatismazlik konusunda geri dönülmez bir noktaya gelinecegini, hangi nedenle olursa olsun, çatismalari yeniden baslatan tarafin büyük ve onulmaz yaralar alacagini düsünüyorum.

Elbette süreç düz bir hat izlemeyecek. Silahlarin tamamen devreden çikmasi için inisi, yokusu bir hayli fazla olan bir yolun kat edilmesi gerekiyor. Yolun uzunlugunu ise, Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da savasta çikari olanlarin sürece karsi direnisleriyle, Ortadogu’daki siyasi gelismeler de belirleyecek.

Ergenekon, Balyoz ve benzeri davalar sonucu kolu kanadi kirilan, ‘derin devlet’, militarist, irkçi ve soven çevrelerin, simdilik süreci engelleme güçleri yok. Elbette bu, söz konusu kesimlerin amaçlari dogrultusunda çaba sarf etmeyecekleri anlamina gelmez. Aksine devletin önemli kurumlari içindeki uzantilari, ya da ‘uyuyan hücreleri’ vasitasiyla silahlarin devreden çikartilmasi sürecini zora sokacak eylemler yapabilirler, ama süreci engelleyemezler.

Engelleyemezler, çünkü bu süreci, daha önceki ateskesler ve geri çekilmeden ayiran çok önemli ve belirleyici faktörler var. Bunlarin basinda, Ortadogu’da daha etkin rol oynamak isteyen AK Parti hükümetinin demokrasi ve Kürd sorunu konusunda, 2023 yilina kadar hazirladigi programi ile Öcalan’in programinin birbirine yakinligi gelmektedir. Bir baska etken, hükümetin silahlarin devreden çikartilmasi konusundaki kararliligi ile Öcalan’in örgütü üzerindeki tartismasiz liderliginin devam etmesidir. Bir diger önemli etken ise, baris karsitlarinin, Kizil Elmacilarin, demokrasi mücadelesinde Kürdlere sürekli savasma, ölme-öldürme rolünü uygun gören ‘dostlarimizin’ tüm zehirli propaganda, eylem ve söylemlerine karsin, halk arasinda baris çabalarina ve söz konusu sürece verilen destegin giderek artmasidir.

Özcesi içteki karsitlarin süreci tamamen engelleme güçleri yok ve süreç ilerleyip, geri dönülmez noktaya yaklastikça bu kesimlerin etkileri de giderek azalacaktir.

Ama ayni seyleri disaridaki karsitlar için söyleyemeyiz.

Çikarlari geregi konusan bir PKK yerine savasan bir PKK isteyen bölgesel ve uluslararasi güçler var ve sürecin selameti açisindan en büyük tehlike bu kesimlerden geliyor. Ki, bunlarin basinda Suriye, Iran ve onlarin uluslararasi destekçileri bulunuyor.

Tekrar da olsa, önemi nedeniyle söylemek gerekiyor. Bölgesel gelismeleri belirleyen etkenlerden biri olan Sünni-Sii cepheleri ile uluslararasi destekçileri arasindaki mücadele tüm hiziyla ve tüm alanlarda devam ediyor. Bölgede etkinlik kurma mücadelesi en agir biçimde Suriye ve Irak’ta yasaniyor ve bu çatismalarda bazen biri, bazen öteki cephe ön aliyor.

Iran ve Suriye bu çatismanin bir yaninda, Türkiye ise öteki yaninda bulunuyor. Ne yazik ki bu çatismanin Kürdistan’daki siyasal gelismeler üzerindeki olumsuz etkileri giderek görünür hale geliyor. Olumsuzluklar ise kendisini en çok Güney ve Bati Kürdistanli örgütler arasindaki iliskilerde gösteriyor.

