Erdogan yol ayrimina geldi
Gezi Parki göstericilerine polis tarafindan kullanilan orantisiz güç sonrasinda yasanan olaylar ve Basbakan Erdogan’in devam eden asiri hirçin söylemi iç siyaseti oldugu kadar dis siyasetle ekonomiyi de germeye basladi. Türkiye’nin devasa projelere hazirlandigi bir sirada yabanci yatirimcinin kaygili oldugunu bizzat Cumhurbaskani Abdullah Gül’ün agzindan duyduk. Almanya ve AB ile gelinen nokta ise ortada. Bu gidisle ayni durumu Avrupa Konseyi, AGIT, hatta BM ile de yasayabiliriz.
AKP çevreleri polis siddeti nedeniyle Ankara’yi uyaran BM Insan Haklari Yüksek Komiseri Navi Pillay’a kizginlar. Hadi sokaktaki adam bunu bilmez diyelim, ama AKP yetkilileri Mavi Marmara olayi sirasinda Ankara’nin Pillay’in Israil’i elestiren açiklamalarina ve BM Insan Haklari Komisyonu’nun Mavi Marmara raporuna nasil sarildigini ne çabuk unuttular. Baskalarinin çifte standardini elestirmekten büyük haz alan bir millet olarak kendi çifte standartlarimizi görmeme konusunda üstün bir yetenegimiz var.
AKP ve destekçileri yasananlar karsisinda, ‘yedirmeyiz’ diyerek Erdogan’in etrafinda kenetlenmis bulunuyorlar. Oysa Erdogan’in bu olaylar yüzünden devrilecegine veya yapilan ilk seçimlerde kaybedecegine inanan herhâlde çok fazla kisi yoktur. Sonuçta ülkenin siyasi gerçekleri ortada. Buna ragmen seçim kazanmak illa da demokrasiye delalet etmez diyenlerin sayisi da artiyor. Bunu anlamayanlar için bir örnek verelim.
Farz edelim ki bir Avrupa ülkesinde Müslüman karsiti bir tasari için referandum yapildi ki yer yer yapiliyor ve bu tasari yüzde 70’lere varan bir oyla kabul edildi. Erdogan’in ‘milli iradeye saygi’ söylemi o hâlde de geçerli olacak mi? Gerçek demokrasiyi anlamak pratik zekâ degil, entelektüel zekâ gerektiriyor. Bu nedenle, yarin yapilacak seçimleri tekrar kazanacak olsa bile, Erdogan’in yine de tarihe karsi büyük sorumlulugu var.
Özetle, ülkenin çesitliligini gözeten yeni ve islevsel bir demokratik ‘sosyal kontrati’ olusturamazsa, Türkiye’yi iyi seylerin bekledigini söylemek zor. Fakat, Meclis’teki güçlü konumunu kullanip ülkenin çikarlarini bir bütün olarak kollayarak bu yeni ‘toplumsal akdi’ olusturabilirse, o zaman, vatandaslarinin dinamizmi, yaraticiligi ve girisimci ruhu sayesinde muazzam bir potansiyeli yakalamis olan Türkiye’yi gerçekten lider ülkeler arasinda sokmus olacaktir.
Sadece bu degil, o zaman Erdogan da tarihe ‘despotik egilimleri olan otoriter biri’ olarak degil ‘gerçek bir lider’ olarak geçecektir. Peki, bu durumda ne yapmali Erdogan? Elbette ki her seyden önce kendi sagligina da zarar verdiginden kusku duymadigimiz öfke krizlerine son verip, ‘bölücü’ veya ‘ayristirici’ degil, ‘birlestirici’ olan bir rotayi benimsemeli. Ardindan Türkiye’yi nasil daha demokratik yapabilecegini düsünmeli ve bu çerçevede somut adimlar atmali.
Bu adimlarin basinda yüzde 10’luk seçim barajinin Avrupa’daki makul ve demokratik düzeylere indirilmesi gelmeli. AKP içinde tabii ki, ‘Bize ne, bu baraji biz mi getirdik?’ diyenler var. Kendi açilarindan bakildiginda hakli da görünebilirler. Ancak Türkiye açisindan bakildiginda, yüzde 10’luk barajin özellikle de bizimki gibi büyük çesitliligi olan bir ülkede artik gerçek demokrasiye hizmet etmeyerek istikrarsizlik yarattigi açikça görülüyor.
Öte yandan, baraji düsürmesine ragmen seçimlerden yine de güçlü çikan bir AKP’ye kimsenin diyebilecek bir seyi olamaz. Erdogan da o durumda demokratik aidiyetini fazlasiyla kanitlamis bir lider olarak görülerek, ülke içinde ve disinda büyük takdir toplar.
Ancak takdir toplayacak olan böyle bir aidiyetin, esyanin tabiati geregince, Erdogan’in mevcut hâlinden çikamayacagi ortada. Bu hâlini sürdüren bir Erdogan’in siyasi yasaminin da destekçilerinin arzuladigi kadar uzun olamayacagi, yine esyanin tabiati geregince, ortada.
‘Erdogan yol ayrimina geldi’ derken iste bunu kastediyoruz.
—————————————
Taraf-24 Haziran
Semih Idiz