Güney Kürdistan’da hükümeti birlikte kuran Kürdistan Yurtsever Birligi-YNK ile Kürdistan Demokrat Partisi-PDK’nin imzalamis olduklari ‘stratejik ittifak’ giderek islevsiz hale geliyor. Maliki’ye yönelik tutum basta olmak üzere, Bagdat ile iliskiler konusu, Sünni Araplar arasinda baslayan gösteri ve direnislere yönelik tavir ve benzeri konularda, her iki örgütün, giderek birbirinden uzaklastiklari görülüyor. Suriye ve Bati Kürdistan’daki gelismelere yönelik olarak, YNK ve PDK arasindaki görüs ve tutum farkliliklari daha bariz bir hal aliyor. Kuskusuz bu olumsuz durumun basta gelen nedeni, Güney Kürdistan’da tüm siyasi yapilarin katilimi ile olusturulmus bir güvenlik politikasinin olmamasidir. Ve bu da, Güney Kürdistan’daki siyasi gelismeleri, basta komsu ülkeler olmak üzere, bölgesel ve uluslararasi güçlerin etkilerine açik bir hale getiriyor. Yasanan sorunlar nedeniyle Maliki hükümetiyle kopan iliskiler, ABD ve Iran’in baskilari ve her iki partinin konuya iliskin olarak tutum farkliliklari nedeniyle yeniden kuruluyor. Bu durum da, Kürdistan Bölgesi’nin Irak’in Sünni kesimleri ile onlari destekleyicileri Türkiye, Körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan ile iliskilerini etkiliyor.

Bati Kürdistan’daki gelismeler ise hiç de iç açici degil. Yasanan olumsuzluklar, giderek Bati Kürdistan için hayati önem arz eden Pêsxabûr kapisinin kapatilmasi noktasina ulasti. Hiç kuskusuz, bölgede yasanan siyasi gelismeler ve hemen her gün degisen dengelerin, bu durumun ortaya çikmasinda önemli etkileri var. Ama sorunun nedenlerini sadece disarida aramak dogru degil. Asil nedenler içerde, Bati Kürdistanli yapilar arasindaki iliskilerde.

Büyük umutlarla olusturulan Suriye Kürt Ulusal Meclisi-ENKS islevsiz halde, karar üretemiyor. Bati Kürdistan Halk Meclisi-EGKR ile ENKS’nin olusturdugu Yüksek Kürt Konseyi’nin durumu da farkli degil. Her iki meclis tarafindan imzalanan Hewlêr Anlasmasi ise hayata geçirilmiyor. Bati Kürdistan’daki bu olumsuz yapi, bu parçadaki siyasi yapilarin Suriye muhalefeti ve komsu ülkeler ile olan iliskilerini belirleyen bir unsur haline geliyor.

Kuskusuz Bati Kürdistan’da yasanan bu durumun baslica nedeni, PKK’nin kendini dayatan, baskalarini görmezden gelen ve disindaki yurtsever örgütlerle iliskilerinde kendini merkeze koyan gelenegini sürdüren Demokrat Birligi Partisi-PYD’nin politikalari. Ama tüm sorumlulugu PYD’ye yüklemek dogru degil. Bati Kürdistanli örgütler ve yapilar arasindaki iliskilerin durumu, bu yapilarin Güney Kürdistan’daki yapilar ile olan iliskileri de söz konusu olumsuzlugun nedenleri arasinda bulunuyor.

Özcesi Kuzey Kürdistan’da silahlari devreden çikartmayi amaçlayan ve günümüzde ‘kirk bir kere masallah, nazar degmez insallah’ noktasinda olan süreç böylesi bir ortamda ilerliyor. Süreç geregi gerillalar, Türkiye’nin denetimindeki Tarik Hasimi’nin Sünni Araplara direnme çagrilari yaptigi, her gün birkaç bombali saldirilarin yasandigi, bir dönemdir soguyan Sii-Sünni çatismalarin arttigi zamanda gerçeklesiyor.

Gerillalar, Iran’in Irak’ta oyun kurucu oldugunu bir kez daha gösterdigi, ‘bensiz Güney Kürdistan ile ilgili kurulan denklemler eksik olur, sonuçsuz kalir’ söylemini fiiliyatta ispat ettigi bir ortamda, komsu ülkeler ve uluslararasi güçlerin etkisine önemli oranda açik olan bir alana çekiliyorlar.

Bölgenin içinde bulundugu bu istikrarsiz durum, Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da baslayan sürecin basariya ulasmasini, sonuç alici olmasini tehdit ediyor.

Kuskusuz, Kürdler Zal Oglu Rustem degiller. Dev güçlerin çikarlari ugruna kapistiklari bir sürecin öznesi olmalari mümkün degil. Ama pasif bir nesne olmama, sürecin öznelerinden birisi haline gelmemiz mümkün.

Kürdler özellikle sahip oldugu petrol ve dogal gaz yataklariyla, gelecegin sorunu olmaya aday su kaynaklari vasitasiyla bölgenin yeniden sekillendirilmesi sürecinde ulusal çikarlarini koruyabilir, siyasi bir statü elde edebilir, Güney’deki statü ve kazanimlari korur ve ilerletebilirler.

Kuskusuz bunun için dünyayi etkisi altina alan degisim sürecini iyi okumak, sürecin ortaya çikarttigi demokrasi, insan haklari, hukukun üstünlügü ve her türlü kimligin kabulü gibi degerleri temel alan bir politika yürütmek, çagin gerektirdigi mücadele biçimi ve çalisma tarzini tutturmak gerekir.

Bununla birlikte, Kürdistan’in dört parçasindaki örgütler arasinda iliskiler, ulusal talepler ve ortak hedefler dogrultusunda yeniden düzenlenmelidir. Örgütler arasindaki ikili, üçlü, dörtlü ve benzeri iliskiler yeterli olmaz; olmuyor. Kürdlerin genel çikarlari temelinde olusturulan, kendini parçalarin iradesi yerine koymayan ve hiçbir siyasi örgüte veto uygulamayan bir ulusal kongreye olan ihtiyaç, bugün her zamankinden daha fazladir. Ama yukarida belirtmeye çalistigim nedenlerden dolayi, bu tarz bir kongrenin toplanmasinin sübjektif sartlari henüz olusmamistir. Sartlar olusturulmadan toplanacak bir kongre ise amacina ulasmaz; aksine gelecekte, bu ugurda yapilacak çalismalara zarar verir. Bunun yerine hazirliklari öncede iyi yapilmis, tribünlere oynamadan ve medyadan uzak bir Kürdistanli partiler konferansini gerçeklestirmek daha gerçekçi ve makuldür diye düsünüyorum.

Eger silahlari devreden çikarmak için yürütülen süreç bir kazaya ugramaz ise, Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da çok uzak olmayan bir gelecekte, özellikle de Cumhurbaskanligi seçimleri sonrasinda, giderek düzelen durum normale dönecek, siyaset dogal mecrasinda akmaya baslayacak.

PKK’nin silahli mücadele baslattigi 1984 yilindan bu yana çatisma üzerine kurulan politik iliskiler, siyaset tarzi ve toplumsal iliskiler, yeni dönemde ihtiyaca cevap veremeyecektir.

Kanimca önümüzdeki dönemde, devlet de dahil, Kürdistan ve Türkiye’deki siyasi yapilar kendilerini yeni sürecin zorunlu kildigi biçimde yeniden düzenlemek zorunda kalacaklar. Bir baska ifade ile siyasi tutumlar ve iliskiler yeniden belirlenecek, yeni dönemin farz kildigi siyasi hedefler tespit edilecek, programlar yapilacak ve buna uygun çalisma tarzi tutturulacaktir. Bu degisimi gösteremeyen siyasi yapilarin, dagilip yok olacaklarini söylemek ise müneccimlik degildir.

Biz siyasi gelismelerin bu yöne dogru aktigini tespit etmistik. 9. Kongremizde legal, demokratik ve barisçil siyasi mücadeleyi ön plana çikartma ve buna uygun kurumlar olusturma; siyasi iliskiler kurma, sivil toplum hareketi ve kuruluslarini güçlendirme ve çalismalarina aktif olarak katilma karari almistik. Önümüzdeki süreçte aldigimiz bu kararlarin hayata geçmesi için daha ciddi bir çaba içinde olmaliyiz.

Kuskusuz bu çalismalarimizda anahtar konu partimizin legale çikmasidir. Silahlari susturmayi amaçlayan sürecin ilerlemesi ve yeni anayasa ile de ilgili olan bu konu, önümüzdeki süreçte kendini daha fazla hissettirecektir.

Biz daha önce, böylesine Partimizin gelecegini ilgilendiren konulari, tabanda seffaf biçimde tartisarak karara bagladik.

Yeni süreçte de böyle davranacak, partimizi yeni sartlarin getirdigi biçimde örgütleyecegiz. Bunun için gerekli olanlarin basinda, dünyayi etkisi altina alan degisimi iyi okumak, sürecin gerektirdigi mücadele tarzini tutturmak, çagdas degerleri önemsemek ve onlari mücadelenin temelleri haline getirmek, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde diger yurtsever örgüt ve çevreler ile isbirligi yapmak, bölgedeki siyasal gelismeler karsisinda Kürdlerin genel çikarlarini ön planda tutmak geliyor.
Ki, partimiz her zaman böyle bir çabanin içinde olmustur.

22 Mayis 2013
Deng Dergisi’nin 91. Sayisindan alinmistir.

Mesud Tek

Back to top button